
Måneskin’in gitaristi Thomas Raggi, Tom Morello’nun yapımcılığını üstlendiği ve rock müziğin ikonik sesleri ve müzisyenlerinin yer aldığı ilk solo projesi Masquerade’yi duyurdu.
Tom Morello, Beck, Nic Cester, Alex Kapranos, Maxim, Hama Okamoto, Sergio Pizzorno, Chad Smith, Matt Sorum, Luke Spiller ve Upsahl iş birliği ile üretilen Masquerade, 5 Aralık’ta müzikseverlerle buluşacak. 8 parçadan oluşan güçlü bir rock‘n’roll albümü olan albüm, Tom Morello (Rage Aginst The Machine), Beck, Nic Cester (Jet), Alex Kapranos (Franz Ferdinand), Maxim (The Prodigy), Hama Okamoto, Sergio Pizzorno (Kasabian), Chad Smith (Red Hot Chilli Peppers), Matt Sorum (Velvet Revolver), Luke Spiller ve Upsahl gibi çoğu efsaneleşmiş ve tamamen müzik tutkularıyla hareket eden olağanüstü sanatçıları bir araya getiriyor. Albüm, doğrudan bir rock’n’roll albümü olmakla birlikte sanatsal dostluğu kutlayan bir çalışma. Her parça, herhangi bir amaç ya da ticari hedef olmadan, sadece müzik üretme tutkusundan doğmuş gerçek bir iş birliği. Albüm, rock müzik yapmanın keyfi için bir araya gelen olağanüstü bir müzisyen grubunu birleştirerek dinleyiciye artık nadir görülen, insan merkezli bir müzik deneyimi sunacak.
Albümün çıkış parçası “Getcha!” ise şarkının yazarlarından Beck ile yapılan bir iş birliğinden doğdu ve davulda Chad Smith, sözlerde ise Nic Cester yer alıyor. “Cat Got Your Tongue”da Sergio Pizzorno, Thomas'ın gitar ağırlıklı şarkı yazarlığına kendi sözlerini eklerken, Maxim “Fallaway”in ortak yazarlığını üstlendi ve Upsahl “Lucy”nin yazımına katkıda bulundu.
Thomas Raggi albüm hakkında şöyle diyor: “Bu albüm, çok fazla çalışma ve özverinin sonucu. Müzik yoluyla hikâyemi paylaşma, deneme ve keşif yoluyla kendimdeki yeni derinlikleri keşfetme arzusuyla beslendi ama aynı zamanda doğal bir şekilde ortaya çıktı. Geçtiğimiz yıl boyunca Tom, beni sayısız kez canlı performanslarına ve projelerine dahil etti. Bu nedenle ondan solo projemin prodüksiyonunu üstlenmesini istemek benim oldukça doğaldı. Bu yolculuğa başlamak gerçekten büyülüydü ve müzikal uyumumuzu daha da pekiştirdi. Sonrasında yaşananlar ise hayal edebileceğimin bile ötesindeydi. Bu kadar çok müzik ikonunun bir araya geldiğini görmek (ve albümü yazarken tanıma fırsatı bulduğum diğer sanatçılarla birlikte çalışmak) bana müziğin hiçbir sınırı olmadığını hatırlattı. İçgüdünü ve ilhamını takip etmen, dayatılmış kuralları görmezden gelmen ve yalnızca hissettiğini yapman gerekir. Måneskin’in hikâyesi bana bunu öğretti ve şimdi de bunu en güçlü şekilde doğrulamış oldum. Müzik tarihine yön vermiş olanların omzuma dokunarak ‘Doğru yoldasın’ dediğini hissediyorum.”
Masquerade
1. “Getcha!” - with Nic Cester & Chad Smith & Tom Morello
2. “Keep The Pack” - with Matt Sorum & Tom Morello
3. “Lucy” - with Upsahl & Hama Okamoto & Chad Smith
4. “Cat Got Your Tongue” - with Sergio Pizzorno
5. “For Nothing” - with Matt Sorum
6. “You Spin Me Round (Like A Record)” - with Alex Kapranos
7. “The Ritz” - with Luke Spiller
8. “Fallaway” - with Maxim
Grammy ödüllü şarkıcı, söz yazarı ve prodüktör Rosalía, LUX isimli dördüncü stüdyo albümünü Columbia Records / Sony Music etiketiyle müzikseverlerle buluşturdu.
LUX, Londra Senfoni Orkestrası eşliğinde ve Daníel Bjarnason’un orkestra şefliğinde kaydedildi. Albümde Björk, Carminho, Estrella Morente, Silvia Pérez Cruz, Yahritza, Yves Tumor ve Escolania de Montserrat i Cor Cambra Palau de la Música Catalana gibi önemli kadın sanatçılar da yer alıyor. Albümün yapımcısı ve prodüktörü olarak Rosalía, LUX’ta dişil enerji, gizem, dönüşüm ve içsel aydınlanma gibi temaları sinematik bir duygusal çizgide işliyor. Albüm, samimiyet ve opera ihtişamı arasında gidip gelerek ses, dil ve kültürün birleştiği parlak bir dünya yaratıyor.
Rosalía bu hafta Madrid’in Gran Vía bölgesinde ışıkları kapatarak şehri kısa süreliğine karanlığa bürüdü; ardından ışıkları yeniden açarak büyük billboardlar eşliğinde albüm kapağını aynı anda tüm dünyaya canlı yayınla tanıttı. Bu etkileyici performans, albümün dönüşüm, kadınsılık ve spiritüellik temalarını yansıtan çarpıcı bir açılış oldu.
Rosalía’nın en son albümü MOTOMAMI, bir İspanyol sanatçının Spotify Global Albüm Listesi’nde #1 numaradan giriş yaptığı ilk albüm oldu. Aynı zamanda 2022’de Billboard listelerinde Latin albümleri arasında en güçlü çıkışı yakalayarak müzik eleştirmenleri arasında yılın en yüksek puanını elde etti.
Müziğin ötesinde Rosalía, moda ve kültür dünyasında da küresel bir ikon hâline geldi. 2025 Met Gala’da giydiği özel Balmain tasarımıyla Vogue, Harper’s Bazaar ve Cosmopolitan gibi dergilerde geniş yer buldu. Ayrıca Calvin Klein’ın 2025 Sonbahar kampanyasında yer aldı ve New Balance’ın global elçisi oldu. 2026’da ise Euphoria dizisinin üçüncü sezonuyla oyunculuk dünyasına adım atacak.
Rosalía’nın yeni albümü LUX’u buradan izleyebilirsiniz.
Ünlü İngiliz grup Oi Va Voi, “Back to My Roots” isimli yeni teklisini müzikseverlerle buluşturdu.
Oi Va Voi, mayısta yayımladığı The Water’s Edge albümünün ardından ilk teklileri “Back to My Roots”u paylaştı. Yirmi yılı aşkın bir süre önce Oi Va Voi ilk kurulduğunda grup konserlerinde sıklıkla seslendirdiği bir “klezmer” ezgisi çalmaya başladı. Bu melodi, yıllar boyunca canlı performanslarının değişmez bir parçası hâline geldi ancak bugüne dek resmi olarak yayınlanmadı. Şimdi ise bu ezgi, grubun özünü ve müzikal kimliğini yansıtan güçlü ve büyüleyici bir parça olarak “Back to My Root”’ta yeniden hayat buluyor.
“Back to My Roots” teklisini buradan dinleyebilirsiniz.
Florence + the Machine, Everybody Scream isimli altıncı stüdyo albümünü müzikseverlerle buluşturdu.
Florence Welch’in kaleminden çıkan ve prodüksiyonunda yer aldığı albümde; IDLES’tan Mark Bowen, Aaron Dessner ve Mitski gibi isimlerle yapılan iş birlikleri yer alıyor. “Dance Fever” turnesi sırasında geçirdiği ve hayatını kurtaran ameliyatın ardından iyileşme sürecine giren Florence, bu dönemde bedeninin sınırlarıyla yüzleşti. Welch, “iyileşmek” kavramının ne anlama geldiğini sorgularken, bu içsel yolculuğun izlerini albümün her şarkısına işliyor. Karanlıkla ışığın, kırılganlıkla gücün buluştuğu Everybody Scream, Florence + the Machine’in şimdiye kadarki en kişisel işlerinden biri olma özelliği taşıyor.
Florence + the Machine’in Everybody Scream isimli yeni albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
Cigarettes After Sex, iki şarkıdan oluşan Anna Karenina’yı, Türkiye’de GRGDN Müzik temsilciliğinde, Partisan Records aracılığıyla yayımladı.
Cigarettes After Sex, hem geçmişini hem de geleceğini yansıtan iki parçayla geri dönüyor. Anna Karenina, grubun 2024’te çıkarttığı X’s albümünden sonra yayımladığı ilk çalışma olarak dinleyicilerle buluştu.
“B yüzü olan “Anna Karenina”, grubun tarzını en iyi yansıtan şarkılardan biri: duygusal, yavaş yanan bir romantizmle dolu ve yoğun bir şekilde samimi. Şarkının sözleri öyle içten ki neredeyse “fazla itirafkâr” denebilir. Greg Gonzalez’in dünyasına yeni bir boyut katan konuşma biçimindeki dizeler, grubun mahrem atmosferini daha da genişletiyor. Nakarat kısmı — “Anna Karenina’nın sonunda ağladım, kendini trenin altına attığında” — şimdiye dek yazılmış en “Cigarettes After Sex” sözlerinden biri olabilir.
A yüzü, uzun süredir hayranlar arasında konuşulan ve merakla beklenen bir parçanın nihayet yayımlandığı bölüm: The Doors’un “The Crystal Ship” adlı şarkısının, grubun karakteristik puslu atmosferiyle yeniden yorumlanmış, son derece özgün ama bir o kadar da aslına sadık bir cover’ı. Jim Morrison’ın romantik kaderciliği, bu versiyonda belki de hiç olmadığı kadar doğal bir şekilde yankı buluyor.”
Cigarettes After Sex’in yeni çalışması Anna Karenina’yı buradan dinleyebilirsiniz.
Sanat tarihinin en korunaklı mekânlarından biri olarak bilinen Louvre Müzesi, 19 Ekim sabahı beklenmedik bir olayla tarihe geçti. Sabah saatlerinde gerçekleşen soygunda, dört kişilik bir çete, kısa süre içinde Fransa’nın imparatorluk dönemine ait dokuz parça mücevheri çaldı.
Louvre Müzesi, Pazar (19 Ekim) günü yaptığı açıklamada, sekiz adet paha biçilmez mücevherin çalındığını duyurdu. Yayımlanan listede, Napolyon’un eşi İmparatoriçe Marie Louise’e hediye ettiği zümrüt ve elmas kolye de yer alıyordu. Çalınan mücevherlerden biri olan İmparatoriçe Eugénie’nin tacı, hırsızlar kaçarken düşürdüğü için hasar gördü.
Soyguncular, müzenin Galerie d’Apollon bölümüne ulaşmak için uzatılabilir bir merdiven kullandılar ve pencereden içeri girip vitrinleri açmak için kesici aletler kullandılar. Ayrıca yapılan açıklamada, müze personelinin müdahalesi üzerine hırsızların kaçmak zorunda kaldığı ve soygun sırasında kullandıkları bazı ekipmanları geride bıraktıkları belirtildi. Bu soygun ile ülkenin müzelerinin güvenliklerinin yetersiz olduğu ve hırsızların giderek daha fazla hedef aldıkları tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Fransa İçişleri Bakanı Laurent Nuñez, soygunun sadece yedi dakika sürdüğünü ve muhtemelen “yabancılar”dan oluşan deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirildiğini düşündüklerini söyledi.
Kaynak: France24
Fransa merkezli psikedelik elektronik müzik projesi Ko Shin Moon, grubun beşinci albümü Sîn’i Gülbaba Records etiketiyle yayımladı.
Sîn, şafaktan gün batımına, kırsaldan şehre, birlikten ayrılığa uzanan bir yolculukta, psikedelik ve elektronik müziğin çeşitli damarlarını bir araya getirerek aşkınlığı ve başkaldırıyı inceleyen zengin bir ses dünyası kuruyor. Albümün çıkış parçası “Bleu”, grubun son yıllarda tıpkı konserlerini bitirdiği gibi görkemli ve coşkulu bir finalle albümü kapatıyor. Parça, “öteki” kavramını ele alarak, benliği bir başkasına duyulan sevgi aracılığıyla arama sürecini sorguluyor, uyum ile ayrışma arasında adeta bir mekik dokuyor. Albüm, özünde arzuyu, sınırları, hızı ve birbirine düğümlenmiş bir dünyada anlam arayışını sorgulayan içsel bir keşif yolculuğunu dinleyiciye sunuyor.
Ko Shin Moon’un Sîn isimli yeni albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
Tame Impala, uzun zamandır beklenen beşinci stüdyo albümü Deadbeat’i Columbia Records etiketiyle yayımladı.
Tame Impala (Kevin Parker), bu albümde kariyerinin en çarpıcı şarkılarını kulüp ve psikedelik müziğin birleştiği bir atmosferde sunuyor. Deadbeat, Batı Avustralya’nın rave kültürü ve “bush doof” enerjisinden beslenerek Tame Impala’yı adeta geleceğin ilkel bir rave grubuna dönüştürüyor.
Fremantle ve Injidup’taki Wave House stüdyosunda kaydedilen Deadbeat, Parker’ın müzikal olgunluğunun yeni bir seviyesini dinleyiciye sunuyor. Her zamankinden daha spontane, daha minimal ama aynı zamanda daha derin tınılarla örülü. Sanatçı klasik Tame Impala sound’unu korurken, vokalde daha zengin ve deneysel bir ifade alanı yaratıyor. Söz dünyasında Parker, bu kez “zaman” temasından ziyade, kendini sabote eden, kendi içinde sıkışıp kalmış bir karakterin dürüst ve alaycı anlatımıyla insanın gündelik duygusal döngülerine odaklanıyor. Deadbeat rave kültürünü bir tür içsel sorgulama ve kendini iyileştirme biçimi olarak ele alıyor. Albümde yer alan şarkılar arasında daha önce yayımlanan “Loser”, “End of Summer” ve “Dracula” da bulunuyor. Bu üç parça Billboard Hot 100 listesine giriş yaparak Parker’ın kariyerindeki en güçlü çıkışları oldu. Parker, Deadbeat albümünün dünya turnesine 27 Ekim’de Brooklyn, NY Barclays Center konseriyle başlayacak.
Tame Impala’nın yeni albümü Deadbeat’i buradan dinleyebilirsiniz.
Kadebostany konserlerinde vokalist olarak sahne alan Saint Stacy, Beginner Again başlıklı ilk albümünü yayımladı.
“Feel Like Myself”, “Before I Did It”, “Purple Vibe” ve “By The Wind” gibi öne çıkan parçaları içeren albüm, dinleyicilere şık ve manyetik indie-pop marşlarından oluşan bir koleksiyon sunuyor. Albüm, Saint Stacy’nin puslu vokallerini, düşsel gitarlarını ve vurucu ritimlerini hem akılda kalıcı hem de bağımlılık yapan canlı bir prodüksiyon tarzıyla birleştiriyor.
Beginner Again, adından da anlaşılacağı gibi albümün ruhunu ve yaklaşımını yansıtıyor: sıfırdan başlamak, yeni başlayan birinin zihniyetinin güzelliğini benimsemek ve özgünlüğü taze fikirlerle birleştiren bir albüm oluşturmak. Görsel estetiğiyle tamamlanan Beginner Again, Saint Stacy’yi indie-pop’un en heyecan verici yeni seslerinden biri olarak konumlandırıyor. Albümün çıkışını kutlamak için Saint Stacy, Şubat 2026’da ilk turnesine çıkacak. Turne kapsamında sanatçı 14 Şubat 2026 gecesi İstanbul’da Blind’da konser verecek.
Saint Stacy, İsviçre merkezli çok yönlü ve yetenekli sanatçı Kristina’nın yeni projesi. Şarkıcı, söz yazarı, yapımcı ve moda sanatçısı olarak, kendi müziğini ve farklı görsel kimliğini benzersiz bir tarzla oluşturuyor. Moda alanında güçlü bir geçmişe sahip olan sanatçı, aynı zamanda kendi moda markası LA PEAU DE PECHE’yi de yönetiyor. İlk olarak 2016-2020 yılları arasında pop/elektro grubu Kadebostany’nin canlı vokalisti olarak geniş bir kitlenin dikkatini çekti.
Saint Stacy’nin Beginner Again başlıklı ilk albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
İsveç Akademisi, Macar romancı ve senarist László Krasznahorkai’nin 2025 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığını duyurdu.
2025 Nobel Edebiyat Ödülü, 71 yaşındaki Krasznahorkai’ye verildi. İsveç Akademisi, ödülün gerekçesini “kıyamet gibi bir dehşetin ortasında sanatın gücünü yeniden teyit eden, etkileyici ve vizyoner yapıtları nedeniyle” sözleriyle açıkladı. Ödül, yazarın tüm eserlerine yönelik bir takdir niteliği taşıyor; eserlerindeki karanlık ama vizyoner ton, yoğun anlatım tarzı ve edebi cesaret ile ödüle layık görüldü.
Krasznahorkai’nin eserlerinden bazıları Macar yönetmen Béla Tarr tarafından sinemaya da uyarlandı. Bunlar arasında; Sátántangó (1994), Werckmeister Harmonies (2000) ve The Turin Horse (2011) yer alıyor. Yazarın Şeytan Tangosu, Direnişin Melankolisi, Seiobo Orada Aşağıda ve Savaş ve Savaş kitapları Türkçede Can Yayınları tarafından yayımlanıyor.