Dostoyevski’nin Öteki eseri Emin Alper’in uyarlaması ve yönetimiyle tiyatro sahnesine taşınıyor. Cem Yiğit Üzümoğlu, Erdem Şenocak, Derya Karadaş ve Gökhan Yıkılkan’ın rol aldığı Öteki oyunu 12 Ocak’ta Maximum Uniq Hall’de prömiyerini yapacak.
Emin Alper’in Dostoyevski’nin adlı aynı eserinden sahneye uyarladığı ve yönettiği ilk tiyatro oyunu olan Öteki’nin oyuncu kadrosunda Cem Yiğit Üzümoğlu, Erdem Şenocak, Derya Karadaş ve Gökhan Yıkılkan yer alıyor. Nisan Ceren Özerten’in yapımcılığında, Luz Yapım prodüksiyonuyla hazırlanan oyunun sahne tasarımını Deniz Göktürk Kobanbay, ışık tasarımını Ahmet Sesigürgil, ses tasarımını ise Okan Kaya üstleniyor.
“Öteki oyunu, size fiziksel olarak kusursuz bir biçimde benzeyen ama karakteri sizinkinin tam zıttı olan; nefret ettiğiniz, tahammül edemediğiniz özelliklere sahip ve aslında tam da bu özellikleri nedeniyle sizin hedeflerinize sizden çok daha kolay ulaşabilen; dolayısıyla içten içe, yerinde olmak isteyebileceğiniz birisi karşınıza çıksa ne yaparsanız sorusunu size sorduracak.”
12 Ocak’ta Maximum Uniq Hall’de prömiyerini gerçekleştirecek Öteki oyunu sezon boyunca Maximum Uniq Hall, Zorlu PSM, CKM ve DasDas’ta sahnelenmeye devam edecek. Oyunun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Türk Ytong, kuruluşunun 60. yılını, sanat etkinlikleriyle kutluyor. Bu etkinlikler kapsamında ikonik sarı Ytong ambalajlarının sanatçılar tarafından yeniden tasarlanmasıyla oluşturulan “Sarının İzi” başlıklı sergi, 10 Aralık’a kadar Bomontiada’da sanatseverlerle buluşuyor.
İstanbul Bomontiada’da mekânsal bir sergi olarak başlayan “Sarının İzi” sergisi, bir milyon ambalajla tüm şehirlere yayılarak Türkiye’nin en büyük açık hava sergisi hâline geliyor. Sanat eserlerinin basılı olduğu 120 bin adet Ytong ambalajı kasımdan itibaren İstanbul başta olmak üzere Antalya, Kocaeli, Çanakkale, Yalova, Sakarya, Tekirdağ’dan başlayarak şehirlere yayıldı. Bir ay içinde yüzlerce şantiyeye ve satış noktasına ulaşan eserlerin, önümüzdeki yıl içinde bir milyon adede erişip Türkiye’ye dağılması hedefleniyor. Ürünlerin taşındığı araçlar, satış noktaları ve şantiyeler de düşünüldüğünde Türkiye’nin her noktasına yayılacak “Sarının İzi” alanında bir ilk olma özelliğini de taşıyor. Ytong ambalajlarında Burak Beceren, Meltem Şahin ve Piknik Works’ün eserleri yer alıyor. İçinde birçok kültür ve sanat etkinliğinden oluşan “Sarının İzi” projesi dört aşamadan oluşuyor. Projenin kreatif kurgusu tasarım ve sanat platformu Mercado tarafından yönetiliyor.
İllüstratör Burak Beceren, sanatçı Meltem Şahin ve çok yönlü tasarım stüdyosu Piknik Works’ün çalışmalarının ikonik Ytong ambalajlarının üzerine basılmasıyla başlayan proje Bomontiada’da mekânsal bir sergi ile 10 Aralık’a kadar izleyicilerle buluşuyor. Tarihleri arasında sanatçıların eserlerinin birbiriyle, malzemeyle ve izleyiciyle diyaloğa gireceği bu alan, Ytong’un mekân yaratmak konusunda esas aldığı değerlere referans veriyor. Yaşayan bir mekân olarak kurgulanan bu deneyim alanında, sergiye paralel çeşitli konuşma ve atölye çalışmalarına da gerçekleştiriliyor. Çizimlerinde tekrar eden sekanslarla dayanıklı ve güvenli bir görsel ritim yaratan Burak Beceren; insana ve doğaya özgü verileri duygular üzerinden yorumlayarak çevre dostu ve sıcak başlıklarını ele alan Meltem Şahin; hafif ve uyumlu bir anlatının peşinde mekân ve çizim arasında eğlenceli bir evren yaratan Piknik Works, bu çalışmada bir mekânın anlam biriktiren alanlara dönüşümünü yorumluyor.
Mimar ve ressam Cihat Burak’ın 1940-1976 yılları arasında kaleme aldığı, zengin evreninden çıkan öykülerinden oluşan Cardonlar, Everest Yayınları tarafından yeniden yayımlandı.
Cardonlar; Burak’ın resimlerindeki fantastik dünyadan çıkıp sokakların, hayatların damarlarına yerleşiyor, geldikleri yeraltının havasını “delice bir neş’e içinde cızık cızık bağırarak” konaklara, nar ağaçlı bahçelere, meyhanelere taşıyorlar. Ferit Edgü, Cardonlar’ı “Ben onun kişiliğini resimde bulduğuna ve kendisini resimde başarıyla ifade ettiğine inanan biriyim. Oysa okuduklarım, nasıl söyleyeyim, sanki resimlerine bir eklemeydi” diye değerlendiriyor.
“Cardonlar eski zamanlarda yaşamış insanların mirasçıları gibi! Onlar ortadan kalktıkça bıraktıkları mallarına, ortada kalan geniş divanhâneli köşklere, yalılara, konaklara kim sahip çıkacak onlar olmasa?..
Üç oda bir hol nesli anlar mı sekiz metroya on beş metroluk sofradan?..
Onlar konaklarının yerine kendilerine birer yahut ikişer daire verilen betebe kaplı apartmanlar yapılması için yaşıyorlar, cardonları düşünen kim kaldı ki!..”
İsveçli şarkıcı ve söz yazarı Jay-Jay Johanson, Epifoni organizasyonu ile 14 Aralık Perşembe gecesi Ankara’da Milyon Performance Hall’da, 15 Aralık Cuma gecesi ise İstanbul’da Dorock XL Fitaş Sahnesi’nde müzikseverlerle buluşacak.
Müzik kariyerine çok genç yaşlarda başlayan ve yayınladığı her albümde farklı müzik türlerini deneyimleyen Jay-Jay Johanson, iki konser için yeniden Türkiye’ye geliyor. Melankolik sesi ile dikkat çeken Jay-Jay Johanson; “Believe In Us”, “So Tell the Girls That I'm Back In Town”, “Mr. Fredrikson”, “On The Radio”, “Time Will Show Me” gibi çok dinlenen şarkılara imza attı. Sanatçı vereceği konserlerde geçtiğimiz yıl yayımladığı son albümü Rorschach Test’ten şarkıların yanı sıra sevilen klasiklerini de seslendirecek. Konser biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Bozlu Art Project’in 10. yılına özel hazırladığı “Düşten Güzel, Hayalden Öte: Bozlu Art Project’in 10 Yılı” başlıklı karma sergisi, 14 Aralık 2023-17 Şubat 2024 tarihleri arasında Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda sanatseverlerle buluşacak.
Dr. Özlem İnay Erten’in küratörlüğünü üstlendiği sergide; Ercan Akın, Ali Alışır, İlgen Arzık, Server Demirtaş, Sinan Demirtaş, Evren Erol, Murat Germen, Can Göknil, Tülay İçöz, Balkan Naci İslimyeli, Kazım Karakaya, Meliha Sözeri, Gamze Taşdan, Mehmet Uygun ve Semih Zeki’nin yapıtları yer alıyor. Bozlu Art Project’in on yıllık sanatsal faaliyetlerini izleyiciyle buluşturan sergi kapsamında, Dr. Özlem İnay Erten’in hazırladığı, galerinin on yıllık belleğinden oluşan bir kitap da sergiye eşlik edecek. Kitap, on yıllık sürede gerçekleşen sergileri, yayınları, sanatçı konuşmalarını, panelleri, çocuk atölyelerini, kurumsal danışmanlıkları ve sosyal sorumluluk projelerini arşiv belgeleri ve fotoğraflar eşliğinde kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Sanat yapıtına alışılmış kliklerin dışında bakabilmek ve Türkiye’de sanat alanında eksikliği hissedilen bilgi ve belge boşluğuna katkıda bulunmak” mottosuyla yola çıkan Bozlu Art Project 10. yılını, kurulduğu günden bu yana birlikte çalışmalar yaptığı ve ortak bir ideali paylaştığı sanatçıların eserlerinden oluşan karma bir sergi ile kutluyor. Sergi, Bozlu Art Project’in yöneticileri Oğuz Erten ve Dr. Özlem İnay Erten’in bu on yıllık süreci özetlediği, galeri arşivine ait fotoğraf ve videoların yer aldığı bir belgeseli de izleyiciye sunuyor. Bozlu Art Project’in gerçekleştirdiği sergiler, yayınlar, sanatçı konuşmaları, paneller, çocuk atölyeleri, kurumsal danışmanlıklar ve sosyal sorumluluk projeleri gibi sanatsal faaliyetlerin kapsamlı bir şekilde dokümante edildiği sergi ile aynı isimli kitap ise yakında Bozlu Sanat Yayınları’ndan çıkacak.
Künye:
1. Balkan Naci İslimyeli, Gezginler... Gece Yüzleri, 1984, Karton üzerine karakalem, 57 x 44 cm
2. Server Demirtaş, Düşünen Kadın Makinesi, 2013, Motor, mekanik sistemler, 145 x 48 x 56 cm
3. İlgen Arzık, Ambrossia, 2018, Fotogram, 243 x 122 cm
Joni Murphy’nin iklim değişikliği, ötekileştirme ve toplumsal kutuplaşma gibi güncel meseleler odağında bir hayvan hikâyesi üzerinden sistem eleştirisi yaptığı romanı Konuşan Hayvanlar, M. Emin Baş’ın çevirisiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı.
Murphy’nin renkli hayal gücünün eseri olan bu kitap muzip bir fabl, gözü kara bir hiciv. ABD'nin en prestijli yayınevlerinden Farrar, Straus & Giroux tarafından yayımlanan bu kitap hayvan hikâyesi üzerinden sistem eleştirisi yapması yönüyle Hayvan Çiftliği'ne, esprili tarzıyla da BoJack Horseman'a benzetiliyor.
“Sürekli bir yere yetişmeye çalışan kalabalıkların eksik olmadığı bir şehir, ama bir farkla: Bu şehrin tüm sakinleri hayvanlardan oluşuyor.
Burada lemurlar espresso hazırlıyor. Kuşlar kafe işletiyor. Ayılar Wall Street’i mesken tutmuş, belediye başkanıysa milyarder bir yarış atı. Deniz canlılarına korku ve tiksintiyle bakılıyor; onları dışarıda tutmak için şehre bir duvar inşa edilmesi konuşuluyor. Burası New York; refahın ve sefaletin, yalnızlığın ve curcunanın başkenti.
Kaygı bozukluğu ve depresyondan mustarip huysuz alpaka Alfonzo, hayatını New York Belediyesi’nin en dibindeki gözlerden ırak arşiv bölümünde çalışarak, ara sıra da onun tam aksine sosyal bir kelebek olan arkadaşı lama Mitchell’la görüşerek geçiriyor. Bu kendi halinde ikili hiç beklenmedik bir anda şehri içten içe yok eden yozlaşmış sistemi ifşa etmek üzere bir göreve atılıyor. Gizli projeleri onları şehrin en radikalleşmiş bölgelerine kadar götürüyor ve burada, bakış açınıza göre bir grup tehlikeli radikal ya da ilham verici bir kurtuluş hareketi olarak görebileceğiniz Deniz Eşitliği Reformcu Takımı ile karşılaşıyorlar. İşte tam bu noktada Alfonzo bir karar vermek zorunda: Tüm gördüklerini sineye çekip böyle yaşamaya devam mı edecek, yoksa bu düzeni değiştirmek için elini taşın altına mı koyacak?”
Kundura Sahne’nin yapımcılığında hazırlanan, Kerem Kurdoğlu’nun kaleme aldığı, Naz Erayda ve Kerem Kurdoğlu’nun birlikte yönettikleri Geçen Gün oyunu, 8 Aralık Cuma akşamı saat 21.00’de Kundura Sahne’de prömiyerini yapacak.
Everest My Lord, Vınnlamanın Binbir Yolu, Kim O gibi görme ve algılama biçimini tersyüz etmiş işlere imza atan Kumpanya’nın yaratıcıları Naz Erayda ve Kerem Kurdoğlu’nu yeniden aynı projede buluşturan oyun, 8 Aralık’taki prömiyerinin ardından 9 ve 10 Aralık tarihlerinde saat 17.00’de izleyicilerle buluşacak. Geçen Gün, gündelik paranoya hâllerimiz üzerine, ses, söz ve hareket parçalarından oluşan bir şehir hikâyesi anlatıyor. Şehir ile iki kişi arasında geçen ve “endişe dolu bir sevgi hikâyesi”ne yön çizen oyunda, Esme Madra ile Ozan Çelik rol alıyor. Oyunda ikiliye şehir atıklarından ürettikleri enstrümanları ve özgün performanslarıyla tanınan müzik grubu Tophane Noise Band eşlik edecek.
Kundura Sahne’nin yapımcılığında ve Çıplak Ayaklar Stüdyosu’nun uygulayıcı yapımcılığında hayata geçirilen oyunun hareket tasarımını Maral Ceranoğlu ile Mihran Tomasyan, ışık tasarımını Utku Kara, ses uygulamasını da Defne Gül ile Berkant ‘Doktor’ Kılıçkap yaptı. Afiş tasarımı ise Maya Kurdoğlu’na ait.
8, 9 ve 10 Aralık tarihlerinde Kundura Sahne’de sahnelenecek Geçen Gün oyununun biletlerine ve Kundura Sahne’nin güncel programına buradan ulaşabilirsiniz.
Bülent Alıcı, Ahmet Apdiç, Oktay Demirkesen’in çeşitli şehirlerin hikâyelerini anlattığı fotoğraflarını bir araya getiren “Yansıyan Kentler” sergisi 7-23 Aralık tarihleri arasında Büyükdere35’te sanatseverlerle buluşacak.
Üç arkadaşın fotoğrafa olan tutkularından doğan güncel kent manzaralarını buluşturan “Yansıyan Kentler” sergisi, izleyiciye kentin izlerine dair günceler sunuyor. İstanbul, Odessa, Zagreb ve Bursa gibi keşif rotalarında gündelik hayatı mercek altına alan üç sanatçıya fotoğraf sanatının Balkanlar’daki en önemli temsilcilerinden biri olan Stanko Abadzic de üç fotoğrafıyla destek veriyor. Şehirler üzerinden oralı olmak nedir, kent yaşamı ve mimarisi gibi sorularla yola çıkılıp üretilen işler, izleyiciyi ışık/gölge oyunları eşliğinde monokrom bir yolculuğa çıkarıyor. Her bir sanatçının gözünden gördüğümüz an tasvirleri, keşif yapılan şehirlerin mimarisine, tarihsel ve kültürel belleğine açılan kapılar niteliğini taşıyor.
Kenti farklı açılardan değerlendirdiği fotoğraflarında izleyiciye mekânların onlar üzerindeki etkisini sorgulatan Bülent Alıcı, İstanbul’u farklı perspektiflerden izleyerek oluşturduğu serisinde sokakların ruhunu yeniden keşfederken İstanbul’un gizli kalmış hazinelerini gün yüzüne çıkarıyor. Eğitim döneminden bu yana fotoğrafla ilgilenen Ahmet Apdiç güncel işlerinde şehre dair kültürel çeşitliliğe ilişkin göndermeler yaparak tarihsel çizelgede kentlerin bellek ve mekân ilişkisine odaklanıyor. Doğa, kamusal, bireysel ve kolektif olanı pratiğine aktarmaya önem veren Apdiç, Zagreb’in yaşam algısını merceğine alarak şehrin gündelik işleyişinin katmanlarına dokunuyor. İzleyiciye melankolik bir atmosfer sunan Oktay Demirkesen, sokak hareketlerini gözlemleyerek bireyin gündelik yaşam algısına dair farklı perspektifler sunuyor. Her perspektif, tesadüflerden çok Demirkesen’in dikkat çekmek istediği anın kendisine olan ilgisinin bir beyanı niteliğinde izleyicilerin okumasına sunuluyor.
Künye:
1. Bülent Alıcı, İsimsiz, 40x40 cm, 15+1 AP, hahnehmuhle üzerine fine art baskı
2. Stanko Abadzic, İsimsiz, 5+1 AP, hahnemühle üzerine fineart baskı, 100x70 cm
3. Oktay Demirkesen, Gölgeler, 15+1 AP, hahnemuhle üzerine fine art baskı, 2022
Çağdaş Norveç edebiyatının öne çıkan yazarlarından Vigdis Hjorth’un günümüz insanının yalnızlaşmasına ve yabancılaşmasına dair romanı Postane Günlükleri, Dilek Başak’ın çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıktı.
Hjorth’un 2012 yılında Norveç Edebiyat Eleştirmenleri Ödülü, 2020 yılında Believer Roman Ödülü kazanan Postane Günlükleri, neyi yaşamayı, neyi yazmayı ve neyi anlatmayı seçtiğimizi sorgulayan, varoluşçu bir metin sunuyor okuruna. Postane Günlükleri, hayatına anlam katma çabasını uzun zaman önce bırakmış, günlük tekrarları haricinde yaşamdan fazla bir beklentisi kalmamış bir kadın kahramanın, Ellinor’un izini sürüyor. Masa başında tükenen ömürler, rutine dönüşen düş kırıklığı ve gelecek kaygısı, iletişim uzmanı ve eski gazeteci Ellinor’un kendi kelimelerine yabancılaştığı ıssız dünyanın yapıtaşlarını oluşturuyor. Peki bu dünyayı yıkmak, daha mutlu bir dünya yapmak mümkün mü?
İspanyol modern dans topluluğu La Mov Compania de Danza, 9 ve 10 Aralık’ta saat 20.00’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda izleyicilerle buluşacak.
2008 yılında modern dansın öncülerinden Maurice Bèjart’ın öğrencisi olan Lyon Operası’nın ünlü solist dansçısı Víctor Jiménez tarafından kurulan La Mov, yenilikçi yaklaşımı, dinamik sahne performansları ve uluslararası başarılarıyla tanınıyor. Topluluk, 12’den fazla geniş formatlı prodüksiyonla, klasik eserlerin yanı sıra Rodovalho, Francisco Lorenzo gibi çağdaş koreografların eserlerini sahneye taşıdı. Amerika Birleşik Devletleri’nden İtalya’ya, İngiltere’den Almanya’ya kadar birçok uluslararası sahnede izleyici karşısına çıkan topluluk, kendi ana vatanı olan İspanya’da da sayısız sahnede performans sergiledi.
Topluluğun CRR’deki performansında çıkacak olan dansçılar Imanol López, Paula Rodríguez, Daniel Romance, María Bosch, Fermín López, Ainhoa Fernández, Leyre Domingo ve Pilar Miguel yenilikçi ve dinamik yorumlarıyla dans dünyasında sınırları zorlamaya devam ediyor. Etkinliğin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.