
Art Basel, bu sonbaharda iki yeni bağımsız ve tematik çevrim içi görüntüleme odasını hayata geçirecek. 23 ile 26 Eylül 2020 tarihleri arasında görülebilecek “OVR: 2020” odası, bu yıl içerisinde yaratılan işlere odaklanacak. 28 ile 31 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan “OVR: 20c” odası ise 20. yüzyılda üretilen çalışmalara odaklanacak. Her edisyon, 100'den fazla galerinin standını bir araya getirecek ve her stantta aynı anda altı eser sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Katılım, her bir galeri için sabit 5.000 İsviçre Frangı’na (yaklaşık 5.500 dolar) mal olacak.
Başvurular, 2018'den bu yana Art Basel fuarlarından herhangi birine katılan tüm galerilere açık olarak gerçekleştirilecek. Bu kapsamda öneriler, önde gelen galerici ve sanat yönetmenlerinden oluşan bir komite tarafından incelenecek. "OVR: 2020" için teklif komitesi Sadie Coles, Massimo De Carlo, Mills Morán, Experimenter Gallery'den Prateek Raja, 303 Gallery'den Lisa Spellman ve JTT Gallery'den Jasmin Tsou'dan oluşacak. "OVR: 20c" komitesi ise Emi Eu of STPI, David Fleiss of Galerie 1900-2000 ve Mary Sabbatino of Galerie Lelong & Co’dan meydana gelecek.
Art Basel'in küresel direktörü Marc Spiegler konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Sanat piyasası hâlâ oldukça zor bir süreçle karşı karşıya olsa da galerileri desteklemenin ve izleyicilerimizle etkileşim kurmanın farklı yollarını keşfetmeye devam etmenin bizim için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda Çevrim İçi Görüntüleme Odaları’nın yeni sürümlerinin Eylül ve Ekim sürecinde galerilerimize son derece dinamik fırsatlar sunacağı fikrindeyiz.”
Fuar ayrıca Art Basel Miami Beach ile aynı döneme denk gelecek şekilde Aralık ayında başka bir Çevrim İçi Görüntüleme Odası açacağını da duyurdu.
Kaynak: Artsy
Uluslararası Booker Ödülü’nün bu yılki kazanan yazar ve çevirmeni The Discomfort of Evening kitabıyla Marieke Lucas Rijneveld ve çevirmeni Michele Hutchison oldu. Kazananlar, The Booker Prizes hesaplarından bugün (26 Ağustos) canlı olarak gerçekleşen çevrim içi yayındaki törende açıklandı.
29 yaşındaki Hollandalı yazar Rijneveld, Uluslararası Booker Ödülü’nün de kazanan en genç yazarı oldu. Ödül, The Discomfort of Evening'e "içgüdüsel ve ustaca" olması sebebiyle armağan edildi. International Booker'ın jüri başkanı Ted Hodgkinson, kitabın daha ilk sayfadan dikkat çektiğini söylerken, asla okurun sırtını rahatça arkasına yaslayabileceği bir kitap olmadığını da sözlerine ekledi. Hutchison'ın çevirisinin ise kitabın tedirgin edici dünyasına çok çabuk ve tamamen girmeyi sağlayan türden olduğu belirtildi.
Bu yılki tören salgından kaynaklanan karantina sebebiyle 19 Mayıs’ta yapılacakken 26 Ağustos’a ertelendi. Uluslararası Booker Ödülü (The International Booker Prize) her yıl İngilizceye çevrilmiş ve Birleşik Krallık ya da İrlanda’da yayımlanmış bir kitabın yazarına ve çevirmenine armağan ediliyor. Ödül, dünyanın her yerinden kaliteli kurguların daha fazla duyulması, başka dillerde de yayımlanması ve çevirmenlerin çalışmalarına katkı sağlaması amacıyla veriliyor.
50,000 sterlin değerindeki para ödülü yazar ve çevirmen arasında eşit şekilde bölünüyor. Ayrıca kısa listeye giren yazar ve çevirmenlere de 1,000 sterlin armağan ediliyor.
Ödül geçtiğimiz yıl Sandstone Press’ten çıkan Celestial Bodies kitabı ile yazarı Jokha Alharthi ve Arapçadan İngilizeye çeviren Marilyn Booth’un olmuştu.
2020 yılı Uluslararası Booker Ödülü kısa listesi şöyleydi:
The Enlightenment of the Greengage Tree - Shokoofeh Azar (Farsça - İran), Çevirmen: Anonymous, Yayıncı: Europa Editions
The Adventures of China Iron - Gabriela Cabezón Cámara (İspanyolca - Arjantin), Çevirmen: Iona Macintyre ve Fiona Mackintosh, Yayıncı: Charco Press
Tyll - Daniel Kehlmann (Almanca - Almanya), Çevirmen: Ross Benjamin, Yayıncı: Quercus
Hurricane Season - Fernanda Melchor (İspanyolca - Meksika), Çevirmen: Sophie Hughes, Yayıncı: Fitzcarraldo Editions
The Memory Police - Yoko Ogawa (Japonca-Japonya), Çevirmen: Stephen Snyder, Yayıncı: Harvill Secker
The Discomfort of Evening - Marieke Lucas Rijneveld (Flemenkçe - Hollanda), Çevirmen: Michele Hutchison, Yayıncı: Faber & Faber
Tuzdan Kaide ve Aidiyet filmleriyle tanınan yönetmen Burak Çevik’in yeni video çalışması Hayaletlerce Lanetlenirken (While Cursed by Specters), dünya galasını 58. New York Film Festivali’nde yapacak.
Farklı kurgusu ve ele aldığı konunun derinliğiyle dikkat çeken Hayaletlerce Lanetlenirken, bu yıl 17 Eylül ile 11 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 58. New York Film Festivali’nin "Currents” (Günceller) bölümünde sinemaseverlerle buluşacak. Çevik tarafından gerçekleştirilen çalışma, modern Avrupa sinemasının önemli yönetmenleri arasında yer alan Danièle Huillet ve Jean-Marie Straub çiftinin 1984 yapımı meşhur filmleri Sınıf İlişkileri (Klassenhältniss)’ne dair bir müdahale niteliği taşıyor.
Huillet ve Straub’un Franz Kafka’nın sinemaya uyarlanması oldukça zor kabul edilen Amerika romanından uyarladıkları ve kitaptaki olayları Almanya’ya taşıdıkları filme dair bir müdahale olan Hayaletlerce Lanetlenirken, 10 dakikalık süresi boyunca iç mekânlardaki noksanlığı, tenha dış mekânların gerçeküstülüğü ve filmdeki yaşantının kadraja hiç dâhil olmayan izleriyle izleyicileri başka bir dünyaya doğru yola çıkarıyor. İkilinin Marksizmden ilham alarak Sınıf İlişkileri adını verdikleri uyarlamaya Burak Çevik, farklı bir yaklaşımda bulunarak Hayaletlerce Lanetlenirken (While Cursed by Specters) adını vermeyi tercih ediyor.
Bu yıl festivalin programcıları Dennis Lim, Florence Almozini, Aily Nash ve Tyler Wilson’ın kürasyonuyla hazırlanan ve ilk kez gerçekleştirilecek “Currents” (Günceller) programı, sinemaya getirdiği yeni soluk ve bünyesinde barındırdığı özel yapımlarla dikkat çekiyor. Pandemi nedeniyle çevrim içi olarak gerçekleştirilecek gösterimler kapsamında günümüzün öncü yönetmen ve sanatçılarının kısa ve uzun çalışmaları bir araya getirilerek izleyicilerin beğenisine sunulması planlanıyor. Filmin Türkiye gösterimi ise önümüzdeki aylarda belli olacak.
Festival programı ve gösterimler hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Alberta Whittle, bu yıl Frieze Sanatçı Ödülü 2020’nin kazanan ismi oldu. Londra merkezli sanat örgütü Forma ile birlikte verilen ödül, her yıl uluslararası sanatçılara Frieze Week London sırasında yeni çalışmalar meydana getirme ve onları “Çevrim İçi Frieze Viewing Rooms”da sanatseverlerle buluşturma imkânı tanımasıyla ön plana çıkıyor.
Gösterimler bu yıl 8 Ekim 2020'de hem Forma HQ'da hem de Frieze.com'da çevrim içi olarak yayımlanacak. Buna paralel olarak gerçekleştirilecek ek kişisel gösterimler ise 9 Ekim 2020'den 16 Ekim 2020'ye kadar her gün saat 12:00 ile 17:00 arasında yapılacak.
Ödülün 2020 edisyonu film sektörüne odaklandı ve Whittle, Frieze sanat yönetmeni Eva Langret, Forma sanat yönetmeni Chris Rawcliffe, Frieze Artist Award 2019'un kazananı Himali Singh Soin, M Woods Müzesi baş küratörü Victor Wang ve Chisenhale Galerisi Zoé Whitley direktöründen oluşan bir ekip tarafından ödüle değer görüldü. Whittle, Cibelle Cavalli Bastos, Jamie Crewe, Adham Faramawy, Arash Fayez, Onyeka Igwe, Helene Kazan ve Sadé Mica'nın da aralarında bulunduğu kısa bir aday listesinden seçildi.
Barbados'ta doğan ve Glasgow'da yaşayan Whittle, genellikle film, heykel ve performansı birleştiren mekâna özgü etkileşimli yerleştirmeleriyle taınıyor. Sanatçı ayrıca bu özel çalışmalarında özen, şefkat ve siyah karşıtlığı gibi konularda önemli mesajlara yer veriyor. Sanatçı, ödülün 2020 edisyonu için feminist bilim insanı Eve Kosofsky Sedgwick üzerine bir çalışma yürüttü ve yabancı düşmanlığı, sömürgeci toplumlar ve ahlaki değeler üzerine bir projeye hayat verdi.
Forma sanat yönetmeni Chris Rawcliffe konuyla ilgili açıklamalarında şu sözlere yer verdi:
“Bu yıl ödüle değer görülen Alberta Whittle, yaratım süreci sırasında inanılmaz bir cömertlikte bulundu ve birden fazla ismi kendi komisyonunda çalışmaya davet etti. Whittle, filmlerinde siyasi ve sosyal sorunları zamanı aşan ve hepimizde büyük bir yankı uyandıran şiirsel bir anlatımla ele aldı. Bu zorlu süreçte Whittle'ın sesi çoğu kişiden daha yüksek ve net çıktı.”
Kaynak: Artsy
Kate Winslet'in başrolünü üstlendiği ve İngiliz paleontolog Mary Anning’e hayat verdiği yeni romantik drama filmi Ammonite’in ilk fragmanı yayımlandı.
Filmin diğer yıldız ismi Saoirse Ronan ise yapımda Anning'e âşık olan jeolog Charlotte Murchison'u canlandırıyor.
1840'lı yıllarda geçen Ammonite’in yönetmenliğini ise God's Own Country’nin yapımcısı Francis Lee üstlendi. Anning'in yaşayan akrabalarından bazıları, filmde Lee'nin Murchison ile ilişkisini yansıtma biçimine karşı çıktı ve Anning'in cinsel ilişkisinin doğrulanmadığını ifade etti.
Lee, bununla birlikte geçen yıl sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada hikâyeyi savundu ve bunu şu sözlerle ifade etti: "Rutin bir şekilde tüm queer tarihini gözden geçirdikten sonra oradaki heteroseksüel bir figürün başka bir şekilde gözükmesine izin verilemez mi? Onu başka bir bağlamda ele alamaz mıyız?” Lee ayrıca sözlerine şunları da ekledi: "Bir işçi sınıfı ve queer film yapımcısı olarak işimde sınıf, cinsiyet, cinsellik temalarını sürekli araştırıyorum. Gerçek hayattan aldığım karakterlerime karşı büyük bir saygı gösteriyorum ve onlara otantik bir yaşam ve ilişki sunmayı umuyorum."
Ammonite'in 13 Kasım 2020'de ABD'de piyasaya sürülmesi planlanıyor. Filmin Birleşik Krallık'taki çıkış tarihi ise henüz belli değil.
Kaynak: Independent UK
https://www.youtube.com/watch?v=v1TyMzmd7HA
Sanatçılar Chaosteria, Xixi Zi ve Xuegang Wang İtalya’daki Milano Katedrali’nin önünde pandeminin insanların günlük yaşamı ve doğa ile ilişkileri üzerindeki etkilerini ele aldıkları “No Escape” isimli bir performans gerçekleştirdiler. Performans kapsamında yere çizili küçük kırmızı bir dairenin sınırları içinde yer alan sanatçı, tüm vücudu maskelerle sarılı olmasına rağmen hareket etmeye çalışırken görülüyor.
Performans sırasında yerde gözüken kırmızı daire giderek küçülürken maskelerle kaplı sanatçı bu sınırlı alana uyum sağlamak için hareketlerini ayarlamaya gayret ediyor. Başlangıçta sanatçıya tüm olanakları sağlayan alan oldukça büyük olmasına rağmen bu durum zamanla değişmeye başlıyor ve çember giderek daralıyor. Bu ilginç performansa ek olarak çalışma sırasında kullanılan tüm maskeler, kapsamlı temizlik ve dezenfeksiyondan sonra yeniden kullanılan atık ürünlerden meydana geldiği de sanatçılar tarafından özel olarak belirtiliyor.
Chaosteria, Xixi Zi ve Xuegang Wang tarafından gerçekleştirilen performans, sosyal izolasyon kavramından ilham alıyor. Konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunan sanatçılar, “Salgın bütün dünyayı kasıp kavurdu ve bu insanların günlük yaşantılarını etkiledi. Odalar hayatımızın ana yaşam alanı hâline geldi,” ifadelerini kullanıyor. İnsanları kapalı alanlara mahkûm eden ve onları dış dünyanın sunduğu olanaklardan mahrum bırakan izolasyon, kişilere kendini sıkılmış, endişeli ve huzursuz hissettiriyor. “No Escape” temel olarak bu durumdan hareket ediyor ve insanlara doğal çevreleriyle aralarındaki ilişki üzerine düşünmeye çağırıyor.
Kaynak: Designboom
https://www.youtube.com/watch?v=069mJsQEv3k
Studio Ghibli animasyon stüdyosu tarafından açılacak tema park, pandemi nedeniyle inşaat sürecinde yaşanan tüm aksaklıklara rağmen planlandığı gibi 2022 yılında ziyaretçilerle buluşacak.
Geçtiğimiz hafta Sora News 24’te yer alan bir habere göre park, kesin olarak 2022 yılının sonbaharında açılacak. Japonya’da Aichi Prefecture’da konumlanan tema park, beş ayrı bölgeden meydana gelecek. Bu parklardan üç tanesi, Whisper of the Heart, Spirited Away ve My Neighbour Totoro, şu an inşaat hâlinde.
Henüz inşaatına başlanmayan ve Howl’s Moving Castle’dan ilham alan Witch Valley ile Miyazaki’nin epik Princess Mononoke’sine dayanan Kiki’s Delivery Service için ise çalışmalar sürüyor.
Kısa bir süre önce Japonya’nın Uga Vadisi’nde hayata geçirileceği duyurulan Princess Mononoke isimli bir başka parkın ise Studio Ghibli çalışmalarından biri olmadığı açıklandı.
Kaynak: Dazed
Ai Weiwei, CoroNation başlıklı yeni belgeselinde Çin’in pandemi sürecinde attığı adımlara ve uzun bir süre için kapattığı Wuhan şehrine odaklanıyor.
Weiwei tarafından uzaktan yönetilen ve Wuhan sakinlerinin tecritte yaşadığı dönemde kaydedilen CoroNation, şehrin ıssız sokak ve binalarının ürkütücü yönlerini sanki kıyameti yaşıyormuşçasına ekranlara taşıyor ve bu kriz sürecinde çalışmak zorunda kalan insanlara bir saygı duruşu niteliği taşıyor.
Filmdeki bir sahnede bir kurye çalışanı yaşadığı bölgenin sınırlarını terk etmeleri yasaklanan mahalle sakinlerine yaşamaları için gerekli malzemeleri teslim ederken görünüyor; bir diğerinde ise bir doktor ülkenin geçici tedavi merkezlerinden birinde çalışmaya hazırlanırken koruyucu kıyafet giyerken beliriyor.
Sürecin içerisinde yer alan 27 yaşındaki Wuhan sakini Lin, geçtiğimiz Şubat ayında Dazed'e yaptığı açıklamada "Wuhan sokaklarını hiç böyle görmedik," ifadelerini kullanmıştı. Filmde de görüldüğü gibi bu zorlu günlerde Wuhan sokaklarında çok az insanın olduğu ve herkesin bu durumdan çok rahatsız olduğu anlaşılıyor. Aynı ay film yapımcısı Lan Bo tarafından çekilen Wuhan: The Long Night isimli kısa filmde de Wuhan sakinlerinin nasıl bir hayat sürdüğü gözler önüne serilmişti.
CoroNation için Vimeo'da kullanılan ifadelere göre filmde, sanatçı ve filmin yapımcısı Weiwei’nin geçmişte de sıkça eleştirdiği Çin hükûmetinin COVID-19'a karşı aldığı önlemler de mercek altına yatırılıyor.
CoronaNation'a buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Dazed
Phoenix, Identical adlı yeni şarkısını müzikseverlerle paylaştı. Şarkı aynı zamanda Sofia Coppola’nın yeni filmi On the Rocks’ın film müziği olarak dinleyicilerin beğenisine sunuldu. Ekim ayında Apple TV+ üzerinden izlenebilecek filmin oyuncu kadrosunda Bill Murray, Rashida Jones ve Marlon Wayans yer alıyor. Phoenix, Coppola ile yaptığı beşinci film iş birliği sonucunda bu şarkıyı hayata geçirmiş oldu.
Identical, Sofia'nın erkek kardeşi Roman Coppola'nın yönettiği bir video ile müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Öte taraftan şarkı ve video geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan Philippe Zdar'a ithaf edildi.
Phoenix, son stüdyo albümü Ti Amo'yu 2017'de piyasaya sürmüştü.
Kaynak: Pitchfork
https://www.youtube.com/watch?v=_mcDzf4l9Og
Üç yıllık geleneksel Annecy Paysages Peyzaj Mimarlığı Festivali’ne katılan Letonyalı mimarlık firması DJA; Fransa, Annecy'deki Jardins de L'europe'un kalbine hasır bir pavyon inşa etti. Kereste ve hasır kullanılarak hazırlanan pavyon, güncel sanat ve ustalığın birleştirilmesiyle oluştu. DJA tarafından üretilen çalışma yoldan geçenlere ve pavyonu ziyaret eden sanatseverlere rahatlayabilecekleri bir alan önerisinde bulunuyor.
DJA tarafından alana özel olarak hazırlanan pavyon, çevredeki manzara ve dokularla oldukça değerli bir harman oluşturuyor ve park ziyaretçilerine sıcak yaz güneşinden korunmaları için gölgelik bir alan önerisinde bulunuyor. Yapı, çevrenin doğal güzelliklerini koruyarak manzarayı ön plana çıkarıyor ve böylelikle pavyonun içiyle dışı arasında güçlü bir bağlantı oluşturuluyor. Pavyonun ızgaralarından alanın içerisine giren filtrelenmiş güneş ışığı ise çimenlerin üzerinde çeşitli gölge desenleri oluşturarak izleyiciler için görsel bir efekt meydana getiriyor.
Bu özel çalışma, Letonyalı ustalar tarafından dokunan, koni şeklindeki 262 hasır sepetten oluşuyor ve “ahşap ızgara kabuk yapı tekniği”ni ön plana çıkarıyor. Ahşap ızgaranın üçgen ağı zemine monte edilirken orta kısım daha çok gökyüzüne doğru yükseltiliyor. Daha sonra son bir kavisle pavyonun üç köşesi sabitleniyor ve taşıyıcı yapı 6 katman hâlinde ana formu meydana getiriyor. Çalışma cıvatalarla bağlanmış 21 x 45 mm ölçütlerinde çam ağacı kalaslarından oluşuyor. Pavyon, yapım sürecinde ahşap esnekliğini sağlamak için düzenli olarak sulanırken çalışmanın zaman içinde rengini değiştirerek grileşmesi ve doğaya daha fazla karışması bekleniyor.
Kaynak: Designboom
https://www.youtube.com/watch?v=otoP8puJzKY