0 YAPILAN YORUMLAR
7946 GÖRÜNTÜLENME
55 TAKİPÇİ
0 BEĞENİ
Ah Sizin Kitapların Filmi Yapılsa

“Ah sizin kitapların filmi yapılsa keşke Defne hocam!”

 Öğrencilerimden ve okurlardan belki de en sık duyduğum yorum bu olsa gerek! Kitaplarımın filmi yapılsa... Okur bunu elbette metni övmek için,  iyi bir dilek olarak söylüyor. Hayal gücünde öyle canlı belirmiş ki imgeler, yüreğini öyle bir sarmış ki  olaylar şimdi bir de kendi kafasının dışında, beyaz perdede görmek istiyor aynı dünyayı.  Ayrıca iyi bir kitabın filme evirilmesi de beklenir. Filmi yapılmaya kadar uzanırsa bir kitabın artık sırtı yere gelmez!

Kitapları filmleştirilmiş yazarlar ne düşünür, ne hisseder bilmiyorum ama  bu fikir her defasında  elimin ayağımın buz kesmesine sebebiyet veriyor. Oysa edebiyat uyarlaması filmleri de çocukluğumdan beri severim. Erich Kastner’in dokuz yaşındayken ayıla bayıla okuduğum çocuk romanı Sevimli İkizler (Lottie and Lisa) bir Pazar sabahı TRT’de karşıma Parent Trap adı altında bir film olarak çıktığında sevinçten deliye dönmüştüm mesela. Romanın kurgusu ile filminki birbirini tutmasa da ben 1961 yapımı bu filmi videoya çekip banda koparıncaya dek tekrar tekrar izlemiştim.

Sonraki yıllarda da sevdiğim romanların filmlerini keyifle izledim. Evet doğru, Rüzgar gibi Geçti’deki yan karakterlerin kurguyu zenginleştiren hikayeleri filmde eriyip gitmişti ve okurken kapı tıkırtısına bile çığlık attığım Stephen King’in Medyum’u Shining adlı bir film haline geldiğinde elim ayağım o kadar da titrememişti ama Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nin filminin sonunda döktüğüm gözyaşını da kitabın sonunda dökmemiştim doğrusu. Kısacası edebiyatın sinemaya uyarlanması ile ilgili bir derdim yoktu çocukluğumdan beri. Hâlâ da yoktur.

Ama iş benim kitaplara gelince birden renk değiştiriyor! Birisi tüm iyi niyeti ile “inşallah filmini de görürüz” temennisini dile getirince gözlerim korkudan büyüyor. Romanlarımı bağrıma basasım geliyor. Onlar benim, diye bağırmak istiyorum. Bir acayip sahiplenme duygusu sarıyor benliğimi! Onlar benim! 

Çünkü romanı yazarı yaratırsa, film yönetmenindir. Edebiyat sanatın bir dili ise, sinema başka bir dilidir. Yazar ile yönetmen aynı dili konuşmaz. Aynı medyum aracılığı ile kendilerini ifade etmezler. Bu bakımdan bir romanın filmi bence yapılamaz. Yönetmen kendi hikayesini üretir, onun filmini çeker. Film onun eseridir artık. Yazara söz düşmez. Bu da yazarlar için hazmı zor bir durumdur elbette. Hatta rivayet odur ki Margaret Duras L’amant adlı romanının filmi çekilirse setten bir an bile ayrılmamış ve hatta hikayenin “esasen” nasıl geçtiğini yönetmene anlatabilmek için bir ara o yakışıklı Çinli ile yatağa girmeye bile kalkışmış! Bir de Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği filme çekilirken sorulan “Romanınızın filmi çekilirken ne hissettiniz,” sorusuna Kundera’nın verdiği ünlü yanıt vardır: “Gözümün önünde kızıma tecavüz ediliyormuş gibi!”

Benim bu konudaki iç direncim Kundera’nınki kadar sert değil. Ben galiba daha çok okurun hayal gücünden vazgeçmek istemiyorum. Sinemada hayal gücü edebiyata göre daha az çalışıyor. Film ekibi ustalıkla o dünyayı seyirci için kuruyor. Az çok farklılıklar olsa da çoğumuz beyaz perdede aynı dünyayı görüyoruz. Yüzler, renkler, hareketler hafızamızda bize sunulduğu haliyle kalıyor. Benim romanlarımı bağrıma basmak isterken sahiplendiğim sadece satırlar, sayfalar dolusu bir hikaye değil. Her bir okurun hayalinde kurulacak o dünyanın, ışığın, yüzlerin, mekanların, evlerin içindeki eşyanın, bahçelerdeki ağacın çeşitlemelerine de tutunuyorum. Yazar hikayenin yüzde ellisini yazarsa, okur diğer yüzde ellisini tamamlar derler. Sonuna kadar katılıyorum. Okurun zihni tamamlar hikayeyi. Her okurun zihninde yeni bir hikaye doğar. Okurlara tek tek aynı romanı anlattıracak olursanız ışığın prizmadan yedi ayrı renk olarak yansıması gibi bir çeşitlilk ile karşılaşırsınız. Kurgu bile değişir kimi zihinlerde. Hikaye karşılıklı konmuş aynaların içinde çoğalan görüntü gibi okurun hayal gücünde çeşitlenecek, sonsuzluğa uzar.  


Galiba benim sahiplendiğim de bu iç içe geçmiş hayal güçlendirinden doğan sonsuzluk ihtimali... 


Defne Suman Doğan Kitap'tan çıkan Emanet Zaman ile Yaz Sıcağı'nın yazarıdır. 



0
2689
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage