06 AĞUSTOS, ÇARŞAMBA, 2025

Dino Buzzati’den Alegorik Bir Hesaplaşma: “Scala’da Korku”

Dino Buzzati’nin toplumsal eleştiriyi fantastik anlatımla buluşturan nadir eserlerden biri olan, Türkçede ilk kez yayımlanan öykülerinden oluşan Scala’da Korku üzerine bir yazı.

Dino Buzzati’den Alegorik Bir Hesaplaşma: “Scala’da Korku”

Modern İtalyan edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Dino Buzzati’nin Scala’da Korku başlıklı öykü derlemesi geçtiğimiz günlerde Esma Fethiye Güçlü çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Buzzati’nin Türkçede ilk kez yayımlanan öykülerini bir araya getiren bu yeni derleme, yazarın birçok farklı genre’da kaleme aldığı farklı türden metinleri gün yüzüne çıkarıyor.

İlk kez 1949 yılında derlenen, Dino Buzzati’nin farklı zamanlarda kaleme aldığı öyküleri bir araya getiren Scala’da Korku, Buzzati’nin yazın serüveninin zaman içerisinde nasıl şekillenip geliştiğini gözler önüne serer. Kitaba adını veren aynı başlıklı uzun öyküyle açılan derleme, yazarın farklı temler, konu ve meseleler etrafında şekillenen başla türden metinleriyle devam eder. “Büyülenen Burjuva”, “Yeryüzüne İnen Bir Tanrı”, “Boşuna Davet”, “Savaş Şarkısı”, “Canavar”, “Bir Evcil Hayvanın Korkunç İntikamı” gibi öyküler, zaman içerisinde Buzzati’nin dikkatinin ne derece farklı konulara kaydığını göstermekle beraber yazarın ne derece geniş bir anlatı skalası içerisinde hareket ettiğini de görünür kılar. Buzzati, tüm bu öykülerinde yasaklı dağlar, distopik kentler, görünmeyen düşmanlar, tekinsiz tanrılar ve sıra dışı yaratıklar üzerinden insanın korkularını, zaaf, arayış ve umutlarını sorgular. Her bir öykü hem tarihsel hem de zamandan bağımsız bir evrensellikle bireyin etik ve ruhsal sınavlarını merkezine alır.

Scala’da Korku derlemesinde yer alan öykülerde Dino Buzzati, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bireyin nasıl bir kırılma yaşadığını, toplumun ne derece farklı yönlere dağıldığını, insanlığın ne derece çetin ve çetrefilli sorunlarla yüzleştiğini kendisine dert edinir. Bir yandan toplum olmakla birey olarak yaşamına devam etme düşüncesi arasındaki açmaza, diğer yandan tüm bunların kişiye yüklediği sorumluluğa atıf yapan yazar, öte taraftan her bir yaşantının ne derece kişisel olduğunun da altını çizer. İnsan, otorite karşısında, toplum, her türlü yapı ve dikta karşısında kendi varlığından uzaklaşır ve giderek kendisinden talep edilen kişi olmaya zorlanır. Buna karşı gösterilen direnç, kişinin bilinci ve yaşamla kurduğu ilişkiye göre şekillenir. Buzzati de gerek söz konusu bu kitapta yer alan öykülerinde gerekse bütün bir edebiyatında bu temel izleklerin, açmazların, meselelerin peşinden gider.

Dino Buzzati, modern dönemin alegoriyi en kesif kullanan yazarlarından biri olarak kabul edilebilir. Bir yandan bir parçası olduğumuz dünyanın gerçeklerine sıkı sıkıya bağlı bir yazar olarak görünür, diğer yandan inşa ettiği dil ve anlatımla dile getirdiği hikâyeyi farklı yönlerde geliştirebilir. Kimi zaman fantastik kimi zaman gerçekçi, kimi zaman tarihi kimi zaman güncel onca mesele ve rol, onun edebiyatında kendisine büyük bir karşılık bulur. Öte taraftan yazarın benimsediği alegorik yaklaşım, konu, hikâye, mesele her ne olursa olsun kendisini görünür kılar ve eldekinin bir Buzzati metni olduğunu yazarın adını görmeden dahi duyumsatır. Bu durum, bir yazarın nasıl kimlik sahibi olabileceğine dair en keskin örneklerden biri olarak kabul edilebilir.

Kitaba adını veren “Scala’da Korku” başlıklı öykü, Milano’daki tarihi La Scala Tiyatrosu’nda geçen bir dizi olayı merkezine alır. Yaşlı Maestro Claudio Cottes’in İtalya’da ilk kez seyirciyle buluşacak, Pierre Grossgemüth’ün Masumların Katli adlı eserinin prömiyerine hazırlanmasıyla başlayan öykü, zaman içerisinde metne dâhil olan söylenti ve dedikodularla hızla bambaşka bir yöne doğru evrilir. Başlangıçta herkesin büyük bir heyecanla beklediği bu gösteri, çok geçmeden beliren söylentilerle giderek farklı bir hâl almaya başlar. Bir devrim gerçekleştirileceğine dair gerçekleşen konuşmalar, salonda bulunanların giderek gerilmesine, çok geçmeden de telaş içerisinde sağa sola koşturmasıyla farklı bir yöne doğru hareketlenir. İzleyiciler, söylentisi dolanan devrime karşı nasıl bir tepki vereceklerini bilemez ve içlerinde beliren korkuyu bir türlü bastıramaz. Bir yanda korku ve endişe, diğer yanda kendilerini korumaya alma içgüdüsü içerisinde kime güveneceklerini, ne yapacaklarını, nasıl hareket edeceklerini tartışırlar. Toplumun üst sınıfından onca insan bütün çıkarlarını, korku, endişe, yüzeysellik ve vicdansızlıklarını tiyatro sahnesinde açıkça görünür kılar. Böylelikle üst sınıfa mensup bunca insanın aslında toplumdan ne derece kopmuş olduğu, kendi çemberleri içerisinde ne derece kör oldukları anlaşılmış olur.

Scala’da Korku, öte taraftan insanın kendisi ve kendi çıkarlarıyla baş başa kaldığında ne derece vahşileşebileceğini de ortaya koyar. Söz konusu kendi can ve güvenliği olduğunda insanın yapamayacağı şey yoktur. Kapıda beliren devrim üst sınıftan bu insana hem maddi hem de manevi anlamda derin endişeler verir. Öykünün ilerleyen sayfalarında giderek katmanlaşan bu durum, bir noktadan sonra Buzzati’nin alegorik dili ve keskin anlatımıyla insanlık tarihine dair bir sekansı da gözler önüne serer. Zaman, mekân, süreç fark etmeksizin toplumun farklı katmanları arasındaki ilişki bütün çıplaklığıyla öykünün merkezine yerleşir. Böylelikle yazarın Tatar ÇölüTanrı’yı Gören KöpekDağların Adamı Barnabo gibi metinlerinde işlediği birçok konu burada da kendisine karşılık bulur.

Kitapta yer alan diğer öyküler de benzer şekilde Buzzati, insana dair evrensel meseleleri, açmaz ve sorunsalları simgesel bir dil ve anlatımla tartışmaya açar. Sözgelimi “Dağlar Yasak” başlıklı öyküde anlatıcı karakter, özgürlüklerin baskı altında nasıl yavaş yavaş unutturulduğunu dile getirirken doğaya duyulan özlemi ve totaliter sistemlerin görünmez şiddetini kendisine konu edinir. Onun için yaşam, hem toplumdan uzak kalmak ve böylelikle totaliter sistemlerle münasebeti daha kısıtlı tutmak hem de doğada kendisine yeni bir dünya inşa etmekle ilişkilidir. “Yeni Emniyet Müdürü”, “gözetim toplumu” olgusunu merkezine alırken birey olmakla toplum olmak arasındaki açmaz üzerinde durur. “Büyüyen Kirpiler” ise toplumsal tahammülsüzlük ve dışlanmayı hicveder. Böylelikle Buzzati, söz konusu öyküler üzerinden insanın kendisi ve toplumla olan ilişkisine dair yeni tartışma alanları açar.

Scala’da Korku’da yer alan diğer öyküler de benzer mesele ve sorunsallar üzerinden akışına devam eder. “Yeryüzüne İnen Bir Tanrı” başlıklı öyküde tanrı figürü üzerinden insanlığın ona layık olup olamama hâli sorgulanırken “Dünyanın Sonu” ve “Bir Evcil Hayvanın Korkunç İntikamı” gibi öykülerde kara mizah ve absürdle beslenen, insan psikolojisine dair sert ve sarsıcı metinler okurla buluşur. Nihayetinde yalnızca bireyin iç dünyasına değil, aynı zamanda yaşadığı çağın kültürel, siyasal ve ahlaki katmanlarına da ışık tutulmaya çaba gösterilir. Toplumsal konformizm, otoriterleşme, bireysel vicdanın bastırılması, entelektüel ikiyüzlülük ve kişiye yönelik tehditler karşısındaki etik çözülme, öykülerin ana izleğini oluşturur.

​Birçok açıdan Franz Kafka’nın paranoyak bürokrasisini, Jorge Luis Borges’in metafizik labirentlerini, Albert Camus’nün varoluşçu sorgulamalarını akla getiren Scala’da Korku, bir öyküler toplamı olarak Dino Buzzati edebiyatının önemli çıktılarından biri olarak değerlendirilebilir. Baliverna’nın ÇöküşüAltmış Öykü gibi öykü toplamlarıyla Scala’da Korku, Dino Buzzati edebiyatının Türkçedeki önemli karşılıklarından biri olarak okurunu bekliyor.

0
2417
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage