04 EYLÜL, PERŞEMBE, 2025

Bu Dünya, Şeker Pembesi ve Gece Karası!

İngiliz çocuk yazarı ve çizeri Harriet Muncaster ile kurduğu sihirli evreni, gelecek projelerini, hayal gücü ve parıltıyla süslediği çocuk kitaplarını konuştuk.

Bu Dünya, Şeker Pembesi ve Gece Karası!

İngiliz çocuk yazarı ve çizeri Harriet Muncaster’ın parıltılı hayal gücüyle kurduğu pembe-siyah evren, yalnızca çocukları değil yetişkinleri de içine alan sihir dolu bir dünya. Isadora Moon, Mirabelle, Emerald ve şimdi yeni kahramanlarıyla birlikte Muncaster, “farklı olmanın”, “sıradanlıktan kurtulmanın”, “özünü sahiplenmenin” güzelliğini, empatiyi ve hayal kurmanın gücünü hatırlatıyor. Yarı vampir, yarı peri karakterleriyle, her kitabına sığdırmayı başardığı eğlence ve alıştırmalarla, çocukluğun zorlukları ve güzelliklerini heyecanla anlatışıyla Muncaster, ülkemizde de geniş bir okur kitlesine sahip, kitapları Epsilon Yayınevi tarafından yayımlanıyor.

Isadora Moon ve Mirabelle adlı karakterleriniz başrolde olduğu kitaplarınızda öylesine bir evren yarattınız ki, tüm dünya çocukları ve hayatta sihir arayan yetişkinler her yeni macerayı heyecanla bekliyor. Çocuk kitapları yazmaya ve resimlemeye nasıl başladınız?

Her zaman kendi hikâyelerimi yazmayı ve çizmeyi çok sevdim. Çocukken minik oyuncaklarım, maskotlarım vardı, onları pikniğe götürür ya da oyuncak teknelerle suda yüzdürürdüm. Sonra da onların maceralarını kaleme alırdım. Bu alışkanlığın bana ne kadar keyif verdiğini hep biliyordum ama çocuk kitapları yazmak ve resimlemek gibi bir meslek olabileceğini ergenliğe gelene kadar fark etmemiştim. Bir gün okulumuz bizi yerel bir çocuk kitabı yazarı ve çizeri olan James Mayhew’in sergisine götürdü. İşte o an, bunun hayatım boyunca yapmak istediğim şeyin bu olduğunu anladım!

Büyürken siz de kendini farklı hisseden biri miydiniz yoksa iki dünya arasında yaşayan karakterlere ilginiz sonradan mı başladı?

En sevdiğim hikâyeler hep küçük yaratıklar ya da minicik insanların olduğu öykülerdi. Brambly Hedge serisini çok severdim; bu seri, nehir kıyısında yaşayan farelerin kurduğu bir köyü anlatır. Bir de insanların evlerinde yaşayıp yiyecek kırıntılarını ve küçük eşyaları “ödünç alan” minik insanları anlatan Borrowers serisi vardı. Dünyayı minik canlıların gözünden görmek bana hep çok sihirli gelirdi. Farklı bir bakış açısı sıradan dünyaya sihir katar! Bugün yazdığım kitaplarda da küçük yaratıkların, sevimli canlıların ya da küçülme iksiri kullanılan ve işlerin karıştığı maceraların izlerini görebilirsiniz.

Son on yılda çocukların okuma zevklerinde nasıl bir değişim gözlemlediniz? Isadora Moon ilk yayınlandığında okur olan çocuklarla bugünkü çocuklar farklı mı?

Trendler gelip geçiyor, zevkler de yıldan yıla biraz değişiyor ama bence her kuşaktan çocuk, her zaman sevimli, bağlantı kurulabilir karakterler ve hayal güçlerini ateşleyen hikâyeler arıyor. Kitapların formatı değişse de bu değişmiyor. İngiltere’de birçok kitabevinde, yüz yıl önce basılmış klasiklerin yeni çıkanlarla yan yana durduğunu görebilirsiniz. Bu da bana bugünün genç okurlarının, anne babalarının hatta büyükannelerinin küçükken okudukları şeylerden çok da farklı şeyler aramadığını gösteriyor.

Günümüzde pek çok çocuk kitabı kapsayıcılık, farklı olanı temsil konularına odaklanıyor. Siz bu konulara kitaplarınızla nasıl katkı sağladığınızı düşünüyorsunuz?

Benim için önemli olan, herkesin keyif alabileceği hikâyeler yaratmak. Okuma, özellikle de çocuklar için, empati geliştirmeye ve dünyayı başkalarının gözünden görmeye dair bir deneyim. Bir çocuk, karakterin ne hissettiğini ya da düşündüğünü anlayamazsa, o hikâyeyi okumak istemez. Kitaplarımda önceliğim, çoğu çocuğa tanıdık gelecek durumlara (örneğin yeni bir okula başlamak ya da ilk kez diş hekimine gitmek) karakterlerimi yerleştirmek. Elbette biraz sihir serpiştirerek! Oradan da karakterlerin bu durumlara nasıl tepki verdiğini, durumlarla nasıl başa çıktığını ve sonunda nasıl olumlu çözümler bulduğunu keşfetmeye çalışıyorum. Umarım kitaplarım çocukların karşılaştıkları zorluklarda onlara yardımcı, biraz olsun yol gösterici olur.

Dünyanın dört bir yanındaki çocukların Isadora’nın “yarı peri, yarı vampir” kimliğine bu kadar güçlü bağ kurmasının sebebi sizce ne?

Isadora Moon’un ve diğer karakterlerimin dünya çapında gördüğü ilgiden çok mutluyum, gördüğüm ilgiden çok da etkilendim doğrusu! Hikâyelerimi farklı ülkelerde okuyan çocukları düşünmek kalbimi ısıtıyor. Türkiye’deki okurlarıma da çok teşekkür etmek istiyorum! Bence çocukların Isadora’yı sevmelerinin sebebi, onun aslında sıradan bir kız olması, sadece üzerine biraz sihir serpiştirilmiş! Çocuklar, onun doğum günü partisine katılmasında, sahilde vakit geçirmesinde ya da okul gezilerine çıkmasında kendilerini buluyorlar. Hikâye açıldıkça en sıradan maceralar bile sihirle canlanıyor: okul gezisinde edindiği bir arkadaş sürprizli bir karaktere dönüşüyor, plajda bir denizkızıyla tanışıyor ya da düğünde kullanılan iksir ortalığı fena karıştırıyor!

Karakterlerinizin ve sihirli dünyalarının görsel ilhamını nereden buluyorsunuz?

İlham her yerden gelebilir! Aslında ilgimizi çeken şeylere dikkat ederek etrafımızdan kendiliğinden topladığımız şey ilham denilen. Isadora Moon’un görsel dilini ilk geliştirdiğimde, siyah ve pembe renk temasına uygun bir karakter yaratmak istiyordum. Çünkü pembe şeker tonu ile derin gotik siyahın yan yana duruşunu hep çok sevmişimdir. İşte bu kontrasttan, bir yanı peri yani pembe, bir yanı vampir yani siyah bir karakter fikri doğdu.

Hikâyeleriniz “farklı hissetmek” ve “kendine yer bulmak” üzerine çok şey söylüyor. Çocuklara benzersiz olma konusunda vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?

Sanırım hepimiz, zaman zaman kendimizi farklı ve dışlanmış hissediyoruz. Çünkü gerçekten hepimiz farklıyız! İlgi alanlarımız, yeteneklerimiz, kolayca yapabildiğimiz ve bir o kadar da zorlandığımız şeyler var. Bunlar bizi biz yapan şeyler. Bazen toplumun beklentilerine uyum sağlamak ile kendi özümüze sadık kalmak arasında denge kurmamız gerekir. Bu aslında çok yakın zamanda İngiltere’de çıkacak olan yeni serim Wiska Wildflower’ın Günlüğü’nün de ana teması. İlk kitapta Wiska yeni bir eve taşınıp eski okulundan ve arkadaşlarından uzaklaşıyor. Inkcap Akademisi’nde sıfırdan eğitim hayatına başlıyor. Orada Cleobelle ve Primrose’la tanışıyor ama onların arkadaşlığının da bir sürü kuralı var. Wiska, onlarla arkadaş kalırken kendisi olmayı sürdürüp sürdüremeyeceğini sorgulamaya başlıyor. Okurlarımın Wiska’nın bu ikilemi nasıl çözdüğünü keyifle keşfedeceğini umuyorum!

Üzerinde çalıştığınız yeni projelerden ya da karakterlerden bahseder misiniz?

Zevkle, elbette! Az önce bahsettiğim gibi, İngiltere’de çok yakında çıkacak olan Wiska Wildflower’ın Günlüğü serim başlıyor. Wiska ve diğer karakterler, “püskülcük” denen minik sihirli varlıklar. On iki santimden büyük olmuyorlar, kristallerden doğuyorlar ve büyülü çiçeklerle uçabiliyor ya da yaprakların üzerinde süzülerek yol alabiliyorlar. İnsanlardan gizli, Püskülcük Ormanı denen sihirli bir krallıkta yaşıyorlar. Bu dünyayı yıllardır geliştiriyorum; aslında Victoria Stitch serimde okurlar bu evrenle tanışmıştı. Bu seri için çok heyecanlıyım!

​Ayrıca yeni Isadora Moon, Mirabelle ve Emerald hikâyeleri üzerinde çalışmaya devam ediyorum. Şu an bir Isadora Moon animasyon dizisi birkaç ülkede yayında. Bunun yanında, yepyeni bir Emerald animasyon dizisi bu sonbaharda İngiltere’de prömiyer yapacak, umarım çok geçmeden başka ülkelerde de izlenebilir.

Türkiye’deki okurlarınızla yakın zamanda yüz yüze buluşma ihtimaliniz, planınız var mı?

Türkiye’deki okurlarımla buluşmayı çok isterim! Ne yazık ki, sürekli birden fazla kitap üzerinde çalıştığım için seyahat etme fırsatım çok sınırlı. Şu anda Türkiye’ye gelme planım yok ama bir gün mutlaka gerçekleşmesini umuyorum. O zamana kadar tüm okurlarıma, özellikle de Türkiye’deki okurlarıma bolca sevgi, sihir ve parıltı yolluyorum! Teşekkür ederim.

0
862
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage