10. stüdyo albümü Nostalgia’nın turnesi kapsamında 22 Temmuz’da Maximum Uniq Açıkhava’da konser vermeye hazırlanan Kanadalı alternatif rock grubu Mother Mother’dan Ryan Guldemond ile bir araya gelerek Nostalgia üzerine konuştuk.
Dünya çapında geniş bir hayran kitlesine sahip olan Mother Mother, Nostalgia albümünün EU/UK turnesi kapsamında BKM Organizasyonu ile 22 Temmuz akşamı Maximum Uniq Açıkhava’da konser verecek. Ryan Guldemond (vokal, gitar), Molly Guldemond (vokal, synth), Jasmin Parkin (vokal, klavye), Ali Siadat (davul) ve Mike Young’dan (bas) oluşan grup bu yıl birlikteliklerinin 20. yılını kutluyor. Haziran ayının başında Warner Records etiketi ile 10. stüdyo albümü Nostalgia’yı yayımlayan grup, İstanbul’daki hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Konser öncesi gruptan Ryan Guldemond ile sohbet ettik.
Grup olarak 20. yılınızı kutluyorsunuz. Bu dönüm noktası size neler hissettiriyor? Sahneye ilk çıktığınız günle bugünü yan yana koyduğunuzda hayatınızda neler değişti?
20 yıl sonra hâlâ bu işi yapıyor olmaktan dolayı kendimizi inanılmaz derecede minnettar hissediyoruz. Yol her zaman kolay olmadı ve pes etmek için birçok fırsat çıktı ama azmettik ve bu sayede kariyerimizin 15. yılında büyük çıkışımızı yakalayabildik ve bu da son beş yıla, yani şimdiye kadarki en iyi yıllara yol açtı. Grup olma biçimi açısından başlangıçtan bugüne pek bir şey değişmedi. Uyguladığımız ilkeler çok basit: Bütüne hizmet et, sanatsal olarak özgün ol ve gerçekten çok çalış. Artık konserlerde daha fazla insan var - bu kısım farklı. Ayrıca yaralarımız hakkında çok daha fazla konuşuyoruz.
Yeni albümünüz Nostalgia hem geçmişe ait referanslar taşıyor hem de ileriye bakan bir sound’a sahip. “İleriye giderken geçmişi mercek altına alma” fikri nasıl şekillendi?
Geçmişi daha az inceleyip daha çok kutluyorduk. İlk duyarlılıklarımızda sevdiğimiz şeylere geri dönüp bakarak, bunları günümüzün bilgeliği ve deneyimiyle birleştirmek önemli olan. Böyle bir yıldönümünde biraz “nostaljik” olmamak elde değil.
Albümdeki “Love to Death” parçası uzun yıllara yayılan kökleriyle açılışta dinleyiciyi şaşırtıyor. Bir şarkının “vakti geldi” sinyalini ne zaman alırsınız? Parçanın tam olarak olgunlaşması, “evet işte oldu” durumuna gelmesi için nasıl bir süreçten geçmeli?
Dürüst olmak gerekirse, asla bitmiş gibi hissettirmiyor ama ilerlemenin zamanı geldiğini anlamak gerekiyor. Yani mesele “Bitti mi?” diye sormaktan ziyade, “Bırakabilir miyiz?” diye sormak. Bence bırakma konusunda ve bir şarkının her zaman ilk hayal ettiğinizden biraz farklı çıkacağını kabullenmede daha iyiyiz.
Albümün ilk teklisi “Make Believe”, agresif gitarlarla tatlı synth’leri bir araya getiriyor. Albümden ilk bu parçayı yayımlamanızın nedeni neydi? Özellikle vermek istediğiniz bir mesaj var mıydı?
“Make Believe”, hayranlık, hayret ve hayal gücünün sınırsızlığıyla ilgili; bunlar bize nostaljik birer simge gibi geliyor. Üstelik albüm kapağında yer alan tek boynuzlu at da albüme dahil edildiğinden, sadece bir şarkı değil, bir dünya sunmaya yardımcı oldu. Bir albüm, sadece bir şarkı koleksiyonu değil, bir dünya veya bir diyar gibi hissettirmeli.
Albümün tamamını dinlemekten ne kadar zevk alsam da sanırım favorim “ON AND ON (Song for Jasmin)” oldu. Özellikle parçanın klibi sanki beni grubun bir parçası hâline getirdi. Sözleri ve enerjisi ile dikkat çeken bu parçanın hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?
“ON AND ON (Song for Jasmin)” en iyi arkadaşım ve grup arkadaşım Jasmin Parkin için yazıldı. İlişkimiz 20 yıl önce sevgili olarak başladı ve son 16 yıldır platonik arkadaşız. 2020 yılında Jasmin’in babası beklenmedik bir şekilde vefat etti ve bu haberi ona bizzat ben verdim. Bu deneyim ve ardından gelen yas süreci beni derinden etkiledi. Tüm bunların ortasında, bu şarkıyı özel arkadaşlığımıza, Jasmin’in kendisine ve bir bakıma babası Denis’e bir övgü olarak yazdım.
Nostalgia, yoğun bir akış ve (görece) kısa şarkılardan oluşuyor. Bu dijital çağın dikkat süresini mi, yoksa konser enerjisini mi hedefliyor? Prodüksiyon sürecinde nasıl bir “akış grafiği” çizdiniz?
Şarkıların kısa olması kasıtlı değildi, sadece uzunluk hakkında düşünmemenin bir yan ürünüydü - sadece şarkının ne olmak istediğine uymaya çalışıyorduk. Bence bir şarkı için en iyi olanı yapıp gereksiz şeylerden kurtulduğunuzda, genellikle şarkı daha kısa oluyor. Akıcılık konusunda ise şarkı şarkı ilerledik ve çok parçalı bir yaklaşım benimsedik. Geçen yıl turnede olduğumuz için albümü uzun bir zaman dilimine yayılmış küçük parçalar hâlinde yaptık. Bu aslında, genel vizyonumuzdaki doğruluğumuzu geniş bir perspektiften değerlendirmek ve gerçekten objektif olmak açısından faydalı oldu.
Yaptığınız işlerde farklı sesler, temalar ve tarzları harmanlıyorsunuz. Üretim sürecinizde sizi neler harekete geçiriyor? Neler size ilham verip, sizi besliyor?
Üretim sürecinde bizi gerçekten motive eden şey merak ve yeni sesler ve fikirler denemenin heyecanı. Türleri harmanlamak veya farklı temalar arasında geçiş yapmak anlamına gelse bile, kendimizi sınırlamama ve her şarkının olmak istediği şey olmasına izin verme fikrinden her zaman ilham aldık. Bizi besleyen şey, içgüdülerimizi takip etme özgürlüğü ve stüdyoda kendimizi şaşırtmanın verdiği keyif. Nihayetinde bu, dürüst ve canlı hissettiren bir şey yapma hissinin peşinden gitmekle ilgili.
Yirmi yıl sonra bile hâlâ kendinizi “yeni” hissettirmek için uyguladığınız taktikler var mı?
Sanatın derinliği gerçekten de yaşanmış deneyimin derinliğini yansıtıyor - özellikle de sanatın kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan anları ve dersleri. Bir grup olarak bizim için kişisel gelişim ve dönüşüm her şeyin merkezinde yer alıyor. Kendimize meydan okumaya, öğrenmeye ve insan olarak gelişmeye devam ettiğimiz sürece, müzik de doğal olarak gelişiyor. Bu şekilde söyleyecek yeni şeyler bulmaya, taze ve dürüst hissettiren gerçekleri ortaya çıkarmaya devam ediyoruz.
Bana göre en güçlü strateji, kendi duygusal yaralarınızı iyileştirmeye çalışmak ve bir bütünlük duygusu için çabalamak. Bu içsel çalışmayı yaptığınızda, ruhunuzun ve zihninizin yeni katmanlarının kilidini açarsınız ve bu da şarkı yazımında tamamen yeni olasılık alanlarının kapılarını açar.
İlk konserinize dönebilseydiniz o günkü sizlere bir cümlelik tavsiye verseniz, ne söylerdiniz?
“Acele etme.”
22 Temmuz akşamı için nasıl bir hazırlık içindesiniz? İstanbul’daki konserinize nasıl bir set list ile çıkmayı düşünüyorsunuz? Yeni albümün yanı sıra kült şarkılarınızı da seslendirecek misiniz?
Bu turne için hazırladığımız şarkı listesi her şeyi kapsıyor. Birçok eski favori, birkaç bilinmeyen parça, üç cover ve birkaç yeni şarkı çalıyoruz. Ayrıca, seyircilerden gelen istekleri de dikkate alarak doğaçlamaya da yer açmaya çalışıyoruz.
22 Temmuz akşamı Maximum Uniq Açıkhava’da gerçekleşecek Mother Mother konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.