20 NİSAN, ÇARŞAMBA, 2016

20. İstanbul Tiyatro Festivali: “Tiyatro Şimdi ve Burada”

Bu yıl 20. İstanbul Tiyatro Festivali 3-28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşiyor. Tiyatro Festivali direktörü Dr. Leman Yılmaz'la festivalin dününü ve bugününü konuştuk. 1989'da başlayıp bu güne dek 20 kere gerçekleşen tiyatro festivalinde, kimler geldi kimler geçti...

20. İstanbul Tiyatro Festivali: “Tiyatro Şimdi ve Burada”

İstanbul Tiyatro Festivali'nin 20.'sini gerçekleştirmek nasıl bir duygu veriyor size?

İstanbul Tiyatro Festivali benim yaşamıma üniversite yıllarımda girdi. Onun öncesinde lisedeyken, ana festivalin açık havadaki gösterimlerine giderdik. İnanılmaz bir keyif ve zevkti. O zaman biz öğrenci olarak program yapar, bilet sıralarında beklerdik. Sonra bir dönem ben de gazetelerin kültür sayfaları için röportajlar yaptım. Festivalin içinde daha farklı bir konumda oldum. 2005'ten itibaren festivalin yönetiminde Tiyatro Festivali Direktörü Dikmen Gürün'ün yardımcısı olarak görev aldım. 2013'ten itibaren de direktör olarak devam ediyorum. Benim kuşağım festivallerin içinde büyüdü. Festivalle yetiştik, festival bizi yetiştirdi. Kendi yaşamımızda mesleklerimize onunla karar verdik. Bizim yaşamımızla birlikte kentin kültürüne artısı, etkisi büyük bir önem taşıyor. Şu anda yerli yapımlar büyük bir heyecanla prova aşamasında. Biz de merakla bekliyoruz. Yerli yapımlar “Öteki Tiyatro” olarak başlamıştı, “Genç Tiyatro” olarak devam etti. Bu sezon İstanbul'da 165 oyun sahnelenmekte. Bu rakam tiyatronun kentin hayatında önemli bir rolü olduğunu kanıtlıyor.

Dr. Leman Yılmaz ©Nazlı Erdemirel

Festivali bir okul olarak da görebilir miyiz?

Elbette, festival bir ekol haline geldi. Gösterimlerle kalmıyor. Gelen yönetmenlerden atölye çalışmaları istiyoruz. Ustalık sınıfları düzenleniyor. Geçmiş festivallerde Suzuki'nin, Terzopoulos'un oyunculuk yöntemleri üzerine atölyeleri oldu. Gelen sanatçılar burada kendi çizgilerini tanıtıyorlar. Nasıl bir oyunculuk sistemiyle çalıştıklarını, koreografik yaklaşımlarını ya da Robert Wilson gibi bir yönetmen geldiğinde sahne tasarımına getirdiği o yeni bakışı görme olanağı buluyoruz. Mesela Wilson önce çok tepkisel karşılanmıştı. Bizim için çok farklı ve çok yeni bir tiyatro ve sahne yaklaşımıydı. Şimdi bakıyoruz o çizgide çok oyun izlemeye başladık.

En çok iz bırakan sanatçılar?

Theodor Terzopoulos'un oyunculuk yöntemi, bizim tarafa baktığımızda Şahika Tekand'ın kendi oyunculuk yöntemini geliştirmesi, sahneye koyma, rejide sistemini geliştirmesi, Suzuki geldiğinde her zaman yeni yorum getirir, Thomas Ostermeier, hep merakla beklenen bir yönetmen. Bu sene niye yok diye soruluyor. Bu isimler burada çok önemli izler bırakan sanatçılar. Tabii, çok ünlü oyuncular da geldi. Bazıları festivalin içinde yer aldılar. Fanny Ardant, Isabella Rosellini gibi. Kevin Spacey ve John Malkovitch özel gösterimlerde unutulmaz anlar yaşattı.

Onur Ödülleri veriyorsunuz bir süredir. Kriterleriniz neler?

Sadece sahne sanatlarında değil, teorik olarak da tiyatro sanatına emeği geçmiş, kendi sistemleriyle, kendi sanatsal bakışlarıyla önemli adımlar atan, tiyatroyu belli bir noktaya getiren kişilere veriyoruz. Mesela kuramsal alanda Özdemir Nutku'ya, Sevda Şener'e de vermiştik 2012'de. Tiyatro Festivali'yle de birlikte bakıyoruz. Festivalin programı içinde bize destek olan sanatçılar da çok önemli. Daha genel bakıyoruz. Bundan sonra başka alanlara, mesela sahne tasarımcılarına da verebiliriz.

Gerçek Hayattan Alınmıştır

1989'da Tiyatro Festivali'ni başlatırken İKSV'nin amacı neydi?

20. festival kitabını hazırlıyoruz. 20 festivalde çok önemli isimler geldi. Bunları hatırlayıp kaydetmek gerekiyor. Bellek bir yere kadar, sonra kayboluyor. Tiyatro festivali bir ihtiyaçtan doğdu. 1989'dan itibaren ana festivalden ayrışarak bağımsız bir festival olmasının çok önemli etkileri oldu. 

AKM'nin bir süredir kullanılmaması, festival için önemli bir ana mekanın kaybı oldu sanırım. Dünya çapında önemli ve gösterişli yapımları sahneleyecek yeterli salonlar bulmakta zorluk çekiyor musunuz?

Mekan çok önemli bir sorun. 31 Mayıs 2008'de Operation-Orfeo ile AKM'deki son gösterimi yaptık. 1 Haziran'da AKM'nin renovasyonu başlayacaktı. Sonrası bizim için çok yıpratıcı oldu. Büyük prodüksiyonlarla yazışıyoruz. Ama elimize gelen teknik istekleri, talepleri karşılayacak sahneler  yok. Muhsin Ertuğrul Sahnesi ile AKM'yi dönüşümlü olarak kullanıyorduk. 2010'da sadece Muhsin Ertuğrul kaldı. Kapasite olarak da farklı. AKM'nin salonu 1280 kişilikti. Muhsin Ertuğrul 598 kişilik. Çok önemli bir etki yarattı. Uygun sahnelerimiz olmadığı için birçok oyunu geri çevirmek zorunda kaldık. Şimdi biraz daha nefes almaya başladık. Bu festivalde Unique Hall ve Zorlu'nun üç sahnesini kullanabiliyoruz. İstanbul, çok büyük bir kent, sadece merkezde kalmamak gerekiyor. Elimizden geldiği kadar çok yere yayılmaya çalışıyoruz. Bu sene Kadıköy'e de yabancı oyunları geçirebildik. Ayrıca Üsküdar'da da oyunlarımız var.

Yurt dışındaki oyunları izliyor musunuz? Oyun seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? 

Oyunları izleyerek seçiyorum. Avignon, Edinburgh Festivallerini izliyorum. Romanya'daki festivali, Berlin'deki oyunları izliyorum. Videoları izlemekle olmuyor. Seyirci-oyun ilişkisini canlı olarak görmek gerekiyor. Tiyatronun “Burada ve şimdi” olması önemli. 2018 festivali için şimdiden başlıyor temaslar ve yazışmalar. Tabii ki kendi seyircimizi düşünerek seçiyorum oyunları. Seyircinin algısını, burada yaşadıklarımızı da dikkate alıyorum. Birçok katman var aslında. Sadece teknik olarak muhteşem bir sahne oyunu olması yetmiyor. Tabii bir oyunda o öne çıkabilir. Ama başka bir oyundaki kriter farklı olabiliyor. Buradaki seyirciye evrensel anlamda bir şeyler söyleyebilmesi çok önemli. Son yenilikler, yeni teknikler, yöntemler de önem verdiğim bir nokta. Bütün bu kriterleri bir araya getirerek bir seçki yapmamız önemli. Sadece ben bu oyunu beğendim, bunu getirelim diye düşünmüyorum, farklı açılardan değerlendiriyorum.

Shakespeare'in Bütün Ölümleri

GODOT'YU BEKLİYORUZ

Açılış oyunu olarak Godot'yu Beklerken'i seçmenizde, toplum olarak hep birlikte bir bekleyiş halinde olmamızın etkisi oldu mu?

Elbette oldu. Şahika Tekand'la açılış oyunumuzu konuşurken, Godot'yu Beklerken en iyisi olacak dedik. Bütün sanatlar toplumla iç içe gelişiyor. Daha iyi anlayabilmek ve bazı şeyleri daha iyi gösterebilmek, topluma bir ayna tutabilmek gerekiyor. Şahika Tekand ve Stüdyo Oyuncuları Godot'yu Beklerken'le çok anlamlı bir açılış yapacak. Arkasından Merhametliler giriyor. O da çok önemli bir roman uyarlaması. Roman olarak çok ses getirmiş. Guy Cassiers ikinci kez geliyor. İlkinde Damıtılmış Kırmızı da çok iyi bir oyundu. Antwerp'te izledim bu yeni oyunu. Gerçekten ince ince, metni kaybetmeden çok güzel bir sahnelemeyle çok etkileyici bir uyarlama yapmış. Oyunun sonunda Guy Cassiers ile bir soru-cevap bölümü olacak. Hemen hemen çoğu oyunların sonunda bunu yapmaya çalışıyoruz. Çünkü seyirci bu buluşmaları istiyor. Bir kadın oyunu olan İran oyununda da olacak bu söyleşi bölümü. Festival biraz da izleyiciyle yönetmenler arasında gerçekleşen bu buluşmalarla daha da anlam kazanıyor.

Festival yıllarında unutamadığınız bir anınız var mı? Sizi en çok etkileyen ne oldu?

Etkileyenin ötesinde en çok uğraştıran diyeyim, 2006'da atlı bir tiyatro gelmişti; Tiyatro Zingaro. O bizim hiç unutamayacağımız bir gösteri oldu. Mart ayında başlayan kurulumlar, provalar, 36 at, yirmi iki tır malzeme, gerçekten devasa bir yapımdı. Kapalı salona koymuyorsunuz tabii. Cirque du Soleil'in de malzemeleri çoktu ama bu bambaşka bir deneyimdi. S Binicilik'te mekan yeniden yaratıldı, o çadırlar oraya kuruldu, ölçümleri yapıldı. Çok zorlayan ama aynı zamanda zevk aldığımız bir çalışma oldu. Arkasından Persler, bizim Yunanlarla ortak yapımımız olarak Türk ve Yunan oyuncuların birlikte oynadıkları ve daha sonra Yunanistan'da da sahnelenen önemli bir yapımdı. Sonra bir Dava geldi hala konuşulan. Döner sahnesiyle, farklı deneysel yapısıyla çok etkili oldu. Pina Bausch'u ben unutamam. Robert Wilson önce çok şaşırttı. Tartışıldı, “Tiyatro mu bu” dedik, sonra çok sevdik. Ostermeier'in oyunları hep büyük beğeniyle izlendi. Mesela Mehmet Ulusoy'un yönettiği, Genco Erkal'ın oynadığı Simyacı'yı da unutamam. Oyunun metnini Genco Erkal’la birlikte çevirmiştim. Birlikte çalışmıştık. Benim için çok anlamlıydı.

Hizmetliler

Peki ortak yapımlarda başvuruları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yabancı oyunlar da var, ortak yapımcısı olduğumuz. Merhametliler mesela bir Avrupa Birliği projesi. Yaratıcı Avrupa projesinin bir parçası olarak biz de ortak yapımcısıyız. Daha önceki festivallerde yaklaşık 35 yerli oyun yer alıyordu. Biz bu sayıyı düşürdük. 90'ın üstünde proje başvurusu oldu. Geçen festivalde yurt dışına davet göndermiştik. Yabancı festival ve tiyatro yöneticileri geldi, birkaç oyunumuz bu şekilde yurt dışına gitti. Yurt dışında bizim tiyatromuz tanınmıyor. Seçerken biraz da o gözle seçtik. Birincisi sezon içinde devam edebilecek oyunları seçtik. Sürdürülebilirlik çok önemli. Diğer yandan gene yabancı konuklarımız olacak. Bizim sunabileceğimiz programda o kapıları açmak da bir hedefimiz. Ben bir yabancı festival yöneticisi olsam ne arardım. Bizim ortak yapım olarak yaptığımız oyunlardan Köpeklerin İsyan Günü, ekim ayında Portekiz'e gidiyor. Burada yine ortak yapımcısı olduğumuz bir Portekiz oyununun Zululuzu'nun prömiyerini yapıyoruz. O da Theatre de Ville'de sahnelenmek üzere Paris'e gidiyor. 

Bir süre önce “Tiyatro ölüyor mu?” sorusu gündemdeydi. Tam tersine son yıllarda tiyatroya ilginin arttığını gözlemliyoruz. Dünyada, Avrupa'da tiyatroya ilgiyi nasıl görüyorsunuz?

Önce televizyon çıktığında, tiyatronun öleceği söylendi. Sonra sinema sanatı öldürüyor mu, denildi

Fakat tiyatro ölmüyor. Var olduğundan bu yana o canlı ilişki çok önemli. Sonuçta sinemada ve televizyonda gördüğü sanatçıları sahnede canlı olarak görmek çok daha heyecan verici. Tiyatroda toplumsal olarak yaşama dair, insana dair öyle konular ve değerler var ki... İyi oyun, kaliteli oyun her zaman her yerde seyirci buluyor. Avrupa'daki, Balkanlar'daki ve Polonya'daki  önemli festivalleri de izliyorum. Sürekli bir arayış var. Toplumsal ve bireysel ifade var. Tiyatro sorgulayan bir sanat aynı zamanda. Bütün dünyada tiyatroya ilginin arttığını gözlemleyebiliyorum. Özellikle teknolojinin, tasarımın yenilenmesi büyük ilgi çekiyor.

Festivaldeki yan etkinliklerden de söz edelim biraz...

Biri İsveç'ten olmak üzere iki okuma tiyatromuz var. Çok yoğun ilgi ve talep var her ikisine de. İsveç Konsolosluğu'nun desteğiyle İsveç metinleriyle başladık. Okuma tiyatrolarını devam ettireceğiz. Çok ilginç atölyeler, panellerimiz ve sempozyumumuz var. Başvurular devam ediyor. Çok büyük ilgi var. Tiyatro eleştirisi atölyemiz şimdiden kapandı. 

Aslan Asker Svayk

Türler arası ilişkiler artıyor. Tiyatroya dans, hareket, video art giriyor. Bu arada sözden uzaklaşılıyor mu? 

Tam tersine. Bu festivalde edebiyat uyarlamaları çok sayıda. Metni görselleştirmek çok önemli. Merhametliler çok iyi bir örnek. Bir yandan çok önemli bir metin var. Diğer yandan Guy Cassiers, sahneleme tekniklerini, projeksiyonu çok iyi kullanıyor. Bu oyunda öyle bir şey yapmıştı ki, sahne metni ezmemişti. Bu dengenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Metin hiçbir zaman o eksenden kaymıyor. Tiger Lillies'in bu sezon başında gelen Hamlet'i mesela çok görsel ağırlıklı olduğu halde o sözleri dinlediğinizde lirizmi kaybetmediğini görüyorsunuz. Söz ve dil çok önemli. Biçimle içerik arasında bir denge sağlanıyor.

Bu festivalde yer alan Robert Lepage'ın Needles and Opium adlı oyunu, 20 yıl sonra yeniden ele alınmış. Yirmi yıl sonra Lepage neyi değiştirmiş?

İlk sahnelenişinde kendisi tek başına oynuyordu. Bu kez iki oyuncu var sahnede. Lepage, Cirque du Soleil için sahneler tasarlayan bir yönetmen, bu kez görselliği biraz daha öne çıkarmış. Yeni teknikler uygulamış. Hareket ağırlıklı bir öğe, bir oyuncuyu ekliyor. Cocteau ile Miles Davies'in hiç kesişmeyen yolculuklarını yansıtıyor. Ben en son onun 887'sini kendisinden izledim. Umarım o oyunu da getirebiliriz. 

Festivalin uluslararası ilişkileri nasıl gelişiyor?

Avrupa festivalleriyle sürekli iletişim halindeyiz. Ortak yapımlar gelişiyor. Bu da iyi bir şey. Avrupa'daki mali destekler de azalıyor. Onlar da ortak yapım arayışı içindeler. Bu festivalde Portekiz ve İran yapımları ilk kez sahneleniyor. Gelecek festivaller için Afrikalı yazarların oyunlarını ve Güney Amerika, Arjantin tiyatrolarının ilginç işlerini takip ediyoruz. Tüm ülkelerle sürekli yazışıyor, toplantılar yapıyoruz, yeni işbirlikleri gündeme gelebiliyor. Turne yolları denk gelirse, farklı ülkelerin yapımlarını da getirebiliriz. İletişim ağı o kadar gelişti ki. Festivaller dünyası çok hareketli.

Dr. Leman Yılmaz ©Nazlı Erdemirel

Sizin hayatınızı tiyatro nasıl değiştirdi?

Her şeyi ona göre yönlendirmeye başladım. Lisede dansla başladı. Üniversitede dans ve sonrasında tiyatro devam etti. Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu derken rotayı tiyatroya çevirdim. Lozan'a gittim. Tiyatro üzerine doktora yaptım. Ailem önce karşı çıktı. Yaptığım tercihlerden çok memnunum. Tiyatro beni çok besledi, hayatımı zenginleştirdi, farklı yönler, anlamlar kazandırdı. Öğrencilerime hep söylüyorum: “Önemli olan hayatta sevdiğiniz işi yapmak”. Tabii, seçiminizin arkasında durmanız gerekiyor. Zor günler yaşıyoruz. Önemli olan yola devam etmek. Her türlü engele ve zorluğa karşı bırakmamak gerekiyor. Bıraktığınız anda daha fazla yalnızlaşma, kendi dünyanıza kapanma ve korku büyüyor. Sanatın iyileştirici yönü çok önemli. Her şeye rağmen festivale büyük ilgi var. Keşke her yıl yapabilsek. Gerçekten o potansiyelimiz var. Hem seyirci olarak, hem programı da rahatlıkla yapabiliriz. Çok isteriz.  

0
4803
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage