11 TEMMUZ, CUMA, 2025

Bir İlişkiden Çoklu Evren Manzaraları: “Takımyıldızları”

Nick Payne’in Broadway, The National Theatre gibi önemli sahnelerde izleyici ile buluşan, ülkemizde de KAOS tarafından sahneye taşınan oyunu Takımyıldızları üzerine bir yazı.

Bir İlişkiden Çoklu Evren Manzaraları: “Takımyıldızları”

Bu sezonun en sarsıcı yapımlarından biri olan Takımyıldızları, Marianne ve Roland’ın ilişkisini çoklu evrenler perspektifinden işliyor. Nick Payne’in 2012 yılında kaleme aldığı ve Broadway, The National Theatre gibi önemli sahnelerde yıllarca oynanan Takımyıldızları, 2023 yılından beri Özge Erdem ve Kemal Kayaoğlu tarafından kurulan KAOS tarafından sahneleniyor. Özge Erdem’in yönettiği oyun, izleyiciye sevginin ve ilişkinin farklı olasılıklar ile paralel evrenler boyunca sürüp süremeyeceğini sorgulatıyor. Özge Erdem’in rejisi, boyutlar arası geçişleri son derece akıcı kılarken, Erdem ile Kemal Kayaoğlu’nun uyumlu oyunculukları da bu geçişlerin doğallığını pekiştiriyor. Duygusal ve zihinsel açıdan yoğun bir metne sahip olsa da Takımyıldızları, kuantum fiziği ve paralel evrenler arka planında modern zamanlarda unuttuğumuz aşkı; aşkın hem kırılganlığını hem de dayanıklılığını yeniden hatırlatıyor.

Aşkın Çoklu Evrenindeki Aşıklar

Nick Payne’in yaratıcı kaleminden çıkan Takımyıldızları, bir partide tanışan Marianne (Özge Erdem) ve Roland’ın (Kemal Kayaoğlu) romantik ilişkilerinde gerçekleşen paralel olasılıklar, yaptıkları veya yapmadıkları seçimleri farklı kombinasyonlarla seyirciye sunuyor. Oyunun kilit repliklerinden biri olan “Hadi bir şeyler içmeye gidelim! Burada ne yapıyoruz ki zaten? Bir kadeh. Eğer bir daha görüşmek istemezsen görüşmeyiz.”, repliği bir anlamda oyunun kaderini ve karakterlerin ilişki veya ilişkisizliklerinin gidişatını belirler hâle geliyor.

​Oyun, kuantum fiziğini sırtına alarak çoklu evren anlatısı sunsa da esasında modern toplumlardaki ilişkilerin kırılganlığına ve dayanıklılığına ayna tutuyor. Zygmunt Bauman’ın “akışkan toplum” kavramında işaret ettiği üzere, bireylerin birbirlerini harcanabilir ve yedeklenebilir gördüğü ilişki örüntülerine karşı Payne, Erdem ve Kayaoğlu bizlere şu soruları sorduruyor: “Hala modern toplumlardaki kırılganlıklara direnebilen ilişkiler var olabilir mi?” ya da “Farklı olasılıklar olsa dahi iki insan birbirine saf tutku besleyerek emek verebilir mi?” Oyunun temel önermesi her türlü koşul ve olasılığa rağmen sevginin belirleyici bir güç olabileceği; karşılaşmalar yaşansa da yaşanmasa da ilişkilerin modern toplumun dayattığı kırılganlık ve atomizasyona direnebileceğidir. Ancak oyun, metnin ağırlığı, karakterlerin çoklu evrenlere ve duygulara geçişleri nedeniyle seyirciyi duygusal olarak sarsabilecek bir deneyim sunuyor. Bir anlamda oyun, kaçındığımız duygular ve modern toplumun dayattığı “sürekli iyi olma hâli”ne de meydan okuyor.

Çoklu Evrenlerde Teknik Tutarlılık

Takımyıldızları, anlatısının yanı sıra teknik açılardan da güçlü yönleriyle oldukça doyurucu bir seyir deneyimi sunuyor. Kemal Kayaoğlu, Payne’nin özgün metnini Türkçeye, dilimizdeki doğallığı koruyarak ve çoklu evrenlerde akışkan bir yolculuk yapabilmeye imkân tanıyacak şekilde çevirdiğini söylemek mümkün. Zira oyunun metni sadece çoklu evrenlerle değil; karakterler arası dinamikleri, ilişkileri ve ele aldığı temaların mental hacimliliği açılarından oldukça zor bir metin. Çeviri metinlerde sıklıkla karşımıza çıkan yapaylık ve metnin özünü yitirme tehlikesi, Kayaoğlu’nun çevirisinde bulunmuyor. Aksine özgün metne oldukça sadık ve sahneye uygun bir doğallıkla karşılaşıyoruz.

Özge Erdem’in rejisi, metnin sinemaya uyarlanmadan dahi tiyatro sahnesinde de paralel evrenlerin aynı anda sahnelenebilmesini mümkün kılıyor. Kemal Yiğitcan ve Utkan Akçay hem ışık hem de ses tasarımları hususunda seyirciyi çoklu evren romansına sürüklemekte başarılı oluyorlar. Öte yandan Özge Erdem’in Marianne’ın çeşitli versiyonlarını ustalıkla ve herhangi bir kopuklukla canlandırmakta mahir olması oyunun öne çıkan kısımlarından biri hâline geliyor. Metnin ağırlığı ve ritmini göz önünde bulundurunca, Özge Erdem’in büyük bir yükün altından kalktığını söylemek mümkün.

Nihayetinde, Takımyıldızları sadece anlatısıyla değil; çevirisi, rejisi, oyunculukları ve teknik tasarımıyla da çok katmanlı bir bütünlük sunuyor. Hem zihinsel hem duygusal bağlamda seyirciyle kuvvetli bir bağ geliştirirken oyun, çoklu evrenlerde dahi tutarlılığı koruyabilen ve sezonun en doyurucu oyunları arasında yerini alıyor.

Takımyıldızları’nı izlemediyseniz 18 Temmuz15 Ağustos ve sezon boyunca Minoa Pera'da izleyebilirsiniz. Biletlere buradan ulaşabilirsiniz.

0
265
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage