GÜNDEM
  • 21-01-2025

    İlgen Arzık, Zeynep Demirhan, Burak Zafer Kibar ve Oktay Yılmaz’ın eserlerini bir araya getiren “Algının Dönüşümleri” başlıklı karma sergi, 1 Mart’a kadar Simbart Projects’te sanatseverlerle buluşuyor.

    “Algının Dönüşümleri” sergisi, algının katmanlı yapısı üzerinden farklı okumalar içeren işleri değişim ve dönüşüm kavramları etrafında inceliyor. Zaman ve mekânın arasındaki sınırları belirsizleştiren veya ilişki kurduran çağrışımlar algıyı yeniden biçimlendiriyor. İzleyiciyi, sabit bir görüşten ziyade sürekli dönüşüme açık olan varoluşun farklı biçimlerini deneyimlemeye davet ediyor.

    İlgen Arzık fotogram çalışmalarını siyah-beyaz deneysel fotoğraf baskı tekniklerini kullanarak karanlık odada analog olarak üretiyor. Dünyanın ve yaşadığı coğrafyanın kültürel ve politik sorunlarını, doğa ile ilgili kaygılar, gerçeklik ile ilgili sorgulamaları ele alıyor. Sergide yer alan El Pençe Divan serisi günümüzde hayvanların sevilmek, bakım görebilmek, barınabilmek, şefkat ve ihtimama layık görülmek için belirli bir forma sahip olmak ve bu karanlık düzenekte onaylanmayan canlıların da her buyruğa itaat etmeye mecbur hissettirilmekte olması ve yaşama hakları için tetikte kalmasını sorguluyor.

    Zeynep Demirhan’ın Meronomy isimli serisinden fotoğraflar her parça ve formun sürekli bir akış içinde yeniden tanımlandığı yansımalar içeriyor. “Bir şeyin bütünü, parçalarının toplamı mıdır, yoksa ötesine mi geçer?” sorusunu barından çalışmalar, evrenin ritminin doğrusal olmayan, iç içe geçmiş bir döngü olduğunu gösteriyor. Bu zamansızlığın içerisinde algı, donuk ve geçici bir zaman-mekân yaratıyor, insan bedeni ve doğa bütünü sabitlemek yerine, değişip dönüşüyor. Zamanın ve mekânın sınırlarını silikleştiren bu ilişki, varoluşu sabit bir bütün yerine, sürekli dönüşen ve yenilenen bir ritmik akış olarak tanımlıyor.

    Okay Yılmaz Doğaya Dair Taklitçi Bir Deneme serisiyle, doğaya dair temel bir formun, ışık ve gölgeyle etkileşimi üzerinden, Heidegger’in “şey” ve “varlık” kavramlarına dair meseleleri ele alıyor. Seride kullandığı taş formu, ilk bakışta durağan bir nesne gibi görünse de ışığın hareketiyle birlikte sürekli değişen bir form ve zamana vurgu yapıyor. Aydınlık, taşın sınırlarını ve yüzeyini görünür kılarken, karanlık onun sınırlarının ötesinde bir belirsizlik yaratıyor. Taş, ışık- gölge ilişkisiyle doğanın sürekli dönüşüm içinde olduğunu hatırlatan bir aracı hâline geliyor. Bu bağlamda, serideki her iş, taşın sadece bir nesne olmadığını, varlık ile var olan arasındaki ince farkı deneyimleme fırsatı sunduğunu ifade ediyor. Taş, doğanın içindeki yerini ve insanın onu algılama biçimini sorgulayan bir ‘şey’ olarak karşımıza çıkıyor ve bize doğanın en temel unsurları üzerinden bütün bu sorgulamaları yapabilme fırsatı sunuyor.

    ​Burak Zafer Kibar hayatını sürdürdüğü iki farklı ülkenin doğasından ilhamla, düz yüzeyleri ve renkleri temsili mekânlar haline getiriyor. Sergideki çalışmalarında bulunan yeşil, mavi ve gri renkler güncel pratiğinin kolajdaki karşılığı olarak yer alıyor. Gökyüzü ve denizden hareketle, mesafenin temsili olarak mavi rengin öne çıktığı çalışmalarında, kâğıdın yapısıyla oynayarak mekân, zaman ve mesafe algıları üzerine yorumlamalar gerçekleştiriyor. Resimlerinde mekânları renk ve yüzeylere indirgerken bu mekânlar arasındaki dönüşümü, geçiciliği ve mesafeyi farklı kompozisyonlarla gösteriyor. Çalışmalarında hem içsel hem de fiziksel hareketliliğin getirdiği soyut mekânsal bir anlatım oluşturuyor.

    0
    0
    160
  • 21-01-2025

    İstanbul Modern Sinema’nın dünyanın çeşitli festivallerinde gösterilmiş ve ödüller kazanmış, izleyiciyle ilk kez buluşacak yapımların da yer aldığı özel seçkisi “Oscar’ın Yabancıları”, 23 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında gösterilecek.

    97. Akademi Ödülleri yaklaşırken, “En İyi Uluslararası Film” kategorisindeki filmlerden oluşan seçkide bu yıl kadın hikâyeleri dikkat çekiyor. Aktivist kadınlar, geçmişteki sırlarını paylaşan kadınlar, zor seçimler yapmak zorunda kalmış kadınlar ve toplumsal direnç gösteren kadınların hikâyelerini anlatan filmler arasında; Danimarka’nın Oscar adayı Şişli Kız, Berlin Film Festivali’nde “Panorama İzleyici Ödülü”nü kazanan Kosta Rika yapımı Tutuşan Bir Bedenin Anıları, Kuzey Hindistan’da erkek egemen bir karakolda işe başlayan polis memurunun mücadelesini izleyen Santosh ve Fas’ta geleneksel şarkılar söyleyen yani “şeyha” olmak isteyen Touda’nın direnişini anlatan Touda’yı Herkes Seviyor yer alıyor. Bu filmlerin yanı sıra programda; Anneannem Ölmeden Önce Nasıl Milyoner Olurum, Armand, Evrensel Dil, Flow: Bir Kedinin Yolculuğu, Jokey ve Shambhala izleyicilerle buluşacak.

    Film Küratörü Müge Turan şunları söyledi: “Çekişmeli Oscar yarışının bu heyecan verici kategorisi, dünya sinemasında o yıl en çok konuşulan konuların özeti niteliğinde oluyor. Farklı coğrafya ve kültürleri temsil eden bu filmler, Oscar ödüllerinin alternatif yüzünü yansıtarak, Hollywood’un ‘ötekisi’ olarak çeşitli festivallerde izlenmiş ve ödüller kazanmış yapımlar olarak dikkat çekiyor. Her biri, sinemanın gücünü ve çeşitliliğini gözler önüne seren, toplumsal, kültürel ve politik bağlamlarda derinlemesine işlenmiş hikâyeleri sunuyor.”

    ​“Oscar’ın Yabancıları” programı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    254
  • 21-01-2025

    Türkiye’nin en köklü müzik yarışmalarından biri olan Roxy Müzik Günleri’nin bu yılki başvuruları başladı.

    24. Roxy Müzik Günleri’nde birinciye 200.000 TL para ödülü dışında, parçalarını kayıt etmek için stüdyo ve dağıtım olanağı sağlanacak. Roxy %100 Müzik Günleri’ne katılmak isteyen ve özgün bestesi olan müzisyenler, başvurularını 14 Mart’a kadar yapabilecek.

    24.⁠ ⁠Roxy Müzik Günleri’ne, 18 yaşından büyük, tüm amatör ve profesyonel katılımcılar özgün, kendi besteleri ile katılabiliyor. Adaptasyon, remix veya yapay zeka çalışmaları kabul edilmiyor. Başvuruların jüri tarafından birkaç kademede değerlendirilmesi sonucu, finale kalan 12 grup, 28 Nisan’da açıklanacak. Finalist gruplar 13, 14 ve 15 Mayıs tarihlerinde Roxy sahnesinde canlı performanslarını, seyirci ve jüri karşısında sahneleyecekler. Dereceye giren gruplar 16 Mayıs gecesi yapılacak özel konserli ödül töreni-partide ödüllerini alacaklar.

    24.Roxy %100 Müzik Günleri jürisinde; Barış Demirel, Batıkan Baksı, Boğaç Gökmen, Cem Selcen, Çağrı Sinci, Ece Duyar, Deniz Ağan, Hakan Tamar, İpek Atcan, İzzet Öz, Kanat Atkaya, Murat Beşer, Murat Hasarı, Nil İpek, Ömer Ahunbay, Övünç Dan, Özge Fışkın, Şafak Ongan, Tibet Ağartan ve Taner Öngür yer alıyor.

    Daha önce Teoman, Hayko Cepkin, Bedük, Can Gox, Aylin Aslım, Özge Fışkın, Gevende, Direc-T, Barış Demirel, Gaye Su Akyol, Melis Danişmend Yasin Topçu, Siyah Tavşan, Jon gibi ünlü isimlerin yolunun geçtiği Roxy Müzik Günleri’ne, 1996 yılından beri 2860 müzik grubu, yaklaşık 14.600 müzisyen ve finalde yarışma hakkında sahip 360 grup ile 46.000 müziksever katıldı.

    24.⁠ ⁠Roxy %100 Müzik Günleri hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    24.⁠ ⁠Roxy %100 Müzik Günleri Takvimi:
    Başvurular: 17 Ocak - 14 Mart 2025
    Jüri değerlendirme ve finalistlerin belirlenmesi: 20 Mart - 20 Nisan 2025
    Finalistlerin açıklanması: 28 Nisan 2025
    Finaller/ Finalistlerin sahne alması: 13-14-15  Mayıs 2025
    ​Ödül Töreni: 16 Mayıs 2025

    0
    0
    247
  • 21-01-2025

    Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın bilgi üretimi ve paylaşımını desteklemek üzere 2013’ten bu yana her yıl düzenlediği Salt Araştırma Fonları’nın 2025 başvuruları başladı.

    19. yüzyıldan günümüze Türkiye’de kent, toplum ve ekonomi ile 1950 sonrası sanat, mimarlık, tasarım alanlarında özgün belge edinimi ve araştırmaya alan açan Salt Araştırma Fonları ile bu yıl, Garanti BBVA’nın iki ek fonuyla birlikte toplam sekiz proje desteklenecek. Salt Araştırma Fonları’na 17 Şubat Pazartesi saat 18.00’e kadar başvurabilirsiniz.

    Bugüne kadar toplam 80 projeye dağıtılan fonlar ile toplumsal dönüşümleri yansıtan yerel örnekleri çok yönlü bakış açılarıyla inceleyen, yeni kaynakları görünür kılan veya genel geçer kanıların güncel bulgularla sorgulanmasına olanak tanıyan çalışmalar teşvik ediliyor. Ayrıca Salt’ın arşiv koleksiyonları ile uzun soluklu araştırmalarının da yorumlanması amaçlanıyor. İki aşamada tamamlanacak başvuru süreci sonucunda seçilen araştırma projelerinin her birine 70.000 TL’lik fon desteği sağlanacak. 17 Şubat Pazartesi saat 18.00’e kadar devam eden ön başvurular ile konu, dönem ve araştırma alanı bakımından içeriğin uygunluğu değerlendirilecek. Bu aşamayı geçen aday projeler için 17 Mart Pazartesi gününe kadar devam edecek ikinci aşamanın ardından sonuçlar, 22 Nisan Salı günü duyurulacak.

    Bu yılki değerlendirme süreci Dr. Özge Gençel (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi), Dr. Emre Gönlügür (İzmir Ekonomi Üniversitesi), Doç. Dr. Kıvanç Karaman (Boğaziçi Üniversitesi), Doç. Dr. Ayşe Ozil (Sabancı Üniversitesi), Sezin Romi (Salt) ve Lorans Tanatar Baruh’un (Salt) yer aldığı Seçici Kurul tarafından yürütülecek. Desteklenen projelerin çıktıları, aralık ayında düzenlenecek sunum programıyla kamunun yorum ve katkılarına açılacak.

    ​Salt Araştırma Fonları hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    Künye:
    1. Şişhane Refik Saydam Caddesi’nde yol çalışması Salt Araştırma, Fotoğraf ve Kartpostal Arşivi
    2. Galata Köprüsü’nde balıkçılar, 1964 Salt Araştırma, Fotoğraf ve Kartpostal Arşivi
    3. Ford Motor Company otomobil fabrikası, Tophane, İstanbul Salt Araştırma, Fotoğraf ve Kartpostal Arşivi
    4. İstanbul Üniversitesi’nde kadınların biyoloji laboratuvarı, 1933 Afife Aksüğür Aile Albümü’nden Salt Araştırma, Haneler ve Aileler Arşivi
    5. Telefonla telgraf yazdırma servisi  Salt Araştırma, Posta, Telgraf ve Telefon Şirketleri

    0
    0
    278
  • 21-01-2025

    Lois Lowry’nin Newsbery Madalyası sahibi, pek çok popüler distopyanın ilham kaynağı sayılan Seçilmiş adlı romanı P. Craig Russell tarafından çizgi romana uyarlandı ve Emre Aygün’ün çevirisiyle Türkçede Domingo Yayınevi tarafından yayımlandı.

    Genç bir oğlanın kusursuz görünen dünyasının arkasındaki korkunç sırları keşfetmesini anlatan Seçilmiş, otoriteyi, düzeni ve insanın karanlık tarafını şimdi sadece metin değil, görsel olarak da büyüleyici bir atmosfer içinde sorguluyor.

    Jonas kusursuz bir dünyada yaşıyordu. Savaş yoktu, açlık yoktu, acı yoktu. Her şeyin yetkililer tarafından eksiksizce planlandığı komünde, on iki yaşına gelen yurttaşlara hayat boyu yapacağı görev verilirdi. Jonas komünün en önemli ve eşsiz görevi için seçildi: Bellek Biriktirici.

    ​Yaşlı ve bilge Aktarıcı tarafından eğitilmeye başlayan Jonas hiç bilmediği bir geçmişin, duyguların –ve hatta renklerin– varlığını keşfetmeye başladı. Bu kusursuz düzen için feda edilenleri gördükçe derinden sarsılacak ama görevine sadık kalacaktı. Ta ki amansız bir gerçekle yüzleşip hayatının seçimini yapmak zorunda kalana kadar.

    0
    0
    272
  • 20-01-2025

    Mey|Diageo’nun kurumsal desteğiyle düzenlenen PSM Atölye’nin üçüncü sezonunda sahnelenen özgün oyunlardan Kısık Ateşte Düdüklü Tencere, prömiyerini 2 Şubat’ta Zorlu PSM %100 Studio’da yapacak.

    PSM Atölye’nin Dramatik Yazarlık, Tiyatro Yönetmenliği ve Tiyatro Yapımcılığı alanlarında dersler sunarak ortaya çıkardığı projelerden biri olan Kısık Ateşte Düdüklü Tencere, profesyonel anlamda sahnelenen ilk PSM Prodüksiyonu olarak izleyicilerle buluşacak. İlk üç yıl içinde toplam 69 mezun veren ve 26 özgün tiyatro oyununu sahneye taşıyan PSM Atölye’nin sahnelenen ilk oyunu olarak izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Kısık Ateşte Düdüklü Tencere, geçtiğimiz sezon PSM Atölye kapsamında kısa oyun olarak sahnelenmişti. Oyun bu sezon ise metin ve rejisel düzenlemelerle tek perde ve 70 dakikalık bir formatta sahneleniyor. Emir Taha Sarı’nın kaleme aldığı, İrem Kalaycıoğlu’nun yönettiği, Aylin Alıveren’in dramaturjisini üstlendiği oyunda; Emre Yıldızlar, İlyas Özçakır, Gül Doğa Selvi, Ferhat Teymur, Onur Akbay ve Yusuf Sarıaslan’ın rol alıyor.

    “30 metrelik dev bir yumurta Üsküdar’dan çıkıp Bekir şefi kovalamaya başlıyor. O sırada dostlarıyla zaferini kutlayan Beyefendi siparişini bekliyor. İçerisi giderek ısınıyor. Duvarlar eriyor, bina sallanıyor. Tüm bu kaosun ortasında, yumurtayı pişirmesi gereken Bekir ise fokurdamaya başlıyor. Bıçak olan şefler, kafasını kuma gömen kuşlar ve Kurt Cobain… Hepsi bu hikâyenin bir parçası.

    Kader aileden gelen bir miras mıdır? Sonsuz bir uyku insanı dinlendirir mi? Hiç kafanızı kaybettiniz mi? İnsan hiç tanımadığı bir kişiye benzer mi?

    Zaman ilerliyor, Beyefendi sabırsızlıkla yumurtasını bekliyor. Bekir, yumurta hazır mı?”

    2 Şubat Pazar akşamı Zorlu PSM %100 Studio’da sahnelenecek Kısık Ateşte Düdüklü Tencere oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    274
  • 20-01-2025

    Dirimart, Nuri Bilge Ceylan’ın “Nuri Bilge Ceylan—Inner Landscapes” başlıklı Hollanda’daki ilk kişisel sergisini 1 Haziran’a kadar Eye Filmmuseum’da sanatseverlerle buluşturacak.

    “Nuri Bilge Ceylan—Inner Landscapes” sergisi, Ceylan’ın ödüllü filmleri ile manzara fotoğraflarını ilk kez bir araya getiriyor. Bu birliktelik, sanatçının fotoğrafik bakışını, kompozisyon duyarlılığını ve evrensel temaları Türkiye’den bir perspektifle ele alma biçimini izleyiciye sunuyor. Sergi, Ceylan’ın kariyerinde fotoğraf ve sinema arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Kariyerine fotoğrafçı olarak başlayan Ceylan’ın filmleri, güçlü bir fotoğrafik kompozisyon duygusuna sahipken, büyük ölçekli Sinemaskop formatında basılmış fotoğrafları belirgin bir sinematografik kalite taşıyor. Ceylan, hareket ve durağanlık arasındaki karşıtlıkları, fotoğrafçı karakterler ve dinamik ile statik olanı birleştiren imgelerle işliyor. Sergide ayrıca, Ceylan’ın uzun metrajlı filmlerinden oluşan ve çoğunluğu müze koleksiyonunda yer alan 35mm formatında filmlerinin gösterildiği bir gösterim programı da yer alıyor. Sergi kapsamında fotoğrafçıların, film yapımcıları ve Türkiye ile Hollanda’nın önde gelen yapımcılarının katılımıyla gerçekleşecek özel “Eye on Art” etkinlikleriyle ise, Nuri Bilge Ceylan’ın pratiği ve eserlerinin derinlikli bir şekilde tartışılması amaçlanıyor.

    1959 yılında İstanbul’da doğan Ceylan, sinematografisindeki edebi üslubuyla tanınıyor. İnsan olma hâlini ustalıkla ele alan Ceylan, kişisel mücadeleleri olan, anlamlı bağlar kurmanın yollarını arayan, yalnızlığın ve iletişim kurmanın güçlüklerinin üstesinden gelmeyi öğrenen kişilere odaklanıyor. Filmleri evrensel temalara dokunurken Türkiye’nin tarihi ve –şehir ile kırsal, din ile sekülerlik, zengin ile fakir, entelektüel ile işçi sınıfı çevreleri, bireycilik ile kolektivizm– gibi çok sayıda karşıtlığı iç içe geçiriyor. Ceylan’ın eserlerinde manzaralar yalnızca arka plan olarak değil, karakterlerin iç dünyalarını yansıtan ve şekillendiren unsurlar olarak da hayati bir rol oynuyor. İstanbul’un canlı şehir manzaralarından Anadolu bozkırlarına uzanan manzaralar, sanatçının hikâye anlatımının bölünmez bir parçası olarak yer alıyor.

    Fotoğraf: Hans Wilschut

    0
    0
    716
  • 20-01-2025

    Çağdaş Latin Amerika edebiyatının dikkat çeken yazarlarından Mateo García Elizondo’nun yaşamla ölümün, geçmişle bugünün sınırlarında dolanan romanı Kız’la Randevu, Roza Hakmen’in çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıktı.

    Elizondo’nun eleştirmenlerden tam not alan bu ilk romanı ölmek için yollara düşen tüm umutları tükenmiş bir adamın, bir bağımlının hikâyesini yaratıcı bir yaklaşımla sayfalara yansıtıyor. Kahramanın karanlık yolculuğunu büyülü bir biçimde anlatan roman, yaşam yolunun rahat, ölümün de sanıldığı kadar kolay lokma olmadığını ortaya koyuyor.

    Kız’la Randevu, sonu ölüme varan bir yolda gerçekle hayali, ruhla maddeyi, yaşamla yitimi iç içe geçiren ve İspanyolca yazında geçen kısa ve güçlü bir roman.

    0
    0
    222
  • 20-01-2025

    Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say ve Moldovalı keman virtüözü Patricia Kopatchinskaja, 14 Mart’ta Zorlu PSM’de birlikte sahne alacak.

    Konser için Fazıl Say ve Patricia Kopatchinskaja kendi besteleriyle bir duo program oluşturdu. Konserde Say’ın yeni eseri “Kaybolan Çığlıklar Sonatı” ve Kopatchinskaja’nın “Unisolo” adını taşıyan eseri dünyada ilk kez seslendirilecek.

    Fazıl Say’ın, Patricia Kopatchinskaja için 2024 yılında bestelediği “Kaybolan Çığlıklar Sonatı” ilk kez dinleyici ile buluşacak. Sert melodilerin içsel çığlıklara dönüştüğü eser, günümüz sanatçısının buhranlarını ve yaşadığı kaygıları, çarpıcı ve sert melodilerle anlatırken; vurgulu kontrastlarla da kendi nostaljisini yaratıyor. Gecede ilk kez seslendirilecek bir diğer eser ise, Kopatchinskaja’nın kendi bestesi olan “Unisolo” olacak. Prömiyer eserlerinin yanı sıra; konser programında iki çok güçlü eser daha yer alıyor. Polonyalı müzisyen ve besteci Karol Szymanowski’nin 1915 yılında keman ve piyano için yazdığı ve üç şiirden oluşan “Mitler” eseri ve L.V. Beethoven’in piyano ve keman için 1804 yılında besteleyerek, keman sanatçısı Roldolphe Kreutzer’e ithaf ettiği “Kreutzer” sonatı da konserde dinleyicilerle buluşacak.

    ​“Fazıl Say ve Patricia Kopatchinskaja” konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    482
  • 20-01-2025

    Basim Magdy’nin “Her İnce Jestin Gölgesi Geleceğe Düşer” başlıklı kişisel sergisi 15 Şubat’a kadar .artSümer’de sanatseverlerle buluşuyor.

    İzleyicileri bilinen ve bilinmeyen arasındaki hassas dengeyi incelemeye davet eden “Her İnce Jestin Gölgesi Geleceğe Düşer” başlıklı sergisinde Basim Magdy, Every Subtle Gesture (Her İnce Jest) (2012-2016) isimli metin bazlı fotoğraf serisini yeniden ele alıyor. Resimleri, filmleri ve lens bazlı çalışmalarıyla tanınan sanatçı, bu serinin yanı sıra sergide yeni fotoğraf işlerine de yer veriyor. Sergide toplamı yüz fotoğraftan oluşan Her İnce Jest serisinin ellisinin tek bir sıra hâlinde izlenebileceği düzen, farklı formatta üretilen yeni fotoğraflarla kesintiye uğruyor. Magdy, hikâyelerini bugünün sosyal ikliminde yeniden değerlendirerek Her İnce Jest’teki söylemlerin zaman içinde nasıl değiştiğini ya da değişmediğini inceliyor. Sanatçının imgeleri, alelade çekilmiş anlık fotoğraflara benzer gibi görünse de beklenmedik bir titizlikle çerçeveleniyor ve özenle dengeleniyor. Bu işlerde detaya, dokuya, simetriye ve derinliğe gösterilen hassas odak, kompozisyonları minimal tutarken, izleyicide güçlü bir etki yaratıyor. İzleyiciyi hafıza, duygu ve anlam kavramları ile yeniden yüzleştiren sergi, geçmiş ve şimdiki zamanın unsurlarını bir araya getiriyor; şimdiki zamanın karmaşasını seyretmenin yeni bir yolunu sunarak, geleceği yeniden anlamlandırmamıza yardımcı oluyor. Derin düşünce anları ile eğlenceli çıkışlar arasında akışkan bir geçiş yaratan sergi, katmanlı kompozisyonlar, şaşırtıcı altyazılar ve sessiz huzursuzluk anlarıyla izleyiciyi yabancı gibi görünen ama bir o kadar da tanıdık olanı keşfetmeye davet ediyor.

    ​Basim Magdy’nin .artSümer’deki sergisine paralel olarak gerçekleştirilen “Fil, Sirkin Sahibi ve Palyaçolar” başlıklı sergi de 8 Şubat’a kadar Bilsart’ta sanatseverlerle buluşuyor. Sergide sanatçının Crystal Ball (2013) ve The Dent (2014) isimli filmleri yer alıyor.

    0
    0
    357
DAHA FAZLA
Geldanlage