Imagine Dragons’ın Mercury Act.1 isimli yeni albümü yayımlandı.
Imagine Dragons yeni albümden “Wrecked” isimli parçayı geçtiğimiz ay dinleyiciyle paylaşmıştı. Grubun beşinci stüdyo albümü olan Mercury Act.1’ın yapımcılığını prodüktör Rick Rubin üstleniyor. Grup yeni albümünde yer alan duygu yüklü şarkıları ve samimi sözleriyle dinleyenleri etkisi alıyor.
Imagine Dragons’ın yeni albümü Mercury Act.1’ı buradan dinleyebilirsiniz.
Yann Tiersen’in 7 parçadan oluşan ve ismini Tiersen’in yaşadığı adadaki küçük bir kasabada bulunan bir şapelden alan yeni albümü Kerber, PIAS etiketi ve GRGDN Müzik temsilciliğinde müzikseverlerle buluştu.
Yann Tiersen’in 2019’da yayımlanan Portrait albümünü takip eden Kerber, sanatçının hayatının yeni bir bölümünü dinleyiciye sunuyor. Elektronik müzik vurgularının yoğun olduğu albüm, piyano ezgilerinin elektronik müzikle keyifli bir buluşmasından oluşuyor. Piyano bazlı bir elektronik albüm olan Kerber, sanatçının şimdiye kadar yaptığı işlerin evrimleşmiş hâli olarak dinleyicinin karşısına çıkıyor. Solo piyano temasının elektronikle harmanlandığı albümde elektronik ezgiler akustik elementlerle bir araya geliyor.
Tiersen geçtiğimiz aylarda “Ker al Loch”, “Poull Bojer” ve “Ker Yegu” parçalarını yayımlayarak albümünden küçük bir fragmanını dinleyicilerle buluşturmuştu. Kerber albümü Tiersen’in yaşamakta olduğu Ushant adasında kurulu stüdyosu The Eskal’de kaydedildi. Haziran ayında yayımlanan “Poull Bojer” parçasına ait video klip de yine aynı stüdyoda Murat Gökmen tarafından çekildi.
Yann Tiersen’in yeni albümü Kerber hakkında şunları söylüyor: “İlk başta bunun piyanodan ibaret olduğu fikrine kapılabilirsiniz ama aslında öyle değil. Başlarken piyano parçalarıyla çalıştım fakat asıl özü piyano değil. Bağlam en önemli olan şey – piyano, elektronikle çalışabilmek için bir şeyler yaratmanın özü.”
Yann Tiersen’in Kerber isimli albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
Amerikalı müzisyen Matt Simons’ın, uzun zamandır birlikte çalıştığı arkadaşı Chris Ayer, Hollandalı söz yazarı Léon Paul Palmen ve İsveçli yapımcı Hampus Lindvall ile birlikte yazdığı “Too Much” isimli yeni teklisi PIAS etiketi ve GRGDN Müzik temsilciliğiyle yayımlandı.
Matt Simons, “Identity Crisis” ve “Better Tomorrow” şarkılarının ardından yayımladığı yeni teklisi “Too Much”ın video klibi İstanbul kökenli ekip Kosmanout tarafından yapıldı. New York’ta çekilen klip, live-action yönetmeni Can Mısırlıoğlu’nun yardımlarıyla Tolga Yıldız tarafından uzaktan yönetildi. Şarkının video klibi pandeminin kendi küçük kutularımızda izole olmuş hayatlarımızı yaşadığımız 1.5 yılını anlatmak için tasarlandı.
Matt Simons’ın her zamanki tarzıyla günlük hayata dair gözlemlerini içeren şarkı şu soruları soruyor: “Neden aşırıya kaçarız? Kontrolümüzü kaybetmek, limitlerimizi aşmak ve ileriye gitmeyi istememize sebep olan insan doğası neyin nesi? Bu sadece partilemeyle ilgili değil, kapitalizmle, tüketimle ve çok daha fazlasına sahip olma ihtiyacımızla alakalı. Keşfedilecek bazı temalar: kendi kendini tedavi etme, varoluş endişesi, sosyal kaygı, insan evrimi, mutluluk ve umutsuzluk.”
Matt Simons’ın “Too Much” isimli yeni teklisini buradan dinleyebilir, klibini ise buradan izleyebilirsiniz.
Berlin’de bulunan Gropius Bau sanat müzesi, Yayoi Kusama’nın seksen yıllık sanat hayatını gözler önüne seren ilk kapsamlı retrospektifini sanatseverlerle buluşturuyor.
Yaklaşık 3000 m2’lik bir alana yayılan “A Bouquet of Love I Saw in the Universe” sergisi, Yayoi Kusama’nın çalışmalarının yaratıcı dönemlerine genel bir bakış sunarken aynı zamanda çok sayıda güncel etkinliği ve renkli yüzen ışık toplarının bulunduğu yeni bir sonsuzluk aynası odasına ev sahipliği yapıyor. Sergide yer alan on bir metre yükseklikte on altı pembe noktalı dokunaç, ziyaretçileri sanatçının büyüleyici eserlerini keşfetmeye davet ediyor.
“A Bouquet of Love I Saw in the Universe” başlıklı sergi, Yayoi Kusama’nın 1960’larda Almanya ve Avrupa’daki ilk sergi projelerinden sekizini ve 1950’lerden 1980’lere kadar ABD ve Asya’daki solo gösterilerini yeniden canlandırıyor. Sergide erken dönem tablolar, heykeller, yerleştirmeler, videolar, büyük ölçekli resimler ve aynalı kutu odalar iki kata yayılmış hâlde izleyiciyle buluşuyor. Bu koleksiyonda ziyaretçiler, arşiv materyalleri de dahil olmak üzere sunum biçimlerini ve sanatçının son seksen yılda yaptığı filmlerin öncü doğasını keşfedebilecekler.
Yayoi Kusama, markası olan noktalı desenler (puantiyeler) ile dünyanın en önemli çağdaş sanatçılarından biri oldu. Büyük ölçüde anksiyete bozukluğundan ve canlı halüsinasyon epizodlarından etkilenerek oluşturduğu puantiyeler, ağlar ve ışık parlamaları şeklinde ortaya çıkan eserlerinin çoğu Kusama için zihinsel sorunlarını ifade etmenin ve göstermenin yolu oldu. Sergideki renk değiştiren yüzlerce spot ışığıyla oluşturulmuş, yoğun ve hipnotik ayna kaplı oda, insanları içinde kaybolmaya çekiyor. Kusama’nın sanatı, eseri boyunca tasvir edilen tekrar eden puantiyeli motifler, sonsuzluk ağı deseni veya bolluk ile karakterize edilir; tamamen siyah, sarı veya kırmızı renklerde yuvarlak formlarla kaplanmış olan tavanlar, duvarlar ve zeminlerle kapalı odalar yaratan sanatçı, izleyicilere görsel evreninin sınırsızlığını keşfetme fırsatı sunuyor.
Kaynak: designboom
Geçtiğimiz günlerde albümden yeni şarkıları “Oliver”ı yayımlayan Oscar and the Wolf, yeni albümleri The Shimmer’ın 22 Ekim’de çıkacağını açıkladı. Grup “Oliver” isimli albümün ikinci parçasını ve şarkının kendi yönettiği video klibini PIAS etiketi ve Türkiye’de GRGDN Müzik temsilciliğinde yayımladı.
Belçikalı sanatçı Max Colombie, The Shimmer’ın kapak tasarımını ve 11 şarkılık listeyi paylaştı. “Oliver” isimli yeni teklilerinde, tropikal bir ritim Colombie’nin duygusal sesiyle buluşuyor ve davetkâr bir gitar dinleyiciyi onun hayal dünyasına çağırıyor. Colombie’nin baştan çıkarıcı bir yılan terbiyecisi rolünü oynadığı “Oliver”, parıltılı, gösterişli bir günbatımının yakıcı sıcaklığının sonrasında geçiyor.
Entity isimli ilk albümlerini 2014’te yayımlayan ve ardından 2017’de çıkardıkları Infinity ile dünya çapında büyük başarı yakalayan Max Colombie önderliğindeki grubun modern R&B, elektro-pop, bağımsız rock tarzındaki şarkılarının kaynağını hüzün, mutluluk, aşk ve alacakaranlık temaları oluşturuyor. Max Colombie, “biz” olarak bahsettiği ve Infinity ile Entity albümlerinde de birlikte çalıştığı yapımcı Jeroen De Pessemier ile multi-enstrümantalist Ozan Bozdağ’dan “büyülü bir üçlü” olarak bahsediyor.
Max Colombie albüm hakkında şunları söylüyor: “Herkes kendisi olmakta ve kendisini keşfetmekte özgür. The Shimmer hakkında çok mutluyum çünkü kendimin daha olgun bir versiyonunu duyuyorum. İnsanların beklentilerinin peşinden gitmeme ve daha önce başarılı olmuş şeyleri tekrar üretmeme izin vermediğim için kendimle gurur duyuyorum.” Ve ekliyor: “Bana göre The Shimmer, birçok türde parçaları ve temalarıyla, gişe rekorları kıran bir filmin soundtrack’i gibi hissettiriyor. Ve her zaman değişiyor.”
Oscar and the Wolf’un “Oliver” isimli yeni teklisini buradan dinleyebilir klibini ise buradan izleyebilirsiniz.
Paolo Sorrentino’nun The Hand Of God, Jane Campion’ın The Power Of The Dog ve Alexandre Moratto’nun 7 Prisoners filmleri 78. Venedik Film Festivali’nde yer alacak.
The Hand of God ve The Power of the Dog filmleri 78. Venedik Film Festivali’nin Ana Yarışma bölümünde yer alacak. 7 Prisoners filmi ise festivalin Horizons Ekstra bölümünde dünya prömiyerini yapacak.
Akademi Ödüllü senarist ve yönetmen Paolo Sorrentino’nun The Hand of God isimli yeni filmi 1980’lerin çalkantılı Napoli’sinde Fabietto Schisa adlı bir çocuğun hayatını anlatıyor. Film, futbol efsanesi Diego Maradona’nın gelişi gibi beklenmedik sevinçler ve aynı derecede beklenmedik bir trajedi ile dolu bir hikâyeye odaklanıyor. Jane Campion imzalı The Power Of The Dog filminin oyuncu kadrosunda Benedict Cumberbatch, Kirsten Dunst, Jesse Plemons ve Kodi Smit-McPhee yer alıyor. Film, karizmatik çiftlik sahibi Phil Burbank’ın erkek kardeşinin eve yeni eşini getirmesinin ardından gelişen olayları ele alıyor. Alexandre Moratto’nun 7 Prisoners isimli filmi ise ailesine daha iyi bir yaşam sağlamak için yeni bir işe giren 18 yaşındaki Mateus’un hikâyesine odaklanıyor.
Radiohead’in solisti ve bestecisi Thom Yorke, “Creep”in yeni yorumu olan “Creep (Very 2021 Rmx)” şarkısını yayımladı.
Thom Yorke, Japon tasarımcı Jun Takahashi’nin Tokyo Moda Haftası’nda UNDERCOVER Sonbahar/Kış 2021 Kadın koleksiyonu için sergilediği Creep Very şovuna özel olarak şarkının yeni remix’ini hazırladı. 1992 yılında yayımlanan grubun ünlü şarkısının 9 dakikalık yeni remix’i yavaş temposuyla orijinal hâline bambaşka bir hava katıyor. “Creep (Very 2021 Rmx)” 30 yılını dolduran ünlü şarkıyı 2021 yılına ve modern dünyaya yeniden kazandırıyor. Teklinin kapak tasarımı da Jun Takahashi’ye ait.
Beggars/XL Recordings etiketi ve Türkiye’de GRGDN Müzik temsilciliğinde yayımlanan “Creep (Very 2021 Rmx)” şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.
Rhythm Section, Karşı Sanat ve Salon Bınar iş birliği ile hayata geçirilen “Rhythm Section Salon Binär” 11 Temmuz’a kadar Münih’in metro, tren ve tramvay istasyonlarında sanatseverlerle buluşuyor.
Kamusal alanda dijital bir galeri olan “Rhythm Section Salon Binär” pandemi döneminin kültür sanat alanı için yarattığı sıkıntıları da göz önüne alarak sanat deneyimini kentsel kamusal alanlara açmayı amaçlıyor. Sanatçılara görülme fırsatı veren ve izleyicileri çağdaş sanatın gelişimine katılmaya davet eden “Rhythm Section Salon Binär” ile kamusal alanda bulunan 1800 ekran dijital sergi mekânına dönüşüyor.
Avrupa’nın başka kentlerine yayılmak üzere de geliştirilmiş bir proje olan “Rhythm Section Salon Binär”da M. Cevahir Akbaş, Ekin Çekiç, Bekir Dindar, Daniel Geiger, Erdem Varol, Gonghong Huang, Denef Huvaj, Oleksiy Koval, Thomas Rieger - Dailydosage 24 ve Veronika Wenger yer alıyor.
Tilda Swinton, yer aldığı en az beş filmle Cannes Film Festivali’ne geri dönüyor. Swinton’ın Cannes Film Festivali’nde yer alacağı filmler arasında Apichatpong Weerasethakul filmi Memoria, Joanna Hogg’un The Souvenir filminin ikinci bölümü olan The Souvenir: Part II, Frances McDormand, Timothée Chalamet ve bir sürü tanıdık yüzle birlikte oynadığı Wes Anderson’ın yeni filmi The French Dispatch yer alıyor. Bunların yanı sıra Swinton festivale bağlı olarak gerçekleştirilen bir Variety röportajında yeni bir film için çalışmaların başladığını açıkladı. Wes Anderson ve Tilda Swinton’ın tekrardan bir araya geleceği bu yeni filmin İspanya’da çekileceği duyuruldu.
Wes Anderson ve Tilda Swinton’ın yeniden bir araya geldiği bu yeni projede yer alacağı onaylanan tek oyuncu Tilda Swinton oldu. Bilindiği üzere Wes Anderson’ın sevdiği oyuncularla tekrar çalışma eğilimi var, bu yüzden yeni projesinde tanıdık yüzler görürseniz şaşırmayın. Anderson’ın yeni filminde Timothée Chalamet’ten birkaç sahne göreceğimizi düşünüyor muyuz? Bu mümkün ancak bu muhtemelen kısa bir görünüm olur.
Başlangıçta Wes Anderson’ın yeni filmini bu yaz Roma’da çekeceği ve çekimlerine de bu ay başlayacağı düşünülüyordu. Ancak son zamanlarda konum Madrid’in 50 km dışındaki Chinchón adlı bir kasabaya taşındı. Paylaşılan bir fotoğrafa göre Chinchón’da eski western’lere benzeyen setler inşa ediliyor. İspanyol El Pais gazetesine göre film bir western değil. Genellikle Anderson’ın filmleri gizli tutulur ancak bu yeni projenin dış mekân konumları nedeniyle Eylül ayında çekimler başladığında film hakkında daha fazlasını öğreneceğiz gibi duruyor.
Tilda Swinton’ın başrolde olduğu bu yeni projenin en erken 2022’nin sonlarında gösterime çıkacağı tahmin ediliyor.
Kaynak: i-D
Tilda Swinton fotoğrafı Floria Sigismondi tarafından çekilmiştir.
Dokuz yıl önce bir Yunan galerisine yapılan soygun sırasında çalınan Pablo Picasso’nun Head of a Woman tablosu bulundu. Polis, 49 yaşındaki bir inşaat çalışanının Picasso’nun Head of a Woman tablosunu ve Hollandalı sanatçı Piet Mondrian’ın Stammer Windmill eserini çalmaktan tutuklandığını söyledi.
2012 yılında Atina Ulusal Galerisi’ne (Athens National Gallery) yapılan soygunda iki hırsız suçlanıyordu. Sanat eserleri, sabahın erken saatlerinde yedi dakika süren soygunda çerçevelerinden çıkarılarak çalınmıştı. Ayrıca polis İtalyan sanatçı Guglielmo Caccia’nın 16. yüzyıldan kalma kalem ve mürekkeple yaptığı bir eserin de çalındığını ancak şüphelinin eserin hasar gördüğünü ve onu tuvalete attığını söylediğini açıkladı. Polis Picasso’nun Head of a Woman eserini ve Mondrian’ın 1905 tarihli Stammer Windmill eserini pazartesi günü geç saatlerde kurtarıldığını ve ertesi sabah gazetecilere açıklandığını belirtti.
Kültür Bakanı Lina Mendoni gazetecilere verdiği demeçte sanat eserinin satılmasının imkânsız olduğunu çünkü tablonun arkasına Picasso’nun “Yunan halkı için Picasso’dan bir övgü” yazdığını söyledi. Picasso eseri, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’na karşı Yunan direnişinin onuruna Atina’daki Ulusal Galeri'ye vermişti. 1939’da boyanmış bu Kübist eser, Picasso’nun sevgilisi Dora Maar’ın bir dizi portresinden biri.
Yapılan basın toplantısında polis 49 yaşındaki zanlının hırsızlığı itiraf ettiğini ve soygunu altı ay önceden planladığını açıkladı. Toplantıda, zanlının güvenlik görevlilerinin ve diğer personelin hareketlerini neredeyse her gün izlediği, gardiyanların sigara molası verdiği zamanları takip ettiği belirtildi. Polis, 9 Ocak 2012’de zanlının binanın başka bir bölümünde yanlış alarm vererek müzenin zemin katına girdiğini açıkladı. Yapılan soygunda birkaç dakika içinde dört eser çalındı, ancak tahminlere göre ikinci bir Mondrian tablosu kaçış sırasında düştü. Polis, zanlının tabloları yıllardır evinde sakladığını ve satmaya niyetinin olmadığını söyledi. Zanlının son zamanlarda Atina’nın dışındaki bir depoya taşıdığı bu eserler polis tarafından sağlam bir şekilde ele geçirildi. Müzenin güvenlik sistemi ise soygundan sonra yükseltildi.
Kaynak: BBC