20 EKİM, ÇARŞAMBA, 2021

"İstanbul Tiyatro Festivali Her Zaman Yeniliğin, Çağdaşlığın Peşinde Oldu"

“Bu Zamanda Tiyatro” sloganıyla yola çıkan 25. İstanbul Tiyatro Festivali, 22 Ekim - 25 Kasım tarihleri arasında fiziki ve çevrim içi olarak 14 yerli, 11 uluslararası yapımı tiyatroseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Festivale dair merak ettiklerimizi İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Dr. Leman Yılmaz ile konuştuk.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Opet ve Tüpraş sponsorluğunda gerçekleşecek 25. İstanbul Tiyatro Festivali, 22 Ekim – 25 Kasım 2021 tarihleri arasında fiziki ve çevrim içi olarak yerli ve yabancı 25 yapımı tiyatroseverlerle buluşturacak. Bu yıl “Bu Zamanda Tiyatro” sloganıyla yola çıkan festival, 22 Ekim’de çevrim içi gösterimlerine başlayacak ancak perdelerini fiziki olarak 25 Ekim akşamı Emre Kınay’ın rol aldığı Irgat oyunu ile Duru Ataşehir’de açacak. Festival, fiziki gösterimlerin yanı sıra dokuz çevrim içi yapımı izleyicilerle buluşturacak. Ayrıca “kulak tiyatrosu”ndan çocuk oyunlarına, beyazperde gösteriminden ücretsiz takip edilebilecek panel, söyleşi ve okuma tiyatrolarına uzanan zengin bir programla izleyici karşısına çıkacak. Festivalde uluslararası yapımlar gösteri sponsoru ENKA Vakfı’nın desteğiyle yurt dışından 11 fiziki ve çevrim içi yapımla yer alacak ayrıca 14 yerli yapım ise Türkiye prömiyerini yapacak. Festivale konuk olacak yapımların bir bölümü çevrim içi gösterimlerle tüm Türkiye'den izlenebilirken bir bölümüyse Alan Kadıköy, Atlas 1948 Sineması, Profilo Kültür Merkezi Batı Ana Sahne, Duru Ataşehir, Moda Sahnesi, Caddebostan Kültür Merkezi, Müze Gazhane, Yapı Kredi bomontiada ve Zorlu PSM'de fiziksel olarak sahnelenecek.

İstanbul Tiyatro Festivali’nin 24’üncüsü olağan dışı şartlar altında, üstelik pek çok festival ertelenip iptal ediliyorken gerçekleşti. Geçen seneki festivalden bahsederek başlayalım isterim. Nasıl bir deneyim oldu pandeminin ilk yılında, zorlu şartlar altında, sürekliliğini kesintiye uğratmadan bir tiyatro festivali düzenlemek?

Sizin de söylediğiniz gibi 24. İstanbul Tiyatro Festivali’ni pandeminin en zor günlerinde gerçekleştirdik. İptal etmeyi ya da ertelemeyi hiç düşünmedik ve festival programını da ona göre planladık. Belirsizliklerle festival yapmak tabii ki çok zorlayıcı oluyor. Geçtiğimiz yıl festival süresince pandemi önlemleriyle ilgili iki değişiklik yapmak zorunda kaldık. Biliyorsunuz ilk olarak mekânların saat 22.00’de kapanması gerekiyordu. Biz de bu düzenlemeye göre saatlerde değişiklik yaptık. Bir sonraki düzenleme hafta sonları ile ilgiliydi. Bu kez oyun saatleri ya da yapısı uygun olanları gündüz saatlerine aldık. Tabii ki ekip olarak yorucu bir süreçti. Bu deneyimlerden yola çıkarak örneğin bu festival mümkün olduğunca pazar günlerine oyun koymamaya çalıştık. Geçtiğimiz yıl her şeye rağmen çevrim içi etkinliklerimiz çok ilgi çekti. Türkiye’nin her yerinden izlendi. Fiziksel etkinliklerimizin sayısını sınırlı tutmuştuk. Ancak festival seyircimiz mekânlarda da bizi yalnız bırakmadı. Bu yıl da tabii geçen yılın ağır şartları olmasa da yine belirsizliklere rağmen her türlü önlemimizi de alarak festival programını oluşturduk.

