13 MAYIS, ÇARŞAMBA, 2020

Sanat Bir Virüs Kadar Hızlı ve Yaygın Olabilir mi?

Genco Gülan’ın karantinada ne yaptığını, nasıl hissettiğini merak ettiği arkadaşlarının otoportrelerinden ve bugünleri nasıl geçirdiğini, üretim sürecine etkilerini gösteren videolarından oluşan “Müzenin Arkadaşları” adlı sergi çevrim içi ziyarete açıldı.

Sanat Bir Virüs Kadar Hızlı ve Yaygın Olabilir mi?

“Sanat en azından bir virüs kadar hızlı ve yaygın olmalı.” 

Bu cümle, Genco Gülan’ın küratörlüğünü yaptığı, www.istanbulmuseum.org üzerinden izlenebilen “Müzenin Arkadaşları” başlıklı, sanatçı portreleri sergisi için yazdığı metinde geçiyor. Genco Gülan başlangıçta bu sergiyi, karantinanın yarattığı sessizliği kırmak yeniden bir arada hissetmek ve bu dönemi atlatacak bir dayanışma duygusu yaratmak için düşünmüş. Ardından dünyanın çeşitli bölgelerinden sanatçılar da hızla çalışmaya dâhil olmuşlar. “Friends of Museum” adlı müzelere maddi destek için satılan kartların isminden yola çıkan Gülan, “Müzenin Arkadaşları” tanımlamasının, sanata verdikleri desteği, ismin çıkış noktasının aksine kolektif bir iş birliği ve bir dayanışma sergisi anlamıyla okunması gerektiğini söylüyor. 

Gülan’ın karantinada ne yaptıklarını, nasıl hissettiklerini merak ettiği arkadaşlarının otoportrelerinden ve bugünleri nasıl geçirip, üretim süreçlerinin nasıl etkilendiğini gösteren videolarında oluşan sergi, her bir sanatçının halet-i ruhiyesinin sıra dışı bir ifadesi.

Gülan’ın 2002 yılına dek uzanan dijital ortam sergilerinden süzülen deneyimi, son dönemde hızla artan çevrim içi sergiler arasında sunduğu erişim kolaylığı ve zenginleştirilmiş katmanlı içeriğiyle öne çıkıyor. Fiziki ortamda yaptığımız sergi değerlendirmelerinde önemli yer tutan mekân kullanımı, ışıklandırma, yeterli bilgilendirme gibi süreçler, söz konusu çevrim içi sergiler olduğunda; erişim kolaylığı, galerilerin iyi planlanması, eserin ekranda temiz biçimde görüntülenebilmesi, sanatçılar hakkında bilgilendirmelerin yeterliliği gibi kriterlerle yer değiştiriyor. Ayrıca sergi tek boyutlu, yani katmansız olduğunda hızla geçilip anlaşılmama riskini de taşıyor ki bu da önemli bir değerlendirme unsuru. Üretim bir tabloysa sanatçıyı ya da işin kendisini anlamamızı sağlayacak video ya da metinlerle desteklenmesi bizi çevrim içi sergide daha uzun süre vakit geçirmeye ve tatmin edici bir sergi deneyimine götürecektir.

“Müzenin Arkadaşları” bu açıdan gerçekten çok keyifli, rahat bir sergi deneyimi yaşatıyor. Galerilerin numaralandırılması ve eserlerin çok iyi görüntülenebilmesi, her sanatçının yapıtı altındaki isim etiketine tıkladığınızda sanatçının geçmiş ya da işiyle bağlantılı üretim sürecine odaklı bir videonun görülebildiği katmanlı ve izlenen şeyi daha da detaylı, anlaşılır hâle getiriyor. Ayrıca dünyanın dört bir yanından otuzun üzerinde sanatçının hızla bir sergi oluşturabildiğini göstermesi, sergilerin tüm dünyadan izlenebilir noktaya gelmesi açısından oldukça umut vadedici.

Üçüncü galeride bulunan Frank Ancel ve Mari Matsuri’nin soluk karakalem çalışmasından ulaşılan Lockdown Recording videosu, otoportreye ironik biçimde, dinamik üretim sürecinin etkileyici bir özetini sunuyor. Zoom üzerinden yapılan sempozyumda üretilenleri ve süreci anlatan bu kısa video, kolektif sanat üretiminin karantina koşullarına boyun eğmeyeceğini, gerektiğinde “virüs kadar hızlı ve yaygın” ,olabileceğini kanıtlar nitelikte. Yine üçüncü galerideki Amir Shingray tablosu, sanatçının pandemi koşullarında yaşadığı duyguları aktardığı otuzdan fazla otoportreden biri. Shingray da kendi videosunda tabloyu hangi ruh hâliyle resmettiğini ve neyi ifade ettiğini açıklıyor.

Birinci galeride ise sanatçı Bubi’nin otoportresi eczaneden alınacaklar listesi altında geçmeyen saatlerden oluşan bir yüzü gösteriyor, buradaki o inanılmaz tanıdık sıkıntının çoğu izleyicide etki yaratacağını düşünüyorum, en azından bendeki etkisi “İşte hissettiğim şey buydu!” cümlesi oldu.  Yine aynı galeride Tutku Bulut Beyaz’ın renkleriyle ön plana çıkan otoportresi, sanatçının karantinada ev atölyesindeki günlerini anlatıyor. 

Yeşim Ağaoğlu’nun dördüncü galeride yer alan otoportresi ise yine beni güldüren ve “Evet, bir gözüm şiir, bir gözüm sanat!” dedirten bir çalışma. Bazılarımıza şiir nefes oldu dört duvar arasında. Minik oyuncaklardan oluşan bir ev ahalisinin karantina boyunca kapıldıklarını ve bir gününü anlatan videosu da izlenesi.

Üzerlerinde durup düşündükçe, katmanlar arasına inmek için videolara başvurdukça tatlanan bir çevrim içi sergi “Müzenin Arkadaşları”. 9 Mayıs’ta ziyarete açılan sergi, yaz boyu erişilebilir olacak. http://istanbulmuseum.org adresinden görülebilen sergiye Türkiye, Kore, Fransa, Belçika, Sudan, İsrail, Amerika, Ukrayna, İsviçre, Almanya gibi ülkelerden katılan sanatçıların tam listesi ise şöyle:

Tal Lee, Suzan Batu, Tutku Bulut Beyaz, Şeyma Yerlikaya, Ali Cabbar, Gül Ilgaz, Tamer Ertuna, Bubi, Olcay Erdinç, Tim Hailey, Şevket Arık, Myriam Thyes, Yasin Uysallar, Jeremy Hight, Recep Batuk, Ana Vujic, Fatih Balcı, Şenol Yorozlu, Bohdan Rodyuk Chekan, Franck Ancel ve Mari Matsuri, Monika Bulanda, Leman Sevda Darıcıoğlu, Uluç Ali Kılıç, Bedri Baykam, Karolin Fişekçi,

Yeşim Ağaoğlu, Mehmet Sinan Kuran, Johan Tahon, Koray Erkaya, Sharar Marcus, Barış Sarıbaş, Pınar Derin Gencer, Amir Shingray. Nilhan Sesalan, Sevgi Karay ve Fikret Atay.

0
5311
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage