Kısa sürede uluslararası sahnelerde adını duyuran İngiliz sanatçı Luvcat ile Zorlu PSM’de verdiği konserin ardından, müzik yolculuğu ve ilk albümü Vicious Delicious üzerine sohbet ettik.
Gotik romantik tarzıyla adından söz ettiren Luvcat, 4 Eylül akşamı Zorlu PSM %100 Studio’da müzikseverlerle buluştu. Luvcat, “Matador”dan “He’s My Man”a ve 31 Ekim’de yayımlanacak ilk albümü Vicious Delicious’a uzanan güçlü repertuvarını İstanbullu dinleyiciler için seslendirdi. Konserin ardından, Luvcat ile müziğinin ilham kaynaklarını, sahne deneyimini ve albüm yolculuğunu konuştuk.
Sizi tanımayanlar veya daha iyi tanımak isteyenler için hikâyenin en başını anlatır mısınız?
Sirkten ayrıldıktan sonra, ilk gösterimi Paris’te bir nehir gemisinde yaptım. Gerisi ise kendiliğinden geldi.
Luvcat’in kendine has bir estetiği var, bunu nasıl ortaya çıkardınız? Bu görsel dil müziğinizle nasıl bütünleşiyor?
Liverpool’da gösterişli bir aileden geliyorum. Büyükannem 89 yaşında olmasına rağmen hâlâ her gün topuklu ayakkabı giyip ruj sürüyor. Annem de hayatım boyunca bir kuaför ve güzellik salonu işletiyordu. Çocukken kadınların saçlarını şekillendirmelerini ve dudaklarını boyamalarını izlemeyi çok severdim. Tüm o ritüel ve teatral hava beni büyülerdi. Kitaplarda, mimaride ve filmlerde daima gotik romantizme ilgi duydum, bu yüzden bunun müziğime de yansımasına şaşırmıyorum.
Müzikal hayatınızda size ve şarkılarınıza ilham veren şeylerden bahsedebilir misiniz? Hangi sanatçılar müziğinizi etkiliyor?
Her zaman Tom Waits. Hem müzikal açıdan hem de sözleriyle. Onun müziği hem güzel hem de ürkütücü. Benim için mükemmellik bu.
Şarkılarınızın sözlerini ve görsel dünyalarını ele aldığımızda dinleyiciye sadece müzikal bir deneyim değil bir hikâye de sunuyorsunuz. Bu tarz bir şarkı yaparken o hikâyeyi şekillendiren adımlar neler?
Bütün hikâyelerim tamamen gerçek. Her şeyi küçük siyah defterime yazdım. Bunu 7 yaşından beri yapıyorum. Babam, Morrissey’in ilham gece yarısı geldiğinde başucunda bir defter bulundurduğunu öğrenince, bana ilk defterimi almıştı.
Canlı performanslarınızda da dinleyicilere sadece bir dinleti değil, gotik bir anlatı ve teatral bir deneyim sunuyorsunuz. Bunun altında da güçlü bir görsel tasarımı var aslında. Siz grubun bu eşsiz görsel tasarım sürecinizi nasıl yürütüyorsunuz?
Erkeklerin şık giyinmesini seviyorum çünkü ben genelde küçük bir elbise ve topuklular ya da benzeri bir şey giyiyorum. Şu an siyah kadife, bordo detaylı takımlar giyiyorlar ama bir sonraki turne için yeni bir şey denemeyi düşünebiliriz.
Canlı performanslarınız sırasında izleyiciyle kurduğunuz etkileşim sizin için ne kadar önemli? Sahnede yapmak istediğiniz şeyler var mı?
Bu yıl bizim için harika bir yıl oldu çünkü verdiğimiz her konserde, tanımadığımız insanlar şarkı sözlerini bizimle birlikte söylediler. Bu, bana her seferinde rüya gibi gelen bir şey.
Vicious Delicious albümü için geri sayım başladı. Peki dinleyici neler beklemeli? Nasıl bir kayıt süreci geçirdiniz, bahsedebilir misiniz?
Umarım onlar için lezzetli şarkılar olur diyebilirim :). Albümü, The Last Dinner Party ve The Libertines ile konserler verirken ve kendi ilk turnelerimiz arasında, birçok farklı stüdyoda kaydettik. Kaotik ve kusurlu ama hepsiyle gerçekten gurur duyuyorum.