1-2 Betroffenheit ©WendyDPhotography

3-4 Boris

5-6 Neşe © Luca Del Pia

Önlemlerden bahsettiniz, geçen seneki deneyimlerinizin bu yıl gerçekleşecek 25. İstanbul Tiyatro Festivali’ne yansımalarını nasıl göreceğiz? Bu yıl nasıl bir yol haritanız vardı? Pandemi koşullarında festivalin hazırlık süreci nasıl geçti?

Bu yıl, geçen yıldan beri üzerinde çalıştığımız “Hollanda Seçkisi”ni programa alabildik. Geçen yıl pandemi nedeniyle sınırlar kapatılmıştı. Hollanda’dan gelecek olan topluluk da ne yazık ki bu nedenle gösterisini iptal etmek durumunda kalmıştı. Bu yıl tabii ki aşı ile birlikte pandemi önlemlerinde de değişiklikler oldu. Artık dünyanın her yerinde konser, tiyatro salonları programlarına başladı ama tabii bu etkinliklere girebilmek için mutlaka aşı kartı ya da PCR testi isteniyor. Ayrıca iç mekânlarda maskeler çıkarılmıyor. Biz de aynı koşullarda festival olarak mekânlarda olacağız. Bu yıl program dengesini farklı kurguladık. Biliyorsunuz yerli yapımlar festivalde prömiyer yapıyor. Bu yıl yerli yapımlarımız ağırlıklı olarak fiziksel mekânlarda, sahnelerde seyirci ile buluşacak.

İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yılki mottosu kadar motivasyonu da “Bu Zamanda Tiyatro” bana kalırsa. Nedir bu zamanda tiyatro yapmak sizce? Bu zaman tiyatroda nasıl izler bırakıyor?

Bu zamanda tiyatro yapmak çok zor iş. Pandemi hiçbirimizin aklında, gelecek planında olmayan bir kesinti yarattı hayatlarımızda. Ve tabii büyük bir travma da. Hem psikolojik açıdan, hem sosyal açıdan hem de ekonomik açıdan. Sahnelere geri dönmek ise aslında beklendiği gibi hiç de kolay değildi. Her şey kaldığı yerden devam edemiyor maalesef. Hayata bakışımız değişti. Kayıplar yaşadık. Sanatçılar, topluluklar ekonomik olarak zor dönemler geçirdi ve hâlâ geçiriyor. Onların sahneye dönmeye, seyirciyle buluşmaya ihtiyacı var. Seyircinin ise toplu mekânlarda çekinmeden, korkmadan bulunabilmek adına güvene ihtiyacı var. Tüm bunlar yıllar sonra geriye baktığımızda hepimizde ciddi izler bırakmış olacak.

1-2 Ayı

3-4 Güneşin Çocuklar © Frol Podlesnyi

5-6Alice © Hans Gerritsen

7-Waterfloor ©OSMOSIS Cie-Ali SALMI

Pandemi bir yandan da dijital ile ilişkimizi oldukça ilerletti. Siz de geçtiğimiz yıl festivali hem fiziksel olarak mekânlarda hem de çevrim içi olarak ekranlarda izleyiciyle buluşturdunuz. Bu yıl da buna devam ediyorsunuz, bir izleyici olarak bundan vazgeçmemiş olmanızdan dolayı çok mutluyum. Öncelikle merakım festivalin bu iki farklı ortamda izleyiciye ulaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir etkisi, etkileşimi oluyor?

Evet, bu yıl da festival programını karma bir seçki ile hazırladık. Hem fiziksel mekânlarda oyunlarımız var hem de çevrim içi platformda. Aslında pandeminin başında büyük bir akımdı. Sonra etkisi azaldı çevrim içi gösterimlerin ve sonbahara geldiğimizde artık seyirciler fiziksel mekânda olmayı tercih etti. Çevrim içi gösterimlerin en büyük katkısı tabii ki festival programının tüm Türkiye’den izlenebilmesi. Ayrıca önemli bir olanak olduğunu da düşünüyorum. Kimi zaman hayatın koşuşturmacası içinde festivalde her oyunu izleyebilecek zamanımız ya da imkânımız olmuyor. Ya da pandemi nedeniyle fiziksel mekânlarda bulunmaktan çekinen seyircilerimiz var. Bu nedenle bu karma programın önemli yanları da var.

Bir yandan da tüm festival içinde tahmin ediyorum ki teknik anlamda farklı refleksler gerektiren bir durum fiziksel ve çevrim içi gösterimlerin programını hazırlamak. Bu iki farklı düzlemde gerçekleşecek program oluşturulurken neler öncelikleriniz arasındaydı, nasıl bir çalışma yürüttünüz? Programa giren yapımlar nasıl bir seçimden geçti, seçkide nelere dikkat edildi?

Bu yıl çevrim içi programın içeriğini ağırlıklı olarak uluslararası dans gösterilerine ve oyunlara ayırdık. Seyahat etme kısıtını da düşünerek özel bir seçki hazırladık. Örneğin dans alanında çok güçlü isimler var. 2018 yılında festival programında Nederlands Dance Theatre 1’i ağırlamıştık ve Kanadalı koreograf Crystal Pite’ın imzasını taşıyan The Statement çok beğenilmişti. Crystal Pite’ın yeni işlerini festival izleyicisi ile buluşturmak en büyük arzumuzdu. Hatta tam pandemi öncesi son çalışması Revisor (Müfettiş)’ı Amsterdam’da izlemeye hazırlanıyordum ki her şey iptal oldu. Bunun üzerine biz de çevrim içi olarak programa almayı planladık. Arkadaşlarım bir paket hazırlamanın daha da etkili olacağını düşündü ve bir diğer işi için de görüşmeler başladı. Böylelikle Crystal Pite paketi oluştu. Bir diğer çalışmayı ise 2018 yılından bu yana iş birliği yaptığımız Golden Mask Festivali ile gerçekleştirdik. Pandemi ve seyahat koşulları belirsizliğini koruyunca onlarla da Rusya’nın şu anda önde gelen çağdaş yönetmenlerinin işleri için konuştuk ve “Golden Mask İstanbul Çevrimiçi” bölümünü hazırladık. Bir diğer odağımız ise Hollanda’ydı. Geçtiğimiz yıl bu projemizi gerçekleştiremedik. Bu yıl “Hollanda Seçkisi” adı altında bu programı gerçekleştirme fırsatı bulduk. Hollanda’dan biri fiziksel sahnede (Medea), diğeri fiziksel mekânda ama beyaz perdeden (Oedipus), üçüncüsü de çevrim içi olmak üzere (Alice) üç gösteriyi programa aldık. Yerli yapımlarımızın 11’i prömiyer yapacak. Bu oyunlarımızı fiziksel mekânlarda programladık. İki yapım da yine çevrim içi olarak seyirci ile buluşacak. Ayrıca yine geçen yıldan bu yana programa almak için çalıştığımız Pippo Delbono’nun Neşe’si, Fransız dansçı Ali Salmi’nin Waterfloor adlı dans gösterisi de programda yer alıyor.

1-2 Medea © Sanne Peper

3-4 Oedipus © Jan Verweyveld

5-6 Müfettis © Michael-Slobodian

7-8-9 Bügün Yaratmak

Aslında bir önceki soruda genel olarak sordum ama bunu ayrıca merak ediyorum. İstanbul Tiyatro Festivali, Türkiye’den olduğu kadar dünyadan da pek çok ekiple bizleri buluşturuyor her yıl. Bu yıl da devam eden koronavirüs etkileri ve bazı ülkelerle seyahat engeline rağmen programda yine yabancı ekipler ağırlanıyor. Nasıl dönüşler aldınız?

Tabii ki yurt dışından oyunları davet ederken seyahat kısıtları da önemliydi. Ayrıca “Hollanda Seçkisi” için geçen yıldan beri çalışıyorduk. Aynı şekilde Hollanda’dan ve Fransa’dan gelecek olan gösteriler için de iletişimdeydik. Her şeyden önemlisi bu görüşmeleri yaparken Türkiye’ye gelip gelemeyecekleri, seyahat koşulları, karantina koşulları gibi her konuyu konuştuk. Tüm dünyada aşının uygulanması özellikle bazı ülkeler için çok önemli bir güven kaynağı. Bu topluluklardan aldığımız olumlu yanıtlar üzerine de programın kurgusuna başladık.

Bu yıl programda hangi temalar öne çıkıyor? Geçtiğimiz sene daha ev odağındaydı yapımlar. Bu yıl festivalin izleyiciler üzerindeki etkisi ne olacak?

Bu yıl özellikle “kadın” teması ön planda. “Bu İşte Bir Kadın” var temamız bundan sonra da festival programında bir bölüm olarak devam edecek. Ayrıca ikisi fiziksel ve biri çevrim içi olmak üzere üç gösteriyle de küçük izleyicilerimiz için de bir bölüm oluşturduk.

1- Açık Aile

2- Istırap Korosu

3- Koleksiyoncu

4- Godot’yu Beklerken

5- Mitolojik Hikâyeler

Özellikle dikkatimi dünya edebiyatının önemli eserlerinin güncel yorumları çekti bu yıl, çok farklı prodüksiyonlarla Medea, Oedipus, Müfettiş, Boris vb. metinlerin uyarlamaları sahnede olacak. Bu güncel uyarlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni metin yaratmak ile klasik bir eseri güncel bir yorumla yeniden yaratmak bağlamında düşünceleriniz nedir?

Sonuçta yeniden yazılsalar da bu eserler bir klasik ve ölümsüz. Burada önemli olan tabii ki yönetmenin sahneleme tercihi, bu metinlere olan bakışı. Ayrıca bu metinleri bugünün seyircisi ile buluşturmanın çok da önemli olduğunu düşünüyorum. Sonuçta eserler özünden bir şey kaybetmiyor. Aslında tam da tersine binlerce yıl önce yazılmasına rağmen nasıl da bugüne ait olduğunun vurgusunu daha da belirginleştiriyor.

Programda yer alan çevrim içi gösterimlerden Paris Operası’ndan: Bugün Yaratmak önemli bir yapım, tarihe bir not düşmek adeta. Ciddi bir sağlık krizi içindeyken, her şeyin belirsiz olduğu bir ortamda Paris Opera ve Balesi’nin dans direktörü Aurélie Dupont “Bugün bu koşullarda, küresel salgının yeniden şekillendirdiği ve kısıtladığı dans alanında yaratma fikri sizin için ne ifade ediyor?” çağrısında bulunuyor ve bu çağrıya cevap veren koreograflar ortaya bu gösteriyi çıkartıyor. Bu çağrı ve ortaya çıkan işi nasıl değerlendiriyorsunuz? Pandemi sahne sanatlarını nasıl şekillendirdi ya da şekillendirecek sizce? Gözlemleriniz nedir bu konuda?

Aslında önce büyük bir sessizlik ve duraklama oldu. Bugüne kadar alıştığımız tüm bilgiler, alışkanlıklar alt üst olmuştu. Bu tereddüt ve duraklama döneminden sonra ilk denemeler, araştırmalar ortaya çıkmaya başladı. Bu kez de evimizde olsak bile seyirci ile fiziksel bir ilişkiye dayalı sahne sanatlarını nasıl canlı tutarız, bu ilişkiyi yeniden nasıl tanımlarız soruları sorulmaya başlandı. Yavaş yavaş bir hareketlenme oldu. Canlı yayınlar, interaktif oyunlar derken aslında yeni bir dil de oluşmaya başladı. “Bugün Yaratmak” da aslında bu arayışların bir sonucu… Yavaş yavaş normal hayatlarımıza dönmeye başlasak da sahne dili olarak ortaya çıkan bu yeni çalışmaların devamının geleceğini düşünüyorum.

1-2 Beni Sakın Yumruklardan © Muhsin Akgün

3- Vişne Bahçesi

4- Toz © Özlem Dinç

5-6 Gabriel’in Düşü

7- Kendine Ait Bir Oda © Gizem Kozanoğlu

8- Yüzleşme

Türkiye’den de yeni oyunlar bu yıl yine festivalde prömiyerini yapacak. Bu yılki yerli yapımlar hakkında izlenimleriniz nedir?

Yerli yapımlar İstanbul Tiyatro Festivali’nin omurgası. Her festivalde yeni yapımlar prömiyerini yapıyor ve daha sonra da sezonda gösterimlerine devam ediyor. Bu yıl da programımızda yer alan yerli yapımları heyecanla bekliyoruz. Hepsinin yeri ayrı bizim için.

Ortak Yapım projesi kapsamında hayata geçirilen, yapımcılığını İstanbul Tiyatro Festivali'nin üstlendiği, Ceren Ercan’ın yazdığı, Yelda Baskın’ın yönettiği, Yiğit Sertdemir ve Ecem Uzun’un oynadığı Beni Sakın Yumruklardan üzerine de konuşalım isterim. Öncelikle bu projenin tiyatromuz açısından nasıl bir yeri olacak? 

Beni Sakın Yumruklardan pandemi sürecinde beş kurumun öncülük ettiği Ortak Yapım projesinin ilk oyunu. Her kurum iki oyunu sahiplenerek sahnelenmesine destek olacak bu proje kapsamında. İstanbul Tiyatro Festivali’nin de uzun bir aradan sonra ilk yapımı. Provalar başladı. Biz de heyecanla bekliyoruz.

Dr. Leman Yılmaz ©Muammer Yanmaz

Son olarak 25. kez düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali’nin yolculuğuna, bugününe, tiyatromuza kazandırdıklarına ve taşıdığı misyona dair neler söyleyebilirsiniz?

Aslında tabii ki söylenecek çok şey var. İstanbul Tiyatro Festivali hepimizin sanat ve kültür yaşamında ilklerle buluşturdu bizi. Yaşamımızda inanılmaz yollar açtı hem sanatçı olarak hem seyirci olarak. Festival programında yeniliklerle, çağdaş sahnelemelerle buluşturdu… Bugün dünya sahnelerinde izlemeye doyamadığımız ünlü koreografları, yönetmenleri, toplulukları tanıştırdı bizimle… Çağdaş Türk tiyatrosuna yön veren sanatçı ve toplulukları, onların çalışmalarını programına alarak sahne sanatlarının gelişmesinde öncü oldu. Biz de festivalin bu misyonunu koruduk ve daha da ileriye götürmeye çalışıyoruz. Festival programına popüler isimleri davet etmek ve yola devam etmek de mümkün ama İstanbul Tiyatro Festivali her zaman yeniliğin, çağdaşlığın peşinde oldu. Sonuçta tabii ki takdir seyircilerimizin.

22 Ekim - 25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek 25. İstanbul Tiyatro Festivali’nin biletlerini passo.com.tr adresinden ve İKSV ana gişeden satın alabilirsiniz. Ayrıca festival programına ve oyunların ayrıntılarına buradan ulaşabilirsiniz.

25. İstanbul Tiyatro Festivali için hazırladığımız seçkimize buradan ulaşabilirsiniz.

0
6053
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage