05 KASIM, PERŞEMBE, 2020

Dört Sanatçı ile Dört Soruda “Mamut Art Project 2020”

Türkiye genelinde sekiz yıldır kesintisiz olarak bağımsız yeteneklere sergi alanı sunmanın yanı sıra, portfolyo günleri, sağladığı süresiz danışmanlık ve iletişim desteği ile sanatçılarını sanat profesyonelleriyle buluşturan Mamut Art Project’in 2020 edisyonuna katılan sanatçılar Aslı Eylem Kolbaş, Damla Bakıcı, Kaybid ve Halil Sercan Tunalı ile söyleştik.

Dört Sanatçı ile Dört Soruda “Mamut Art Project 2020”

Mamut Art Project’in 2020 edisyonu 8 Kasım’a kadar Yapı Kredi bomontiada’da ve çevrim içi platformda sanatseverlerle buluşuyor. Bu yıl 1.500 başvuru arasından seçilen 49 sanatçının yer aldığı Mamut’un 2020 edisyonundaki 400’e yakın eserden oluşan seçki, fiziksel mekânının yanı sıra mamutartproject.com üzerinden kurulan çevrim içi platformunda da ziyaretçilerini ağırlıyor. Bu yıl Mamut Art Project’te yer alan dört sanatçıya dört soru yönelttik ve sanatçılar açısından Mamut’un izlerini sürdük.

Aslı Eylem Kolbaş, Damla Bakıcı, Kaybid ve Halil Sercan Tunalı’ya yönelttiğimiz dört soru ise şöyle oldu:

1) Sizi daha yakından tanımak isteriz. Sanatçı olarak üretim pratiğinizden bahseder misiniz?  Eserlerinizde tanımlayıcı olan nedir?

2) Mamut Art Project'e katılmaya nasıl karar verdiniz? Bu oluşumda yer almak sizin ne ifade ediyor?

3) Mamut Art Project'te yer alan serinize şekil veren fikirden, yaratım sürecinden bahseder misiniz? Bu serinin yarattığı evren izleyici için ne ifade ediyor?

4) Pandemi koşullarında bir sergiye katılma deneyimi nasıl hissettirdi? İzleyiciyle kurduğunuz bağı nasıl tanımlarsınız?

Aslı Eylem Kolbaş

Aslı Eylem Kolbaş, Mamut Art Project 2020 edisyonunda Macbeth(f.) serisi ile yer alıyor. Macbeth(f.) ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

1- Hikâye anlatıcılığı yaptığımda, tanımadığım kişilerle de bağlantı kuruyor, hayatlarına dokunuyorum. Aslında bu, çocukluğumdan beri bilinçsiz de olsa yaptığım bir şey sanki. Hikâyeleştirerek belli konularla başa çıkmak daha doğal geliyor. Bu süreçte önce anlatmayı çok istediğim bir şey oluyor ve bu şeyin tam olarak ne olduğunu bilemiyorum, fakat üzerinde çalıştıkça bana kendini açıyor. Oluşmaya başladıktan sonra ise yalnızca bana yardım eden bir şey olmaktan çıkıyor ve başkalarının da hayatlarına etki etmeye başlıyor. Benim için en sevindirici yanlarından biri bu; tanımadan da olsa beraber olma hâli.

Macbeth(f.) serisindeki olaylar bütünüyle anlaşılmayı veya mantık çerçevesinde yer almayı amaçlamıyor. Ancak bu seri; her hikâye gibi, ona biraz zaman ayırmanızı ve bu evrene teslim olmanızı bekliyor. Etrafımızdaki her şey bu kadar hızlı ilerlerken, yavaşlamak ve bir hikâyenin içine girmek de temelde deneyimlenmesini istediğim şeyler. Bunu yaparken hikâyede karşılaşılan kavramların ya da karakterlerin, gündelik yaşamda çok dikkat etmesek de hayatımızda büyük rol oynayan; mimarlık, ekoloji ve feminizm gibi konulara ışık tutmasını hedefliyorum. Bunun, empati kurmaya ve bunlar hakkında daha derin düşünmeye imkân verdiğini hayal ediyorum.

2- Hikâyelerin, paylaşıldığında ve başkalarıyla bağlantılar kurduğunda anlamlı olduğunu düşünmem motivasyonlarımdan biriydi sanırım. Bize dert olan çoğu şey, yalnızca bize dert olan şeyler değil. Bu ortaklığı diğerlerinde yakalamak beni rahatlatan bir durum.

​İzleyicilerin durduğu yerde ben de sık sık bulunuyorum, yani hikâyeyi takip eden kişi oluyorum. Bir yandan, başkalarının hikâyelerini dinlemek veya izlemek, hayatımda direkt etkisinin ne olduğunu hiçbir zaman bilemesem de bir etkisinin olduğunu bildiğim eylemler. Bu tür eylemler bir gün, bir yerde, beni bile şaşırtan şeyleri yapmama neden olabiliyor. Bunu başkalarının da yaşamasına aracı olma sorumluluğunu almak, bana mutluluk ve heyecan veriyor.

Dijital Çizim / Digital Drawing, 59,5x42 cm, 2019
Aslı Eylem Kolbaş

3- Hikâye anlatıcılığını görselleştirmek benim için yeni sayılır. Mimarlık okurken çok duyduğum bir söz vardı: “Anlatma, göster!” Sanırım mimarlığa bir tepki olarak, uzun süre kaçındım bundan. Hiçbir şey anlatmadan göstermek benim motivasyonumdan uzak görünüyordu. Ancak grafik roman formatı ile bu anlatıcılığı yapmak beni özgürleştirdi diyebilirim. Çünkü kimi zaman çizim yaptıktan sonra hikâyeyi düşünmeye vaktim oldu, yani üretim sürecinde çizgisel olmayan bir zamanın içinde ilerlemeye başladım. Önce yapıp, sonra düşündüğüm ya da tam tersinin olduğu birçok süreç iç içe geçti. Yaklaşık iki yılı kapsayan bu üretim; kimi zaman çok belirsiz, kimi zaman rahatsız edici, kimi zaman büyüleyici ve keyif vericiydi.

Bir adım geri çekilip bakmak zor bir şeyin içinde akıp giderken. Macbeth(f.)’in dünyasında, bu akışın içinde bize dikte edilenleri ayıklayıp göstermeye çalışıyorum. Otoritenin dayattığı, “Bunu yap, bunu yapma!” denilen şeyleri, bir hikâyeye oturtup daha açık, görülebilir ve hissedilebilir hâle getirmeye çalışıyorum. Bunları hissedebildikçe karşı gelmenin mümkün olabileceğine ve cesaretimizin artabileceğine dair bir umudum var.

4- Her yeni olan şeyle karşılaşmamda olduğu gibi, bunu analiz etmeye, anlamaya çalıştım önce. Pandemi, çoğumuz için yalnızlaştırıcıydı diyebilirim. Daha önce de bahsettiğim durumu hatırladım bu süreçte; sanat ve/veya hikâye üzerinden beraber olma hâlini. Bu hem üreten hem de izleyen kişi için en temel motivasyonlardan biri bana kalırsa.

Hayatı alt üst edecek bir durumla karşılaşmamızda bile sanatla kurduğumuz ilişkinin yalnızca güçlenmiş olduğu gerçeği oldu deneyimlediğim şey. Bu benim için çok kuvvetliydi. Belki ilerleyen zamanlarda daha kolay olacak bu dönemi anlatmak. Ancak, şu an sanırım varabildiğim tek yer, sanatla kurulan bu bağlantının, özünde hiç değişmeyecek olduğu.

Damla Bakıcı

Damla Bakıcı, Mamut Art Project 2020 edisyonunda Birazcık Bulanık serisi ile yer alıyor. Birazcık Bulanık ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

1- Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde fotoğraf yüksek lisansı yapıyorum. Fotoğraf ve video üzerine çalışıyor ve bu disiplinlerin deneyimle ilişkisi üzerine kafa yoruyorum. Üretimlerimde kavramlar üzerinden bir dil yaratmaya odaklanıyorum. Ana başlıklar dışında belirlediğim tüm kavramlar değişken olan lokasyonuma ve kendimi keşfetme süreçlerimle ilişkili. Durumu ele alış biçimim her yeni fikirde yeniden evriliyor. Bu dinamiklik sınırsız bir bakış kazandırıyor bana.

