01 ŞUBAT, CUMA, 2013

Ö Z

İki bilgi vardır ki bu iki bilginin veriliş şekli ve bu bilgilerle aydınlanış şekli,  henüz  bencilliği tanımamış insanın, bencilliğini nasıl kuracağını ve sonraki yaşamını belirler. Bu bilgiler, dünyaya nasıl ve niçin gelindiği ve ölüm bilgisidir.

Ö Z

“Bencilliğin gözü perdelidir.” Mahatma Gandhi

Kendimizle, dışımızdaki yaşamı görme-algılama biçimimiz arasında oluşan perdeden söz ediliyor bu sözde. Bu perde bencilliğin perdesidir, dünyayı algıladığımız gibi değil, algılamak istediğimiz gibi gösteren perde. Yaşama tam katılmamızı engelleyen, engel. Görme biçimlerimizi kavramamızı zorlaştıran “anlayış durumu”.

Bencilliğin miladını,  insanın doğaya hâkim olma çabalarının başladığı dönemlere kadar dayandırabiliriz. Yüzyılımızda “bencillik”, ebeveynlerimizin “masumca”  insan soyunu sürdürebilme çabaları ile şekilleniyor.

İki bilgi vardır ki bu iki bilginin veriliş şekli ve bu bilgilerle aydınlanış şekli, henüz  bencilliği tanımamış insanın, bencilliğini nasıl kuracağını ve sonraki yaşamını belirler. Bu bilgiler, dünyaya nasıl ve niçin gelindiği ve ölüm bilgisidir.

Doğmuş olan bir çocuk , bir şeyleri anlayacak yaşa geldiğinde ,  ona    dünyaya geliş nedeni çeşitli süreçlerde  anlatılır. Anlatılan bilgi, eşlerin doğacak cocuğu kendileri için –yaşamaya mecbur oldukları bir bencillikle-  ortaya getirdikleri değil, onun cinsel bir etkinlikle meydana geldiğidir. Bu bilgi  sanki önemli bir sır paylaşılır gibi,  büyük bir titizlıkle alıştıra alıştıra verile durur.

Georges Bataille (Fransız Filozof) “İnsanın özünün, onun kökeni ve başlangıcı olan cinselliğin içinde verilmiş olması, onda çılgınlıktan başka bir çıkışı olmayan bir soruna yol açar” der. (Eros’un Gözyaşları)

“Erotizm yaşamımızın amacı olduğu sürece, cinsel etkinlik erotizm ile zıtlaşır… Ama testerenin çalışmasına benzeyen, döllenmenin ölçülü yapaylığı insani açıdan içler acısı bir mekaniğe indirgenme tehlikesi taşır.” (Eros’un Gözyaşları)

Basit cinsel etkinliği hayvanların güdüsel saf –mevsimlik-çiftleşmesi ile özdeşleştiren Bataille,   erotizmi bu basitlikten ayırır.  Erotizmin   karşımıza,  taammüden ve kararlı -şeytani-bir şekilde çıktığına dikkat çeker.

“Basit cinsel etkinlik erotizmden farklıdır: İlki hayvansal yaşamın içinde verilmiştir ve yalnızca insansal yaşam, erotizm adının uygun düştüğü, belki de “şeytansı” bir yönün ortaya çıkardığı bir etkinliği sunar.”

Arzunun tanınması, arzu ile belirlenen ihtiyaçlar , arzulanan şeyin-duygunun- elde edilmesi, arzunun tatmini ve artık bırakılamayacak o alışkanlık….  arzu edilen bencilliği yaratır.

“Yakıcı Arzu - tatmin” yaşamın belkemiği haline gelir.

Burada önemli olan ,  hayatını “sadece” devam ettirebilecek  yaşam becerisine sahip bireyin,  bu asgari  isteklerden yavaş yavaş sıyrılıp,   aşkın isteklere doğru geçişi , yol alışıdır.

İnsanın,  çevreyi-doğayı-olayları  görmesi de  ister istemez tek bir bakış açısı içine sığmaya başlar. Tek merkezden çoğalan bakış açısı , herşeyi kendine düşen faydalarla görmeyi gerektirir.

Sistem,  bizi sahip olduklarımızla-sahip olmadıklarımızla-barışık yaşamaktan alıkoyar.  Hesaplı bir biçimde , kendi dışımızdaki bireylerin yaşam biçimleri ve sahip oldukları değerler önemli hale gelmeye başlar. Basit  istekler, yerini “keşke” lere bırakmaya başlar. Senaryolaştırılmış gelecek planları,  tutkuları daha da kamçılar. Maddi yaşamda süregelen bu takip, hissi yaşamda da kendini aynen hissettirir. Değişiklik ve yenileme-yenilenme  isteği, insana,  insani ilşkileri de aynı oburlukla-bencillikle  yaşatır.

Tüm bunları yapmakta da çok haklıyızdır, çünkü ölüm vardır, sanki herşey ölüme rağmendir “şu kısacık yaşamda”.

Bencillik yaşamı hoyratça ele almamızı sağlar.

Eğlenceyi, aşkı, sınırsızca ve değişiklik hıçkırıkları ile, sistemin önerdiği gibi yaşayan, kendi öz değerlerinden uzaklaştırılmış toplumların genel huzurundan söz edemeyiz. İmaj toplumlarında arzuların saflığından söz edemeyiz. Hesaplı arzuların yarattığı değişimin, bireyin hayatında yer almayacağından söz edemeyiz .

Arzusuz, tutkusuz bireyin hayatta kalması bile mucizedir.

Tutku ve arzularını yok etmiş, en aza indirgemiş gündelik Asya İnsanları’nın öğretileri, batı toplumlarında ancak meditasyon–yoga bilgilerinin içinde geçen, gıpta ile izlenen, sonra herkesin telaşla birbirlerine anlattığı, bir film,  bir müzik plağı, bir kitap gibi birbirlerine önerdikleri  faydalı-dinlendirici aktivitelere indirgenmiştir.

Ruh hekimlerimiz, tutkuları bitmiş insanları,  arzularını kamçılayarak; tutkularını dizginleyemeyenleri de kimyasal yollarla uyuşturarak tedavi etmiyorlar mı?

Kimse kapitalizm tarafından canavarlaştırılmış arzuların, ona bağlı -bencillik, tüketim ve erotizm- oyununun, insanları bu hale getirdiğini göremiyor mu?

Tedavi edenler,  tedavi olmuyor mu?

Bir ara rahat koltuğumuzda oturduğumuzda, o gün için hayatımızı gözden geçirdiğimizde, aldığımız kararların ne denli doğru olduğunu ve onları karşınıza ne engel çıkarsa çıksın, ne pahasına olursa olsun uyguladığımızı gördüğümüzde, kısaca o gün için, işlerin, her şeyin yolunda gittiğini gördüğümüzde hissettiğimiz huzur duygusu, ertesi güne de aynı şekilde kalıyor mu? Yaşamın anlamını çözmeye yetiyor mu? Yaşamın anlamı, senaryosunu kendimizin yazıp oynadığı bir film kadar sistematik mi?  

Bencillik,  bir insanın sadece kendini  sevmesi değildir. Hiçbir şekilde kendi dışına çıkamaması ve sürekli "tüm dünya beni atlatıyor" duygusuna sahip olmasıdır.

“Acaba tekrar âşık olabilecek miyim? Anlaşılabilecek miyim? Bu kişi ya da bu olay benim için ne ifade eder?” gibi sorular ve bunların yanıtlarını esas alan davranışların,   bencilliğin, narsisizmin temel özellikleri olduğunu  çok araştırmacı  yazmış anlatmıştır.

“Hiç kimse yakıcı tutkunun, arzunun, kesin olarak bizi tehdit etmeyi sona erdireceği bir dünyayı hayal etmiyor. Diğer taraftan kimse, hiçbir zaman hesabın kendine bağlamadığı bir yaşamın olabilirliğini düşünmüyor.”

İnsan,  hangi tür bir bencillik örneği ile ortaya çıkarsa çıksın, bencilliğini nasıl dizginleyemez hale gelirse gelsin, doğanın kuralları,  insanoğluna bencilliğini en aza indirgemenin yollarını ve bakış açılarını da sunmuştur -sunmuş olmalı-.

Yaşamdaki varlığını sadece kendine düşen faydalarla,  kendi tatmini ve arzuları ile sınırlamayan, başkaları için de karşılıksız hizmet vermeye çalışan insanların, şehirlerde yaşamaya çalışan hayvanların-bitkilerin-tüm canlıların, çevreye ve mekânlara yaydığı, imajdan yoksun, kimliksiz, mülkiyetsiz titreşimini anlamak-sakinleşmek- belki de bu yolda atılan ilk adım olabilir.

0
3335
0
Yazar:
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage