Disiplinlerarası performans sanatçısı Çağıl Kaya, Kaygılar Sahnesi isimli yeni albümünün lansman konserini 20 Mart Çarşamba akşamı Babylon’da verecek.
Çağıl Kaya’nın dinleyicileri kalabalık duygular arasında müzikal bir yolculuğa çıkaracağı lansman konserinde Kaya’ya; piyanoda Ercüment Orkut, gitarda Eylül Biçer, saksafonda Tamer Temel, trompette Tolga Bilgin, basta Kağan Yıldız ve davulda Cem Aksel gibi usta müzisyenler eşlik edecek. Kaygılar Sahnesi, ilk kez Akbank Caz Festivali’nde müzik ve dansın bir araya geldiği disiplinlerarası bir proje olarak seyirciyle buluştu ve festival sonrasında kaydedilerek albüme dönüştü. Albüm; dinleyicileri ölçüsüz sözlerin söylendiği, umutla dolu, coşkulu ve sınırsız kahkahaların yankılandığı bir dünyaya davet ediyor.
20 Mart Çarşamba saat 21.30’da Babylon’da gerçekleşecek Çağıl Kaya konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Kay Redfield Jamison’ın huzursuz aklı iyileştirme arayışının binlerce yıllık hikâyesini ele aldığı kitabı Karanlıktaki Ateşler - Huzursuz Aklı İyileştirmek, Sezer Soner’in çevirisiyle Profil Kitap’tan çıktı.
Durulmayan Bir Kafa, Erken Çöken Karanlık kitaplarının yazarı Jamison, Antik Çağ’dan başlatıp yirmi birinci yüzyıla kadar devam ettirdiği örneklerle, zihinsel acının iyileştirilmesinde tıbbi tedavilerin yanı sıra dinin, ritüellerin ve efsanelerin önemini de ortaya koyuyor. Travma sonrası stres bozukluğundan mustarip askerlerden; yas tutan, kederli, depresyonlu veya başka türlü huzursuz akıllara sahip kişilere ve bipolar bozuklukla kendi mücadelesine kadar muhtelif birçok deneyimi okuruna aktarırken iyi uygulandığında psikoterapi ve diğer tedavilerin ne kadar dikkate değer olabileceğini gösteriyor.
Jamison; psikiyatri ve psikoterapinin kökenlerine ve gelişimine ışık tutarken hem psikoterapiyi hem de bir şifacıyı iyi yapan şeyin ne olduğunu ve zihnin yenilenmesinde hayal gücü ile hafızanın rolünü yazıyor. Sanatçıların, yazarların, öncü şahsiyetlerin hatta kurgusal karakterlerin bizi bir toplum olarak iyileştirmeye nasıl yardımcı olduğunu açıklıyor.
Lübnanlı sanatçı ve aktivist Hanane Hajj Ali’nin Jogging başlıklı tek kişilik performansı, İO Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında 23 Mart’ta DasDas’ta tiyatroseverlerle buluşacak.
Hanane Hajj Ali’nin ödüllü tek kişilik performansı Jogging, bir taraftan izleyiciyi Beyrut’un sokaklarında gezdirirken diğer taraftan da birbirinden çok farklı Lübnanlı kadının kimliğine bürünerek düşlerine, arzularına, umutlarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Lübnan’ın en tanınmış performans sanatçısı ve aktivistlerinden Hanane Hajj Ali’nin tüm dünyada festivalleri dolaşan bu performansı Türkiye’de ilk kez izleyici karşısına çıkacak.
Tiyatroyu daha geniş kitlelere ulaştırıp Türkiye’deki tiyatro üretimine katkı sağlamayı, yıl içerisinde prömiyerini gerçekleştirecek yerli yapımları ve birçok uluslararası tiyatro, dans performans gösterilerini Türkiye’de sanatseverlerle buluşturmayı hedefleyen DasDas, İO Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında ev sahipliği yapacağı yeni gösterileri önümüzdeki günlerde duyuracak.
