Marie Jaffredo’nun annesini kaybetmiş küçük bir kızın Japon anneannesini ve kültürünü tanıma yolculuğunu konu alan dünyaca ünlü çizgi romanı Sakura Baharı, Türkçede Athica – Kara Karga ortaklığında yayımlandı.
Sekiz yaşındaki Sakura, Fransız babasıyla beraber Tokyo’da yaşar. Küçük kız, annesini birkaç sene önce bir kazada kaybettiğinden beri acısının üstesinden gelemez. İş dolayısıyla birkaç haftalık bir seyahate çıkacak olan babası, kızını Japon büyükannesine emanet etmeye karar verir. Ancak doğanın ritmine uygun geleneksel bir yaşam biçimi benimsemiş bu büyükanneyle geçirdiği ilk günler Sakura’yı büyük bir şaşkınlığa iter ve bu yolculuk Sakura’yı derinlemesine değiştirir.
Sakin geçen bahar günlerinde küçük kız kendi içindeki gözle görülmez kaynakları keşfeder, bu sayede yaşadığı dramı geride bırakıp yeniden hayata açılır. Duyularının uyanışı ve basit zevklerin keşfi -deniz kabuklularını toplama, dorayakilerin lezzeti, sıcak kumun hissiyatı, sazlıkların şarkısı, bahçenin kokuları, deniz havası, kasabalılarla kurduğu dostluklar ve hatta bir kedinin şefkatli refakati- metanetini korumasına yardım eder.
Firuze Engin’in yazdığı, Güray Dinçol’un yönettiği, başrollerini Nihal Yalçın ve Onur Berk Arslanoğlu’nun paylaştığı Çirkin oyunu, BKM organizasyonuyla 16 ve 17 Kasım ile 6 ve 7 Aralık’ta Zorlu PSM Sky Lounge’da tiyatroseverlerle buluşacak.
Kapalı gişe oynayan Çirkin, 2024-2025 sezonunda BKM organizasyonu ile Zorlu PSM Sky Lounge’da izleyici karşısına çıkıyor. Anlatı tiyatrosu ile dijital enstalasyonu birleştiren ve izleyiciyi çevreleyen yenilikçi bir deneyim olarak tasarlanan Çirkin, Anadolu gelenek ve masallarından ilham alan gerçeküstü bir ihanet hikâyesini izleyiciye sunuyor. Birçok farklı teatral stilden esinlenen oyunculuk yapısı ve reji biçemini çağdaş tiyatro enstrümanları ile buluşturan oyun, masalsı ve mistik evrenini teknolojinin olanaklarıyla birleştiren özgün bir sahne dili yaratıyor.
Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu aracılığıyla yapım destek fonu tarafından desteklenen oyun, Kaleidoscope Fonu Dönüşüm Geliştirme Ödülü kazandı. Çirkin oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
Yazar / Playwright: Firuze Engin
Yönetmen / Director: Güray Dinçol
Oynayanlar / Performers: Nihal Yalçın, Onur Berk Arslanoğlu
Sahne & Yapım Tasarım / Stage & Production Design: Veli Kahraman
Immersive Sanat Direktörleri / Immersive Art Directors: Lalin Akalan, Amir Ahmadoghlu (xtopia)
Müzik / Music: Ahmet Kenan Bilgic (Comfortnoise)
Koreograf/ Choreographer: Büşra Firidin
Kostüm Tasarım / Costume Design: Candan Seda Balaban
Işık Tasarım / Light Design Cem Yılmazer
Ses tasarım / Sound Design: Turgut Mavuk (Comfortnoise)
Makyaj ve Saç Tasarımcısı / Makeup and Hair Designer: Sezen Yeniçeri Can
Yardımcı Yönetmen / Assistant Director: Aslı Ekici
Yaratıcı Teknoloji Uzmanı / Creative Technologist: Çağatay Güçlü(xtopia)
Görsel Sanatçılar / Visual Artists: Amir Ahmadoghlu, Burak Dirgen(xtopia)
Grafik Tasarım / Graphic Design: Nada Aydın(xtopia)
Işık Operatörü / Light Operator: Can Çelik
Ses Operatörü / Sound Operator: Arın Kamiloğlu
Video Operatörü / Video Operator: Seda Yılmaz, Gökhan Gülçebi
Yapım Sorumlusu/ Production Administrator: Eyüp Çelik
Reji Asistanı / Director Assistant: Mislina Kurtuldu
Yapım Koordinatörü /Production Coordinator: Şevval Erdinç, Sıla Kenar
Sahne Amiri / Stage Manager: Umut Rışvanlı
Proje Koordinatörü / Project Coordination: Esra Küçükşen(xtopia)
Dekor Tasarımı Asistanı / Stage Design Assistant: Lidya Delfin Eraslan
Kostüm Tasarımı Asistanı / Costume Design Assistant: İsmet Efe Arslan
Fotoğraf / Photography: Murat Kahya
Yapım Belgeseli / Making of Documentary: Rıza Efe Reis, Efe Subaşı
Yapım / Production: BKM & Dolkun Production
Ortak Yapımcılar / Co-Producers: Institute of Time, Betaland Audiovisual, xtopia, Comfortnoise
Fotoğraf: Salih Üstündağ
Serina Haratoka’nın “Rüya Mağaraları” başlıklı kişisel sergisi 24 Aralık 2024 - 24 Ocak 2025 tarihleri arasında Tokatlıyan Han’ın beşinci katında sanatseverlerle buluşacak.
Serina Haratoka’nın uzun yıllardır yaptığı araştırmalar ve rüyalarla ilgili yaşadığı yüzlerce tesadüfle şekillenen, rüya ile gerçek arasındaki çizgiyi zaman zaman silmek istediği bir çalışma olarak ortaya çıkan “Rüya Mağaraları” sergisi; öze dönüş, kendini bulma ve görünmeyeni keşfetme yolculuğuna davet ediyor. Haratoka’nın mağara betimlemeleri, eksik olan ruhsal yolculuğu tamamlamak için dönüşüm sürecini tetikliyor. Sergi kapsamındaki çalışmalarında, sanatçının geçmişte ağırlıklı olarak karşımıza çıkan figüratif anlatım dili, sembollere ve her şeyin eriyip renk hâline büründüğü ifadelere evriliyor. Gördüğü ve gerçekte yaşadığı uyku anındaki hipnagojik ve uyanık hâldeki parlak rüyalar, halüsinasyonlar ve Kafkasya’daki köklerinden gelen kadim inançların mirasıyla dünyanın farklı noktalarından edindiği çeşitli öğretiler üretimlerini şekillendiriyor.
Sanatçı çalışmalarında antik çağlarda insanların inançları uğruna gösterdikleri çabadan ilham alıyor ve bu çabanın sanatın tüm dallarına yansımasına, mağara duvarlarından başlayıp dev tapınakların bezemelerine kadar uzanmasına referans veriyor. Mitoloji, doğa, ritüeller, sanat tarihi, prehistorik dönem, inanç sistemleri Haratoka’nın araştırma alanları arasında yer alıyor. Sergide sanatçının dört yıllık bir üretim sürecine dayanan yağlı boya resim ve enstalasyon ağırlıklı eserleri ilk defa izleyici karşısına çıkıyor. Tuvalin üzerinde sadece imge değil volüm de oluşturmak isteyen Haratoka, katmanlı diliyle resme boyut vererek mekânsal algı oluşturuyor. Mağara alegorisine referans veren sanatçının çalışmalarında tekrar etmeyen renk ve dokular, oyuntu ve çıkıntılar dikkat çekiyor.
Gazeteci-yazar Johann Hari’nin obezite salgınına son vermeyi vaat eden yeni nesil zayıflama ilaçlarını masaya yatırdığı kitabı Sihirli Hap - Yeni Zayıflama İlaçlarının Olağanüstü Faydaları ve Tedirgin Edici Riskleri, Özde Duygu Gürkan’ın çevirisiyle Metis Yayınları’ndan çıktı.
Hari, bu ilaçlardan biri olan Ozempic’i kullanan ve zahmetsizce kilo verme sürecini bizzat tecrübe ediyor ve bu ilaçların bizim için ne anlama geldiğini irdeliyor. Yeni zayıflama ilaçlarının geliştirilmesinde rol alan bilim insanlarının yanı sıra onlara eleştirel bakanlarla, beslenme uzmanlarıyla, beden olumlama hareketini destekleyen kişilerle, İzlanda’dan Japonya’ya dünyanın farklı yerlerinde sağlıklı yaşamı teşvik etmek için ilginç yöntemler uygulayan eğitimciler ve hatta iş insanlarıyla konuşan Hari, bu uzun yolculuk sırasında öğrendiklerini tarafsız bir gözle aktarıyor.
Kerem Kurdoğlu’nun kaleme aldığı ve yönetmenliğini Naz Erayda ile birlikte üstlendiği Kundura Sahne yapımı Geçen Gün, 15 ve 16 Kasım’da Arter’in performans salonu Karbon’da sahnelenecek.
Yapımcılığını Kundura Sahne’nin üstlendiği Geçen Gün, müzik, dans gösterisi, tiyatro ve performansın sınırlarında dolaşarak büyük şehrin iç içe geçmiş hikâyelerini sahneye taşıyor. Kerem Kurdoğlu’nun yazdığı ve Naz Erayda ile birlikte yönettikleri oyunda sahneyi Esme Madra ve Ozan Çelik paylaşırken, Tophane Noise Band da ikiliye çeşitli seslerle eşlik ediyor.
Gündelik paranoya hâllerimiz üzerine, şehir ile iki kişi arasında geçen “endişe dolu bir sevgi hikâyesi” anlatan performansta Esme Madra ve Ozan Çelik, kendilerine çeşitli seslerle eşlik eden Tophane Noise Band ile birlikte sahnede ses, söz ve hareket parçalarını öyküleştiriyor.
“Birbirleriyle sürekli karşılaşan, geçişen, çarpışan, ama birbirlerini gerçek anlamda hiçbir zaman görmeyen iki kişi. Dünyaya karşı iki kişi. Şehrin içinde hareket ediyorlar. Ezilmemeye çalışıyorlar. Şehirle başa çıkmaya çalışıyorlar. Herkes onlara karşı, onlar tek başına. Kâh seksen yaşındalar, kâh on sekiz. Bir bakmışsın mağdur durumdalar, bir de bakmışsın suçluluk duygusu içlerini kemiriyor.
Biz tanıyoruz onları. Onlar da bizi tanıyor. Şehir değişiyor. Şehir sürekli farklı rotalar çiziyor. Şehir onları itip kakıyor. Diğer insanlar, şehirle bir olmuş, sürüklüyorlar onları. Her an başka bir tehdit altındalar. Sesler sarmalıyor hepsini. Kâh rahatsız edici bir kakofoni, kâh büyüleyici bir sükûnet. Kâh bir gürültü yumağı, kâh bir müzik.”
15 Kasım Cuma ve 16 Kasım Cumartesi akşamları saat 20.00’de Arter’in performans salonu Karbon’da sahnelenecek Geçen Gün oyununun biletlerine Biletix ve Mobilet üzerinden ulaşabilirsiniz.
Hakan Akçura’nın “Anamnesis” başlıklı kişisel sergisi 15 Aralık’a kadar Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
“Anamnesis”, Hakan Akçura’nın kendi çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı İzmir’deki ilk sergisi. Akçura, bu sebeple geçen yıl İstanbul Karşı Sanat’ta açtığı sergiyi, İzmir’e de taşıyıp bir gezici sergi niteliğine dönüştürmeyi seçti. Sergi adını, özellikle tıp ve felsefede “geçmiş deneyimleri veya bilgileri geri çağırma”, ”bir şeyi tekrar hatırlama veya geriye doğru belleği canlandırma” anlamlarına gelen eski yunanca sözcük “anamnesis”den alıyor. Sergi, sekiz büyük ebatlı resim, yedi online görüşme kaydı ve bir performans videosundan oluşuyor. Sanatçı, geçen yüzyılın kimi acı olayları ve insanlık kültürünün kadim anlatılarının, unutturulmaya çalışılan, dönüştürülen kökenleri hakkında yeni tartışmalar açmayı hedefliyor.
Sanatçının, Yaşar Kurt, Mahir Günşiray, Selen Uçer, Nazan Kesal, Tilbe Saran, Taner Ölmez ve Laçin Ceylan’a “her gerektiğinde nasıl ağlayabildiklerini” sorarak cevap arayan görüşmelerin kayıtları ve günümüz dünyasının her gün yoğunluğu artan karanlığına karşı ruhumuzun, bedenimizin, neye, nasıl, ne kadar “gücünün yetebileceğine” dair kendi atölyesinde kaydettiği performansı ise bir ortak varoluş daveti olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Künye: Hakan Akçura, "Her Gece..." Tuval üzerine akrilik, 185 x 122 cm, 2023, Stockholm
Jenny Odell’in ekran ve internet bağımlılığını yaratıcı bir bakışla ele aldığı, kâr odaklı çarkların karşısına insanın örgütlenme potansiyelini yerleştirdiği rehber niteliğindeki kitabı Hiçbir Şey Yapmama Kitabı, Bülent O. Doğan’ın çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıktı.
Odell, 7-24 çevrim içi yaşamlara, ekran ve etkileşim bağımlılığına, vitrindeki hayatlara karşı bir duruş manifestosu, zamanımızı sömüren kapitalist makinenin kurduğu düzlemlerden bir çıkış haritası sunuyor okuruna.
Hiçbir Şey Yapmama Kitabı, imgelerin sürekli aktığı ekranların ötesinde sahip olduğumuz başat güzellikleri bize hatırlatan, aktivizmin ve doğanın sağaltıcı kuvvetini vurgulayan ve teknolojiyi lanetlemeksizin günümüz dünyası için daha doyurucu var oluş biçimleri sıralayan, çevrimiçi hayatın çıkmazlarına karşı başucu kitabı.
CamelPhat, All Mega katkılarıyla düzenlenen Day of the Dead Party kapsamında 15 Kasım’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahne alacak.
2017 yılında çıkardığı “Cola” şarkısıyla 300 milyondan fazla dinlemeye ulaşan CamelPhat, “Breathe”, “Hope” gibi şarkılarla da kendini kanıtladı. Enerjik ve duygusal house tınılarıyla elektronik müziğin önemli isimleri arasında yer alan CamelPhat, Day of the Dead’in renkli ve mistik atmosferiyle birleşerek gece boyunca, ritimler ve görsel şölenle bir dans kutlaması gerçekleştirecek. Spiritual Milk ile dünya çapında adından söz ettiren ikili, Day of the Dead konseptiyle 15 Kasım akşamı Turkcell Sahnesi’nde buluşarak katılımcılarına bambaşka bir deneyim yaşatmayı hedefliyor.
All Mega Present Day Of The Dead Party With Camelphat konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Tokatlıyan Han’da bu yıl ikincisi düzenlenen “Açık Kapılar Sergisi” 30 Kasım’a kadar sanatseverlerle buluşuyor.
Koordinatörlüğünü Ahmet Müslüm Küçük, Aylin Pakova Çil, Joel Menemşe, Murat Melih Özen ve Özge Akdeniz’in yaptığı sergi, kırkı aşkın sanatçının eserleri izleyiciye sunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi ve Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı’ın katkılarıyla Tokatlıyan Han’da gerçekleştirilen sergide; resim, heykel, seramik, fotoğraf, video art, belgesel, müzik ve performans gibi sanatın farklı disiplinleri bir araya geliyor.
Tokatlıyan Han’ın tüm katlarına yayılan sergide sanatçılar atölyelerinin kapılarını 13 Kasım’a kadar ziyaretçilere açıyor. Etkinlik bu yönüyle ziyaretçilerine sergilenen eserlerin yanı sıra sanatçıların gündelik hayat içindeki uğraşlarına ve yaşam ritimlerine de tanıklık etme ve diyalog kurma fırsatı sunuyor. Vomank müzik grubu ve birçok müzisyen de etkinlik süresi boyunca seslendireceği müzik performanslarıyla ziyaretçilere eşlik edecek. PonART, Ahmet Merey, Depoart ve Akademililer Sanat Merkezi sponsorluğunda gerçekleştirilecek etkinlikte ayrıca sanat ve sosyal bilimler alanından yazarlar ile sanatçılar da 20 Kasım’a kadar yapılacak sanat söyleşilerine konuk olacak.
Etkinlikte yer alan sanatçılar arasında; Ahmet Arif Merey, Ahmet Müslüm Küçük, Aleyna Yayalar, Ali Ekber Kul, Alireza Mojabi, Aramis Kalay, Ataman Oğuz, Aylin Pakova Çil, Başak Canher, Beyza Gökay, Çiğdem Şimşek, Demet Yalçınkaya, Denizhan Özer, Eda Ağaoğlu, Eda Yiğit, Elif Zeynep Karagöz, Erkan Canan, Fikriye Pakkan, Gülhan, İlyas Ceran, Joel Menemşe, Kıvanç Nalça, Lara Kiroft, Memed Anik, Merih Yıldız, Murat Melih Özen, Nazan Kuşçu, Noi Chi Conghx, Orçun Beslen, Ömür Eke, Özge Akdeniz, Resul Aytemür, Semra Çelik, Serap İskender, Serra Kuşkaya, Sibel Tarhan Kasapoğlu, Sinan Akcan, Sonat Çavuşoğlu, Songül Canerik, Süreyya Su, Tolga Boztoprak, Vasıf Pehlivanoğlu, Vomank Müzik Grubu, Zeliha Demirel, Zeynep Yazıcı, Yalçın Bulut yer alıyor.
Reşad Ekrem Koçu’nun yeniçeriler, anlı şanlı tulumbacılar, çeşit çeşit esnafla dolu hikâyeleriyle renkli bir panorama sunduğu İstanbul'un Sahipleri kitabı, Doğan Kitap’tan çıktı.
Eda Çağıl Çağlarırmak’ın illüstrasyonlarıyla renklendirdiği bu kitap Koçu’nun kıymetli tarih bilgisi hikâyeciliğiyle yeniden buluşturuyor okuru. Osmanlı İstanbul’unun düzenini anlatan üç kitap bir arada sunuluyor.
“Bunlar, tarihten çıkarılmış küçük küçük sahneler, portrelerdir. Modeller hakikidir, şahıslar uydurma değildir. Hadiseler, yazdığım gibi cereyan etmiştir. Fakat bunlar, bir fotoğrafla çekilmiş değil, fırça ve boya veyahut kalemle yapılmış resimlerdir. Öyle zannediyorum ki bu resimler, gençler ve halk için faydalı olabileceği gibi ‘cemiyet ilmi’nin de işine yarayabilecektir.”