İnsanın içgüdüsel eylemleri ve ilkel dürtüleri ile kendini keşfetmesi, modernleşmiş toplumların tüm bunlardan uzak tezatlıkları ilgimi çeken noktalar. Bu iki noktanın yarattığı tüm gündemler ilgi alanıma giriyor. Özellikle habitatımıza dair tüm ekolojik sorunlar, insanoğlunun dünyayı maruz bıraktığı modern dünya, özünden uzaklaşmış olan insan bedeni, yarattığımız şehirlerin bellekleri ve tüm bunlarla özdeşleşmiş kolektif bilinçaltımız… Hepsi arasında tarihsel ve eylemsel bir bağ olduğuna inanıyor ve üretimlerimde bu başlıkları ele alırken kendi deneyimlerimle birleştiriyorum.

​2- Mamut Art Project’i uzun zamandır takip ediyorum. İlerledikleri yol ve seçkileri Türkiye’deki sanat alanında önemli bir rol oynuyor. Her yıl jüride yer verdikleri isimler ve bu konudaki seçicilikleri benim en önem verdiğim noktalarından biri. Güncel pratiklerin içinde kalarak genç sanatçılara çok zengin bir alan sağlıyorlar. Dinamik ve harika bir ekipleri var. Özellikle bu süreci deneyimlemek, yönlendirmeleri ile farklı noktalara varabilmek de en öncelikli sebeplerimden diyebilirim.

1.Seka, Diasec Baskı / Diasec Print, 50x120 cm, 3+1 Edisyon / Edition, 2019
2.Karamürsel, Diasec Baskı / Diasec Print, 50x120 cm, 3+1 Edisyon / Edition, 2019
3.Diliskelesi, Diasec Baskı / Diasec Print, 50x120 cm, 3+1 Edisyon / Edition, 2019
4.Hereke, Diasec Baskı / Diasec Print, 50x120 cm, 3+1 Edisyon / Edition, 2019
5.Damla Bakıcı

3- Bu serinin henüz üretim aşamasına geçmemişken zihnimde çokça şey biriktirmiştim. Farklı disiplinlerle düşünüp, fotoğrafın kimliği ile nasıl ilişkilendirebileceğimi sorguladım. Bir fotoğraf sanatçısının ele aldığı konu ile olan ilişkisi benim için önemli bir nokta açıkçası. Özellikle işin içinde bir kurgu olduğundan, kendi estetik bilincimi de iyi kullanmaya odaklandım. Birazcık Bulanık, lisans eğitimi gördüğüm Kocaeli şehrinin sınırları içinde doğmuş ve gelişmiş bir seri. Hava kirliliği konusunda çoğu kez adını duyduğumuz bu şehir yeterli denetim ve yaptırımların olmaması nedeniyle su kirliliği konusunda da ilk sıralarda. Bu konu üzerine çalışmayı planladığım ilk dönemlerde vakit geçirdiğim Körfez kıyılarının bir belleği olduğunu keşfettim. Kıyılardaki her nokta, çevresinde yoğunlaşmış kitle ile ilişkiliydi. Eserlerimde değinmek istediğim bu meselenin kendisini kullanmaya karar verdim. Suyu, atıklarını ve bütünüyle koruduğu bu belleği...

Elde ettiğim tüm bu numuneleri bir kontrast yaratabilmek için akvaryumun içine yerleştirdim. Alışık olduğumuz, bir dekor nesnesi haline getirdiğimiz tipik bir akvaryum tasarımından sıyrılıp kirli sularla ve atıklarla yeni bir görüş yaratmaya çalıştım. Sudan bir kesit almışçasına, altında koruduğu ve kendine adapte etmeye çalıştığı tüm aykırılığı göstermeye çalıştım.

Bence doğa ona ait olmayanı da bir şekilde kendi güzelliğine dahil edebiliyor. Bu süreç beni çok etkiliyor. İzleyicinin de bu süreci görebilmesi, yaratılan bu kontrast içinde kendine bir yer bulabilmesi benim açımdan önemli.

