
Elektronik soul’un güçlü sesi Flèche Love ile bir araya gelerek yaratım süreci, ilham kaynakları, İstanbul’un enerjisi ve kadın olmanın yaratımındaki yansımaları üzerine konuştuk.
22 Ekim akşamı Babylon’da konser veren Flèche Love; yazdığı, bestelediği ve prodüksiyonunu üstlendiği parçalarıyla caz, R&B ve hip-hop unsurlarını birleştirerek hem güçlü hem kırılgan bir anlatımı sahneye taşıyor. Yaratımını hem ruhsal hem bedensel bir dönüşüm süreci olarak tanımlayan sanatçıyı bir dönem Kadebostany’nin vokali olarak tanısak da, bugün kendi sesini çok daha derin bir yerde bulmuş durumda. Müziğinde hem kişisel hem kültürel kimliğinin izlerini taşıyan sanatçı, Cezayir köklerinden beslenen ritmik duygusunu elektronik tınılarla, yer yer caz ve hip-hop etkileriyle birleştiriyor.
Kökenleriniz ve farklı dillere hâkim olmanız eminim müziğinizde büyük bir fark yaratıyordur. Bu unsurların müziğinizde yarattı harmoniyi nasıl anlatırsınız?
Farklı kökenlere sahip olmak bir armağan. Evet bazen zorlayıcı olabiliyor ama kesinlikle insanı daha zengin kılıyor. Farklı felsefeler arasında köprüler kurmamızı sağlıyor ve aslında bu beni harekete geçiriyor. Bir insan olarak büyümeme yardımcı oluyor. Kültürler arasında yolumuzu bulmaya çalışırken açık fikirli olmamızı, hoşgörülü olmanızı sağlar. Müziğim benim bir uzantım ve bu farklı diller ve kültürler yaptığım her şeye yansıyor.
Yazım sürecine dair tipik rutininiz nasıl işliyor? Önce melodi mi geliyor, söz mü, atmosfer mi? O ilk kıvılcımı koruyabilmek için neler yapıyorsunuz?
Aslında tipik bir rutinim yok. Birkaç kelimeyle ya da bir ritimle başlayabilirim, gerçekten duruma göre değişir. Belki bir rutine ihtiyacım vardır :).
Ama şimdilik şöyle işliyor: İlk kıvılcımı korumak için onu bir nehir gibi takip ediyorum. Her zaman sizi bir yere götürür, beklediğiniz gibi olmasa da mütevazı olmanız gerekir :).
Sahne prodüksiyonu da sizin için oldukça önem taşıyor. Dans, kostüm, semboller, ışık gibi öğeler şarkılarınızla nasıl bir retorik oluşturuyor? Sahnedeki bu görsellik yazdığınız ya da kaydettiğiniz versiyonla nasıl evriliyor?
Yaptığım şeyi kapsayıcı ve bütünsel bir deneyim olarak görüyorum. Müziklerimi üretirken, müzik videolarını, modayı, sahne tasarımını zaten gözümde canlandırıyorum — her şeyi 360 derece düşünüyorum. Sanatçı olmayı bu yüzden seviyorum; içimdeki çocukla, yaratıcılıkla bağlantıda kalmakla ilgili bu. Kayıt ettiklerimle görsel ya da sahne deneyimi arasında sürekli bir diyalog var.
Şarkılarınızın çoğunda karanlıkla yüzleşme, kırılganlık, travma hissi var. Bu tür yoğun duygularla çalışmak eminim ki zordur. Siz bir sanatçı olarak bu yoğunluklar arasında nasıl ayakta kalıyorsunuz?
Bir teorim var ama ne kadar doğru olduğundan emin değilim :). Bana öyle geliyor ki, derin ve anlamlı temaları keşfeden sanatçılar gerçek hayatta daha eğlenceli insanlar oluyor, tam tersi de geçerli. Sanki sanat aracılığıyla seni aşağı çeken şeyleri dışsallaştırıp onlardan kurtulabiliyor, böylece günlük yaşamında ışığı, hafifliği keşfedebiliyormuşsun gibi. Ne kadar açık ifade edebildim bilmiyorum. Bu konuda farklı bir bakış açısı için, hareketli ve ana akım dans şarkıları yapan bir sanatçıya sormalıyız bence. Ama bu bana komedi oynarken kendini kötü hissettiğini itiraf eden Jim Carrey’i hatırlatıyor. Gerçek hayatta derin ama eğlenceliyim :) Yemin ederim.
Anladığım kadarıyla feminizme “spiritüel” yaklaşımı benimsiyorsunuz. Bu yaklaşım sanatınızda ya da sahnede somut olarak nasıl tezahür ediyor?
Benim için spiritüellik, gerçek hayatta vücut bulmalı. Değerlerimle uyum içinde olmam gerekiyor. Etrafımdaki kadınlara kötü davranırken feminizmden bahsetmek hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu yüzden bunu gerçekten yaşatabilmek için davranışlarıma, çeşitlilik içeren ve destekleyici bir ekip kurmaya dikkat ediyorum. Diğer kadınları güçlendirmeye, güç dinamiklerinin farkında olmaya çalışıyorum. Ama hâlâ öğrenecek çok şeyim var — elimden gelenin en iyisini yapıyorum ama öğrenmeye devam ediyorum :).
Dinleyiciden gelen geri bildirimler sizin için ne kadar yönlendirici? Bir şarkı yayımlandıktan sonra gelen tepkiler, sonraki şarkılarınızın yönünü ya da yapısını değiştirmenize sebep oldu mu?
Dinleyicilerin fikirlerine saygı duysam da kendimi onlara göre şekillendirmem. Ana akım müzik yapmaya çalışmıyorum. Benim için müzik kutsal bir şey ve her şeyden önce sezgilerimi takip ediyorum. Bu dürüstlüğün dinleyicileri gerçekten etkilediğine inanıyorum. Herkesi memnun etmeye çalışmaksa müziğini sulandırmaktan başka bir işe yaramaz — çünkü herkesi memnun etmek imkânsız.
İstanbul’daki Babylon konserinizde seyirciyle nasıl bir bağ kurdunuz? Sizce bu şehir sizin performansınızda nasıl bir iz/enerji bıraktı?
İstanbul tarih dolu büyülü bir şehir, kültürü beni gerçekten derinden etkiliyor. Pek çok Türk sanatçıyı dinliyorum ve yarı Cezayirli biri olarak bu kültürle güçlü bir bağ hissediyorum. Bu konserin, birçok konserin ilki olmasını içtenlikle umuyorum. Bu şehir ve bu ülkeyle güçlü bir ilişkinin başlangıcı olmasını isterim, bu benim için gerçekten çok güzel bir şey olur.