
Barbaros Altuğ’un Berlin ile İstanbul arasında sıkışmış bir yazarın gözünden ihmali, sessizliği ve takipsizliği anlattığı yeni romanı Uzun Bir Kışın En Karanlık Gecesi, Everest Yayınları’ndan çıktı.
Altuğ, dördüncü romanı olan Uzun Bir Kışın En Karanlık Gecesi’nde ihmaller ve takipsizliği, alınmayan önlemler ve yakalanmayan katilleri, şiddet ve homofobinin hüküm sürdüğü coğrafyalarda yitirilen ümitleri bir gazete kupüründen yola çıkarak gün yüzüne çıkarıyor.
“Deniz kenarına konmuş sarayları, gerçek sahipleri sürgünde ölen hanları, o hanların servetiyle yapılan kaçak gökdelenleri, kimsenin gitmediği camileri, gidecek kimsenin kalmadığı kiliseleri, kuşların, tilkilerin ve erguvanların yuvası olması gereken yere kondurulan pahalı evleri ve şehrin dört bir yanına uzanan gri apartman bloklarını toprağına ve denizine gömüyordu. Parçalanan toprağındansa, şehre bir zamanlar evim diyenlerin, başka başka alfabelerde yazılan isimleri kazılı mezar taşları fışkırıyordu. İstanbul binyıllardır toprak altına gizlenmiş olsa da büyük ve mutsuz bir mezarlık olduğunu hatırlıyordu.”