Nouvelle Vague grubunun ikonik sesi Mélanie Pain ile yeni solo albümü How and Why üzerine sohbet ettik.
Fransız şarkıcı ve söz yazarı Mélanie Pain, How and Why ile köklerine dönüyor; samimi folk melodileriyle dinleyiciyi zarif bir yolculuğa çıkarıyor. Uzun yıllardır Nouvelle Vague’ın vokali olarak dünya çapında büyük bir dinleyici kitlesine ulaşan sanatçı, şimdi dördüncü solo albümü How and Why ile yeniden müzikseverlerle buluşuyor.
Albüm, sade düzenlemeleri, zarif melodileri ve samimi folk-pop yaklaşımıyla Mélanie Pain’in müziğe en içten dokunuşlarının izlerini taşıyor. Hem Fransızca hem İngilizceye hâkim çift dilli yorumuyla dikkat çeken sanatçı, kendi özgün tarzıyla dikkat çekiyor. İlk teklisi “Bluer than Blue” ile açılış yapan albüm, Mélanie Pain’in uzun yıllardır kurduğu hayalini gerçeğe dönüştürdüğü özel bir çalışma olma niteliği taşıyor. Ayrıca albümde Duman’ın “Senden Daha Güzel” şarkısını hem Türkçe hem Fransızca olarak yorumlayan Pain, kültürlerarası bir köprü kuruyor. Şarkı, 24 Eylül’de müzikseverlerle buluşacak.
Albümün ardından Mélanie Pain, Türkiye’deki ilk solo konserleri için sahneye çıkacak. Sanatçı, Pulse Festival kapsamında 26 Eylül’de Ankara Jolly Joker’de, 27 Eylül’de ise İstanbul JJ Arena’da konser verecek. Sanatçı, yeni albümünden parçaların yanı sıra, sevilen repertuarından özel şarkıları da dinleyicilerle buluşturacak.
How and Why başlığındaki “neden” ve “nasıl” kelimeleri sizin için ne ifade ediyor? Yeni albümden bahsederek başlayalım mı?
20 yıldır şarkı söylüyor olmama rağmen, hâlâ kendime şu soruyu soruyorum: “Nasıl ve neden buradayım? Neden yaptığım şeyi yapıyorum, neden bir an mutluluk duyarken bir an sonra üzüntü duyuyorum?”
İnsan davranışları, duyguları, seçimleri benim için hâlâ bir gizem. Zamanla, beni mutlu eden şeyin, gerçekten önemli olanın ne olduğunu buldum ama “nasıl” ve “neden” soruları hâlâ cevap bekliyor. Bu merak, bu albüme ilham kaynağı oldu ve albümün adı How and Why oldu.
Önceki albümlerinize baktığımızda, bu albümün daha minimalist, sade ve zarif bir sese sahip olduğunu söyleyebiliriz. Sessizliğin aslında müzikal bir unsur olduğunu görüyoruz. Albümün konseptini ve tonunu oluştururken nelere dikkat ettiniz?
Sessizlik genellikle gürültüden daha güçlüdür. Bu şarkılarda bunu benimsedim. Şarkılara ve melodilere o kadar güveniyordum ki, tüm düzenlemelerde gerçekten minimalist olmaya hazır hissettim, gösterişli olmaya gerek yoktu. Az daha iyidir ama bazen az olmak korkutucu olabilir. Bu sefer artık korkmuyordum.
Albümün kayıt süreci nasıldı? Birden fazla tekrar kaydı yapmayı mı tercih edersiniz, yoksa ilk anın büyüsüne mi güvenirsiniz? Bu süreç nasıl işliyor? Bizimle paylaşabilir misiniz?
Bu albümü tamamen kendiliğinden gelişen bir süreç olarak hayal ettim: Elimden gelen en iyi şarkıları yazmak ve onları en mütevazı ruhla, canlı olarak kaydetmek; sadece sesi, sözleri ve melodiyi öne çıkarmak önemliydi. Gitar ve vokal merkezli, samimi ve doğrudan bir folk albümü yaratmak istedim.
Stüdyoda müzisyenlerime tamamen güvendim çünkü onları çok iyi tanıyorum. Her şarkıyı sadece birkaç kez çaldık, fazla düşünmeden, performansların doğal bir şekilde akmasına izin verdik. Biraz post-prodüksiyon yapıldı ama çok hafifti, kayıtların sıcaklığını ve samimiyetini korumak için yeterliydi. Amaç her zaman müziği canlı ve gerçek tutmak, şarkıların kendileri için konuşmasına izin vermekti.
Albümde bir de Türkçe şarkı yer alıyor. Duman'ın “Senden Daha Güzel” şarkısını Türkçe ve Fransızca olarak seslendirmek, kültürlerarası bir yorum sunuyor. Bu şarkı hakkında neler söylemek istersiniz?
Uzun zamandır bir Türkçe şarkı cover’lamak istiyordum ve arkadaşım Aslan bana en sevdiği şarkıların listesini gönderdiğinde “Senden Daha Güzel” şarkısına hemen âşık oldum, kafamdan bir türlü çıkmadı. Şarkının hamlığı ve enerjisi bana gençken hayranı olduğum müzikleri hatırlattı -Pearl Jam ve Nirvana gibi grupları- grunge ve rock ama aynı zamanda da duygusal ve şiirsel.
Kendi versiyonumu, çok daha yumuşak ve samimi bir şekilde kaydettim ve Kaan Tangöze’ye gönderdim. O da beğendi ve hatta Fransızca versiyonunu da denememi önerdi. Ben de öyle yaptım ve şimdi şarkının iki versiyonu var. İlginçtir ki, Türkçeden Fransızcaya geçmek çok doğal geldi. Şarkı sözlerini kendim uyarladım, her kelimeyi kelime kelime çevirmek yerine genel anlamı korumaya odaklandım.
İki versiyonu da yayımlamaktan çok mutluyum ve Duman’ın beni eylül sonunda İstanbul’daki konserlerine davet etmesi nedeniyle çok heyecanlıyım. Belki onlarla şahsen tanışabilirim bile. Ama ne olursa olsun, şarkılarının benim yorumumu beğenmiş olmaları beni çok mutlu etti.
Bugün müzik kariyerinize geri dönüp baktığınızda, prodüksiyon sürecinde hangi unsurlar değişti veya farklılaştı?
How and Why benim dördüncü solo albümüm. Nouvelle Vague’ın tüm albümlerinde şarkı söyledim ve son 20 yılda sayısız çalışmaya imza attım, bu yüzden bugün genç bir sanatçı olarak çalıştığımdan çok farklı bir şekilde çalıştığım açık. Kendime güveniyorum, ne istediğimi biliyorum ve bu inanılmaz derecede özgürleştirici.
Bu yüzden bu albümü kendim üretmeye karar verdim. İki yıl sürdü ve albümde duyduğunuz en küçük ayrıntıya kadar her kararı ben verdim. Plak şirketinin baskısı yok, ticari beklentiler yok sadece ben, en sevdiğim müzisyenler ve her zaman söylemeyi hayal ettiğim şarkılar var.
Bir albüm hazırlarken, şarkılarınızı yazdığınız yerin bir etkisi oluyor mu? Coğrafya ilhamınızı nasıl etkiliyor?
Albümün çoğunu, çok yetenekli gitarist Jérôme Plasseraud ile birlikte Bordeaux’da nehir kenarındaki küçük bir ahşap kulübede yazdım. Çok lo-fi bir haftaydı; on şarkı kaydettik, melodilerde güzelliği aradık. Beni rahatlatacak, ışık ve güneşli bir atmosferle dolu bir albüm yaratma hayali kuruyordum. Ailemden, şehirden vb. uzak, izole bir ortamda olmak beni gerçekten etkiledi. Şarkılar ve sözler üzerinde tatmin olana kadar çalışırken sakin, huzurlu ve sabırlı hissettim. Baskı yoktu, sadece şarkıların zamanı geldiğinde kendilerini göstereceklerine dair güven vardı.
Uzun zamandır müziğin içindesiniz. Şu an olmak istediğiniz yerde olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Evet, bu albümle birlikte artık öyle. Her zaman indie folk müziğinin büyük bir hayranı oldum ve içten içe bir gün folk albümü yapmak istediğimi biliyordum. Ve şimdi, 20 yıl önce hayalini kurduğum yerdeyim.
Evet, şu an bu albümle birlikte tam olarak öyle hissediyorum. Her zaman indie folk’un büyük bir hayranı oldum ve içten içe bir gün folk albümü yapmak istediğimi biliyordum. Şimdi 20 yıl önce hayalini kurduğum yerdeyim.
İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’de iki konser vereceksiniz. Bu konserlerden beklentileriniz neler?
Çok heyecanlıyım, Nouvelle Vague öncesinde sahne almak inanılmaz bir fırsat. Umarım Türkçe şarkı söylemekten çekinmem!
Son olarak, gelecekteki hedefleriniz neler? Albümden sonraki planlarınızı bizimle paylaşır mısınız?
2026’nın başında Avrupa’da solo bir turneye çıkacağım ve bu yeni albümü tam bir orkestra eşliğinde sahneye taşıyacağım. Gelecek yıl Türkiye’de de daha fazla solo konser verebilmeyi gerçekten çok istiyorum.