0 YAPILAN YORUMLAR
97178 GÖRÜNTÜLENME
11 TAKİPÇİ
2 BEĞENİ
Kendini Kandırmanın Karşılığı Mutluluktur

Evvela insanın kendini kandırma özgürlüğü vardır. Misal ben yıllarca kendimi mutlu olarak kandırdım. Lotoda iki tutturunca şanslı hissettim kendimi, maaşımı alınca zengin. 

Abdülaziz

Abdülaziz

Kendimizi kandırma konusunda atalarımıza çekmişiz ve tarihten gelen bu mirası iyi kullanıyoruz. Misal, Abdülaziz dönemi; Abdülaziz’den bu yana kendimize yalan söylüyor ve buna üstün bir duyarlılıkla inanıyoruz. Abdülaziz ilk yalancıdır demek istemiyorum. Haşa! Ancak bu işe öncülük eden biridir. En azından müsaade eden biridir.

Kendisi, -daha Osmanlı üç kıtaya hükmeden bir imparatorlukken,- bu imparatorluğun veliahttı ve 32. Padişahıdır. Tabi o zamanlar halifelikte bizde, hem dini lideriz hem de siyasi. Fransa öncülüğünde Avrupa da düzenlenecek bir Fuar’a davet edilir. Devletlûm, kurmayları ile düşünür ve davete icabet etmeye karar verir. Kararını Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğuna bildirir. Üç kıtaya hükmeden bir padişahı ağırlayacak olan Avrupa hummalı çalışmalara başlar. Tabi Osmanlı da bu davete katılarak, medeniyet saflarında yer işgal etmek ve Osmanlının zenginlik ve şaşasını Avrupa’ya göstermek peşindedir. Ziyaret edilecek ülke kral ve eşlerine özel hediyeler hazırlanır. Buraya kadar bir sorun yok her şey normal.

Osmanlının o dönemde üretim yapan 3 ya da 4 fabrikası vardır. Bunlardan biri boğaz kıyısındaki Paşabahçe’dir. Cam sanatının elverdiği ölçüde farklı hediyelik eşyalar üretilir. Aynı şekilde Hereke Dokuma Fabrikasında da benzer amaçlarla üretim yapılmaktadır o günlerde.

Hediyeler hazırlanmaktadır ancak önemli bir sorun vardır ulemaya göre. Halifelik vasfını da üzerinde taşıyan padişahın ayak bastığı her yer payitaht yani Osmanlı toprağı sayılacaktır. Bu durumda, bu gezi, dostluk ve kaynaşmadan ziyade halk arasında savaş nedeni sayılabilirdi.

Ziyaret günü yaklaşmakta idi. Hediyeler tamamlanıp Sultaniye yatına yüklendi ve payitaht konusuna da dahiyane bir çözüm bulundu. “Abdülaziz’in ayakkabısının tabanı açılacak içine İstanbul toprağı serildikten sonra yapıştırılacaktı.” Böylece padişah nereye giderse gitsin çiğnediği yer kendi vatanının toprağı olacaktır.

Cuma namazı kılınır ve 21 Haziran 1867 yılında ayaklarının altına serilen İstanbul toprakları ile Abdülaziz Sultaniye yatına biner ve Paris’e doğru hareket eder.  Birkaç gün sonra Abdülaziz İstanbul topraklarında gezinir gibi Paris sokaklarında gezmektedir.

Tabi Abdülaziz’den nereye geleceğimi merak ediyorsunuz hepiniz. Evvela insanın kendini kandırma özgürlüğü vardır. Misal ben yıllarca kendimi mutlu olarak kandırdım. Lotoda iki tutturunca şanslı hissettim kendimi, maaşımı alınca zengin.

İşler biraz iyi gitti mi birde sevdiğim bir şarkı çaldı mı “MUTLU” hissederdim kendimi. Oysa aldığım maaşla, milli gelirin %54’ünü alan %5’lik kesimin içine giremiyordum. Ben elde etmek için çırpındığım şeylere onlar dönüp bakmıyordu bile.

İşler illaki ters gidiyordu, şarkılar da zamanla eskiyordu. Biz kendimizi kandırmaya devam ediyorduk. Gerçi Abdülaziz’e hak veriyor değilim. Kendini ve çevrendekileri mutlu etmenin en kestirme yolu, kendi kendini kandırmaktan geçiyordu. Diyelim ki İstanbul toprağı ayakkabının içine serilmedi, payitaht meselesi göz ardı edilerek Avrupa’ya gönderildi Abdülaziz. Dönüşte, orasının bizim toprağımız olup olmadığını soran birine nasıl cevap verebilirdi. Düşünebiliyor musunuz halkımızın nasıl üzüleceğini. İşte mutluluk bu tür küçük oyunlarda gizlidir.

Gerçek manada mutluluk bir şarkı ile olur muydu, olmazdı tabi.Ta Abdülaziz’den beri, şahıslar, mekanlar ve gerekçeler değişse de insanın kendini kandırması değişmiyordu. Sonuç olarak;

Abdülaziz’in gittiği her yer İstanbul’dur.

(Abdülaziz’in ulemasından öğrenilen bu kurnazlık ile, farklı topraklara iltica etmiş, yaban bahçelere girip her türlü meyveyi yemiş sevgililer hala senin topraklarındayım diye serenat yapmaktadır.) Aldatma konusunda level atlamış sevgililer bu işin cılkını çıkarmıştır.

İlk altı ay anne sütü kesinlikle çok önemlidir.

Dilekçe yazma konusunda birisi Osmanlı Ocakları Başkanına  yardım eder ise, dilekçe yazılarak, Abdülaziz’in  1867 de ayak bastığı yerleri geri isteme hakkına sahiptir. (malum ocak başkanının, dilekçe yazamadığı herkesin malumudur.)

Trabzon spor taraftarları, “bize her yer Trabzon” derken bu işin en saf ve en temiz yanını seçmiş olanlardır.

Bütün mesele ayakkabıcılarının başının altından çıkmıştır.


Hüseyin Arda SALKAYA

16.01.2016

0
2664
2
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage