Victoria ve Albert Müzesi'nden İzlenimler
Londra’yı dünyanın tasarım başkenti olarak tanıyan ve tanıtan Londra Tasarım Festivali, 16 Eylül’den itibaren 9 gün boyunca şehrin tasarım-semtlerinde ve festivalin merkezi olarak görülen Victoria ve Albert Müzesi’nde (V&A) görülebilir.
Fotoğraflardaki tasarım eserler, festival dahilinde V&A'in galerilerine yerleştirilmiş ve bulundukları odalardaki eserlerle uyum - ya da uyumsuzluk - içinde tasarlanmış eserler. Flynn Talbot’un Reflection Room yerleştirmesi, Prince Consort Galeri’nin uzunluğunu ve tavan yapısını öne çıkaracak şekilde ışıklandırılmış örneğin. Rachel Kneebone’un Medieval and Renaissance odasındaki eseri, The Paul and Jill Ruddock Galeri’deki ortaçağ ve rönesans heykellerin duygu durumları dikkate alınarak tasarlanmış. Silvia Weidenbach’ın Have Your Cake and Eat It Too adlı 3-D baskılı tasarım takıları, Gilbert koleksiyonundaki 18. yy’dan kalma pürüzsüz el işi porselenlerle bir arada sergilenmek üzere tasarlanmış.
V&A’in karmaşık mimari yapısı ve her katında tarihin farklı dönemlerinden eserler barındırması dikkate alındığında, festival kapsamında kalıcı koleksiyona eklenen eserlerin, yeni ve eski materyali, düşünceyi, tasarımı incelikli bir şekilde birleştirdikleri gözlemlenebilir.
Müzeden ayrılırken en çok aklımda kalan tasarım, Elias and Yousef Anastas’ın While We Wait isimli yerleştirmesi oldu. Betlehem’li mimarlar Elias ve Yousef, yerleştirmeyi oluşturan taşları Filistin’in farklı bölgelerinden toplamışlar. Taşların kesimi bir yazılım ile tasarlanmış, robotlar tarafından kesilmiş, ve yerli zanaatkarlar tarafından son haline gelecek şekilde düzeltilmiş. V&A’deki sergiden sonra eser kalıcı olarak Cremisan vadisindeki sınır duvarının yakınına yerleştirilecekmiş. Bir bakıma toprağı, taşı seyahate çıkarmak, Elias ve Yousef’in yaptıkları. Sanat ve tasarım aracılığı ile anlaşılmak istenen ortak bir dil kurmak.