Saeed Roustayi’nin 75. Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü Kazanan filmi Leyla’nın Kardeşleri’nin Türkiye dağıtımcısı MUBI oldu. Film önümüzdeki aylarda sinema salonlarında izleyicilerle buluşacak.
İran sinemasının öne çıkan yönetmenlerinden Roustayi, çıkış filmi Abad Va Yek Rooz ile 34. Fecr Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanmış, ikinci filmi Metri Shesh Va Nim ile Fransa’nın geleneksel César Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film dalında aday gösterilmişti.
Dünya prömiyerini 75. Cannes Film Festivali’nde yapan ve Altın Palmiye için yarışan Leyla’nın Kardeşleri, 40 yaşındaki Leyla ve ailesinin İran’ın ambargolar altındaki gergin atmosferinde yaşadığı ekonomik bunalımı anlatıyor. Leyla, ailesini bu mali buhrandan kurtarmak için bir aile şirketi kurma planı yapar. Babası İsmail’in Pers geleneğinin en yüksek mertebesinin yeni başkanı olmak için sakladığı aile yadigarını Leyla’nın keşfetmesiyle, kırılgan olan aile dinamikleri gittikçe daha da gerilir ve aile bir kaosa sürüklenir.
Harry Styles, geçtiğimiz günlerde katıldığı BBC Radio 1 Live Lounge’da, Wet Leg’in Nisan 2022’de çıkardığı yeni albümünde yer alan “Wet Dream” şarkısını seslendirdi.
Harry Styles’ın “Wet Dream” yorumundan sonra, şarkının Wet Leg’in seslendirdiği orijinal versiyonu da büyük bir ilgi gördü. İngiliz ikili Wet Leg müziklerini “parti insanları için üzgün müzik, üzgün insanlar için parti müziği” olarak tanımlıyor. Wet Leg’in Domino Recording etiketli yeni albümü yayımlandığı günden beri Dave Grohl, Jack White, Lorde gibi isimler tarafından çokça sevildi.
Harry Styles’ın “Wet Dream” yorumunu buradan, Wet Leg’in albümünü ise buradan dinleyebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=vMAPW7ZoOLw
İsrailli indie-pop grubu Lola Marsh, “Love Me On The Phone” isimli yeni teklisini müzikseverlerle buluşturdu.
Geçtiğimiz ay Salon IKSV sahnesinde İstanbullu dinleyicisiyle bir araya gelen şarkıcı Yael Shoshanna Cohen ve multi-enstrümentalist Gil Landau’dan oluşan Lola Marsh, yıllar önce bir arkadaş buluşmasında bir araya gelip müzik yapmaya başladı. Covid-19 karantinasının kargaşası ve izolasyonu sırasında yazılan “Love Me On The Phone”, uzun mesafe ilişkisinden ilham alıyor. Renkli ritimler, synth sesleri ve vokallerden oluşan şarkı, zor dönemlerdeki aşka ve acısına odaklanıyor.
Lola Marsh’ın “Love Me On The Phone” isimli yeni şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.
Paris’te yer alan Louvre Müzesi’nde sergilenen Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri Mona Lisa, tekerlekli sandalyede oturan yaşlı kadın kılığına girmiş bir iklim aktivisti tarafından saldırıya uğradı.
Tekerlekli sandalyede oturan yaşlı kadın kılığına girmiş kişi eserin yakınına gelince tekerlekli sandalyeden kalkarak pasta fırlattı ve tabloyu koruyan cam tabakayı krema ile kapladı. Kişi “gezegen”e yeterince odaklanmayan sanatçıları protesto etmek için bu saldırıyı gerçekleştirdiğini ifade etti. Daha önce de saldırıya uğrayan eser kurşun geçirmez cam tabaka sayesinde zarar görmedi. 36 yaşındaki iklim aktivisti, saldırının ardından psikiyatrik gözetime alındı.
Güvenlik görevlileri tarafından dışarı çıkarılırken iklim aktivisti şunları söyledi: “Dünyayı mahveden insanlar var... Bütün sanatçılar, dünyayı düşünün. Bu yüzden bunu yaptım. Gezegeni düşünün.”
Saldırı sonrası çekilen görüntüleri buradan izleyebilirsiniz.
Kaynak: The Guardian
Vatikan, koleksiyonunda bulunan sanat eserlerini, el yazmalarını ve diğer nesneleri dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerin görebilmesi için bir NFT galerisinde sunacak.
NFT galerisi projesi, bir VR şirketi olan Sensorium ile Vatikan liderliğindeki kâr amacı gütmeyen organizasyon Humanity 2.0 iş birliğinde gerçekleştirilecek. VR aracılığıyla ve bilgisayarlarda görüntülenebilecek olan galerinin bu yıl içinde kullanıma sunulması bekleniyor.
16. yüzyılda kurulan Vatikan Müzesi’nin koleksiyonunda Michelangelo ve Raphael gibi Rönesans sanatçılarının eserlerinin yanı sıra Wassily Kandinsky ve Vincent van Gogh’un daha modern eserlerinin de dahil olduğu 800 kadar sanat eseri yer alıyor.
Humanity 2.0’nun kurucusu papaz Philip Larrey proje hakkında şunları söyledi: “Sanatı demokratikleştirmenin yollarını araştırmak ve sanatı sosyo-ekonomik ve coğrafi sınırlamalar olmadan dünyanın her yerindeki insanlara ulaştırmak için Sensorium ile birlikte çalışmayı dört gözle bekliyoruz.”
Vatikan’ın basın temsilcisi, NFT’lerin ne için kullanılacağı belli olmasa da ürün veya nesne satmak için kullanılmayacağını belirtti. Temsilci ayrıca şunları söyledi: “Humanity 2.0 için bu projenin doğası tamamen sosyal, ticari değil. Ayrıca, NFT’lerin sadece sanat eseri olması gerekmez, biletleri ve diğer nesneleri de içerebilir.”
Kaynak: ARTnews
Refik Anadol’un Living Architecture: Casa Batlló başlıklı eseri “Christie’s 20th / 21st Century Marquee Week” kapsamında New York’taki Rockefeller Plaza’nın dışında sergileniyor.
Anadol’un Living Architecture: Casa Batlló başlıklı NFT eseri, 10 Mayıs’ta Christie’s New York’ta gerçekleşecek 21. yüzyıl akşam satışı isimli müzayedede satışa çıkacak. Eser ayrıca 7 Mayıs’ta Barselona’da Casa Batlló’da izleyiciyle buluşacak. Gaudí’nin ikonik binasının cephesini yeniden tasarlayan dinamik bir NFT olan Living Architecture: Casa Batlló, Barselona’dan gerçek zamanlı toplanan iklim verilerini kullanıyor.
İlk kez bir UNESCO dünya mirasının daima değişen, yani dinamik NFT forumunu alması özelliğini taşıyan Living Architecture: Casa Batlló başlıklı eseri oluşturan eş zamanlı veri, Barselona’nın iklim verilerinden ve gökgünlüğünden meydana geliyor. Casa Batlló’nun dış cephesini kanvas hâline getiren eserin açılış fiyatı 1 - 2 milyon dolar aralığında olacak ve satıştan elde edilen gelirin yüzde onu Associació Aprenem Autisme ve Fundació Adana vakıflarına bağışlanacak. Beş günlük etkinlik kapsamında Monet, Picasso, Warhol, Basquiat, Banksy, O'Keeffe ve Van Gogh gibi önemli sanatçıların eserleri de açık arttırmada satışa çıkacak.
Alman metal grubu Rammstein, üç yıl aradan sonra Zeit isimli yeni albümünü müzikseverlerle buluşturdu.
Till Lindemann (vokal), Paul Landers (gitar), Richard Z. Kruspe (gitar), Flake (klavye), Oliver Riedel (bas) ve Christoph Schneider’den (bateri) oluşan Rammstein, Zeit isimli yeni albümünü geçtiğimiz ay albümle aynı adı taşıyan şarkı ve onun klibi ile duyurmuştu. Albümün ikinci teklisi olan “Zick Zack” ise bu ayın başında klibi ile birlikte yayımlanmıştı. 11 şarkıdan oluşan Zeit albümü, Fransa’daki La Fabrique Stüdyolarında kaydedildi.
Rammstein yeni albümünü buradan dinleyebilir, albümle birlikte yayımlanan “Angst” şarkının video klibi ise buradan izleyebilirsiniz.
“The Milk of Dreams” temasıyla 59’uncu kez gerçekleştirilen Venedik Sanat Bienali’nde Anish Kapoor, “Anish Kapoor in Venice” başlıklı sergisiyle Gallerie dell’Accademia ve Palazzo Manfrin’de sanatseverlerle buluşuyor.
Anish Kapoor’un “Anish Kapoor in Venice” başlıklı iki bölümden oluşan kişisel sergisi, daha önce hiç görülmemiş parçalar içeren retrospektif öğeleri ve hassas Vantablack heykelleri ile dağınık kan kırmızısı yerleştirmeleri bir araya getiriyor. Sergide yaklaşık 60 eser yer alıyor. Gallerie dell’Accademia’da ilk kez bir İngiliz sanatçı büyük bir sergiyle onurlandırıldı. Sergi aynı zamanda Anish Kapoor Vakfı’nın uzun yıllardır boş duran 18. yüzyıldan kalma Palazzo Manfrin’i yakın zamanda satın almasını da kutluyor.
Anish Kapoor şunları söyledi: “Venedik’teki Gallerie dell’Accademia’daki koleksiyonlara katılmak için davet edilmek büyük bir onur, belki de dünyanın herhangi bir yerindeki en iyi klasik resim koleksiyonlarından biri. Tüm sanatlar daha önce olanlarla bağlantılı olmalıdır. Accademia harika bir meydan okuma sunuyor. Accademia harika ve harika bir meydan okuma sunuyor. Venedik’e, mimarisine ve çağdaş sanatlara desteğine derin bir bağlılık hissediyorum.”
“Anish Kapoor in Venice” sergisi, izleyicileri Gallerie dell’Accademia ve Palazzo Manfrin’in tarihi mimarisine karşı, sanatçının kariyerindeki önemli anlarda bir yolculuğa çıkarıyor. Kapoor’un yapıtlarının sürükleyici ölçeği ve içsel doğası, galeri alanlarını yeni alanlara doğru genişletiyor.
Galleria Continua, Galleria Massimo Minini, Galerie Kamel Mennour, Kukje Gallery, Regen Projects ve SCAI The Bathhouse’un desteği, Anish Kapoor Studio ve Lisson Gallery iş birliği ile düzenlenen “Anish Kapoor in Venice” sergisi LG OLED tarafından destekleniyor.
Kaynak: designboom
Künye:
1. “Anish Kapoor in Venice”, image © designboom
2. Anish Kapoor, Shooting into the Corner, 2008-2009, image © David Levene
3. Anish Kapoor, Shooting into the Corner, 2008-2009, image © designboom
4. Anish Kapoor, Pregnant White Within Me, 2022, image © designboom
5. Anish Kapoor, Mount Moriah at the Gate of the Ghetto, 2022, image © David Levene
6. Anish Kapoor, Destierro, 2017, image © David Levene
7. Anish Kapoor, Portrait of Pink triptych, 2019, image © Attilio Maranzano
Amerikalı müzik grubu Interpol, 15 Temmuz’da yayımlayacağı yeni albümü The Other Side Of Make-Believe’den “Something Changed” isimli ikinci teklisini yayımladı.
Amerikalı müzik grubu Interpol, geçtiğimiz hafta yeni albümü The Other Side of Make-Believe’i “Toni” şarkısı ile duyurmuştu. Van Alpert’in yönettiği iki parçalık video serisinin ilk bölümü olan “Toni”nin video klibi yayımlandığı günden itibaren YouTube’da çeyrek milyondan fazla izlendi. Interpol yeni parçası “Something Changed” ile serinin ikinci ve son video klibini de yayımladı.
11 şarkıdan oluşacak The Other Side of Make-Believe albümü çağdaş yaşamın uğursuz alt akımlarını keşfetmek, pastoral özlem ve zarafetle dolu oluşuyla grup için çığır açan bir albüm niteliği taşıyor. Daniel Kessler’in gitar aranjmanları, Samuel Fogarino’nun ritimleri ve Paul Banks’in etkileyici vokaliyle The Other Side of Make-Believe, dinleyicilerine uzun bir aradan sonra unutamayacakları bir müzik deneyimi yaşatacak.
Matador etiketi ve Türkiye’de GRGDN Müzik temsilciliğinde yayımlanan Interpol’un “Something Changed” isimli yeni teklisinin klibini buradan izleyebilirsiniz.
New York’ta yer alan Metropolitan Sanat Müzesi, 1911 doğumlu Fransız-Amerikalı sanatçı Louise Bourgeois’nın 1938’de New York’a gelişi ile 1940’ların sonlarında heykele yönelişinin arasında ürettiği ilk kapsamlı resim sergisi olan “Louise Bourgeois: Paintings”i 7 Ağustos tarihine kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Bourgeois bugün en iyi heykeltıraş olarak bilinse de İkinci Dünya Savaşı’nı kapsayan on yılda yarattığı erken dönem eserlerinde, sanatsal sesini ortaya koyarak kariyeri boyunca keşfetmeye ve geliştirmeye devam edeceği temel bir görsel motif grubu oluşturdu. Yeni arşiv araştırmalarının ışığında oluşturulan sergi, sanatçının pratiğinde az bilinen bir bölüme odaklanıyor. Louise Bourgeois’nın Met’teki resim koleksiyonunda, 1938’de Paris’ten New York’a gelişi ile 1949’da resimden uzaklaşarak heykele yönelmesi arasında ürettiği eserler bulunuyor. Bourgeois’nın resimleri büyük ölçüde otoportreler olarak ele alınıyor ve sanatçıyı tanımlamaya ve konumlandırmaya hizmet ediyor. Sergide yer alan eserler, sanatçının İkinci Dünya Savaşı arifesinde Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmasına eşlik eden yerinden olma duygusuna atıfta bulunuyor. Az görülmüş eserlerden oluşan sergi, Bourgeois’nın Avrupa avangardı hakkındaki derin bilgisini, özellikle de modernist mimariye ve sürrealizme olan ilgisini yansıtıyor.
Ayrıca sergide Louise Bourgeois’nın üç boyutlu alanı temsil etmek için Fransız ve İtalyan Rönesans geleneklerine olan ilgisi de görülüyor. Bu çalışmalarda mimari alanı ileriye dönük temel bir sanatsal kaygı olarak kuran sanatçı, kariyeri boyunca sürekli olarak yeniden ortaya çıkacak görsel bir motifler sözlüğü geliştirdi. Bugün bir heykeltıraş olarak bilinmesine rağmen, Bourgeois’nın sanatsal pratiğinin ana hatlarını resimleri oluşturuyor.
Kaynak: designboom
Künye:
1. Abstract Figure, 1947, Louise Bourgeois © designboom
2. The Runaway Girl, 1938, Louise Bourgeois © designboom
3. Untitled, 1946, Louise Bourgeois © designboom
4. No Swearing Allowed, 1949, Louise Bourgeois © designboom
5. Untitled, 1947, Louise Bourgeois © designboom