23 Mart’ta DasDas’ta sahnelenecek Hanane Hajj Ali’nin Jogging başlıklı tek kişilik performansının biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
Tasarım, metin, performans: Hanane Hajj Ali
Yönetmen: Eric Deniaud
Dramaturji: Abdullah Alkafri
Işık: Sarmad Louis, Rayyan Nihawi
Teknik yönetim: James Chehab, Karam Abou Ayache
Ses: Wael Kodeih, Jawad Chaaban
Kostümler: KALABSHA, Louloua Abdel baki
Koordinasyon ve üst yazı: Mohammad Itani
Çeviri: Praline Gay Para, Hassan Abdul Razzak
Fotoğraflar: Marwan Tahtah
İyilik İçin Sanat Derneği, Örnekevler Yaşam Köyü’ne destek arayışını sanat dünyasına taşıyan “Kelebek Etkisi” başlıklı sergiyi 21-25 Mart tarihleri arasında Kethüda Hamamı Beşiktaş Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşturacak.
Galeri Nev İstanbul kurucusu Haldun Dostoğlu’nun katkılarıyla düzenlenen “Kelebek Etkisi” sergisi, Örnekevler Yaşam Köyü’nün kelebek etkisiyle hayata geçmesini ve bu gönüllülük projesinin amacını anlatarak toplumun bu özel girişime duyarlılık göstermesine dikkat çekiyor. Örnekevler Yaşam Köyü projesi, deprem felaketinin bir gün sonrasında, “Deprem bölgesi için ne yapabilirim?” sorusunu kendisine soran bir iç mimarın girişimiyle başlayıp, Tüyap Fuar Merkezi’nde gerçekleşen 4000’den fazla gönüllü ve yüzlerce markanın bir araya gelmesiyle hayata geçirildi.
Hamide Göksan, Zülal Çakıcı ve ekip arkadaşlarının öncülüğünde Antakya/Hatay’da 66 dönümlük bir araziye konumlandırılan bu özel yaşam köyü, 100 adet tiny house ile tamamen boş bir araziyi yüzlerce insan, yuva, ağaç ve umutla doldurdu. Örnekevler Yaşam Köyü, depremden etkilenen ailelere 22 Ekim 2023 tarihi itibarıyla sosyal alanlarıyla da ev sahipliği yapıyor ve rehabilite olmalarını sağlıyor. Aynı zamanda istihdam yaratmayı hedefleyen, sürdürülebilir, ekolojik ve kendi kendine yetebilen bir yaşam köyü olarak planlanan Örnekevler’de hâlâ eksik sosyal alanlar var ve ihtiyaçları bütün deprem bölgelerinde olduğu gibi devam ediyor.
“Kelebek Etkisi” sergisi; İyilik İçin Sanat Derneği öncülüğünde, Tarık Hotamışlıgil’in katkılarıyla, ihtiyaçlara sanatla çözüm sağlamak ve projeyi daha fazla kitleye ulaştırmak amacıyla gerçekleştiriliyor. Sergi, sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünü öne çıkarmayı hedefliyor.
İyilik İçin Sanat Derneği’nin internet sitesinden sergiye destek olabilirsiniz.
Künye:
1. Nermin - Er İsimsiz, 2011 Kağıt üzerine karışık teknik, 59x59 cm
2. Ahmet Doğu İpek - İsimsiz, 2016 Litografi, 73x65 cm, 29 Edisyon
3. Gönüllüler Parmak İzi
4. Abidin Dino - Acılar, İpek Baskı, 100x70 cm, 30 Edisyon
Çeşitli mecralarda yayımlanan söyleşi, şiir ve inceleme yazılarıyla tanıdığımız, ilk şiir kitabı Ertelendikçe Büyüyen’i 2019 yılında okurla buluşturan Osman Palabıyık’ın yeni şiir kitabı Atlar, Kurşunlar ve Plastik Makaslar, Lakin Yayıncılık’tan çıktı.
Palabıyık’ın bu kitabında ilk kez yayımladığı şiirleriyle birlikte daha önce dergilerde yayımlanmış şiirleri de yer alıyor. Atlar, Kurşunlar ve Plastik Makaslar, insanın iç dünyasına dair sorgulamalarını ve duygusal karmaşıklıklarını yansıtırken, okuyucularını ihtimallerle dolu bir yolculuğa çıkarmayı vadediyor.
Haydar Ergülen, kaleme aldığı arka kapak yazısında kitap için şöyle diyor: “Osman Palabıyık içi de içlilerden işi de içlilerden olanlardan. Lise öğrencisiyken tanımıştım onu, galiba hem gözlerindeki hem sözlerindeki yumuşaklıktan etkilenmiştim ilk. Sonraki yıllarda yazdıklarında, söylediklerinde, yaptıklarında içi yol göstermiş olmalı ki ona, giderek dünyaya da içiyle bakmaya başladı ve böylece Osman Palabıyık'taki içlilikten dünya da, arkadaşları, okurlar, yazı ve şiir de nasibini aldı. Şiirlerini okurken, üzgünlüğünde de, sevincinde de onun erken kalenderliğinin gülümseyişini gördüm. Dünyaya da sözcüklere de yük olmak, ağırlık vermek istemeyen bir şair o. İçini açtığı sözcüklerin içi yeryüzüne açık, her okuyuşta daha da açılacak ve bu şiirler yazın da güzün de sevinç ve hüznün ayrılmaz kardeşliğiyle okunacak.”
“üzgünüm.
üzüntü ciğerlerine kadar inmiş,
yer olsa başka noktalara da uğrar belki.” (Kitaptan)
Gülhan Kadim’in yazıp yönettiği, Kumbaracı50’nin yeni oyunu Yan Dünya, 22 ve 23 Mart ile 3, 4, 17 ve 18 Nisan’da tiyatroseverlerle buluşacak.
6 Mart’ta prömiyer yapan Yan Dünya’nın oyuncu kadrosunda Ayşegül Tekin, Ayşegül Uraz, Meriç Rakalar, Murat Kapu, Volkan Çıkıntoğlu ve Yiğit Sertdemir yer alıyor. Oyunun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
“Bir gece akşam haberlerinde, yaşadığımız hayatın kapanacağı, pazar gecesi uyuduktan sonra yan taraftaki dünyada uyanılacağı bilgisi verilir. Fakat yan dünyada kimin nasıl ve nerede olduğu, yaşayıp yaşamadığı bilinmiyordur. Bu bilgi ve belirsizlik hızla yayılır ve gerçekliği sorgulanamayacak kadar somutlaşır. Kaos kaçınılmazdır.
Şarkı sözü yazarı Faruk, son gecesini en yakın arkadaşı Şehnaz ve eşi ‘Diğer Faruk’ ile kendi evinde geçirecektir. O geceye özel hazırlanıp, küçük bir kutlama planlamışlardır. Faruk’un eniştesi Kudret ve Faruk’un öğrencilerinden Sema da bu özel geceye plansız bir şekilde dahil olur.
Oyun; büyük bir bilgi karmaşasının içerisinde; bekleme, kutlama ya da kaçma hâlinin gittikçe şiddetlendiği bir atmosferde geçiyor. Yan Dünya; bu kaos atmosferi ile küçük görünen karar ve eylemlerin nelere yol açabileceğinin bilinmezliği birleştiğinde ortaya çıkan çılgınlık hâlinin karanlık bir komedisi.
Buyurunuz uyuyunuz. Uyumak mecburi, uyanmak kısmet.”
Künye:
Yazan & Yöneten: Gülhan Kadim
Sahne Tasarımı: Kolektif
Kostüm Tasarımı: Timur Kırışman / The Kulüp Vintage
Müzik: Deniz Bayrak ve Burçak Çöllü
Işık Tasarımı: İsmail Sağır
Yönetmen Yardımcısı: İlayda Ulcaylı
Reji Asistanı: Anıl Yıldırım, Mert Topal
Afiş Tasarımı: Aygen İncel
Fotoğraflar: Sedef Turunç
Oynayanlar: Ayşegül Tekin, Ayşegül Uraz, Meriç Rakalar, Murat Kapu, Volkan Çıkıntoğlu, Yiğit Sertdemir
Akbank Sanat’ın, Resim ve Heykel Müzeleri Derneği iş birliği ile, çağdaş sanat alanındaki gelişmeleri takip etmek ve genç sanatçılara destek olmak amacıyla düzenlediği Akbank 42. Günümüz Sanatçıları Ödülü Yarışması’na başvurular 2 Nisan tarihine kadar devam ediyor.
“Gelecek-geçirmez” kavramından türetilen bir açık çağrının bilişim teknolojilerinden sağlığa, finanstan iklim değişikliğine kadar geniş bir yelpazede toplumsal hayatın geleceğini kontrol altına alma pratiğini vurgulayan 42. Günümüz Sanatçıları Ödülü Yarışma teması, geleceği nasıl temsil edebileceğimiz konusunda sorular ortaya koyuyor. Yarışmaya 40 yaş altındaki tüm üniversite öğrencileri ve genç sanatçıları başvuru yapılabilecek. Katılımcılar yarışmaya bir veya daha fazla eserle başvuru yapabilecekler.
Yarışmaya; resim, heykel, fotoğraf, video, performans, seramik, cam, baskı, grafik tasarım, yerleştirme ve yeni medya gibi çağdaş sanatın tüm ifade biçimleri ile başvuru yapılabiliyor. Başvurular, jüri tarafından değerlendirilecek ve sergilenmek üzere seçilen eserler 5 Haziran-27 Temmuz tarihleri arasında Akbank Sanat’ta sanatseverlerle buluşacak.
Akbank 42. Günümüz Sanatçıları Ödülü Yarışması hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Serdar Soydan’ın Nahid Sırrı Örik, Suat Derviş ve Peride Celal’e dair biriktirdiklerinden yola çıkarak yazdıklarının bir kısmından oluşan İsmi Yad Ruhu Şad Olsun, Sanat Kritik Yayınları’ndan çıktı.
Soydan’ın yirmi yılı aşkın bir çaba ve sevgiyle işlediği bu kitaptaki yazılar edebiyat tarihine önemli katkılar sunarken gazete ve dergi ciltleri arasında kalmış, döneminde iltifat görmemiş, kitaplaşmamış pek çok emeği gün yüzüne çıkartıyor.
“Bu kitapta, gazete ve dergi tararken, yıllar içinde kendime yoldaş edindiğim, bitmez tükenmez anlam arayışları, savruluşlarla geçen ömrüme anlam katan üç yazara dair yazdıklarımın bir kısmını bulacaksınız. Evet, bu üç isme çok şey borçluyum. Külliyatlarının izini sürerken her yeni güne tatlı bir hevesle uyandım. Gazete ve dergi ciltleri arasında imzalarına rast geldikçe sevindim. Onların eserlerini yayına hazırlar, okuyucuyla buluşturur yahut bu yazıları kaleme alırken kendimi işe yarar hissettim. Sayelerinde aferin aldım, para kazandım. Bu yüzden isimlerini yad, ruhlarını şad etmek istiyorum.”
İngiliz müzik grubu Archive, 12 Haziran akşamı Zorlu PSM’de konser verecek.
Elektronik, trip hop, deneysel rock, post-rock ve progresif rock tarzlarından esinlenen Archive, 25 yılı aşkın süredir dünya çapında konserler verdi, albümleri Avrupa’da 500 binin üzerinde sattı. Londralı Darius Keeler ve Danny Griffiths tarafından 1994 yılında kurulan grup, dinleyicilerini duygusal bir yolculuğa çıkararak albümlerinde yeni bir hikâye anlatma deneyimi sunuyor.
Modern müzik anlayışında kendilerine özgü tarz yaratan müzisyenler kolektifi Archive’ın temelleri Danny Griffiths ve Darius Keeler tarafından Güney Londra’da atıldı. 1996 tarihli ilk albüm Londinium’dan itibaren topluluk içerisinde birden fazla söz, müzik yazarı, enstrümantalist ve vokalist yer aldı. Grup kendi içinde genişleyerek uluslararası bir kolektif hâline geldi. Londinium, Take My Head, You All Look the Same to Me, Axiom, The False Foundation ve son olarak 2022 yılında çıkardığı Call To Arms and Angels albümleriyle her geçen gün dinleyici kitlesini artıran Archive, Londra’nın önde gelen konser mekânlarında ve dünya çapındaki müzik festivallerinde sahne aldı. Tek bir müzik türü yerine, çeşitli müzikal unsurları bir araya getirerek kendi benzersiz tarzını müzikseverler ile paylaşan grup, müziğindeki elektronik, alternatif rock, trip-hop ve orkestral unsurları harmanlanarak dinleyicilere farklı bir müzikal deneyim sunuyor.
12 Haziran Çarşamba saat 21.30’da Zorlu PSM’de gerçekleşecek Archive konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Küratörlüğünü Gökşen Buğra’nın, sergi tasarımını Umut Durmuş’un üstlendiği “EnigmaVista” başlıklı sergi 20 Nisan tarihine kadar Galeri Bosfor’da sanatseverlerle buluşuyor.
Hem mekânın hem de geleneksel sanat izleme deneyimlerinin sınırlarını zorlayan bir sergi olan “EnigmaVista”; Ahmet Çerkez, Ahmet Elhan, Barış Göktürk, Burcu Erden, Erman Özbaşaran, Günnur Özsoy, Ilgın Seymen, Işıl Kapu, İpek Yücesoy, Mithat Şen, Murat Atabek, Olgu Ülkenciler, Renin Bilginer, Uğur Daştan, Yasha Butler’ın işlerini bir araya getiriyor. Mimari, yerleştirme, mekân yönetimi ve eser sergilemesine dair çağdaş yaklaşımıyla bu sergi, izleyicileri mekân, algı ve sezgi arasındaki bağlantıları keşfedecekleri bir yolculuğa davet ediyor.
Galeri mekânını labirente dönüştüren sergi; koridorlar, odalar ve kuytular içeren, daralan, genişleyen, alçalan ve yükselen bir mekân planı, aydınlatma, zemin ve renk farkları gibi mimari elementlerle zenginleşerek izleyici karşısına çıkıyor. Sergide, pencerelerden ve aralıklardan görünen manzaralar, yansıtıcılar, saklı parçalar, sürprizler, belli belirsiz sesler ile duyuları harekete geçiriyor. Sergi, küçük parçalardan büyük enstalasyonlara ölçekte değişkenlikler, taş, metal, ahşap, dijital baskı, polyester, seramik gibi malzemede çeşitlenen, heykel, resim, müzik ve atmosfer yaratan etkileşimli enstalasyonlarla farklı medyumlarda eserleri izleyiciye sunuyor.
Serginin küratörü Gökşen Buğra, şunları söyledi: “Mekânımızın tanımlarını yıkarak, cesur bir yaklaşımla sergi atmosferi ve eserin izleyicide bıraktığı iz üzerine eğildik. Sanat eserinin yerleşimi, aydınlatma, etkileşimli unsurlar ve tematik geçişlerle bir labirent oluşturduk. Sergilemenin incelikli yönlerini öne çıkararak, izleyiciye sergi ziyaretini unutulmaz hâle getirecek bir deneyim yaşatmak istedik.”
Serginin tasarımcısı Umut Durmuş ise şunları söyledi: “Mekânın esere etkisi, sanat galerisinin işlevi ve izleyici deneyimi tasarımının da bir ifade biçimi olması sorgulamalarından oluşan düşünce labirentinin fiziksel yansımalarından birini kurguladık. Sanat galerisinin kıvrak ve görece özgür atmosferinde; klasik sergi ortamını oluşturan renk, ışık, doku, ses gibi fiziksel bileşenlerin başka şekillerde bir araya gelebileceğinin denemesini, eserlerin bize hissettirdiklerinden yola çıkarak yaptık. Sanat objesinin ortam ile ilişkisini irdelemeye devam edeceğiz.”