​4- Bugüne dek deneyimlediğim sergi süreçlerinden farklıydı elbette. Fakat pandeminin getirdiği koşullarla dijital platformlara olan ilginin artması ve daha geniş bir kitleye ulaşabiliyor olmak sevindirici. Bu sürecin umduğumdan daha verimli geçtiğini düşünüyorum. Farklı pratikler aracılığıyla izleyici ile buluşmak ürettiklerimizin de sınırlarını büyütecek. İzleyici ve sanatçı arasındaki bağın mekân ve zamandan sıyrıldığı, daha da ulaşılabilir, yeni bir dil oluşturduğu bu süreç, bizim de yeni deneyimlediğimiz bir şey.

Kaybid

Kaybid, Mamut Art Project 2020 edisyonunda Sessiz Adımlar/Silent Steps serisi ile yer alıyor. Sessiz Adımlar ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

1- Sokak sanatı, geleneksel resim, kolaj, animasyon, fotoğraf, gif ve artırılmış gerçeklik gibi birçok farklı disiplinde çalışmalar üretiyorum. İki yılı aşkın zamandır kamusal alanlarda, kent sokaklarında; kaldırımlar, duvarların üzeri, binaların dışı, kimi zaman içi, trafolar gibi kent ekosisteminin doğal parçaları, hatta yapı taşları üzerine yapıştırdığım küçük boyutlu hayvan figürleri ve bu figürlerin yapıştırıldıkları yerlerin fotoğraflarından bir araya getirdiğim sonsuz döngüde (perfect loop) animasyonlar oluşturuyorum. Sokaklara bugüne kadar 30’a yakın türde, 400’e yakın tekil hayvan çalışması yaptım.

Üretim sürecim birkaç katmandan oluşuyor. Öncelikle animasyonu oluşturacak kolajları hazırlıyorum. Burada dikkat ettiğim ve önemsediğim konulardan biri de mümkün olduğunca az atık çıkartmak, çıkanları da değerlendirmek ve mümkün olduğunca geleneksel yöntemlerle hazırlayıp herhangi bir modern alet (kesici, makas vb.) kullanmamak. Bu noktada kolajların tamamını ellerime hazırlıyorum. Ardından bu kolajların sokaklara yapıştırılmasına geliyor sıra. Bunun için genelde geceleri ya da sabaha karşı çalışıyorum. Bunun ardından hemen o gün, başlarına bir şey gelmeden, animasyon ve sosyal medya paylaşımları için tek tek her birini yerinde fotoğraflıyorum. Tüm seri yapıştırılıp fotoğraflandıktan sonra, çektiğim fotoğrafları düzenleyerek sonsuz döngüdeki animasyonları oluşturuyorum. Animasyonlarda, gif’lerde ve artırılmış gerçeklik uygulamalarında ne kadar dijital araçları kullanıyorsam, kolajlarda da o kadar geleneksel yöntemlerde ve ellerimle, olabildiğince “organik” üretimi tercih ediyorum.

Ayrıca mümkün olduğunca tüm bu hayvanların yıpranma ve yok olma süreçlerin de bulundukları yerlerde hiçbir müdahalede bulunmadan takip ederek fotoğraflıyorum ve sosyal medya hesabımdan paylaşıyorum. Kimisi ertesi gün birileri tarafından yırtılıyor, kimisi zaman içerisinde parça parça dökülüyor, kimisi ise üzeri boyanarak bulunduğu duvarın yüzeyine karışıp fosilleşiyor. Bunların yanı sıra sokaklara yapıştırdığım tüm hayvan kolajlarının yerlerini (artık yerlerinde olmasalar bile) Google Maps üzerinde işaretliyorum. Bu harita yardımı ile izleyiciler; yerinde olmasa da daha önce orada bulunmuş olan hayvanların izlerini takip edebiliyor ve oradaki hayvan ile ilgili görselleri görebiliyor, kendilerince bir rota oluşturarak kenti farklı bir şekilde deneyimleme olanağı kazanıyor.

Tüm bunların yanında sokaklara yapıştırdığım hayvan serilerinin giflerini, sosyal medya kullanımı için sticker olarak da yayımlıyorum. Bu sticker’lar ise artık sosyal hayatımızın bir parçası olan “story”lerde kendini gösteriyor ve gündelik hayatın içinde, kendileri gibi gelip geçici, bir günlük videolarda ifade ve anlam kazanabiliyorlar. Yaklaşık bir yıldır yayında olan bu sticker’lar şu an itibarıyla 549.2 Milyon kullanım ile insanların gündelik hayatlarıyla da direkt bir bağ kurmaktadırlar. Bu noktada sosyal medya araçlarının da çalışmalarımın önemli enstrümanlarından biri olduğunu söyleyebilirim.

Kamusal alanlardaki işlerimin bir diğer özelliği ise hiçbir teklif ve ön hazırlığa müsaade etmeden izleyicisinin karşısına birden çıkıvermesi, ona sürpriz yapmasıdır. Bu karşılaşma, gündelik hayatın düşünceleri ile kırmızı ışığı bekleyen birisine; karşısına aniden çıkıveren yeşil bir gergedan imgesinin farkındalığı, hayreti ve düşünce akışına yapılan bu “hack”(darbe) sayesinde; kendisini, düşüncelerini ve bulunduğu ortamı da yeniden sorgulama ve değerlendirme olanağı sunar. “Faturalar, sarı yandı, pandemi, maske, kurlar, niye korna çalıyor ki bu, şarj yetecek mi, kaldırım taşında küçük yeşil bir lemur, omuz attın özür bari dilese, yine geç kalıyorum, yeşil bir lemur, yeşil bir lemur mu?!”

İzleyici sokaktaki çalışmaya baktığında tek bir hayvan figürü görse de aslına baktığı hayvanın yürüyüş paternine ait tek bir anı, onu oluşturan parçalardan yalnızca birini görüyor. Kent düzlemine yayılmış bu lineer hareketin yanında o tek bir hayvan kolajını farklı zamanlarda izleyen biri, zaman içindeki yıpranışı, kirlenip rengini kaybedişi ve parçalanarak ana formunun bozulmasına, değerini kaybetmesine ve yok oluşuna da tanıklık ediyor.

2- Benim için en önemlisi, her yıl değişen çok değerli jüri üyeleri tarafından değerlendirilip seçilen işlerin Mamut Art Project’e katılıyor olması. Bu noktada benim Mamut Art Project’e katılmama karar veren aslında ben değil, bu çok değerli jüri üyeleri ve onların takdiridir. Benim verdiğim karar ise, yaptığım çalışmalardan oluşturduğum bir seri ile Mamut Art Project’e başvurmak oldu.

​Bu yıl 8.si gerçekleşen Mamut Art Project ülkemizdeki sanat piyasası içinde önemli bir takdim mercii konumundadır. Yeni ve kendini tanıtmak isteyen sanatçılar için Mamut Art Project, çalışmalarının bu piyasaya sunumu ve niteliklerinin ispatı için her türlü olanağı sağlamaktadır. Bu yıl yapılan 1500 başvuru arasından seçilen 49 sanatçı arasında yer almak ve sergilenmek; aslında sanatsal üretimlerini, söylem ve bu söylem üzerinden pratiklerini insanlara ulaştırmak ve bunları tartışmaya açabilmek isteyen tüm sanatçılar için çok değerli ve önemli bir fırsat sunuyor.

​3- Mamut Art Project için hazırladığım seride, sokaklara yapıştırıp bıraktığım, bir anlamda saldığım ve sokak koşulları sebebi ile yıpranıp yok olan işlerimi koruma altına almak, bir yerde evcilleştirmek fikrinden yola çıkarak ilerledim.

Kendi yaşam alanlarımızdan, kentlerimizden tamamı ile uzaklaştırdığımız doğal hayat; bizlerin hayatına tematik kanalların yayınları ya da mimari bir öğe, bir dekorun parçası olarak girmekte, doldurulmuş deniz kıyılarında. Kocaman, tekerlekli saksılara koyduğumuz kocaman ağaçları, kocaman binaların teraslarında bir o yana bir bu yana itiyoruz gölge etsin diye. Ya da kaldırım taşlarının arasında açılmış kare, altında ne olduğu bilinmeyen bir deliğe sokup yol boyu sıralıyoruz güzel olur diye. Kent hayatında vahşi bir canlının yaşaması ya da var olmayı sürdürebilmesi için koşul olan şey onların sınırlı bir alana, tasarlanmış bir mekâna konmaları; bir saksı, bir kafes, akvaryum ya da tasma vb. ile bir anlamda sergilenmeleridir.

Benim işlerim için ise bu çerçevelenmiş olmaları idi. Bugün herhangi bir vahşi hayvan için de aynı şey geçerli. Vahşi bir panda, goril, fil ya da gergedanın da bir kentte var olması için gereken şey tam da budur. Çerçevesi belirli bir alanda sınırlı bir hareket olanağı ile “sergilenmek”.

Sergide seçtiğim hayvanlarda da yürüme animasyonu oluşturacak biçimde seriler oluşturdum. Bu kez sokaklara değil kendi döktüğüm beton plaka yüzeyler üzerine yapıştırdım. Sonuçta işi yapıştırdığım anda; aslında o yüzey ile de bütünleşen hareket, bir de çerçeve ile sınırlanıyordu. Bu bir anlamda o işin hayatta kalması, sokaklarda yok olmamasının ön koşuluydu. Yine sokak animasyonlarında olduğu gibi, seriyi oluşturan hayvanın tüm çalışmalarını art arda hızlı bir şekilde gösterince hayvanın bu sınırlı ve kurgulanmış mekânda yürüdüğü bir animasyon ile karşılaşıyor izleyici. Bunu da bir artırılmış gerçeklik uygulaması ile mümkün oluyor. Elimizden bırakamadığımız veri işleyen bu cihazların kameraları, durağan bir hayvan resmine tutulduğunda o hayvanın diğer resimlerini de peş peşe hızlıca gösteriyor ve izleyici “elbette elinde tuttuğu cihazın çerçevesi dahilinde” resimdeki hayvanın yürümesini sağlayarak ona “canlılık” kazandırıyor.

Bu seri için hazırladığım beton plakalarda izlenebilen uzaysı atmosfer ve mekân yapısı ise; aslında henüz bitmemiş ve temizlenmemiş bir şantiyedeki dökülmüş, sıçramış beton ve boya lekeleri gibi yayılmıştır yüzeye. Muhtemelen en sonunda son kat boyası da vurulduktan sonra teslim etmeye hazır bir rezidans duvarı ya da zemini veya modern herhangi bir yapının inşaatı sırasında oluşmuş olabilirler örneğin.

Ayrıca sergide, sokaklara uyguladığım serilerden dört adet video var. İzleyici sergide yer alan “çerçeve”deki evcilleşmiş işleri izlerken, bir yandan da sokaklardaki, birçoğu çoktan yok olmuş vahşi doğa hayvanlarını “gerçek ortamlarında” bir belgesel izler gibi izler. Videolarda sabit olarak görülen tek şey aslında bu hayvanların yürüyüş paternidir. Bunun dışındaki her şey, tüm mekânlar ve kolajlar sürekli değişmektedir. Tıpkı bu kolajların o mekânlardan gelip geçmeleri gibi “gelip geçici”dir.

İzleyici zaman ve mekân olgusunu, varoluş ve yok oluşu, medeniyet ve insanlık ile doğa ve canlılık arasındaki denge ve dengesizliği, dijital ile organiği tek bir vahşi hayvan imgesi üzerinden yeniden kurgulama olanağı bulur.

Beton Plaka Üzerine Karışık Teknik / Mixed Media on Concrete, 50x70 cm, 2020
Kaybid

4- Gerek Mamut Art Project’teki seride, artırılmış gerçeklik uygulaması ile beton üzerindeki vahşi hayvan imgesini canlandıran gerekse sokaktaki herhangi bir hayvan ile karşılaşıp onun fotoğrafını çekerek belgeleyip, kendi sosyal medyasında yayımlayan; sticker’ları kullanarak bu çalışmaları gündelik hayatlarına, duygu ifadelerinin bir parçasına dahil eden izleyici, tüm bu çalışmaları sadece izlemiyor, bu çalışmaları yeniden üreterek sürecin de bir parçası, ortağı oluyor.

Ağırlıkta İstanbul’da çalıştığım için il dışından ya da yurt dışından gelen takipçilerimden özel turlar düzenleyenler oluyor. İşlerimi yerinde görmek için rotalar oluşturuyorlar, bunun için benden yardım alıyorlar. Süreçlerini kendi bloglarında, sosyal medyalarında paylaşıyorlar. Gerek ülke içinden gerekse yurt dışından kendi kentlerinde çalışmalar yapmam için pek çok davet aldım, sözler verdim.

Pandemi hayatımıza gireli bir yıl olmadı aslında ama öncesinde yaşadığımız sosyal hayata hayretler ile bakmaya başladık bile. Bunun sosyal hayatımıza olan kalıcı etkilerini ileride göreceğiz, hepimiz henüz bu sürecin içindeyiz ve olup biteni aynı anda izliyoruz, aynı anda maruz kalıyoruz. Bu, beslenme alışkanlıkları, giyim, alışveriş, kamusal alan kullanımı, davranış kalıpları gibi temel insani öğeleri etkilediği gibi; sanat üretimi, sergileme ve izleyicisi üzerinde de etkili olacaktır. Getireceklerini ve götürülerini hep birlikte göreceğiz. Galeriler ve sanatçılar için olduğu kadar izleyiciler için de yeni bir durum bu.

Belki bir süre o kalabalık, hep birlikte paylaştığımız sergi açılışlarındaki kolektif ruhu, hep birlikte bir araya gelip aynı ritim ile zıplayıp coştuğumuz aynı melodiye dönüştüğümüz konserleri deneyimleyemeyeceğiz ama bunu zaten kendimiz için değil kendimizden sonra geriye kalanlar için yapıyoruz. Ben hâlâkarşılaştığım biriyle tokalaşıp sarılmak eğilimindeyim ve bunu fark ettiğimde, karşıdaki kişiye kast ettiğim bir şey varmış gibi utanıyorum; ona yapılmış bir haksızlık çünkü bu. Temel kodlar bu şekilde evriliyor yavaş yavaş, diğer bir kişiyi algılayış biçimimiz giderek değişiyor. Tokalaşmadığında alındığımız insanlar, tokalaşmak için elini uzattığında tehdit oluşturuyor. Hep birlikte hazırlıksız girdiğimiz gibi, hep birlikte hazırlıksız çıkacağız bu gariplikten.

​Bütün bu garipliğe rağmen sergide yer alan sanatçı arkadaşlarımın nezdinde tüm Mamut Art Project ekibine tek tek sonsuz teşekkürlerimi ve minnetlerimi sunuyorum. Böylesi bir dönemde gösterdikleri özverili çabaları ve pandemiden kaynaklanan tüm zorluklara ve risklere rağmen, Mamut Art Project 2020’ye katılan bizleri, izleyicileri ile güvenli bir şekilde buluşturarak, işlerimizi fiziksel bir mekânda sergileme olanağını sağladılar. Bunun yanında internet siteleri üzerinden sanatçıların ve eserlerin tanıtımı için özel olarak hazırlanan videolar ile çevrim içi bir galeri oluşturdular. Pandemi ve etkileri göz önüne alındığında, başarı ile tüm bu zorlukların üstesinden geldiklerini söyleyebilirim. Bu nedenle benim için Mamut Art Project’in bu edisyonu ve bu edisyonda yer almak, diğer edisyonlarından çok daha değerli ve anlamlıdır. 

Halil Sercan Tunalı

Halil Sercan Tunalı, Mamut Art Project 2020 edisyonunda çizimleri ile yer alıyor. Sanatçı ve çalışmaları ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

1- Çalışmalarımda edebiyat ve müzikten besleniyorum. Başlangıç çoğu zaman yazarak oluyor sonraki aşamasındaysa o yazıyı en iyi nasıl ifade edebilirim diye düşünüyorum. Fikrin doğuşu ise pek net değil. Gördüğüm rüyalardan gün içinde yaşadıklarıma kadar çeşitli bir şekilde ilerliyorum. Rastladığım insan figürleri ya da olaylar karşısında beni etkileyen bir şey bulduğumda onu anlatmak için kağıda gidiyorum. Bir şekilde kağıtla dertleşiyorum diyebilirim. Bunu yaparken genellikle kullandığım figürler, objeler ve simgeler var. Bunları, bir alfabe oluşturmak istediğim için her resmimde kullanmaya ve izleyiciye ulaşmaya çalışıyorum. Bir süre sonra izleyiciyle diyalog kurmaya başlıyoruz ve bu beni çok mutlu ediyor. Anlaşılır olmayı çok istiyorum. Resimlerime kara kalemle, eskiz niteliğinde bir çizimle başlıyorum ve karar verdiğim an üzerinden mürekkepli kalemlerle geçiyorum. Ardından grafik kalemler ve suluboyayla renklendiriyorum. Müzik ise çizim yaparken yolculuğumun içindeki atmosferi oluşturmamı sağlıyor. Bir şekilde resmin temasındaki renkleri belirliyor diyebilirim. Kendi müziğime de devam ediyorum, orası da farklı bir üretim benim için. Söz yazmak ve o sözleri bestelemek benim için büyük bir keyif.

2- Mamut Art Project’i devamlı olarak takip ediyordum. İlk başvurumda dahil olamamıştım. Bu ikinci başvurum ve seçilmek beni çok mutlu etti. Mamut’un yeni sanatçılara çok güzel bir yol açtığını düşünüyorum. Üretim yapmak isteyen sanatçıların tanınmasını sağlıyor ve onlara sergi sonrasında da destek oluyor. 

Kağıt Üzerine Suluboya ve Mürekkep / Watercolor and Ink on Paper, 76x56 cm, 2020
Halil Sercan Tunalı 

3- Çalışmalarım minimalizm ve sürrealizm çizgisinde ilerliyor. Olabildiğince az renk ve çizgiyle çok fazla anlam kovalıyorum. Mamut Art Project’teki serimi yönlendiren fikri şu şekilde anlatabilirim. Gerçek dünya artık varlığının farkına bile varmadığımız filtrelerin ardında barınıyor. İklim değişikliği ve küresel ısınma gibi ciddi konuları bile filtreler ardında güzel ve etkileyici göstermeye çabalıyoruz. Bu filtreleri hep etkileyici göstermek ya da görünmek için kullanıyoruz. Bunun en temelinde insanın egosu, kibri ve hırsı barınıyor. Charles Baudelaire’in dediği gibi “Bu yaşam, her hastanın yatak değiştirme tutkusuna kapıldığı bir hastanedir. Kimisi soba karşısında çekmek ister acısını, kimisi pencere kenarında iyileşeceğine emindir. Ben nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi gelir ve ruhumla hiç bitmeyen tartışmam, bu yer değiştirme isteğidir.” Hep olamadığımız bir yer için yaşıyoruz ve orayı güzel kabul ediyoruz.

​4- Mamut Art Project, pandemi koşullarına çok uygun bir şekilde ziyaretçi kabul ediyor. Bundan daha iyisinin olabileceğini pek sanmıyorum. Sergiye talep pandemi kısıtlamalarına rağmen oldukça iyi. İzleyicilerin resimlerimin önünde durduğunu ve düşündüğünü gördüğümde çok mutlu oldum. Her defasında gidip ne düşündüklerini sormak istedim ancak o anın büyüsü kaçacakmış gibi geldi. Ancak yakın çevremden gelen insanlarla resimlerimle ilgili doğrudan iletişim kurdum ve böyle bir paylaşımın içinde olmaktan dolayı çok memnunum.

Mamut Art Project’i 8 Kasım tarihine kadar her gün 11.00 – 19.00 saatleri arasında rsvp@mamutartproject.com adresi üzerinden randevu alarak Yapı Kredi bomontiada 4.kat’ta fiziksel olarak ya da mamutartproject.com üzerinden çevrim içi olarak ziyaret edebilirsiniz. 

0
9330
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage