Art On İstanbul’un “Crossroads” başlıklı sergi serisinin 8. edisyonu, 19 Temmuz’a kadar Art On Piyalepaşa’da sanatseverlerle buluşuyor.
“Crossroads” sergi serisi, Art On İstanbul’un kuruluş misyonuyla paralel bir şekilde, özgün ve bağımsız sanatçıları destekleyerek kendilerini ifade edebilecekleri alanlar yaratma hedefiyle kurgulanıyor. Farklı medyumlarda üretilen çalışmalar, sanatçıların bireysel ifade biçimlerine ve çağdaş sanatın çok katmanlı yapısına ışık tutuyor. Sergide; Begüm Yıldırım, Bengisu Emirkoçoğlu, Damla Yücebaş, Deniz Karakurt Şekerci, Eyüp Ataş, Furkan Efe, İbrahim Gökmen, İrem Yılmaz, Onur Safa Ergün, Pınar Marul, Rash Nueva, Umut Kambak, Yağız Seis ve Yasin Öztekin’in eserleri yer alıyor.
Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
Eren Aysan’ın yayına hazırladığı anılarda, mektuplarda, şiirlerde ve diğer başka yazılarda dostlarının kaleminden Behçet Aysan’a dair yazılardan oluşan Bir Eflatun Ölüm: Behçet Aysan, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.
“Babam ülkesini temsil eden bir yazardı, şairdi. Kısacık yaşamına sayısız ödül sığdırmıştı. Aynı zamanda doktordu, nöro-psikiyatrdı. (…) Yıllar boyunca mezarına çiçek bırakırken, usulca ağlarken öğrettiği sağduyuyu yitirmemeye özen gösterdim. (…) Soruyorum size… Ben şimdi çocuğuma senin deden şairdi, yazardı, doktordu, bu ülkenin aydınlık yüzüydü ama yakıldı nasıl diyeceğim? Ona hiçbir şey ayaklanmaya kalkmış cehalet kadar korkunç olamaz derken aynı zamanda insanların bir gün tekrar diri diri yakılmayacağına nasıl inandıracağım? Çünkü eğer kimlik bir vatandaşlık belgesiyse, babamın yanmış kimliği hâlâ çalışma masasında duruyor. Eğer kimlik devletin resmi belgesiyse babamın yanmış kimliği her gün bana bakıyor.”
Türk rock müziğinin öncü gruplarından Duman, son albümü Kufi’yi plak formatında yayımlıyor.
2024 yılında dijital platformlarda yayımlanan Kufi albümü, double LP olarak müzikseverlerle buluşuyor. Sadece müzikal içeriğiyle değil, görsel tasarımıyla da dikkat çeken albüm 16 şarkıdan oluşuyor. Plak formatı için özel olarak master’lanan albüm, iki plaklık yapısıyla tüm şarkıların analog ses kalitesiyle dinlenebilmesini sağlıyor. Plak, albüme adını veren “Kufi” şarkısının dijital platformlarda yayımlanmasının birinci yıl dönümünde satışa çıkacak.
Sınırlı sayıda basılan çift plaklık Kufi albümü plak mağazalarında ve dumanlive.com internet sitesinden satışa sunulacak.
a.vision ve ye’r community iş birliği ile gerçekleşen “aşağıya.” başlıklı sergi, 11 Temmuz’a kadar Kasa Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
C. Alim Sarı’nın küratörlüğünü üstlendiği “aşağıya.” sergisinde; Göksu Çınar, İkra Nur Doğrudil, Eylül Elönü, Alina Koç, Melek Metin, Mısra Mırmır, Hamdi Oğulhan Tünay, Şamil Burhan Öztürk, Ayşenur Sarı, Kaan Sümer, Nermin Taş, Mahir Taşyurt, Mehmet Uygur, Nico the Terrible eserleriyle yer alıyor. Sergi, on dört sanatçı ile insanın bütüncül varlığı olarak gördüğü zihni yaratan; hâl, yerleşme, kusur, sezgi üzerine çok katmanlı bir bakış sunuyor.
“a.vision ve ye’r community iş birliği ile gerçekleşen serginin temelinde biçimsel bir deneme yatıyor. Kâğıt üzerinde okuduğumuz şiir, serginin küratoryal yaklaşımıyla, malzemesi olan ‘söz’ü, fizikselleşmenin imkanlarını kullanarak işaret ettiği ‘şey’in kendisi hâline getirmeyi arzuluyor.
Şey, kendi başına var olan, insanın sadece yaklaşarak ilişki kurabileceği gerçekliktir. Gözlemlenmiş, dokunulmuş, yaşanmış olan somut varlık ya da deneyim yani yaşantının kendisidir. Samimi ve sahicidir. Söz ise bu yaşanmış şey’in şiirde ifade edilme biçimidir. Düşünceyi, anlamı ve dünyayla kurduğumuz ilişkiyi taşıyan bir yapıdır.
Şiirde söz okuyanı şey’e götürür. Fakat şiirin bu formunda, deneyimleyen şey’in kendisini görür: bir zihnin içi. Böylelikle şiirin malzemesi olan “söz” fizikselleşmenin ve atmosfer yaratımının etkisiyle, sergi formunda [şey]e dönüşür.
Bir fiziksel şiir denemesi olan aşağıya., şiirin malzemesini dönüştürüyor, deneyimleyeni yaklaşmaya, yarattığı atmosferin ‘içine girmeye’ davet ediyor, ona ‘kapıyı tıklasana’ diyor.
Zihin kavramını şiirsel bir açıdan ele alan sergi, bu mekânı yalnızca düşünsel değil, duygusal ve sezgisel bir alan olarak kuruyor. Kutsal olanın yıkımda saklı olduğu bir atmosferde, izleyiciyi hem karanlık hem aydınlık alanlarda dolaşmaya çağırıyor. Vahşi bir ruh, yumuşak bir kalp ve tatlı bir doku arasında bir deneyim sunuyor.”
Losca Studio, alasagi., BD Dikey Bahçe, GWM ve sayron destekleriyle düzenlenen sergiyi 11 Temmuz’a kadar Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri’de ziyaret edebilirsiniz.
Dino Buzzati’nin modern Avrupa edebiyatında toplumsal eleştiriyi fantastik anlatımla buluşturan nadir eserlerden biri olan, Türkçede ilk kez yayımlanan öykülerinden oluşan Scala’da Korku, Esma Fethiye Güçlü’nün çevirisiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı.
Buzzati, II. Dünya Savaşı sonrasında bireylerin korku karşısında gösterdiği ahlaki çözülmeyi çarpıcı bir alegorik dille ele aldığı öykülerinde konformizm, entelektüel çürüme, otoriteye boyun eğiş ve bireysel vicdanın sınavını işliyor.
Bu derlemesi; Kafka, Borges ve Camus okurlarına hitap etmesiyle, üniversitelerin edebiyat ve siyaset bölümlerinde tartışma konusu edilebilecek niteliğiyle kült okur kitlesine ulaşma potansiyeline sahip. Yazar yasaklı dağlar, belirsiz tehditler, tuhaf dostluklar ve dünyanın sonu gibi temalar aracılığıyla insanın korkuları, zaafları ve umutları sorguluyor.
Alternatif pop ve elektronik müziğin etkileyici seslerinden Aurora, Epifoni organizasyonuyla ve +1’in katkılarıyla 12 Temmuz’da KüçükÇiftlik Park’ta müzikseverlerle buluşacak.
Aurora, sahne şovlarında görsel ve işitsel bir şölen sunarak izleyicilerine unutulmaz anlar yaşatıyor. Etkileyici ışık oyunları, doğadan ilham alan görseller ve enerjik dansları ile her konserinde büyüleyici bir atmosfer yaratıyor. Epifoni organizasyonuyla ve +1'in katkılarıyla düzenlenen konser, sanatçının 6 yıl aradan sonra vereceği ilk İstanbul konseri olacak. Aurora’dan önce son zamanların dikkat çeken ismi Aleyna Tilki sahne alacak. Konserin açılışını ise caz ve elektronik müziği harmanlayan Amalie yapacak.
Tam adı Aurora Aksnes olan Norveçli sanatçı, 15 Haziran 1996’da Bergen yakınlarında doğdu. Doğayla iç içe geçen çocukluğu ve Norveç’in büyüleyici manzaraları, onun müziğinde derin izler bıraktı. Küçük yaşlardan itibaren müziğe ilgi duyan Aurora, 16 yaşında ilk şarkılarını yayımlamaya başladı ve kısa sürede uluslararası sahnede kendine önemli bir yer edindi. Aurora’nın kariyeri, 2015 yılında yayımladığı “Runaway” ile büyük bir çıkış yakaladı. Billie Eilish gibi sanatçılar tarafından ilham kaynağı olarak gösterilen bu şarkı, yıllar sonra TikTok’ta viral hâle gelerek yeniden gündeme geldi. Sanatçının diskografisi, All My Demons Greeting Me as a Friend (2016), A Different Kind of Human (2019), The Gods We Can Touch (2022), What Happened to the Heart? (2024) gibi albümlerle zenginleşti. “Cure For Me”, “Exist for Love” ve “The Seed” gibi parçalarıyla müziğinde hem duygusal hem de politik temalara yer verdi.
12 Temmuz’da KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşecek Aurora konserinin biletlerine Biletix ve Biletinial üzerinden ulaşabilirsiniz.
Meşher'de sanatseverlerle buluşan, 16. yüzyıldan günümüze farklı zamanlarda ve çeşitli edebî türlerde üretilmiş İstanbul temsillerine odaklanan “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” başlıklı sergi, 18 Ocak 2026’ya kadar uzatıldı.
Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’in küratörlüğünü üstlendiği “Hikâye İstanbul’da Geçiyor”, başlıklı sergi, fantastik öykülerden grafik romanlara, bilimkurgudan casusluk hikâyelerine Batı edebiyatının kurmaca yapıtlarındaki İstanbul tahayyüllerini inceliyor. Ömer Koç Koleksiyonu’ndan yaklaşık 300 kitabın merkezde olduğu seçkide yazarlara ait elyazmaları, nadir ilk baskılar ile imzalı ve ithaflı kitaplara farklı kaynaklardan gravür, resim, nota kitapçığı, film, afiş gibi çeşitli yapıtların yanı sıra yayımlanan Türkçe çeviriler ve gazete kupürleri eşlik ediyor.
Ziyaretçiler, farklı İstanbul temsillerini bir araya getiren sergide bir yandan şehrin arka plan olarak kullanılışını gözlemlerken diğer yandan insanları, tarihî olayları ve kültürüyle önce edebiyata, ardından diğer yaratıcı alanlara nasıl ilham verdiğine tanık oluyor. Edebî türler arasındaki geçişkenliklere, temsillerdeki benzerlik ve karşıtlıklara, devamlılık ve kırılmalara dikkat çeken sergi, kurduğu çok yönlü anlatıyla geçmiş ve bugün, kurmaca ve gerçek, Doğu ve Batı gibi varsayılan ikilikleri yeniden değerlendirmeye çağırıyor.
Sergiyle birlikte Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan katalog, sergiyi farklı okuma ve yorumlama biçimlerini yansıtan yazılar içeriyor. Zeynep Çelik’in sunuşuyla başlayan sergi kataloğunda, Şeyda Çetin’in “Kitaplardaki Gibi!” ve Ebru Esra Satıcı’nın “İstanbul’un Çizgileri” başlıklı küratöryel yazılarıyla birlikte Kaya Genç’in “İstanbul’u Yakalamak: Akışkan Bir Kentin Batı Edebiyatındaki Tasvirleri” ve Melis Behlil’in “Edebiyattan Sinemaya Fantastik Bir İstanbul Temsili: Baron Münchhausen” başlıklı yazıları bulunuyor. Katalogda ayrıca yakın zamanda hayatını kaybeden Selim İleri’nin, seçkideki kitaplardan kişisel tarihinde yer etmiş olanlara değindiği “Ölümsüz İstanbul” başlıklı yazısı da yer alıyor. Katalog metinleri ise Şeyda Çetin, Ebru Esra Satıcı ve Sven Becker’a ait.
Costanza Casati’nin kaleme aldığı Antik Yunan dünyasında gücün ve kehanetlerin, nefretin ve sevginin, kendisine yapılan her haksızlığa ölümle karşılık veren bir kraliçenin hikâyesini anlattığı Klytaimnestra, Ceren Gürein’in çevirisiyle İthaki Yayınları’ndan çıktı.
Antik dünyanın en korkulan kadın figürlerinden biri Klytaimnestra. Savaşçı, anne, katil, kraliçe.
“Kraliçeler ya nefret edilir ya da unutulurlar. Ben hangisinin kendime daha uygun olduğunu zaten biliyorum...
Bir kralın kızı olarak doğdum ama bir zorbayla evlendirildim. Tanrıları yatıştırmak adına çocuğumu kurban ederken kocamın yanında çaresizce durdum. Onun uzak diyarlarda savaşmasına tanıklık ederken içimde gittikçe büyüyen şiddet dolu düşüncelerle avundum. Çünkü bu, bana yapılan ilk kötülük değildi. Asla hak etmediğim bu yaşam beni yıkamayacak. Yavaşça yapıyorum planlarımı.
Ama kocam zaferle döndüğünde artık önümde bir seçim var. Kaderimi kabul mü edeceğim yoksa intikam mı alacağım? Hangisini seçersem seçeyim, üzerime sıçrayan çamuru temizlemesi güç. Bu yüzden sabırla zamanımı bekliyorum. İntikam oyununda tanrıların elini zorlayacağım. Çünkü uzun zaman önce başkalarının hiç kavrayamadığı bir gerçeği kavradım:
GÜÇ BANA VERİLMİYORSA, ONU KENDİ ELLERİMLE ALACAĞIM.”
Islandman, beşinci albümü Island5’ten “Rüzgar” başlıklı ikinci teklisini yayımladı.
“Rüzgar”, geleneksel ezgilerle modern seslerin buluştuğu sade ama etkileyici bir atmosfer sunuyor. Gitgide yükselen ritimler, huzur veren gitar arpejleri ve Anadolu esintili sazlar, dinleyeni zamanın dışına taşıyan bir deneyim sunuyor. “Rüzgar”, bir şarkıdan öte; Islandman’in uzun yıllara yayılan müzikal yolculuğunun bir geçiş anını izleyiciye sunuyor.
Islandman’in Anatolian Psychedelia’yı bugünün ses evreniyle buluşturduğu Island5, grubun beşinci stüdyo albümü olacak. 3 Ekim 2025’te kendi kurdukları plak şirketi Rest In Space etiketiyle yayımlanacak albüm; grup için dönüşümü ve özgürleşmeyi simgeliyor. Islandman, yeni albümü Island5 ile sonbahar ve kış aylarında Avrupa ve Birleşik Krallık’ta sahneye çıkacak.
Islandman’in “Rüzgar” başlıklı yeni şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.
Seyfettin Tokmak’ın yazıp yönettiği Tavşan İmparatorluğu, Taipei Film Festivali’nin Yeni Yetenekler Yarışması’nda yarışan film, Yönetmenler Birliği tarafından En İyi Film Ödülü’ne layık görüldü.
Kırık Midyeler (2011) adlı filmiyle tanınan Seyfettin Tokmak’ın ikinci uzun metraj filmi Tavşan İmparatorluğu, Tayvan’ın başkentinde düzenlenen Taipei Film Festivali’nden ödülle döndü. Bu yıl 27.si yapılan festivalin Yeni Yetenekler Yarışması’nda gösterilen film, Yönetmenler Birliği’nin En İyi Film Ödülü’nü kazandı. Jürinin “Yönetmenin vizyonunu güçlü biçimde aktaran yürekten ve dürüst bir yapım” sözleriyle tanımladığı filmin ödül gerekçesinde, “Hayvan karakterler üzerinden bir hikâye anlatmak kolay bir iş değildir, ancak Tavşan İmparatorluğu bunu çarpıcı bir görsel zarafetle sunmayı başarıyor. Görüntü yönetimi incelikli, anlatım samimi ve çocuğun bakış açısı duygusal bir derinlikle yansıtılıyor” dendi.
Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl kasım ayında Tallinn Black Nights Film Festivali’nde yapan film, festivalin ana yarışmasında En İyi Senaryo Ödülü’nü ve En İyi Görüntü Yönetimi ödüllerini aldı.