GÜNDEM
  • 15-09-2024

    Jodi Picoult ve Jennifer Finney Boylan’ın birlikte kaleme aldığı aşk, polisiye ve gerilim dolu roman Deli Bal, Mehmet Deniz Öcal'ın çevirisiyle April Yayıncılık’tan çıktı.

    İki çoksatan yazar, okurlarını unutulmaz bir aşk hikâyesine ve kendimiz olmak için aldığımız risklerin, sakladığımız sırların etkileyici keşfine davet ediyor.

    “Olivia McAfee baştan başlamanın ne demek olduğunu iyi biliyor. Ünlü bir cerrahla evliydi. Mükemmel bir evde yaşıyor, sevimli oğlu Asher'a kusursuz bir gelecek hazırladığını düşünüyordu. Ta ki kocasının karanlık yüzü ortaya çıkana kadar. Olivia dayanabileceği tüm acıları yaşadı ve artık geçmişi geçmişte bıraktı, şimdi eski hayatından kilometrelerce uzakta arıcılık yapıyor. Lily Campanello baştan başlamayı öğreniyor. Annesiyle evden ayrılalı, ruhunu rendeleyen babasını terk edeli, yeni hayatına başlayalı çok olmadı. Şimdilik işler iyi gidiyor, Olivia’yı ikinci annesi gibi görüyor, Asher’a ise deli gibi aşık. Kusursuz değil, biliyor ama kendisiyle beraber onu da iyileştireceğini düşünüyor. Ve bir gece bütün hikaye tersine dönüyor. O akılalmaz telefon geliyor: Lily öldü ve Asher karakolda.”

    “Hepimizin yüreğinde karanlıkta kaldığı için açamayan bir çiçek vardır.”

    0
    0
    280
  • 14-09-2024

    ENKA Sanat, Istanbul Fringe Festival iş birliğiyle ünlü Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatına odaklanan The Life of Hokusai (Hokusai’nin Hayatı) performansı 17 Eylül Salı akşamı ENKA Oditoryumu’nda sanatseverlerle buluşturacak.

    Katsushika Hokusai’nin doğumunun 260. yıl dönümü için tasarlanmasının ardından Cool Japan Matching Award ile onurlandırılan The Life of Hokusai (Hokusai’nin Hayatı) performansı, sanatçının hayatındaki iç çatışmaları, dans ve dövüş sanatlarının bir karışımı olan geibu aracılığıyla anlatıyor. Performans, sanatçının eserlerinin devasa bir canlı projeksiyona yansıtılması ile izleyicilere büyüleyici bir görsel deneyim sunuyor. Sanatçıyı, gösterinin bütünsel yaratıcısı, koreograf ve performans sanatçısı Katsumi Sakakura, kızı Oie’yi çağdaş bale dansçısı Karin Kato, eşi Okoto’yu opera sanatçısı ve oyuncu Yasko Fujii canlandırıyor.

    Kendisinin cennetin ve dünyanın enerjileri arasında bir köprü olduğuna ve bir ejderhanın vücut bulmuş hâli olduğuna inanan Hokusai, felç geçirdikten ve büyük bir yangında her şeyini kaybettikten sonra birçok başyapıt çizer. Kendini resme kaptırdığı yıllarda, ihmal ettiği karısı Koto’nun ani ölümünden sonra, o kadar derin bir pişmanlık duyar ki sanatının anlamını sorgulamaya başlar. Performans o yıllara odaklanırken, insanların dünyanın karmaşası içinde hayattaki önemli şeyleri nasıl gözden kaçırma eğiliminde olduklarını da gözler önüne seriyor. 

    ​17 Eylül Salı akşamı saat 20.30’da Istanbul Fringe Festival 2024 kapsamında ENKA Oditoryumu’nda sahnelenecek The Life of Hokusai (Hokusai’nin Hayatı) performansının biletlerine Biletix ve ENKA Sanat gişesinden ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    245
  • 14-09-2024

    Salt, kültür yayıncılığının yükselişe geçip grafik tasarımcının bir özne olarak öne çıktığı sürece odaklanan “Tasarımcının Notu” başlıklı yeni sergisini, Beyoğlu’ndaki mekânında sanatseverlerle buluşturuyor.

    20. yüzyılın son çeyreğinde Türkiye’de grafik tasarım alanında yaşanan değişimi kitap üzerinden ele alan “Tasarımcının Notu” sergisi tasarımcının, bir aktörü olduğu “kitap”taki eksik anlatısını kurmayı amaçlıyor. Sergi, kitabın yaygın tasarım unsurunun kapak olduğu 1970’li yıllardan bütüncül bir tasarım nesnesine dönüştüğü 1990’lara uzanıyor.

    “Tasarımcının Notu”, tarihteki dönüşümler çerçevesinde tasarımcının bir kitabın oluşumundaki karar süreçlerini, yayıncıdan matbaacıya farklı aktörlerle ilişkilerini ve kültür ortamındaki konumunu ortaya koyuyor. Salt Beyoğlu’nun üçüncü katından Forum’a uzanan sergi, tasarımcının, belirleyici bir aktörü olduğu “kitap”taki eksik anlatısını kurmayı amaçlıyor. Kitabın “basılı” ve “elektronik” olarak yeniden tanımlandığı 2000’lerin tasarım kültürüne zemin hazırlayan döneme kitaplar, arşiv belgeleri ve mülakatlar eşliğinde çok yönlü bir bakış sunuyor.

    Sergide yer alan tasarımcılar arasında; Yurdaer Altıntaş, Serdar Benli, Savaş Çekiç, Gülizar Çepoğlu, Yeşim Demir Pröhl, Mustafa Eren, Aydın Erkmen, Bülent Erkmen, Ulaş Eryavuz, Cem Günübek, Joelle İmamoğlu, Sadık Karamustafa, Esen Karol, Sait Maden, Hakkı Mısırlıoğlu, Cemalettin Mutver, Nazlı Ongan, Nilgün Öneş, Ersu Pekin, Tibet Sanlıman, Alper Tunga Şen, İlhami Turan, Mehmet Ulusel, Timuçin Unan, Erkal Yavi yer alıyor. Eda Sezgin tarafından programlanan sergi, 2 Şubat 2025 tarihine kadar ziyaret edilebilir.

    “20. yüzyılın son çeyreği, Türkiye’de siyasal, iktisadi ve toplumsal açıdan bir dizi kırılmanın cereyan ettiği yıllar oldu. Küresel ekonomiye eklemlenme sürecini açan 24 Ocak 1980 kararları ve onu izleyen 12 Eylül darbesi, ülkede neoliberal bir dönüşümün zeminini yarattı. Bu dönüşümün kendini etkin biçimde gösterdiği alanlardan biri de kültürdü. 1980’lerde özel sektörün bu alana yönelmesi, medya ve reklamcılıktan yayıncılık ve güncel sanata birçok alanda açılımı beraberinde getirdi. Kültür hayatının pek çok yönden kesintiye uğradığı bu dönem, darbenin bertaraf ettiği düşünce ortamının yön verdiği ve günümüz kültür yayıncılığının temelini atan bir dinamizmin de miladı oldu.

    1980’lerde nitelik ve nicelik bakımından bir yükseliş yaşayan yayıncılık; bankalar, holdingler ve özel şirketlerin prestij faaliyeti olarak yeni bir boyut kazandı. Kitap bir yandan mevcut siyasi atmosferde içeriği ve kapak resimleri nedeniyle sembolik bir suç unsuru olarak yasaklanırken, bir yandan da gelişen kültür endüstrisi ve rekabet ortamında sunduğu yeni anlayış ve biçimsel önermelerle bir kültürel meta olarak değer görmeye başladı. Bu durum kitaba ilişkin farklı görsel iletişim arayışlarını, dolayısıyla “grafik tasarım” ve “grafik tasarımcı” olgularını öne çıkardı.

    1990’lar, önceki on yılda yaşanan bu gelişmelerin sonuçlarının kitap üzerinde belirgin biçimde izlendiği yıllardı. Grafik tasarımcının önem kazanması, kitaptaki konumunun yayın ve düşünce ortamlarında tartışılmasını beraberinde getirdi. Tasarım niteliği yüksek kitaplar, özel kuruluşların yayınlarıyla sınırlı kalmadı; farklı ölçeklerde yayınevlerinin bu yöndeki talepleri tasarımcının yeni deneme ve önermelerine alan açtı. Bilgisayarın tasarım sürecine dâhil oluşu, kitabın baskıya hazırlığındaki birçok uzmanlığı devreden çıkarırken tasarımcı ile matbaa arasındaki mesafeyi de kapattı.”

    Künye:
    1. İyi Şeyler şiir dizisi Kitap Tasarımı: Tiber Sanlıman Yayımlayan: İyi Şeyler Yayınları, 1991-1992
    2. Şimdiki Çocuklar Harika, Aziz Nesin Kapak Tasarımı: Erkal Yavi Yayımlayan: Adam Yayınları, 1983 Kitap Fotoğrafı: Kayhan Kaygusuz, 2024
    3. Silks for the Sultans Ottoman Imperial garments from Topkapı Palace Kitap Tasarımı: Joelle İmamoğlu Yayımlayan: Ertuğ&Kocabıyık Yayınları, 1996 Kitap Fotoğrafı: Eda Sezgin, 2024
    4. Yeryüzü Şairleri dizisi Kapak Tasarımı: Sadık Karamustafa Yayımlayan: Kavram Yayınları, 1995 Kitap Fotoğrafı: Eda Sezgin, 2024
    5-6. Binbir Bedros (Otoportreler), Bedri Rahmi Eyüboğlu Kitap Tasarımı: Aydın Erkmen Yayımlayan: Ada Yayınları, 1977 Kitap Fotoğrafı: Kayhan Kaygusuz, 2024

    0
    0
    246
  • 14-09-2024

    Fatma Nur Kaptanoğlu’nun geçmişin bugünü ne derece derinden sarsabileceği üzerine kaleme aldığı ve ilk romanı olan Babam, Ev ve Yumurta Kabukları, Can Yayınları’ndan çıktı.

    Kaplumbağaların ÖlümüHomologlar EviAteşten Atlamak isimli öykü kitaplarından sonra Kaptanoğlu’nun ilk romanı olarak karşımıza çıkıyor. Roman, bir eve dönüş ve hesaplaşma hikâyesini merkezine alıyor. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin kişinin çocukluğundan, ilk gençlik yıllarından ve ilk heyecanlarından hiçbir zaman kopamayışını, Bilge’nin kendisiyle, annesiyle ve en çok da babasıyla giriştiği sessiz hesaplaşmaları son derece özgün bir dille dışa vuruyor.

    “Geldim. Yine. Eve dönmek çocukluğunu geçirdiğin dört duvara dönmek değil sadece, çocukluğunu oluşturan her detayı hatırlamak, o detaylar yerine konulanları hazmetmek, asla değişmeyenler için hayıflanmak, belki de üzülmek. Şimdi, çocukluğumda tahinli çöreğini çok sevdiğim fırının önünden geçerken, saatlerce oynadığım çocuk parkının oto yıkamaya dönüştüğünü fark ederken anlıyorum eve dönmenin sadece duvar yığınlarından, resimlerden, değişmeyen odalardan ibaret olmadığını.”

    0
    0
    443
  • 13-09-2024

    Avrupa’nın önemli performans sanatları merkezlerinden biri olan Zorlu PSM, yeni sezon programını duyurdu.

    12. sezon lansmanında Zorlu PSM’nin yapımcısı olduğu ve bu sezon Zorlu PSM sahnelerinde olacak dört yeni içerik de paylaşıldı. Demet Evgar’ın boşrolünde olduğu ve Serdar Biliş’in yönetmenliğinde 14 Eylül’de sahnelenecek AfifeAlice Müzikali’nden sonra sonra Balina oyunuyla dikkat çeken Enis Arıkan’ın, kendi hayatının ilginç kesitlerini onlarca dansçı eşliğinde sahneye taşıyacağı  Hayalperest, İbrahim Çiçek’in yönetmenliğinde sahneye uyarlanan, Selahattin Paşalı’nın başrolünde olacağı Yastık Adam ve Merve Dizdar’ın başrolünde olduğu dokunaklı bir hikâyeyi sahneye taşıyan İnsanlar, Mekanlar ve Nesneler bu yıl ilk kez izleyici karşısına çıkacak. Ayrıca dünyaca ünlü müzikaller ve şovlar da bu sezon Zorlu PSM’de izleyicilerle buluşacak. Her yaştan izleyiciye hitap eden, sanatseverleri karlarla dolu büyülü bir yolculuğa çıkaran Slava Snow Show şubat ayında, The Phantom of the Opera’nın ardından Broadway’de en uzun süre sahnelenen ikinci müzikal olan, 6 Tony ödüllü Chicago Müzikali nisan ayında, İsveçli dansçısı ve kareograf Alexander Ekman’ın Göteborg Opera Dans Topluluğu için yarattığı ve 20’den fazla ülkeden 38 dansçının yer aldığı Hammer gösterisi de mayıs ayında Zorlu PSM’de sahnelenecek.

    Zorlu Holding CEO’su Cem Köksal lansman gecesinde şunları söyledi: “Sanatın evrensel ve bütünleştirici dilinin konuşulduğu, çoksesliliğin yankılandığı Zorlu PSM, sanatçıların sanatını özgürce icra edebildikleri, sanatseverlerin ise ilham verici, yaratıcı ve büyüleyici deneyimler yaşadıkları bir alan...Geniş ve multidisipliner içerik yelpazesi sayesinde farklı kitlelere ulaşarak bir performans sanatları merkezinden beklenenin ötesinde kolektif bir yaratıcı düşünme, üretme, ilham alma ve deneyim edinme alanına da dönüştü. Zorlu PSM’nin, her anlamda beklentileri çok yukarı taşıması grubumuzu gururlandırırken, kültür-sanat ekosistemine ve yaratıcı endüstrilere olan sorumluluğumuzu da artırıyor. Buradan hareketle Zorlu PSM’yi, Zorlu Grubu’nun toplumsal yatırımlarının merkezi hâline getirmeyi hedefliyoruz. Bu anlamda PSM, yakın gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacak. 11. sezon gibi çok başarılı bir dönemin ardından PSM’nin 12. sezonunu ben de sizler gibi büyük bir heyecanla bekliyorum.”

    Zorlu PSM Genel Müdürü Filiz Ova ise şunları söyledi: “Geçtiğimiz 11 sezonda 7 milyondan fazla misafirimizi birbirinden farklı, eğlenceli ve ilham verici deneyimlerle buluşturduk. Birlikte geçirdiğimiz bu büyülü yolculuğa yepyeni bir sezonla devam etmenin heyecanını ve gururunu yaşıyoruz. Sanatın sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumları birleştiren, hayal kurmaya sevk eden ve izleyicilerini derinden etkileyen bir güç olduğuna inanıyoruz. Bu inançla, her sezon programımızı büyük bir titizlikle hazırlıyoruz. Geçtiğimiz sezon önceki yıllarımızın da üstüne çıkarak tek sezonda toplam 1066 etkinlikte 700 bine yakın sanatseveri Zorlu PSM çatısı altında ağırladık. 11 yılda ise bu rakam 7 milyonu geçti. Ortalama olarak yılın 300 günü 5 ayrı sahnemizde ve etkinlik alanlarımızda 1000’den fazla etkinliğe ev sahipliği yapıyoruz. Etkinliklerimizin %80’i kapalı gişe oynuyor. Dünyaca ünlü müzikaller, şovlar, konserler ve tiyatro oyunları denilince, Türkiye’de akla gelen ilk adres Zorlu PSM. Etkinlik hacmimizin yaklaşık %40’ını yurtdışından gelen sanatçı/etkinlikler oluşturuyor.  Elbette Türk sanatının devleşmiş isimlerine ve aynı şekilde yeni çıkış yapan genç sanatçılarına da kucak açıyoruz. Ayrıca 5 yıldan uzun bir süredir sahne kimliğimizin ötesinden birçok paydaşımızla iş birliği yaparak kendi prodüksiyonlarını sahnelere koyan bir kültür-sanat kurumu hâline geldik. Bugüne kadar sayıları 20’yi bulan tiyatro oyununu ve müzikali sahnelere kazandırdığımız yapımcı yolculuğumuz, her biri hafızalara kazından, kültür sanat camiasında ciddi ses getiren yapımlarla sürüyor. En son yapılan araştırmaya göre Türkiye’de, her 2 kişiden 1’i PSM’yi biliyor. İstanbul’daysa bu oran yüzde 90’a ulaşıyor: İstanbul’da her 10 kişiden 9’u ya Zorlu PSM’nin ismini duymuş ya da buradaki etkinliklere katılmış olduğunu söylüyor. Bu rakamlar doğru yolda olduğumuzun kanıtı. Sanata daha fazla yatırım yapmak, her sezon bir önceki sezonda yaptıklarımızın üstüne çıkmak için bize motivasyon sağlıyor.”

    ​Zorlu PSM’nin detaylı programına buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    244
  • 13-09-2024

    Çağdaş sanatın en büyük isimlerinden biri olan Alman ressam, heykeltıraş ve baskı sanatçısı Georg Baselitz’in eserlerinden oluşan “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) açıldı.

    Akbank’ın desteğiyle gerçekleşen ve Georg Baselitz’in altmış beş yıllık kariyerine ışık tutan sergi, SSM’nin tüm galeri alanlarına ve bahçesine yayılıyor. Baselitz’in son on yılda ürettiği yüze yakın anıtsal boyuttaki tablo ve heykel yer aldığı sergiye eş zamanlı olarak sanatçının baskı eserlerinden oluşan kapsamlı bir seçki de Akbank Sanat’ta izleyiciyle buluşuyor. Bu eserler, Baselitz’in hayat boyu süren sanatsal evrimine derinlikli bir bakış sunuyor.

    1980’lerden bu yana uluslararası sanat dünyasında derin izler bırakmış bir sanatçı olan Georg Baselitz, 20. yüzyılın ikinci yarısında Alman sanatına yeni bir kimlik kazandırdı. Eserleri kişisel deneyimlerinin yanı sıra Almanya'nın kolektif travması ve Nazi döneminin toplumsal bellekte bıraktığı derin yaralar tarafından şekillendi. Sanatçının 1969’dan bu yana kullandığı “baş aşağı” kompozisyon tekniği ile yaptığı tablolar, serginin neredeyse tamamını oluşturuyor. Bu yaklaşım, soyutlama ile figürasyon arasında bir yerde durmasını, gelenekselleşmiş tuval üzerine resim tekniğinde yeni bir açılımda bulunmasını mümkün kıldı. 

    “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, sanatçının çalışmalarında yıllar içinde belirginleşen, kararlı motiflerden oluşuyor ve özellikle insan figürü üzerindeki çalışmalarını öne çıkarıyor. Baselitz’in kendisinin ve eşi Elke’nin bedenlerini tasvir ettiği eserlerinde, yaşlanma ve zamanın geçiciliği işleniyor. Baselitz’in 1950’lerden bu yana çeşitli tekniklerde ele aldığı, Deutschbaselitz’te geçen çocukluğunu hatırlatan kartalları, mavi arka planlara işlenmiş bir seride geri dönüyor. Serinin 2024 tarihli son tablosu, ilk kez bu sergide ziyaretçi ile buluşuyor. Aynı şekilde, çocukluğundan beri resmettiği geyik motifi, kariyerinin başından beri eserlerine yön veren mitolojik ikonografinin bir parçası olarak yeniden ortaya çıkıyor. Serginin öne çıkan, baş aşağı figürlerin üzerine naylon çorapların kolajlandığı Springtime [İlkbahar] serisi ise, Dada kolaj sanatçısı Hannah Höch’ten ilham alıyor. Bu eserler, malzemenin kırılganlığı üzerinden zamanın geçiciliğini vurguluyor. Müzenin galerilerinde ve bahçesinde sergilenen anıtsal heykeller de resimlerin ikonografisi ve tarihsel temalarıyla bir bütünlük oluşturuyor.

    SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, serginin basın toplantısında şunları söyledi: “Sakıp Sabancı Müzesi olarak, uluslararası sanat dünyasının büyük isimlerini ve iz bırakan sanat akımlarını, tarihe mal olmuş kişi ve dönemleri konu alan sergilerimizi, bugün yaşayan en önemli sanatçılardan biri olan Georg Baselitz’in Son On Yıl’ına ait eserleriyle sürdürüyoruz. Baselitz’in dev boyutlu tablo ve heykellerinden oluşan bu sergi, izleyiciyi hem görkemli bir görsel şölenle baş başa bırakıyor, hem de sanatçının doğduğu toprakların tarihiyle süregiden hesaplaşmasına tanıklık etmeye davet ediyor. Sakıp Sabancı Müzesi, bu sergiyle sanatseverlere Baselitz’in, geçmişin hiç unutulmadığı, aksine sürekli olarak sanatıyla yeniden yorumlandığı dünyasını keşfetme fırsatı sunmaktadır. Bu serginin hayata geçirilmesinde bize inanan, yanımızda olan, vizyonları ile bizi destekleyen Akbank’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.”

    Serginin küratörü Sir Norman Rosenthal ise şunları söyledi: “Georg Baselitz’in son on yılda ürettiği eserler, sanatçının kendini sürekli olarak yeniden keşfetme yeteneğini bir kez daha gözler önüne seriyor. İstanbul'daki bu sergi Baselitz’in insan figürüne, özellikle de kendisine odaklanırken, hafıza ve geçmiş temaları üzerindeki yoğunlaşmasını ortaya koyuyor. Baselitz’in eserleri hem kişisel hem de kolektif tarihi yansıtıyor, sanatçının sadece sanatsal yolculuğuna değil, aynı zamanda zaman ve ölümlülük üzerine düşüncelerine de ışık tutuyor. Baş aşağı kompozisyonları ve karmaşık bedenleri ile Baselitz, sanatın hem görsel hem de düşünsel bir deneyim olabileceğini kanıtlıyor. Bu sergi, izleyicilere Baselitz’in son on yıldaki yaratıcı sürecine dair derinlikli bir bakış sunarken, geçmişle bağlantısını sürdürürken sürekli yenilik peşinde koşan ruhunu da ortaya koyuyor.”

    Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı, şunları söyledi: “Türkiye’de çağdaş sanatın gelişimine katkı sağlamak bizim için büyük bir önem taşıyor. Bu bağlamda, Sakıp Sabancı Müzesi ile iki yılda bir düzenlediğimiz sergiler ve iş birliğimiz bizim için çok değerli. Bu yıl, Georg Baselitz: Son On Yıl sergisiyle, çağdaş sanatın en sıra dışı isimlerinden birini İstanbul’da ağırlıyoruz. Akbank olarak, Baselitz’in yaratıcı evrenini keşfetme fırsatı sunan bu sergiyi sanatseverlerle buluşturmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.”

    ​“Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisini 2 Şubat 2025’e kadar ziyaret edebilirsiniz.

    0
    0
    288
  • 13-09-2024

    “Hakim’in Yolculuğu” isimli üçlemesiyle tanıdığımız, dünyaca ünlü çizer Fabien Toulmé, Tudem Yayın Grubu’nun 40. yıl dönümü kutlamaları kapsamında 26-28 Eylül tarihleri arasında Türkiye’ye geliyor.

    “Hakim’in Yolculuğu”nun yanı sıra İki YaşamBüyük AşkUnutulmazlar gibi grafik romanlarıyla Türkiye’de de geniş bir okur kitlesi bulunan sanatçı, 26-28 Eylül tarihleri arasında İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Tudem Kadıköy Kitabevi ve Minoa Pera’da bir dizi etkinlik düzenleyecek.

    “Unutmamak ve unutturmamak için çizdim,” diyen Fabien Toulmé, 27 Eylül Cuma akşamı saat 18.00’de İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek “Çizgilerle Dünyadan Yansımalar” başlıklı bir panele katılacak. Akademisyen, yayın yönetmeni Ayşegül Utku Günaydın’ın moderatörlüğünü üstleneceği panelde Toulmé’nin alametifarikası olan “tanıklıklar” ekseninde yeni grafik romanı Dünyadan Yansımalar masaya yatırılacak. Türkçe ardıl çeviri ile düzenlenecek panelin sonrasında sanatçı kitaplarını imzalayacak.

    Toulmé’nin 7 Ekim’de yayımlanacak yeni kitabı Dünyadan Yansımalar, 26-28 Eylül tarihlerinde “öncelikli olarak” etkinlik mekânlarında satışa sunulacak.

    Etkinlik Programı:

    26 Eylül Perşembe, 17.00-19.00
    Tudem Kadıköy Kitabevi, Mühürdar Cad. No: 82/A
    İmza Günü

    27 Eylül Cuma, 11.00-12.00
    İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Taksim
    Ustalık Sınıfı: Fabien Toulmé Çizerlerle Buluşuyor!
    Buluşma profesyonel çizerlere özeldir.
    Katılım sınırlıdır. Bilgi ve rezervasyon için: istanbul2@tudem.com, 0(216) 541 93 03
    Etkinlik dili Fransızca olup Türkçe ardıl çeviri yapılacaktır.
    Giriş ücretsizdir.

    27 Eylül Cuma, 18.00-20.00
    İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Taksim
    Panel: “Çizgilerle Dünyadan Yansımalar
    Konuşmacı: Fabien Toulmé
    Yöneten: Ayşegül Utku Günaydın
    Etkinlik dili Fransızca olup Türkçe ardıl çeviri yapılacaktır.
    Etkinlik sonrası imza oturumu düzenlenecektir. 
    Giriş ücretsizdir.

    28 Eylül Cumartesi, 11.00-12.00
    İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Taksim
    Atölye Çalışması: Fabien Toulmé Çocuklarla Buluşuyor!
    Buluşma 9-12 yaş arasındaki çocuklara özeldir.
    Katılım sınırlıdır. Bilgi ve rezervasyon için: istanbul2@tudem.com, 0(216) 541 93 03 Etkinlik dili Fransızca olup Türkçe ardıl çeviri yapılacaktır.
    Giriş ücretsizdir.

    28 Eylül Cumartesi, 16.00-18.00
    Minoa Pera, Meşrutiyet Cad. No: 99 Beyoğlu
    İmza Günü

    0
    0
    573
  • 13-09-2024

    Avrupa müziğinin isimlerini müzikseverlerle bir araya getiren Sound of Europe Festivali, bu sene düzenlenen üçüncü edisyonuyla, 14 ve 15 Eylül’de İstanbul Kalamış Atatürk Parkı, Ankara Çankaya Ahlatlıbel Atatürk Parkı ve İzmir Bostanlı Seyir Terası’nda gerçekleşecek.

    Avrupa’dan 13 farklı müzik grubunun yanı sıra Türkiye’den yerel sanatçıları sahnesine konuk ederek yeni sesler ve projeler için bir keşif sahnesi olmayı hedefleyen Sound of Europe Festivali, rock’tan pop’a, cazdan, ambiente uzanan 25’ten fazla konseri ücretsiz olarak müzikseverlerle bir araya getirecek. Naif ama bir o kadar cesur şarkı sözleriyle dinleyiciyi kendine bağlayan YSÉ, cazdan pop’a, bossa nova, mambo, tango, folklor, big band ve hatta klasik müziğe uzanan acapella parçalarıyla Mezzotono, folk etkisindeki melodileri, kişisel şarkı sözleri ve hikâyelerle birleştiren Zuzanna, parçalarında 80’lerin titreşimlerini surf pop ve modern indie müzikle buluşturan DIVES, enerji dolu müzikleriyle ilk albümlerinden bu yana haklı bir dinleyicisi kitlesi kazanan Maruja Limón, post-punk, psikedelik rock, brit-pop ve 90'ların indie-rock’ından etkilenerek yarattıkları müzikal türleri “proto-pop”un öncüsü hâline gelen Isolation Berlin ve  R&B ve soul’a alternatif bir form kazandıran Gaidaa, Sound of Europe Festivali’nde sahne alacak Avrupalı sanatçılar arasında yer alıyor.

    Festival kapsamında ayrıca repertuarı swing müzikten çağdaş caza ve doğaçlama müziğe kadar çok çeşitli tarzları kapsayan repertuarlarıyla Sebastian Burneci Quintet, çağdaş folk müziğini şiirle buluşturan Katja Šulc, soul’dan nu-jazz’a, elektronikten dünya müziğine uzanan birçok müzikal türden esinlenerek kendi bestelerini oluşturan 7th SENSE ve müziklerinde, farklı tarzların buluşmasının yanı sıra Portekizce konuşulan çeşitli ülkelerin seslerini dinleyiciyle buluşturan SENZA da festivalde dinleyicilerle buluşacak. Bu isimlerin yanı sıra Sound of Europe Festivali kapsamında Türkiye’den ise; Anadolu ile özdeşleşen müzikal motifleri, ambient, rock ve elektronik müziğin temelleriyle bir araya getirdikleri parçalarıyla Ayanbeyan, yerli-yabancı ve özgün parçalardan oluşan repertuarlarında, kimi zaman groove’un kimi zaman huzurlu bir yolculuğun içinde hissedeceğiniz Aleyna Talınlı, Bestelerinde kimi zaman klasik müziğin kimi zaman ise slow rock, rock’n’roll’un etkilerini hissettiren Buğra Uğur ve 2008’de kurulduktan günden bu yana konserlerinde caz, funk ve türevlerini dinleyiciyle buluşturan ODTÜ Caz Topluluğu yer alıyor.

    ​Sound of Europe Festivali hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    263
  • 13-09-2024

    2011-2018 yılları arasında İstanbul Modern’de küratörlüğün yanı sıra sergi ve programlar direktörlüğü görevlerini üstlenen Çelenk Bafra, müzenin artistik direktörlüğüne getirildi.

    İstanbul Modern’de müze direktörlüğü için görüşmeler sürdürülürken müzenin artistik direktörü Çelenk Bafra oldu. 16 Eylül 2024 tarihi itibarıyla yeni görevine başlayacak olan Bafra, müzenin sanat programlarını, koleksiyonunu ve küratöryel yapısını geliştirmenin yanı sıra uluslararası program ve iş birliklerini güçlendirmekten sorumlu olacak.

    Küratör ve direktör olarak 20 yıldır bienal ve müzelerin yanı sıra sanat fonu ve uluslararası misafirlik programlarında çalışan Çelenk Bafra, Türkiye ve Avrupa’da çok sayıda sergi ve sanat programı düzenledi. Türkiye ve Fransa’da Siyaset Bilimi, Sanat Medyasyonu ve Kültürel Tarih üzerine öğrenim gören Bafra, Fransa Kültür Bakanlığı tarafından Marsilya'daki Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi’nin (MuCEM) yönetim kurulunda görevlendirildi. 2001-2010 yıllarında çalıştığı İKSV’de İstanbul Bienali direktörlüğü ile birlikte Venedik Bienali ve Fransa’da Türkiye Mevsimi gibi yurt dışı programlarda görev alan Bafra, 2011’den 2018’e kadar İstanbul Modern’de küratörlük yaptı, sergiler ve programlar direktörü olarak müzenin küratöryel ekibini yönetti. 2018-2024 yılları arasında SAHA'da direktörlük görevini üstlenirken yazarlık ve küratörlüğe devam eden Çelenk Bafra, Açık Radyo’da her hafta “Hariçten Sanat” adlı uluslararası bir kültür sanat programı hazırlayıp sunuyor.

    0
    0
    264
  • 13-09-2024

    Tuncay Birkan editörlüğünde hazırlanan Sabiha Sertel’in 1929-1945 yılları arasındaki önemli yazılarından oluşan Görüyoruz Duyuyoruz, Metis Yayınları’ndan çıktı.

    Bu kitap okurlara Sertel’i daha yakından tanıma olanağı sunuyor. Sabiha Sertel 1919’da başlayan ve 4 Aralık 1945’teki Tan Baskını’yla zorla sona erdirilen gazetecilik kariyeri boyunca, yurt içinde devletlu çevrelerle sermaye temsilcilerinin hem aleni hem de örtülü baskılarına maruz kalmış, hatta yurt dışında da bizzat Goebbels başta olmak üzere faşist yöneticilerin asabını bozmayı başarabilmiş cesur bir yazar. Günümüzde de bu yönüyle hâlâ saygıyla anılıyor ama bunca yankı yaratmış yazılarının çoğuna ulaşılamadığı için kamusal bir entelektüel olarak sergilediği olağanüstü performans hakkıyla değerlendirilebilmiş değil.

    ​Türk basınına hiç hoş karşılanmayan yepyeni bir âdet getirerek, hemen hiçbir örgütlenme hakkı tanınmayan kamu adına, hiçbir sosyal güvencesi olmayan işçi ve köylüler adına devletten tok bir dille hesap soran Sabiha Sertel’in yazdıklarının, örgütsüzlüğün zirveye ulaştığı, sosyal güvencelerimizin tek tek elimizden alındığı günümüzde özel bir güncellik kazandığı açık. Bir yandan faşizmin Türkiye’ye sızma planlarını her aşamada deşifre edip, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaş boyunca kamuoyunu faşizm ve emperyalizm karşısında teyakkuza çağırırken, bir yandan da dönemin “yerli ve milli”ci çevrelerine karşı defalarca bilgi ve kültürün enternasyonalizmini savunması da bu güncellik dozunu artırıyor.

    0
    0
    538
DAHA FAZLA
Geldanlage