15 KASIM, ÇARŞAMBA, 2017

“Elektronik Müzik Benim İçin Mükemmel Çalan Bir Orkestra”

Akın Sevgör, ilk albümü Ars Nova’dan sonra geçtiğimiz ay kısa çaları Routine’i yayımladı. Klasik müzik temelli sanatçı; çok enstrümanlı, polifonik, dinamikleri olan bir müzik yapmak istediğini bu isteğin de onu elektronik müzikle tanıştırdığını söylüyor. 

“Elektronik Müzik Benim İçin Mükemmel Çalan Bir Orkestra”

Akın Sevgör ile yeni kısa çaları Routine, elektronik müziğin algılanış biçimi, müziğindeki Türk Müziği etkileri ve sözsüz müzik üretimini konuştuk. Sevgör yeni kısa çaları ile ilgili: “Routine’i Ars Nova’ya göre daha temiz buluyorum, müziğin daha ne yaptığını bildiğini düşünüyorum. Biraz daha olgun buluyorum açıkçası” diyor. 

Geçtiğimiz yıl İstanbul Caz Festivali’nin bir parçası olan Gece Gezmesi etkinliğinde Karga’da dinlemiştim seni. Müziğin bir yandan çok dingin ve dinlendirici, diğer yandan da dinamik ve hareketli. Seni dinlerken bir konuya odaklanıp çalışmak da mümkün, dans etmek de… Bu balansı nasıl sağlıyorsun?

Notal değerlerin nasıl kullanıldığı, armoni ve dinamiklerin doğru kullanımı müziği dinlenebilir yapan ve dinginliğini hissettiren faktörler bence. Buna karşın herhagi bir müzik eseri içinde ritmik ögeler devreye girdiğinde o müzik dans da edilebilir hale gelir zaten.

Klasik müzik geçmişinden geliyorsun, şu anki sound’una evrilişin nasıl gerçekleşti? Ya da bir diğer deyişle sende klasik müzik, elektronik müzikle nasıl etkileşime girdi?

Çok enstrümanlı, polifonik, dinamikleri olan bir müzik yapmak istiyordum. Elektronik müziğe yönelmeye başladığım zamanlarda 2000’lerin başlarındaki rock, rap vs gibi akımlar müziğe hakimdi. Elektronik müzik biraz daha yeni yeni insanlar arasında yayılmaya başlamıştı. Elektronik müziğin bu imkânların hepsini sunduğunu farkettim. Sonsuz entrüman ve dinamikleri dilediğin gibi ayarlayabilme olanağı… Provaya kimse geç gelmiyor, herkes söylenileni yapıyor. :) Benim için mükemmel çalan bir orkestra. 

©Nazlı Erdemirel

Çok teknik ve mekanik bir sistem aslında. Tek başınasın ama sahnede dev bir orkestraylaymış gibisin teknoloji sayesinde.

Tabii, artık bir bilgisayarda her şeyi başarabiliyoruz. Her şeyi tek bir tablonun içinde görebildiğin anda başarabilmek o kadar da zor değil.

Ama tüm o dev elektronik orkestraya rağmen sahnede gene de yalnız değilsin sanırım.

Evet, yanımda bir gitarist oluyor.

Türk dinleyicisinin elektronik müzik kültürünün yavaş yavaş oluştuğunu, bu müziğin bizim için çok da eski olmadığını düşünüyorum. Senin fikirlerin neler?

Elektronik müzik aslında insanların aşina olmadığı bir şey değil. Sadece aşina olmadıklarını sanıyorlar. 80-90’lardan itibaren popüler kültürün de ürettiği birçok şarkının altyapısı elektronik müzik. Synthesizer ve drum machine’lere o yıllardan aşinayız. Sadece elektronik müziğin ayrı bir ana sanat dalı olarak gündeme gelmeye başlaması son zamanlara denk geliyor. Bu durum tüm dünya için geçerli.

©Nazlı Erdemirel

Bu durum tam tanımını yapamamakla, bu konuda bilgili olmamakla ilgili belki de. Duyup ne olduğunu anlayamamak…

Tabii, müziğin zamanı da değişti. Geçmişte daha çok sanatçı bazlı, hatta eskilere gittiğimizde besteci tabanlı bir müziği sevme durumu vardı. Sonradan sonraya modernizmle birlikte icra eden kişinin kim olduğu önemsenmeye başladı. Yani yorumcu önem kazandı. Elektronik müzikle birlikte bence tekrar prodüktör tabanlı bir algı oluştu. Kimin ürettiği yeniden insanlar tarafından önemsenmeye başladı.

Dizi ve tiyatro müziği yapma konusuna değinmek istiyorum. Dizileri biliyordum ancak tiyatro müziği çalışmalarını biraz önce sohbet ederken öğrendim. Özellikle polüler dizi Fi’nin müziklerini yapmış olman senin tanınırlığında ciddi rol oynamıştır diye düşünüyorum. Ulaşma ihtimalinin düşük olduğu bir kesime de bu şekilde ulaşmış olabilirsin mesela. Görsel bir sahneye müzik üretmek nasıl bir his, nasıl çalışıyorsun?

Sahne müziği çok eğlenceli bir şey. Genel geçer bir yöntemim yok sahne müziği üretmekle ilgili. Çünkü her yönetmenin istediği şey farklı oluyor. Sahne müziğinde önemli olan şey kendimi değil de bir başkasını mutlu etmek açıkçası. Sürekli uyguladığım bir yöntemden bahsedemem tabii ama her şey sahneyi ya da metni anlamaya çalışmakla başlıyor.

​Dizi sayesinde kendi kendime ulaşmamın çok zor olduğu bir topluluğa ulaştım ve beğendiler. Bu tabii ki beni çok mutlu etti. Popüler kültürün hâkim olduğu bir dünyada insanlara bir şey beğendirebilmek de bir o kadar zor olabiliyor. 

©Nazlı Erdemirel

Yeni kısa çalar’ın Routine’den biraz bahsetmek istiyorum. İlk albümün Ars Nova’dan sonra nasıl bir evrilme süreci yaşadın Routine’de?

Elektronik müziğe en hâkim olmamı sağlayan şey Ars Nova’yı yapmak oldu sanırım. Ars Nova’yı yapmadan önce de tabii ki bazı konulara hâkimdim. Ancak üretken bir süreçten geçmek insanda belli konularda hâkimiyet yaratıyor. Bundan daha da hâkim olunabilir tabii ki. Bunun bir sonu yok. Albüm bittiğinde ilk düşündüğüm şey parçaların hepsini kaldırıp bir kenara koyup, baştan başlamak olmuştu. Tekrar başlasam çok çok daha iyisini yapabileceğimi biliyordum. Routine’i Ars Nova’ya göre daha temiz buluyorum, müziğin daha ne yaptığını bildiğini düşünüyorum. Biraz daha olgun buluyorum açıkçası.

Ben Routine’de karakterinin, dilinin daha oturmuş olduğunu hissediyorum açıkçası. Aldığın yorumlar nasıl?

Bir ayı geçti albüm yayımlanalı ve aldığım yorumlar gayet güzel. Bunu sosyal medya ve yakın çevremden takip edebiliyorum, insanlar beğendiğini görmek sevindirici.

Ars Nova sekiz, dönem sekiz şarkıda vücut bulmuştu. Routine için de böyle bir şeyden bahsetmek mümkün mü? Routine hayatında nasıl bir dönemi yansıtıyor?

Routine’de daha çok hikâyeler değil de fikirler üzerinden yola çıkmaya çalıştım. Şehir hayatından oldukça etkilendim, özellikle Routine adlı şarkıda. Farklı parçalarda farklı şeyler denemeye çalıştım diyebiliriz.

©Nazlı Erdemirel

Müziğinde (klasik müzik eğitimini düşünerek) klasik müzik yerini elektronik müziğe bırakmış diyemeyiz bence kesinlikle, yollarına birlikte devam ediyorlar gibi. Hatta bir de geleneksel Türk Müziği tınıları mevcut. Ancak sanırım ilk albümde daha çok kendilerini gösteriyorlardı.

Evet. Türk müziğini elektronik müzikle karıştırmak ögelerin bir bütün halinde kullanılmamasını gerektiriyor. Ufak tefek ve karakteristik dokunuşları var Türk Müziği’nin, çok çeşitli değil ama çok kullanışlı. Parçaların içine tek tük yerleştirildiğinde güzel olduğunu düşünüyorum. Ama Routine’deki parçalar bu tınıları bir şekile kullanmama müsaade etmediler diyebilirim. 

Bir dinleyici olarak genellikle tercihimi sözsüz müzikten yana kullanmasam da seni dinlerken bunu hissetmiyor ve saatlerin geçtiğini anlamıyorum. Sözsüz müzik yapmak senin için nasıl bir durum, aksini denedin mi?

Şarkı söylenmesi için, şarkı söylenebilir bir form kullanmak gerek. Ben bir parçanın içerisine birden çok, üçten beşten fazla fikir yerleştirmeyi seviyorum. Bu da söz yazmaya ya da şarkı söylemeye çok fazla müsaade etmiyor. Söz yazarlığım yok, iyi bir şair değilim. Aldığım müzik eğitimi de sözlü müzik üzerine değil. Şarkı besteleme tecrübem yok, bu konuda iyi olduğumu düşünmüyor o yüzden de tercih etmiyorum.

Bu durum müziğini evrenselleştiriyor tabii, yurt dışıyla iletişimin nasıl? Konserler veriyor musun? 

Aslında yurt dışıyla ilgili neredeyse hiçbir deneme yapmadığımı söyleyebilirim. Böyle bir piyasaya girerken insanın kendini çok fazla ifade etmiş olması gerekiyor. Burada kendimi yeterince ifade etmiş bir halde yurt dışının kapısını çalmayı tercih ederim. Routine’den sonra birkaç adım atmayı planlamaya başladım.

Akın Sevgör'ün gelecek konserleri:

1 Aralık Kanyon Avm 

15-16 Aralık Zorlu Psm Mix Festival

0
9166
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage