Dilimizin zenginliğini sanatın ilhamıyla buluşturan, çocuklar aşina oldukları atasözlerine bambaşka bir açıdan bakabilsin diye hazırlanan Söz Uçar Sanat Kalır - Meraklısına Atasözü Atlası üzerine bir yazı.
Alberto Manguel’in bir denemesinde, o meşhur “Söz uçar, yazı kalır!” sözünü anlam bakımından yanlış kullandığımızı okumuştum: Sözün uçmasından kasıt -bizim anladığımız şekilde yok olup gitmesi değil aksine yükselmesi, kulaktan kulağa taşınmasıymış. Yazının kalmasının hikmeti de kök salması değil, öylece kalakalması, durağanlaşması, ancak biri onu açıp okursa bir şekilde anlam ifade etmesiymiş…
Tabii ki bizim kültürümüzde de şöyle güzel bir tabir var ki tam da bu duruma denk düşen: Galat-ı meşhur lugat-ı fasihten evlâdır! Yani, çok bilinen ve yaygın kullanılan bir yanlış ifade sözlükteki doğrusundan daha iyidir, yeğdir. O zaman, atalarımızdan aldığımız destur sayesinde, doğrusu yanlışı bir kenara, uçsun bu söz. Söz uçsun da… Kalan yazı mı olsun sadece?
İşte böylesi sözlerin, kelimelerin, anlamların, çoğu zaman bir duygunun ya da düşüncenin labirentlerinde bir çocuk şenliğince gezinen meraklı, soru soran, hayal kuran bir ekipten mürekkep FİBULA! Çocuk yayıncılığını merkezine almış bir kültür girişimi olan ve adından ilham alarak (Fibula: Çengelli iğne) doğa, bilim, sanat, kültür, edebiyat, mimari, kuşaklar arası iletişim, farkındalık gibi temaları bir araya getiren işleriyle yenilikçi adımlar atmaya özen gösteren bir çatı.
Biz de bu çatının altında, bir ev daha kurmak istedik ve sözün uçarak kanatlandığı, kalanın sadece yazı değil tüm yönleriyle sanat olacağı bir proje kitap hazırladık:
Söz Uçar Sanat Kalır: Meraklısına Atasözleri Atlası
Asırlardır aramızda yaşayan, hayatımıza fark etsek de etmesek de bin bir renk ile sonsuz zenginlik katan atasözlerimizi bambaşka bir kavrayışla ele almak istedik. 100’ü aşkın atasözünü heykelden illüstrasyona, minyatürden hat sanatına hatta kadim yemek kültürümüze kadar tam 22 sanatçının eserleriyle bir kitap çerçevesinde bir araya getirdik.
Her eser bir atasözünün izinde şekillenirken, sanatçılarımız da geleneksel sözlü kültür mirasımızı renkler, çizgiler ve objeler aracılığıyla yeniden yorumladı. Ve böylece, her yaştan okurun -ya da bizim tabirimizle söyleyecek olursam tüm çocuk kalanların- severek okuyup seyredecekleri bir kitap çıktı ortaya.
Tabii bu kadarla da yetinmedik: Kitabımızın içindeki eserleri sergilemek hem eserleri hem de sanatçılarımızı okurlarımızla bir araya getirebilmek için bir de sergi-lansman düzenledik. 20 Şubat 2025 tarihinde İstanbul’da, AKM’de gerçekleşen sergi-lansmanımızla birlikte muhteşem geri dönüşler aldık. Elbette bu ilk ve son olmayacak; sergimiz Türkiye’nin farklı şehirlerinde her yaştan çocuk kalan sanatseverle buluşmaya devam edecek.
Heidegger, “Dil, varlığın evidir.” der. İnsan, dil aracılığıyla var olur ve dünyayı anlamlandırır. Bu yüzden dil yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda varlığımızın içinde şekillendiği bir ev gibidir. Bu sebeple hem kitabımızın hem de sergimizin tasarımında da ev temasını merkeze almayı tercih ettik. Bu evin içerisini, zamanları aşan bilgelik sözlerinin sanatla cisimlenen eşyalarıyla da sizler için süsledik.
Evimize, evinize hoş geldiniz…
Hoş geliniz!