Uzaktan bir bakıyorum da, mutluluğu tutup duvarlara asmaya, dünyaya haykırmaya gerek yok nihayetinde. Öyle ya, bir kedi eğri asfaltların arasında biriken suyu içerken, huzursuz etmeden usulca yürümek bile mutluluk doğurmaz mı insanın içerine? Büyük eylemler gerekmeden yapılabilen şeylerin en sağlam örneği değil mi ki çocukluk. Hiçbir çocuk atom parçalamaz veya dünyayı refah seviyesine ulaştıracak girişimlerde bulunarak büyük adam olmaz. Ama küçük oyun hamurlarıyla en güzel mucitler olup belki siz uyurken gürültünün uyandırmaması için odanızın kapı altını kaplar ve "uyku tutucu" yaparlar. Yada bir aynayla mutlu olabilecek kadar şaşkın kendilerine olan sevgilerini görsek, gülüş sarmaz mı kalbimizin her odasını ayrı ayrı.
Çocuk olmak lazım dünyaya. Büyük adımlarla çocuklaşmak lazım insanlığa. O pantalon ceplerine sığmayan büyük haksızlıkları düşürürüz belki. Küçücük ellerimizle ceketimizin ceplerine sığdırmaya çalıştığımız umutlar fazla gelir yüreğimize. O zaman bi ucundan gülüşümüzle yada -koşarken yetişemesek de- uçuşan saçlarımız, uzanan elimizin bi parçasıyla belki biz de sığarız şahane mutluluk tablosuna. Belki o zaman konfetiler patlar sevdiklerimizin üzerinde. Hayali kelebekler uçurur sonra burnuna konan güzel adamlara muzip bir gülüş atarız.
Varsın bilmesin kimse kaynağını bu neşenin. Varsın hayal olsun hepsi, hangi acı gerçek ki? Kırılan hangi yanımızdaki hangi hayal olasıydı zaten? Çok konuştuk.
Hadi çiçek toplamaya.
N'olurmuş Yani Çocuk Olsak..