19 ARALIK, CUMA, 2025

“Her Kitapta Kendinizi Yeniden İnşa Etmek Zorundasınız”

Akademisyen yazar Elif Özmenek Çarmıklı ile Türkiye temsilcisi olduğu Design For Change’i ve çocuk kitaplarına dair merak ettiklerimizi konuştuk.

“Her Kitapta Kendinizi Yeniden İnşa Etmek Zorundasınız”

Akademisyen yazar Elif Özmenek Çarmıklı, dünyanın en büyük çocuk hareketlerinden Design For Change’in Türkiye temsilcisi. Çocuklara yeni bir bakış açısıyla “yapabilirim” duygusunu aşılayan bu oluşum, küresel vatandaşlık ve aktif yurttaşlık gibi önemli konuları erken yaşta gençlere aşılıyor.  Hem DFC’yi hem temsil ettiği temel değerlerin çocuk yazarlığına kattıklarını Çarmıklı ile konuştuk. Yazara göre çocukların kendilerini güçsüz hissetmemeleri, küçük adımların bile büyük değişimler yaratabileceği bilgisine erken yaşta ulaşmaları kendilerini ve dünyayı dönüştürmek için ilk ve en önemli adım.

DFC ile buluşma hikâyenizi anlatır mısınız? Nedir DFC, neyi savunur ve temsil eder?

New York’ta geçen uzun yılların ardından Türkiye’ye döndüğümde, gazeteciliği bırakıp üniversitede ders vermeye başladım. Aynı dönemde küçük iki çocuğun annesiydim; evde dört yaşında bir kız ve iki buçuk yaşında bir oğlanın bitmek bilmeyen merakıyla yaşıyordum. Evdeki o yaratıcı sorular ve sınırsız hayal gücüyle üniversitede karşılaştığım tablo arasındaki uçurumsa beni gerçekten sarstı. Birinci sınıf öğrencilerinde sorgulama ve keşfetme isteksizliğinin, yüksek lisans seviyesinde neredeyse tamamen kaybolduğunu fark ettim. “Ustalık” seviyesi dediğimiz noktada bile, öğrencilerin önemli bir kısmının bambaşka motivasyonlarla orada bulunduğunu görmek, bende tuhaf bir kırılma yarattı. “Büyük yaştakilere bir şey katamıyor muyum?” duygusu giderek ağırlaştı. Zamanla şunu anladım: Üniversite, gençler üzerinde gerçek bir dönüşüm yaratmak için fazla geç bir aşamaydı. Aktif küresel vatandaşlığın, hedef koyma becerisinin, dünyayı anlamaya dönük merakın çocuklukta filizlenmesi gerektiğine inandım. Bu farkındalık beni çocuk edebiyatına yöneltti ve hikâyeler yazmak hayatımın en besleyici alanı hâline geldi.

Kiran Bir Sethi ile de yolunuz bu dönemde kesişiyor…

Kendi çocuklarım ortaokula geçtiğinde asıl kırılma noktasının tam da bu yaşlar olduğunu fark ettim. Dünya ile bağ kuramazlarsa amaçsızlaştıklarını, anlam arayışlarının sönümlediğini gördüm. O sırada “Ben ne yapabilirim?” sorusuyla boğuşurken yolum Kiran Bir Sethi ile kesişti, evet. Kiran, eğitimin çocukların sesini bastıran yapısına itiraz eden, tasarım odaklı düşünme süreçlerini eğitimle buluşturan bir vizyoner. Onun kurduğu Design for Change (DFC), bugün 70’in üzerinde ülkede çocuklara “Ben Yapabilirim!” inancını kazandıran küresel bir hareket. Modeli son derece yalın ama etkisi güçlü: Hisset – Hayal Et – Harekete Geç – Paylaş. Kiran’la tanışır tanışmaz bunun parçası olmam gerektiğini hissettim. Türkiye temsilciliği teklif edildiğinde hiç düşünmeden kabul ettim. DFC Türkiye, 2023 yılında kuruldu.

Elif Özmenek Çarmıklı

Bir yazar olarak DFC’nin değerleri kaleme aldığınız kitaplarınıza nasıl yansıyor? Hangi temaları özellikle önemsiyorsunuz?

DFC’nin iki temel öğretisi kitaplarıma doğrudan yön veriyor: Birincisi, çocuklara kendi güçlerini fark ettirme ve gördükleri sorunlara çözüm üretebileceklerine dair cesaret verme. İkincisi ise tasarım odaklı düşünme sürecini – hisset, hayal et, harekete geç, paylaş – hikâyelerin doğal akışı içinde sezdirme. Ben çocukların kendilerini güçsüz hissetmemelerini, küçük adımların bile büyük değişimler yaratabileceğini görmelerini önemsiyorum. Kitaplarımda sık sık “süper güçler” temasını işlerim; ama benim süper güç tanımım olağanüstü bir şey değildir.

​Gerçek süper güç: merak edebilmek, gülümseyebilmek, empati kurabilmek, vazgeçmemek. Bugünün ekran dünyası paranormal güçler dayatsa da aslında hayatı inşa eden, zor zamanlarda bizi ayakta tutan sıradan ama güçlü niteliklerdir bunlar. Her çocuğun bu gücü fark etmesi, dünyayı “sıradan kahramanlıkların” güzelleştireceğini anlaması çok kıymetli.

“Yapabilirim Kitap Serisi” nasıl ortaya çıktı? Bu kitapların amacı nedir?

DFC Türkiye olarak amacımız, çocuklardaki “Yapabilirim” bilincini hem ailelerde hem eğitimcilerde güçlendirmek. Yayınevleriyle yaptığımız iş birlikleriyle, bu zihniyeti besleyen kitapları görünür kılmak istiyoruz. Yapabilirim Kitap Setleri tam bu ihtiyaca karşılık veriyor.

Bu setlerle iki hedefimiz var: Birincisi, ailelere ve eğitimcilere rehberlik etmek: Hisset–Hayal Et–Harekete Geç–Paylaş adımlarını kullanarak çocukların etraflarındaki sorunlara çözüm üretme çabalarını desteklemek.

​İkincisiyse çocuklara yalnız olmadıklarını hatırlatmak: Bir sorun gördüklerinde çözüm üretmek istediklerinde DFC’nin ve geniş DFC ailesinin yanlarında olduğunu bilmeleri bizim için çok değerli.

Kurucu Kiran Bir Sethi’yi nasıl tanımlarsınız? Hayalinin ilk tohumları nasıl atılmış?

Kiran Bir Sethi, tasarım disiplinini eğitimin kalbine taşıyan öncü bir isim. Ona göre hikâye anlatıcılığına, hizmet temelli öğrenmeye, neden-sonuç pedagojisine eğitimde daha fazla yer açılması gerekiyordu. Kendi oğluna uygun bir okul bulamaması, bugünün ebeveynlerinin yaşadığı ortak duygunun bir yansımasıydı: Eğitim, çoğu zaman öğrenci için değil, sistem için tasarlanıyor. İşte bu noktada Kiran, çocukların sesini merkeze alan bir model geliştirdi. “Hisset – Hayal Et – Harekete Geç – Paylaş” adımları yalnızca bir yöntem değil, çocukların dünyayı anlamlandırma biçimi hâline geldi. Bugün aldığı uluslararası ödüller de tam olarak bu vizyonerliği takdir ediyor.

Kiran Bir Sethi

Peki ya kitabı? Every Child Can neden önemli?

Every Child Can – Türkçesiyle Her Çocuk Yapabilir – bence her eğitimcinin okuması gereken bir kitap. Çünkü eğitimde sık sık asıl sorunun unutulduğunu görüyoruz:

“Bu çocuk bunu neden öğreniyor ve öğrendiğini hayatında nasıl kullanabilir?”

​Öğretmen bu soruyu unuttuğunda, öğrenci de konudan uzaklaşıyor. Kiran’ın kitabı, eğitimi yeniden çocuğun deneyimine, merakına ve motivasyonuna odaklıyor. Bu nedenle aileler ve eğitimciler için eşsiz bir kaynak.

Bugün çocuk yayıncılığında çocuklara “yapabilirim” dedirten kitapların ortak özelliği nedir? Hangi eserleri önerirsiniz?

Bence bu tür kitapların ortak paydası dört başlıkta toplanıyor:

Hatalardan öğrenmenin değerini anlatmaları. Hata, bir başarısızlık değil; yepyeni bir öğrenme kapısıdır.

Emeğin ve çabanın gücünü görünür kılmaları. Harekete geçen çocuğun yanında ona rehberlik edecek biri vardır; yalnız değildir.

Tasarım odaklı düşünme adımlarını sezdiren bir akışa sahip olmaları. Karakterler bir problemle karşılaşır, hisseder, hayal kurar, dener, yanılır, yeniden dener.

İlham alma ve ilham verme döngüsünü desteklemeleri. Rol modeller dev figürler olmak zorunda değildir; sıradan kahramanlıklar da güçlü ilham kaynaklarıdır.

​Bugün rol modeller çok konuşuluyor ama çoğu zaman yalnızca çok başarılı kişiler gösteriliyor. Oysa çocukların harekete geçmek için dev bir ilham kaynağına ihtiyacı yok. Bazen mahallesindeki, sınıfındaki, ailesindeki “sıradan kahraman” en etkili olandır.

Çocuk kitabı yazarlığı popüler bir alan hâline geldi. Yola yeni çıkan yazarlara önerileriniz neler?

Çocuk kitabı yazmak sevimli olduğu kadar zor da bir yolculuk. Çünkü her kitapta kendinizi yeniden inşa etmek zorundasınız. Yeni yazarlara bir yazar ve eğitimci olarak önerilerimi şöyle sıralayabilirim. Zor meseleleri yalın bir dille anlatmayı öğrenin. Edilgen değil, etken bir dil kullanın; çocukların dünyası hareket ister. Bolca çocuk kitabı okuyun; yaş gruplarını iyi tanıyın. Mümkünse çocuklarla uzun saatler geçirin; gözlem en büyük öğretmendir. Klasik edebiyatı ihmal etmeyin; dilin ritmi ve derinliği orada gizlidir.

Yakın zamanda Tokyo’da uluslararası DFC ailesi bir araya geldi. Neler gözlemlediniz?

Tokyo’daki Be the Change - Değişimin Kendisi Ol Zirvesi’ne üçüncü kez katıldım ve her seferinde daha fazla etkileniyorum. Bu zirve, dünya çapında değişim öncüsü çocukların bir araya geldiği, çocuklarla çocuklar için yapılan çok özel bir buluşma. Projelerini sunan, birbirini dinleyen, ilham alan bu çocukların gözlerindeki güç duygusu beni her defasında büyülüyor. “Ben bunu yaptım ve işe yaradı” diyebilen bir çocuğun bakışı, dünyayı gerçekten değiştirebilir.

Bu yılki zirve 33 ülkeden 200’ün üzerinde genci ağırladı. 2025 zirvesini önceki yıllardan farklı kılan ne oldu?

Bu yılın en önemli farkı, Türkiye’nin güçlü temsiliydi. Türkiye olarak DFC ailesine 2023’te katıldık; ilk zirveye tek başıma gitmiştim. 2024 Dubai zirvesine dört öğrencimizle, 2025 Tokyo zirvesine ise dokuz farklı okuldan 26 öğrenciyle katıldık. Bu büyüme, Türkiye’deki genç liderlerin yapabilirim zihniyetini gönülden sahiplenmesiyle mümkün oldu. Benim için bu zirvenin en özel tarafı, bir hayalin kolektif bir güce dönüşmesiydi.

DFC metodolojisinin çocukların özgüvenine, liderliğine ve toplumsal farkındalığına etkilerini nasıl gözlemliyorsunuz?

2023’ten bu yana DFC çatısı altında çalışan öğrencilerin deneyimleri bize çok şey söylüyor. Özellikle Ulusal Öğrenci Konseyi, çocukların tasarım odaklı düşünme adımlarını yalnızca teoride öğrenmediği, baştan sona uyguladığı bir alan.

​Konseyde görev alan öğrenciler sorumluluk almayı, fikirlerini hayata geçirmeyi, takım çalışması ve kriz yönetimini, toplumsal sorunları “şikâyet”ten “çözüm arayışına” dönüştürmeyi öğreniyorlar. Bu dönüşüm gözle görülür şekilde özgüven yaratıyor.

Türkiye’deki DFC projeleri giderek çeşitleniyor. Bu yılın projesi “Ctrl + Alt + KIND” uluslararası alanda ses getirdi. Türkiye’deki projelerin ortak özelliği nedir?

Bu yıl bizi temsil eden proje zorbalık üzerineydi. Ortaokul seviyesinde ulusal ikincilik kazanan ekip, Tokyo’da dünyanın farklı yerlerinden gelen akranlarıyla buluştu. Türkiye’de zorbalığın arttığını biliyoruz ama bu sorun sadece bize özgü değil; küresel bir mesele. Çocukların 21 günlük sınıf içi uygulamalarla zorbalığa karşı ürettikleri çözümleri paylaşmaları, Kiran Bir Sethi’nin de özellikle dikkatini çekti. Türk çocuklarının projelerinde en belirgin özellik bence şu: Sorunu sadece anlatmıyorlar; empati, dayanışma ve ilişkisel farkındalığı merkeze alan çözümler üretiyorlar.

Kültürler arası bu buluşmalar, gençlerin küresel vatandaşlık anlayışını nasıl şekillendiriyor?

Bugünün gençleri dijital olarak dünyaya bağlı, evet; ama aktif küresel vatandaşlık, ekrandan yapılabilecek bir şey değil. Bu kavramın temeli BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na duyarlılık, farklı kültürlerle iş birliği yapabilmek, ortak sorunlara ortak çözümler üretebilmek.

​Tokyo’daki öğrencilerimizin hepsinde bu dönüşümü gördüm. Sadece kendi projelerini anlatmakla kalmadılar; başkalarını dinlediler, bağ kurdular, ortaklaşa üretme heyecanını yaşadılar.

DFC Türkiye heyeti bu yıl dokuz okul ve bireysel genç liderlerden oluştu. Gelecek yıl için hedefleriniz neler?

Bu yıl oldukça geniş bir katılımla Tokyo’daydık. Gelecek yıl Atina’da düzenlenecek zirve için hedefimiz yine geniş katılımla Türkiye’yi temsil etmek. Ama sayısal hedef bizim için tek ölçüt değil. Asıl amacımız, Türkiye’yi yalnızca çok sayıda projeyle değil, gerçekten fark yaratan genç liderlerle görünür kılmak.

2026’da Ulusal Meydan Okuma Antalya’da, Be the Change Zirvesi Atina’da yapılacak. Yeni vizyonunuz nedir?

DFC’nin uygulandığı 70’in üzerinde ülke içinde ulusal öğrenci konseyi olan az sayıdaki ülkeden biriyiz. Her yıl küresel öğrenci konseyine Türkiye’den öğrenci gönderiyoruz.

​Vizyonumuz çok net: Ulusal Meydan Okuması’nı çocukların yönettiği bir değişim festivaline dönüştürmek, Atina’da Türkiye’yi güçlü bir genç liderler topluluğuyla temsil etmek, Türkiye’de mümkün olduğunca çok çocuğa “Ben Yapabilirim!” deneyimini yaşatmak. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Dünyayı çocuklar için değiştirmek istiyorsak, onu çocuklarla birlikte tasarlamalıyız.

0
227
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage