
Fotoğrafçı ve yönetmen Murathan Özbek ile doğa ile insan arasındaki görünmez bağları görünür kılmayı amaçladığı fotoğraflarından oluşan, Yves Rocher Vakfı’nın “Yaşam İçin Ağaç Dikin” projesi kapsamında hayata geçen “Yanıbaşında” sergisine dair sohbet ettik.
Modern insanın yavaşlayabilmesi, yeniden dengesini bulmasının çaresi dışarıda bıraktığını sandığı doğayla buluşmasında saklı. Doğayla buluşmak bize köklenmeyi, serpilmeyi, göğe uzanmayı o kıymetli akışı hatırlatır. Şehirde yürürken karşılaştığımız bir ağaç bize o karmaşada dingin kalabilmeyi hissettirir. Yüz yıldır ayakta duran bir çınar bize yaşama direncini gösterir. Yazar Hermann Hesse, Ağaçlar isimli kitabında insana en korktuğu anlarda ağaçlara dair şunları hatırlamasını öğütler: “Ağaçların düşünceleri uludur, uzun soluklu ve sakin, ömürlerinin de bizimkinden daha uzun olması gibi. Onları dinlemediğimiz sürece bizden daha bilgedir ağaçlar. Ama onlara kulak vermeyi öğrendiğimizde, düşüncelerimizin tam da o uçuculuğu, o çocuksu telaşı benzersiz bir coşku kazanır. Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.”
Fotoğrafçı ve yönetmen Murathan Özbek’in “Yanıbaşında” sergisi de ağaçların gizli dünyasına kulak vermeye, insanın doğayla görünmez bağlarına yakından bakmaya, doğanın yanıbaşında konumlanmaya davet eden, bu dünyayla ilgili hislerimizi harekete geçiren bir sergi olarak bizlerle buluştu. 3 - 8 Aralık tarihlerinde FAAR Gallery’de gerçekleşen sergi Yves Rocher Vakfı’nın “Yaşam İçin Ağaç Dikin” projesinden ilhamla hayata geçti. Fotoğraflarında sanatçı Ekin Bernay ile çalışan Özbek, yarattığı büyülü ormanda ağaçlara duyulan içsel bir özlemin görsel anlatımını sundu.
İzleyicisinde yoğun hisler bırakan “Yanıbaşında” sergisine dair fotoğrafçı ve yönetmen Murathan Özbek ile konuşarak bu dünyanın içine daha fazla dahil olmanın imkânlarını araştırmaya davet ediyorum ben de sizi şimdi.
Yves Rocher Vakfı ile iş birliği içinde gerçekleşen “Yanıbaşında” serginizin ortaya çıkış sürecinden, “Plant for Life” projesinin size nasıl ilham olduğundan bahseder misiniz?
Yves Rocher Vakfı ile tanıştığımda “Yaşam İçin Ağaç Dikin” projesi beni çok etkiledi. Vakfın ağaçlar, doğa ve biyoçeşitlilik için yaptığı projeler bana bütünüyle ilham kaynağı oldular.
Vakfın “Ağaç dikmek için 100 neden” manifestosunu incelediğimde ise kendi dünyama, görsel dilime yakın olan başlıkları seçtim. Ağaçlar hayatımda hep vardı ama ilk kez bir projemde ağaçları merkeze aldım. Bu sergi ile onlarla daha önce kurduğum diyaloglara benzemeyen, yeni bir diyalog kurabildim.
İnsan ile doğa arasında kurulan bağlar üzerine düşündüğünüzde sizi en çok neler etkiliyor? Bunun sergide yer alan çalışmalarınızdaki yansımalarını nasıl gözlemleyebiliriz?
Doğa insanın hoyratlığına rağmen ona kucak açıyor. Doğayı duymak, onu hissetmek isteyen insan sayısı çok çok az. Onu sadece yaşamın fonu ya da manzara olarak görmek onun anlamını, sonsuzluğunu hissetmemizi engelliyor. Doğa yaşamın kendisidir. Hafızası ve bilgisi bizden çok daha geniştir. Doğayla insan arasındaki mesafe açıldıkça insan kendine de yabancılaşır. “Yanıbaşında” bu mesafeye karşı çıkan bir duygu taşıyor.
Sergideki çalışmalarınızda sanatçı Ekin Bernay’ı görüyoruz. Bernay ile çalışmak bu sergi özelinde ne ifade ediyor sizin için? Çalışmalarınızda nasıl konumlandırdınız?
Ekin benim üniversite yıllarından çok yakın dostum. Birbirimizi hep yakından izledik, birbirimize en zor zamanlarda bile ilham ve güç verdik. Ben onun dünyayla, insanla, kavramlarla kurduğu ilişkileri hep çok güçlü buldum. Ağaçlarla kurulacak bu diyalogda da benimle olmasını istedim. Onun hislerine, bağlarına da ihtiyaç duydum. Benim ağaçlarla kurduğum ilişkinin ötesinde, onun ağaçlarla kurduğu derin ilişkiler de yeni anlamlar ve katmanlar eklediler bu fotoğraflara.
Bu sergi yanıbaşımızdaki doğa ile ilişkinizi, doğaya yaklaşımınızı, tavrınızı değiştirdi mi?
Doğayla iç içe bir çocukluk geçirdim. Doğanın karakterim ve yaratıcı yolculuğum üzerinde büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ağaçlarla, doğayla birlikte olduğum sayısız fotoğrafım var.
Hayatın ve akışın bu kadar hızlı ve kalabalık olmadığı, teknolojinin insanı doğadan böylesine çekip almadığı zamanlarda, yani ben daha çocukken doğayla kurduğum ilişkiyi yeniden hatırlamak, hayatımın merkezine doğayı almak bana çok iyi geldi. Ağaçlarla böyle bir hikâyem oldu. Ağaçlar bana daha da görünür oldu.
“Yanıbaşında” sergisini ziyaret edenlerin ayrılırken yanlarında götürmesini istediğiniz duygu ve düşünceler neler olsun istediniz?
Ağaçlara daha yakından bakmalarını isterim, onlara dokunmalarını. Sadece sergiden çıktıktan sonra değil tüm hayatları boyunca. Doğanın içinde olmak için fazladan çaba sarf etmeye gerek duymuyoruz, zaten içindeyiz ama ona gerçekten yaklaşmak, onun yanı başında olmak için duygu dünyamızda ve düşüncemizde doğaya yer açmamız gerekiyor. Doğanın iyileştirici ve dönüştürücü etkisine dünyanın ve insanın hiç olmadığı kadar ihtiyacı var.
Murathan Özbek’in bu yoldaki destekçisi, sergiyi hayata geçiren Yves Rocher Vakfı’na da söz verelim isterim. 1991 yılında Fransa’nın La Gacilly kasabasında Rocher ailesinin “Doğa, insanlığın geleceğidir.” inancıyla kurulduğu vakıf, Plant for Life (Yaşam İçin Ağaç Dikin) programıyla da beş kıtada milyonlarca ağacı toprakla buluşturarak küresel ölçekte etki yarattı ve buna devam ediyor. Vakıf ayrıca Terre de Femmes (Toprağın Kadınları) ödülleriyle çevre için mücadele eden kadınları desteklediği gibi Türkiye’de “Terra Incognita”, “Sessiz Gözcüler” gibi sanat projeleriyle doğa-insan ilişkisini kültürel bir hafızaya dönüştürmeye yönelik çalışmalar yürüttü. Özbek’le hayata geçirilen “Yanıbaşında” başlıklı bu sergi de ise tüm bu çabaların duygusal bir devamı niteliğinde.
Yves Rocher Türkiye Pazarlama Direktörü Gizem Ürkmez Karaman hem projeye hem de “Yanıbaşında” sergisi hakkındaki bizlerle şu sözleri paylaştı: “Plant for Life (Yaşam İçin Ağaç Dikin) projesi bizim için yalnızca bir ağaç dikim hareketinden çok daha fazlası; insanla doğa arasında unutulmuş bir bağı yeniden hatırlatma çabası. Bu nedenle projenin etkisini sadece rakamlarla değil, duygusal bir dille de aktarmayı önemsiyoruz.Tam da bu noktada Murathan Özbek’in hikaye anlatıcılığıyla kesiştik. Murathan’ın çalışmalarında ağaçlara ve doğaya duyduğu özel yakınlık, Plant for Life’ın (Yaşam İçin Ağaç Dikin) ruhuyla çok doğal bir şekilde örtüşüyor. Onun hem sinematik hem şiirsel bakışı, ağaçların yalnızca birer bitki değil; birer hafıza, tanıklık ve yaşam alanı olduğunu hissettirebilen çok güçlü bir anlatım sunuyor. Bu iş birliği fikri, aslında tam da bu ortak duygu zemininden doğdu. Plant for Life’ın (Yaşam İçin Ağaç Dikin) küresel etkisini Murathan’ın kişisel sanat diliyle bir araya getirdiğimizde, insanlara sadece bir çevre projesini değil, doğayla kurdukları bağı da hatırlatan bir deneyim yaratabileceğimizi gördük. ‘Yanıbaşında’ böylece, hem ağaçların insanlar olan bağını görünür kılan hem de izleyiciyi bu hikayeye duygusal bir yakınlıkla davet eden bir sergiye dönüştü.”
“Yanıbaşında” FAAR Gallery’deki sürecini tamamladı ancak yolculuğu İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde farklı lokasyonlarda sergilenerek devam edecek.