İbrahim Barulay’ın yazdığı ve oynadığı, odağında çocukların özgürce yaşama ve düşünme hakkına sahip olması gerektiği fikrini işleyen Apsolit oyunu üzerine bir yazı.
Strandom Arthouse’un bu sezon sahneye koyduğu Apsolit, göç, kimlik, çocuğa şiddet ve çocuk hakları gibi hacimli konuları tek bir potada eritebilen ve İbrahim Barulay’ın dinamik ve dinç tutan performansıyla bu sezonun öne çıkan oyunları arasında yerini alıyor. Ayrıca, oyun güneyden kente bir diaspora hikâyesi olmakla beraber doğu ve batının sentezini kurarak melez bir anlatı sunuyor.
Yoktan Var, Vardan Yok Bir Hikâye
Onur Yalçınkaya tarafından yönetilen ve İbrahim Barulay ile beraber yazılan Apsolit, neredeyse dört yıllık bir yolculuğun ürünü. Metnin yazımı üç sene, prova süreçleri de bir buçuk yıl sürmüş. Esasında başlangıçta İsmail pek merkezde yokken ilerleyen safhalarda bildiğimiz ve izlediğimiz hâline dönüşerek İsmail’e sesini, kanatlara benzeyen kulaklarını veriyor. Sahne tasarımını Ferhat Kaya, İbrahim Barulay ve Onur Yalçınkaya düzenlerken, hareket tasarımında Yalnız ve Yoruyorsunuz Bizi Aferin Size V2’den de aşina olduğumuz Ceyda Özcan’ın imzasını görüyoruz.
Barulay, seyirciyi esas oyun başlamadan önce emprovize gitar tınılarıyla karşılıyor. Akabinde İsmail’e bürünerek sokakların hakimi oluşunu ve bulunduğu sokağın neden “Apsolit İsmail Sokak” olduğunu anlatmaya başlıyor. Başlarken de “yeryüzünde Ray Charles çığlığını atan iki” kişinin olduğunu söylüyor. Biri, kendi tabiri ile “elin oğlu”. Öbürü de destanlaştırılmış, “Selim’in oğlu Deli İsmail”.
Kimdir Bu Apsolit İsmail?
İsmail, ismi verilmeyen bir köyden yine ismi verilmeyen bir kente -İstanbul olması muhtemel- göç etmek durumunda kalmış birisi. Ne ailesi ne okulu ne de çevresi tarafından kabul görmekte. Belki onun elinden tutan müzik hocası ve kendi kanatları diye tarif ettiği kulakları.
İsmail, köyde büyümüş ve otoriteyle her daim problemi olmuş bir karakter. Apsolit kulağa sahip İsmail, kendini çevreye bırakır. Gelen geçen bütün sesleri adeta bir kayıt cihazı edasıyla kulağına kaydeder. Barulay da oyun süresince İsmail’in hayatından gelip geçen bütün kimseleri ve sesleri ustalıkla canlandırıp seslendiriyor. İsmail’in en büyük problemi: Baba. Babası, İsmail’i dini vecibelere göre yetiştirmeye çalışan ve İsmail’in seslere duyarlılığını göz ardı eden; hatta bunlar için hocalara götüren bir rol üstleniyor. İsmail buna rağmen şehirde de denizin, martıların ve şehir insanların seslerini kulağına kaydetmekten geri durmuyor.
Öte yandan Apsolit İsmail, tipik bir diasporik karakter örneğidir çünkü diaspora anlatılarında metin ve karakterler gidilen yer ile gelinen yer arasında bir köprü kurar. İsmail yeri geldiğinde güneyin türkülerini tutturur, yeri geldiğinde ise kentlinin bestelerini söyler. Bunları harmanlamakta öylesine mahirdir ki İsmail, hele hele günümüzde kutuplaştırıldığımız bir iklime adeta kafa tutar. Kürtçe repliklere sahip oyun Türkçeye de çevirerek diller arasında köprü de kurar. Esasında bir mozaik olan Türkiye’nin mozaikliğini böylece tekrardan hatırlatır.
Kişisel İktidardan Toplumsal İktidar Karşısında
Apsolit’in diğer tek kişilik oyunlardan ayrılan yönü nefes alan mekânlara ve karakterlere sahip olması. İbrahim Barulay, önceden de belirttiğimiz üzere sadece İsmail’i değil çeşitli sesleri, mekânları ve karakterlere de hayat veriyor. Utku Kara ve Ferhat Kaya’nın ışık ile minimal sahne tasarımları, Barulay’ın oyunculuğunu amplifiye ederek minimal düzeyde ışık ve dekorun izleyicinin hayal gücünün etkin hâle getirilmesini sağlıyor. Ceyda Özcan’ın hareket tasarımı sayesinde adeta bir gitarın akordunun yapılmasını andıracak şekilde Barulay bedenini ve sesini ustalıkla farklı koşullara, mekânlara, karakterlere ayarlayabiliyor. Böylece Ray Charles çığlığını atan diğer kişi olma unvanını da hakkıyla taşımış oluyor.
Ancak İsmail’in aileden başlayıp çevre ve okulla uzanan iktidar çatışması hastanede son buluyor. İsmail, sessizlikle cezalandırılıyor ama İsmail, hastaneden kaçıyor ve kendini sokağın güvenli kollarına bırakıyor. Sokağı boyayan bütün sesleri kucaklayarak bulunduğu sokağın “Apsolit İsmail Sokak” olarak adlandırılmasını istiyor. Apsolit İsmail, özellikle günümüzle paralellik kurulacak şekilde, bütün baskıcı iktidar mekanizmalarına rağmen kendi deliliğinden, kulaklarından ve elbette Kürt kimliğinden taviz vermeyerek seyirciye çok sesliliğin ve beraberliğin, kişinin farklılıklarıyla barışık olması gerektiğini hatırlatıyor.
Apsolit’i 4 Mayıs’ta Ankara Kült Kavaklıdere’de, 8 ve 31 Mayıs’ta Kadıköy Boa Sahne’de, 16 Mayıs’ta Bahçe Galata’da, 29 Mayıs’ta Koma Sahnesi’nde izleyebilirsiniz.