13 TEMMUZ, ÇARŞAMBA, 2016

Delikten İçeri Bakma (Fetişi) Üzerine

23 Haziran’da başlayan ve Hande Oynar’ın küratörlüğünde gerçekleşen “Glory Hole” (dikizleme deliği) adlı karma sergi çağımızın en büyük fetişlerinden biri olan “gözetleme”yi inceliyor. Küratörün ustalıkla seçmiş olduğu sergi adı nedeniyle ortaya çıkan merak aslında serginin esas amaçlarından da birini oluşturuyor. “Glory Hole” kelimesinin kökeninden günümüzde kullanılan anlamlarına kadar aslında “delik” metaforuna direkt göndermeler yapan sergi, 11 farklı sanatçının gözünden bizlere farklı deliklerden bakabilme olanağı sunuyor. 

Delikten İçeri Bakma (Fetişi) Üzerine

Sergi mekânında karşımıza çıkan ilk sanatçı Kıvanç Martaloz’un yerleştirmeleri, birbirinden farklı üç video işinden oluşsa da yerleşimlerinden dolayı birbirleriyle bir iletişim halinde olup sanatçının pratiğini de bir zaman çizgisinde anlatıyor. Benim Narsizmimi Seyrettiğiniz Yetti, Biraz da Senin Bakışını Gözlemleyelim adlı işinde Caravaggio’nun Narcissus tablosunda gördüğümüz pozisyonda oturmuş olan sanatçı, suda kendi yansımasını izleyen bir narsist görünümündeyken bir süre sonra kafasını kaldırarak izleyenle göz göze geliyor. Video izlenme ve izlenmeyi isteme üzerinden günümüz sosyal medyasında özel alan kullanımına da bir gönderme yapıyor. Videolarında cinsiyet ve mahremiyet konusunu klasik dönem tablo ve hikayeler üzerinden inceleyen sanatçı KalaMort adlı videosunda ise Boticelli’nin Venüs’ün Doğuşu adlı tablosundaki unutulmaz sahneyi tekrar canlandırıyor. Venüs’ün yerine kendi çıplak vücudunu kullanan Martaloz, Venüs’ün üzerinde durduğu midye kabuğu yerine sürekli solup tekrar canlanan bir Kala çiçeğini kullanmayı tercih ediyor. Kala çiçeğinin solarak tekrar açması fallik bir tekrar yaratırken, sanatçının çıplak bedeninin duruşu feminen ve maskulenliğin geçişken sınırlarını kaldırarak anlatmaya çalışıyor. 

Mekânın en geniş salonuna yerleştirilen Ali Elmacı’nın Güzeller Birbirlerine Aşık Olduklarında, Çirkinler Mutluluktan Haykırıyorlardı adlı yağlı boya eseri ve Joana Kohen’in Look of Now  yerleştirmeleri hem ziyaretçileri hem de diğer işleri gözetlemeye devam ediyorlar. Mekânda gezinirken sürekli sizleri izleyen birileri olduğunu hissetmeniz serginin en güçlü taraflarından biri. Galeriye ait olan güvenlik kameralarının sürekli açık olması ve izleniyor olduğumuzu bizlere tekrar hatırlatan eserler de aynı zamanda birbirleri ile uyum içerisinde görev alıyorlar. Joana Kohen’in bu sergi için özel olarak ürettiği sanatçının sadece gözlerinden oluşan üçlü yerleştirme, boş beyaz bir duvarı bir gözetleme duvarına çevirerek aynı zamanda sanat eseri sanatçı, izleyen, yorumlayan ve gözleyen terimleri arasındaki boşluklara işaret ediyor. Ali Elmacı’nın eserinde görmüş olduğumuz çift kafalı (iki-yüzlü/suratlı) karakterler, özellikle Türk dizi karakterleri, kullanılan mekânlar ve izleyicilerin tepkilerini ölçen, sahte yaratılan bu dünyalara duyulan fetişi anlatan sarkastik bir yaklaşımı işaret ediyor.

Televizyon kültürünü güçlü bir şekilde eleştiren bir başka iş ise Cansu Çakar ve Coşku Fertinger’in ortak çalışması Aşk-ı Memnu: Hayat için Öğretiyor. Dijital baskılardan oluşan yerleştirmeleri, bizleri milyonların izlediği diziden ustalıkla seçilmiş karelerin altına uygulanan manipülasyonların ve özenle denkleştirilmiş sanatçı yorumlamalarının olduğu kolajlar ile tanıştırıyor. Sanatçılar seçtikleri dizi kareleri ile en uygun olduğunu düşündükleri özlü sözleri, desenleri kolajlara katarak bizleri başka bir kara komedi dünyasına sokup izleyiciye kanalı değiştirmesi için el uzatıyor. 

Tina Dobrajc, Slovenya Pavyonu, 2013, Kumaş,kağıt 45x80cm

Açılış gecesinde gerçekleşen Yerin Kulağı Var adlı performansta ise kapalı bir kapı arkasında, galeri mekânında bulunan güvenlik kameralarından sergi açılışına gelen ziyaretçileri ve sanatçıları izleyen Gizem Karakaş, açılışa katılan sanatçı ve ziyaretçiler arasındaki ilişkileri irdeleyerek gözlemlediklerini duvara açılmış bir delikten anlattı. Kimi zaman fısıldayarak kimi zaman kapı ardındakileri çağırarak aslında başkaları üzerinden kendi hikayesini anlatmaya çalıştı. Duvara kulağınızı yaslayarak dinlediğiniz sanatçının sesi kendisi ile yaptığı içsel bir konuşmanın gizliliğine müdahale ediyormuşsunuz hissi yaratıyordu. Konuşulmayanı söylemeye cesaret eden sanatçı dinleme ve dinlenmeyi sorgulayan bu performansını daha sonra oturduğu kapalı odada bir video yerleştirmesi olarak sunmaya devam etti. Açılış gecesi yapılan performansta sanatçının konuşmalarının dinlenebilmesi için duvara yerleştirilen deliklerden içeriyi izlemeye çalışan ziyaretçiler de gizlenen ve zor görünen her şeyin aslında ne kadar merak uyandırdığının en güzel örneğiydi.

Deniz Özgün’ün Go Deeper adlı fotoğraf serisinden seçilmiş iki fotoğraf hem baskı ebatları hem de çekilen kişilerin izlendiklerini bilmeleri ve bundan memnun olduklarını açığa çıkarmaları nedeniyle sergi temasının teşhircilik tarafına işaret ediyor.

​Bu yazı Mine Kaplangı'ya aittir.

0
10082
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage