GÜNDEM
  • 10-12-2025

    İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin geçtiğimiz sezon prömiyerini gerçekleştirdiği Romeo ve Juliet balesi, 3, 6, 10, 11 Aralık 2025 ve 25, 26, 28 Şubat 2026 tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi - Türk Telekom Opera Salonu’nda sanatseverlerle buluşacak.

    William Shakespeare’in ölümsüz trajedisi Romeo ve Juliet, yüzyıllardır sanatın her alanında ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Bu eserin sahne sanatlarındaki etkileyici yorumlarından biri ise Sergey Prokofyev’in aynı adlı bale eseri. Klasik bale repertuvarında eşsiz bir yere sahip olan bu başyapıt hem koreografik zenginliği hem de müzikal derinliğiyle bale dünyasının mihenk taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Prokofyev’in Romeo ve Juliet balesi, ünlü koreograf Ricardo Amarante’nin İstanbul Devlet Opera ve Balesi dansçıları için yaptığı özgün koreografiyle, Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda izleyici karşısına çıkıyor.

    Romeo ve Juliet’in trajik hikâyesi, birbirine düşman iki ailenin nefret duvarlarını aşan saf ve yasak bir aşkın destanını izleyicilere sunuyor. Prokofyev’in güçlü müziği ve zarif adımlarla şekillenen koreografi, bu dramatik hikâyeyi unutulmaz bir görsel ve işitsel şölenle sahneye taşıyor. Eser, ilk kez sahnelendiği günden bu yana, klasik bale sanatında hikâye anlatımının en başarılı örneklerinden biri olarak değerlendirilmiş ve dünya çapında sayısız kez sahnelendi.

    Romeo ve Juliet, aşk, tutku, nefret ve fedakȃrlık gibi insan doğasının en güçlü duygularını zarif bir estetik içinde harmanlıyor. Klasik balenin teknik incelikleriyle birleşen dramatik anlatımı, izleyenleri büyüleyen bir hikâye deneyimi sunuyor. Bale repertuvarında, dramatik içerik ile koreografik ifadeyi bu denli ustalıkla birleştirebilen eserlerin sayısı oldukça sınırlı ve Romeo ve Juliet, bu açıdan özel bir yerde konumlanıyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin de repertuvar geçmişinde özel bir yere sahip olan Prokofyev’in Romeo ve Juliet balesi, ünlü koreograf Ricardo Amarante’nin özellikle İstanbul Devlet Opera ve Balesi dansçıları için yaptığı özgün koreografiyle, Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda seyircinin beğenisine sunuluyor.

    Romeo ve Juliet balesinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    Fotoğraf: Murat Dürüm

    0
    0
    210
  • 10-12-2025

    Moni Salim Özgilik’in “Moni'25” kişisel sergisi, 10 Ocak 2026 tarihine kadar İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) 5. Blok’ta yer alan 5533, İMALAT-HANE Proje Alanı ve yüzonbir’de sanatseverlerle buluşuyor.

    Üç mekânı birbirine bağlayarak bir anlatı sunan “Moni'25” sergisi, yaşamını Los Angeles, Kaş ve İstanbul’da sürdüren Moni Salim Özgilik’in 2023-2025 yıllarında Türkiye’de ürettiği bir dizi işi bir araya getiriyor. Bir süre önce İMÇ’de kendi atölyesini kuran Moni, zaman içerisinde temas ettiği insanlar, mekânlar ve kullanılmış malzemelerle deneyime açık ve katılımı önemseyen bir “oyun alanı” inşa ediyor.

    Sergi, Kaş’ın yedi haneli Kabapıynar Köyü’nden İMÇ 5. Blok’un dinamik koridorlarına uzanıyor. Sanatçının el değiştirme, tahayyül etme, yeniden biçimlendirme, başka ve yeni bir hayat verme kaygılarıyla derlediği nesneler, birlikte üretmenin ortak hafızasına dokunabilmeyi amaçlıyor. Turizm olanakları nedeniyle terk edilmiş bir köyü ve bir yaşam biçimini vaktinin en işlek ticaret merkezlerinden biriyle iç içe ören sergi, hızla yaşanan değişimlerden geriye kalanları yeniden işlevdirerek başlangıçların çocuksu heyecanına gönderme yapıyor. 

    Mine Söyler ve Deniz Özgültekin’in küratörlüğünde gerçekleştirilen “Moni'25” sergisine eşlik edecek konuşma ve tur programlarının ayrıntıları 5533, İMALAT-HANE Proje Alanı ve yüzonbir’in sosyal medya hesaplarında duyurulacak.

    Fotoğraflar: MAYA

    0
    0
    174
  • 10-12-2025

    Tijan Sila’nın yakın geçmişin en yıkıcı dönemlerinden birini büyüme eşiğindeki bir çocuğun gözünden anlattığı romanı Saraybosna Radyosu, Ayça Sabuncuoğlu’nun çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıktı.

    Ingeborg Bachmann ödüllü Tijan Sila, zamanımızın bir portresini melankolik ve trajikomik bir dille resmediyor. Saraybosna, 1992. Saraybosna Radyosu’nun anlatıcısı Tijan, savaş başladığında henüz on yaşındadır ve o gün ilk defa tanıştığı patlayıcı kokusunu bir daha asla unutamaz. Saraybosna alevler içindeyken bu naif çocuk da yavaş yavaş ergenliğe adım atar... Bir şehrin yıkımı bir ailenin savruluşuna, bir çağın kapanışı bir bireyin arayışlarına zemin hazırlar.

    ​Tijan; ateş altındaki kentin harabelerinde dolaşır, kaçanların ve ölenlerin geride bıraktığı eşyaları toplar, topladıklarını karaborsada yiyecek karşılığında değiş tokuş eder. O ve arkadaşları hayatta kalmayı öğrenirlerken savaşın onları kuşatan varlığını kabullenirler. Gelgelelim her şey gibi bunun da bedelleri vardır ve ağırdır.

    0
    0
    211
  • 10-12-2025

    Hollandalı besteci ve piyanist Joep Beving, Stagepass organizasyonu ile 24 Nisan 2026 gecesi Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde müzikseverlerle buluşacak.

    Minimalist müziğin uluslararası alanda en etkileyici temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Joep Beving, Liminal adını verdiği yeni albümü ve bu albümün turnesi ile 2026’da hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor.

    Reflektif ve geniş yankı alanına sahip piyano çalışlarıyla tanınan Beving, yakında yayımlanacak yeni albümünde daha açık, meraklı ve sezgisel bir müzikal yaklaşım sunuyor. Yapı ile sezgi arasında salınan bu yeni eserler hem insan dokunuşunu hem de daha organik bir akışı hissettiriyor. Besteler; duraklama, hareket ve tefekkür anları arasında gidip gelen, netlik ile muğlaklığın birlikte var olabildiği bir atmosfer yaratıyor. Sanatçının 2026 yılı boyunca sürecek uluslararası turnesinin konserleri, bu evrilen müzikal dili samimi bir sahne ortamına taşıyarak dinleyicilere yeni albümünün ruhunu ve taşıdığı fikirleri ilk kez deneyimleme fırsatı sunacak.

    Joep Beving, küçük yaşlardan itibaren piyanoyla iç içeydi. Konservatuardaki müzik eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı ve bunun yerine kamu politikası ve kamu yönetimi alanında lisans eğitimi almaya devam etti. Ancak enstrümanına olan sevgisi hiç bitmedi. 2009’da vefat eden büyükannesinden miras kalan bir piyano, yolunu aydınlattı. Daha sonra “karmaşık duygular için basit müzik” olarak tanımladığı minimal parçaları kaydetmeye başladı. Başvurduğu tek plak şirketinden olumsuz yanıt alan Joep Beving, 2015 yılında ilk albümü Solipsism’i kendi başına yayımlamaya karar verdi. Hikâye ondan sonra hızla gelişti albüm büyük ilgi gördü, milyonlarca dinlenmeye ulaştı ve biletleri tükenen turneler başladı. 

    ​Joep Beving konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    171
  • 10-12-2025

    OMM- Odunpazarı Modern Müze, insanları bir araya getiren ve kültürel hafızayı besleyen “sofra” kavramını odağına alan “Ferahfeza” başlıklı yeni sergisini 13 Eylül 2026 tarihine kadar sanatseverlerle buluşturuyor.

    Küratörlüğünü OMM ekibinden Yağmur Elif Ertekin’in üstlendiği sergi, geçmişten bugüne uzanan yaşam coşkusunu görsel bir dile çeviren eserlerle; ziyaretçilerini neşenin, kutlamanın, dostluğun, flörtün, komşuluğun ve paylaşılan tüm anların ardındaki ortak duygulara davet ediyor. “Ferahfeza” sergisi, ferahlık ve gönül genişliği çağrışımlarının ötesine geçerek izleyiciyi ortak duygularda buluşmaya ve birlikte yol almaya davet ediyor.

    “Ferahfeza” sofranın yalnızca yemek yenilen bir alan olmadığını; konuşmanın, kutlamanın, yas tutmanın ve paylaşmanın merkezinde olduğunu hatırlatıyor. Barlar, meyhaneler, kahvehaneler ve salonlar gibi yaşam mekânlarının her birinden izler taşıyan seçki, hayatın farklı yüzlerini yansıtan bir sahne sunuyor. Yemek kültürü ve ona eşlik eden ritüeller, toplumların içinde şekillendikleri iklimi ve coğrafyayı, inanç sistemlerini, kolektif hafızalarını, sosyal ilişkilerinin örgüsünü ve kültürel kodlarını nesiller boyunca taşıyan sessiz bir simge dili niteliği taşıyor. Antik Yunan’da aşkı, insan sevgisini ve arzuyu konu alan şiir ve felsefe sohbetlerinin eşlik ettiği, “beraber içmek” anlamına gelen symposion şölenleri; Roma’da “birlikte yaşamak” anlamına gelen, dostların aynı sofrayı paylaşmasını merkezine alan convivium geleneğine dönüşerek varlığını sürdürdü. Sergi, bu kadim sofra ve kutlama imgelerini bugüne taşıyarak bireysel olan ile kolektifi, gündelik ile kutsalı, geçici ile kalıcıyı bir araya getiren bir anlatı oluşturuyor.

    “Ferahfeza” sergisinde; Abdülmecid Efendi, Adnan Varınca, Anke Eilergerhard, Antonio Cosentino, Ara Güler, Aylin Zaptçıoğlu, Azade Köker, Can Sun, Cevat Dereli, Cevdet Erek, Cihat Burak, Claudia Comte, Ecem Yüksel, Elif Uras, Etel Adnan, Eren Göktürk, Erol Eskici, Ferruh Başağa, Fırat Engin, Fikret Mualla, Francesca Hummler, Gülsün Karamustafa, Hakan Gürsoytrak, Haluk Akakçe, Hans op de Beeck, Hilmi Can Özdemir, Hüseyin Bahri Alptekin, İhsan Oturmak, Mehmet Güleryüz, Merve Şendil, Mustafa Boğa, Nadide Akdeniz, Nedim Günsür, Neşe Erdok, Nezaket Ekici, Nuri İyem, Özer Toraman, Pınar Akkurt, Robbie McIntosh, Sinan Orakçı, Slim Aarons, Şahin Paksoy, Toygun Özdemir, TUNCA, Yaren Karakaş ve Zeki Faik İzer’in eserleri izleyiciyle buluşuyor.

    Fotograf: Barış Özçetin

    0
    0
    270
  • 10-12-2025

    Ewa Solarz’ın yazdığı, Robert Czajka’nın resimleriyle hayat verdiği, okurları koltuğundan kıpırdatmadan dünya turuna çıkaran Dünyalılar: Uzaylıların Dünya Raporu -Çok Gizli- adlı kitap, Selen Ak’ın çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.

    Gezegenlerarası Yüksek Kurul’un uzaylı temsilcileri beş milyar yıldır evreni dolaşarak, akıllı yaşama dair tüm belirtiler hakkında bilgi topluyorlar. Ve ilk kez Dünya gezegeninin sakinleri ya da diğer adıyla Dünyalılar hakkında bir rapor hazırladılar. Raporu hazırlamaları dünya zamanıyla yedi saniye sürdü.

    Neden trafik bazı ülkelerde sağdan, bazılarında soldan akıyor? İnsan DNA’sı ile muz DNA’sının ne kadarı ortak? En çok konuşulan dil hangisi? İnsanların yüzde kaçı yüzükoyun, kaçı sırtüstü uyuyor? Siz cevapları bilmiyor olabilirsiniz ama uzaylılar biliyor. Elinizdeki bu kitap bütün bu soruların cevaplarını ve çok daha fazlasını harika çizimler ve esprili bir dille (tabii uzaylı mizahı) bir araya topluyor; Dünyalıların görünüşleri, davranışları, birbirleriyle ilişkileri, gezegene etkileri, uzaylıların keskin gözlemleriyle birlikte masaya yatırılıyor.

    ​Uzaylılar yargılamıyor, sadece gerçekleri gösteriyorlar. Peki Dünya hakkındaki bu gerçekler, Dünyalıları şaşırtabilir mi?

    0
    0
    208
  • 09-12-2025

    Fatih Al’ın kaleme aldığı, Melis Babadağ ile birlikte sahnelediği Çok Önemli Bir Haber, 15 Aralık’ta Baba Sahne’de tiyatroseverlerle buluşacak.

    Çok Önemli Bir Haber, isimsiz bir adamın dünyaya “Ben buradayım!” diye haykırdığı o anın izini sürerek; görünürlük, sahne, kimlik ve gerçeklik kavramlarının birbirine karıştığı bir evren kuruyor. İsimsiz bir adam ve isimsiz bir kadın; kavganın, oyunun, kimliklerin ve teatral anların içinde giderek derinleşen bir yolculuğun kapılarını aralıyor. Bir isim arayışıyla başlayan hikâye, yer yer tiyatronun kendisine de ayna tutan felsefi ve çarpıcı bir tartışmaya dönüşüyor. Fatih Al’ın yazdığı, yönettiği ve sahnede yer aldığı oyun; gülümseten bir tonda başlayıp giderek derinleşen ve düşündüren bir atmosferi ile dikkat çekiyor.

    0
    0
    259
  • 09-12-2025

    İstanbul Modern, “Aklın Manzaraları” sergisi kapsamında, sanatçı Ali Kazma tarafından tasarlanan “Bakma Eylemi” başlıklı sinema programını 11 Aralık Perşembe günü sanatseverlerle buluşturacak.

    “Bakma Eylemi” başlığını taşıyan programda, Kazma’nın son 15 yılda ürettiği kısa filmlerden oluşan bir seçki yer alıyor. Türk Tuborg A.Ş katkılarıyla gerçekleşecek program, belgesel sinemanın önemli isimlerinden Frederick Wiseman’ın Londra’daki aynı adlı müzenin içinde geçen Ulusal Müze filmiyle başlayacak. Ardından Kazma’nın küratörlüğünü üstlendiği kısa film seçkisi gösterilecek. Günün sonunda ise Müge Turan’ın moderatörlüğünde Ali Kazma ile bir söyleşi gerçekleştirilecek.

    Program kapsamındaki Ali Kazma film seçkisi, sanatçının son 15 yılda ürettiği kısa filmler aracılığıyla insan emeğine, bedensel ritimlere ve modern dünyanın görünmez mekanizmalarına dair yoğun bir gözlem alanı sunuyor. Kazma’nın kamerası matbaadan un fabrikasına, cezaevinden madene uzanan farklı üretim ve çalışma ortamlarında insanın üretme, direnme ve var olma biçimlerini takip ediyor. Filmler, kimi zaman tek bir harekete, kimi zaman bir işlem ya da mekâna odaklanarak kendi mikro-evrenlerini kuruyor; izleyiciyi hem maddi gerçekliğin ayrıntılarını fark etmeye hem de bu ayrıntıların işaret ettiği kolektif düşünme alanına yönlendiriyor.

    Toplam 82 dakikadan oluşan 12 filmlik seçki, belgeseli bir anlatı türünden çok bir düşünme pratiğine dönüştüren Kazma’nın gündelik olanla istisnai olanı aynı estetik düzlemde buluşturan yaklaşımını görünür kılıyor.

    Seçkide yer alacak filmler şunlar; Film (2013), Finis Terrae (2019), Memur (2011), Mutfak (2010), Cezaevi (2013), Matbaa (2019), Maden (2017), Oyun (2014), Top Fuel (2020), Kasa (2015), Un Fabrikası (2022), Mürekkep Adam (2025).

    “Bakma Eylemi” Programı:

    Ulusal Galeri (National Gallery, 2014) – Gösterim: 13.00
    Ali Kazma Film Seçkisi – Gösterim: 16.30
    ​Ali Kazma Söyleşi – 19.00

    0
    0
    327
  • 09-12-2025

    Alice Walker’ın mitolojiyle hafızayı, aşk ile iyileşmeyi, kişisel geçmiş ile kolektif olanı buluşturduğu romanı Atalarımın Evi, Yeşim Seber’in çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.

    Walker, kült romanı Renklerden Moru’ndan sonra bu kez köklere, atalara ve aşkın binlerce yıllık yankısına dönüyor. Güney Amerika’nın ormanlarından modern San Francisco’ya; Afrika’dan kopup gelen hafızalardan kadınların derin iç dünyalarına uzanan bir çizgide, Renklerden Moru’nun karakterleri Celie ve Shug’ın gölgesi bu kez başka insanların hayatlarına değiyor. Atalarımın Evi’nde bütün karakterler kendi çalkantılı yaşamlarıyla baş edebilmek için atalarının acımasız hikâyeleriyle yüzleşmek zorunda kalıyor.

    ​Walker’ın “son beş yüz bin yılın romantizmi” dediği bu büyülü anlatıda her karakter, kendi yarasını anlamaya çalışırken aynı soruyu soruyor: Aşk sadece şimdiye mi aittir, yoksa geçmişin içinden mi gelir?

    0
    0
    278
  • 09-12-2025

    Paris sokaklarının büyüsünü Edith Piaf, Charles Aznavour, Jacques Brel ve Josephine Baker gibi efsanelerin şarkılarıyla yeniden canlandıran Paris! The Show, 15 Aralık akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sanatseverlerle buluşacak.

    Fransız şansonlarının altın çağını sahneye uyarlayan Paris! The Show, Edith Piaf’tan Charles Aznavour’a, Jacques Brel’den Josephine Baker’a uzanan efsanevi repertuvarıyla izleyicileri nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.

    Montmartre’ın sokaklarından Paris kabarelerine uzanan gösteri, güçlü vokaller, etkileyici koreografiler, özgün hikâye akışı ve canlı orkestranın enerjisiyle kentin aşk, müzik ve tutku dolu ruhunu yeniden canlandırıyor. Ünlü yönetmen Gil Marsalla imzası taşıyan gösteri, dünya çapında 600’den fazla performans ve bir milyonu aşkın izleyiciyle büyük başarı elde etti. Josephine Cocolletto, Stéphanie Impoco ve Jules Grison’un güçlü yorumlarıyla hayat bulan şarkılar, akordeondan piyanoya, davuldan kontrbasa uzanan canlı müzikle birleşerek unutulmaz bir Paris atmosferi sahnede yaratılıyor. 20. yüzyılın ikonik Fransız şarkılarından oluşan bir müzik atmosferi ve gösteri sonrası sanatçılarla buluşma imkânı sunan gösteri, izleyicileri Montmartre’dan Moulin Rouge’a uzanan romantik bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor.

    Paris! The Show etkinliğinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    262
DAHA FAZLA
Geldanlage