Ezgi Köker ve Çağlar Fidan ile 53. İstanbul Müzik Festivali kapsamında 24 Haziran’da Kınalıada Hristos Rum Ortodoks Manastırı’nda gerçekleşecek “Ada” başlıklı konserleri üzerine konuştuk.
24 Haziran’da özel bir konser müzikseverleri bekliyor. 53. İstanbul Müzik Festivali kapsamında Kınalıada’da gerçekleşecek bu konseri özel kılan pek çok yönü var. Bunlardan biri de konserin tam da festivalin teması “Sınırların Ötesinde” doğrultusunda gerçekleşmesi. “Ada” adını taşıyan bu konserde Ezgi Köker, Çağlar Fidan, Nikos Papageorgiou ve Asineth Fotini Kokkala’yı aynı sahnede izleyeceğiz. İstanbul’un Prens Adaları’ndan Akdeniz’de Meis’e kadar uzanan bu muhteşem rotadaki adaların şarkıları Hristos Rum Ortodoks Manastırı’nda yankılanacak.
Tarihi yüzlerce yıl öncesine uzanan Hristos Manastırı’ndaki bu özel buluşma öncesinde Ezgi Köker ve Çağlar Fidan ile bir araya geldik. Kınalıada’da olmasa da Kadıköy’deki bu buluşmamızda sabah kahvesi de eşlikçimiz oldu. Geleneksel Türk müziğinin iki başarılı temsilcisiyle “Ada” konserini ve projelerini konuştuk. Söze Akdeniz’i en iyi anlatan isimlerden tarihçi Fernand Braudel’den başladık sonrasında da devamı müziğin ruhuyla geldi.
Festivalin bu yılki konsepti “Sınırların Ötesinde”. Dolayısıyla yakın coğrafyalara da bir selam gönderiyor. Bu selamın bir etkinliğinde de siz yer alıyorsunuz. Bu projenin nasıl ortaya çıktığı, fikir bazında nasıl harekete geçirildi?
Ezgi Köker: Ben kendi hâlinde çalıp söyleyen bir insanım. Çağlar’cığım da öyle. Biz işimizi sevgiyle yapmaya devam ediyoruz. Efruz Çakırkaya “Acaba şöyle bir şey yapsak mı?” diye bir öneriyle geldi. Ama bu işin asıl tasarımcısı ve bütün detayların bilgisi Çağlar'da.
Çağlar Fidan: Geçen sene Efruz ile neler yapabiliriz diye konuşmuştuk. Ben de tabii biraz üzerine kafa yordum. Birkaç fikir geldi. Elediklerim oldu o fikirler arasından. Ve işte nihayetinde “Ada” projesine karar verdim. Ama bir anda ortaya çıkan bir şey değil tabii ki. Bir etkilenme ve esinlenme süreci sonucunda gerçekleşti.
Geçen sene, iki müzisyen arkadaşımla Atina'da bir konser vermiştik. Burada biraz daha uzun kalma ve şehri yeterince keşfetme fırsatım oldu. Sonra geçen yaz birkaç defa Midilli'de bulundum -ki ben de Akçay doğumluyum. Midilli, Akçay sahilden çıplak gözle dahi görünür. Fakat hiç gitme şansım olmamıştı.
İstanbul'da geçtiğimiz yıllarda organize edilen birkaç sergi de “Ada” projesini besleyen kaynaklardandı. Bunlardan birisi Meşher'de John Craxton, diğeri yakın zamanda Çinili Hamam'da Alekos Fasianos ki John Craxton aslında bir İngiliz ama uzun yıllar Girit'te yaşamış birisi. Her iki isim de işlerinde hem Yunanistan hem de İstanbul'dan imgeler taşıyor.
Son olarak Fernand Braudel'in Akdeniz kitabı için yazdığı önsözden bir cümle... Braudel çok meşhur bir Akdeniz tarihçisi. Bu önsözde, Müslüman Akdeniz'le Hristiyan Akdeniz'in ortak bir kaderi paylaştığının, çok az vurgulanmasını şaşkınlıkla karşılıyordu. Bütün bunlar bu projenin ortaya çıkmasında etkili olan unsurlardan birkaçı.
İstanbullular için Prens Adaları bir Ege havası taşıyor gibi…
Çağlar Fidan: Tam olarak öyle. 2024 yılında Büyükada Adalar Müzesi’nde organize edilen bir serginin başlığı şöyleydi: “Bodrum, Marmaris Yokken Adalar Vardı” İstanbul'un ilk sayfiye yeri Adalar ve zamanla Akdeniz'e doğru açılmış.
Peki bu Ege esintili İstanbul adalarına dair şarkılardaki tahayyül nasıl? Buraya nasıl bakıyor aslında İstanbullular?
Ezgi Köker: Belki biraz hüzün var. Özlem var. Ama sayfiye hayatı da var. Konsere başladığımızda şöyle diyeceğiz: “İstanbul'dan adalara yelken kürek geçeriz”. Bu Yesari Asım Arsoy’un bir şarkısı. Çiçekler var: “Gel de biraz gözlerini göreyim, mimozadan sana çelenk öreyim” Veya başka bir şarkıda söz yazarı şunları yazıyor: “Adaya gel gidelim, çamlıklarda gezelim, plajlarda yüzelim”
Söz konusu klasik müzik olduğunda özellikle Batılı müzisyenler Türkiye’deki konserlere daha çok sayıda gencin geldiğini ifade ediyor. Politik mi konuşuyorlar bilmiyorum söyledikleri bu. Peki bizim geleneksel müziğimizde durum ne? İlgi konusunda sizin gözlemleriniz nedir?
Ezgi Köker: Çok da politik olmayabilir. Ben mesela Çağlar'ın konserine gittiğimde bunu söyleyebildim. “A, ne kadar değişik bir zümre var şu an burada” dedim. Çünkü ben Çağlar'ın bir şeyi anlamlandırmasını çok seviyorum. Konserlerinde bunu lafla da duruşuyla da sanatıyla da ifade ediyor. Ve bunu merak eden bir genç kitle var. Bir dikkat çekicilik unsuru var. Şimdi bu İstanbul müziği ama “Nerelisin?” sorusuna “İstanbulluyum” cevabı artık çok az alıyoruz. Sahiplenme olmadığı için galiba bu müziğe de sirayet ediyor. Kentin müziğini de sahiplenmeme gibi bir şey var. Ben doğma, büyüme Kadıköylüyüm. Velhasıl yine de geçen senelere göre gençlerin katılımının daha iyi olduğunu düşünüyorum. Dinleyici kitlesinin değiştiğini de fark ediyorum.
O zaman yavaş yavaş Kınalı’da benzer ambiyansa gelelim. Meis’ten başlayan bir rota. Kıyıları takip ede ede Kınalı’ya kadar geliyor. Üstelik Hristos Manastırı’ndaki ilk kamusal etkinlik olma özelliği de taşıyor sanırım.
Çağlar Fidan: Öyleymiş. Ben sadece bahçesini görebildim ama içine giremedim. Bildiğim kadarıyla içeri kolay girilebilen bir yer değilmiş. Yaz aylarında da bir kamp yapılıyormuş. Repertuvarda Meis’ten de ezgiler var Gökçeada’dan da, Heybeliada’dan da, Santorini’den de... Türkçe ve Yunanca şarkılar.
Siz de Yunanca şarkılar söyleyecek misiniz?
Ezgi Köker: Ben Yunanca bir şarkı seslendireceğim. Daha önce bir albümde Yunanca vokal yaptım. Yunanistan’a aşinayım. Bir Rebetiko kursunda eğitim aldım. Yirmi şarkı öğrenmiştik bu tarzda. Ama benim için müzikal anlam dışında telaffuz bakımında da çok güzel gelen bir şey. Müzikal bir dil. Şimdi biraz çalışıyorum. Uranos Ki An Skotiniasi adlı Midilli şarkısını seslendireceğim.
Başka hangi şarkıları dinleyeceğiz?
Çağlar Fidan: Ada Sahilleri’nin Girit’te derlenen Yunanca bir versiyonu var. Önce bu versiyon okunacak ve hemen ardından biz Türkçe versiyonunu söyleyeceğiz. Bu şarkıyı stüdyoda kaydettik ayrıca. Konserden önce yayımlanmak üzere bir EP kaydettik. Dijital platformlarda yayımlandı. Konser repertuvarından dört şarkı seçtik. Bunun yanı sıra konser kaydını yayımlamak da aklımızdaki fikirlerden biri.
Son olarak konser öncesinde, bu etkinliğe gelecek müzikseverlere bir mesajınız var mı?
Çağlar Fidan: 25 Haziran’da, güzel bir hava ve atmosferde müzikseverlerle buluşacağımız için heyecanlıyız. Güzel vakit geçirmelerini dileriz.