
Erdem Çolak’ın durağan görüntü ile yaşayan varlık hissi arasındaki sınırda konumlanan resimlerinden oluşan “(S)Till, Life” başlıklı kişisel sergisi 24 Ocak 2026 tarihine kadar Ka’da sanatseverlerle buluşuyor.
“Erdem’in resimlerinde doğa parçaları ve manzara kesitleri ‘temsil edilen’ şeyler mi, yoksa onlar, sanatçının malzemeyle kurduğu ilişkide boyut değiştiren arzu nesnelerine dönüşmüş bir dışavurum mu? Bence yanıt gösterilenin kendisinde. Boyanın kimyasıyla nesnenin kabuğu arasında gidip gelen bir olma hâli var bu resimlerde. Somutu soyutlama girişimi diyebileceğimiz bu süreç, zahmetli ama samimi bir çabanın izlerini taşıyor. Tuvalde gördüğümüz şey, doğanın kendisi kadar, boyanın doğasıdır da.
(...)
Erdem’in resimlerinde dayatılan ya da önerilen bir izlek yoktur. O, günümüze kadar defalarca yapılmış olanı, “ben bunu nasıl oldururum?” sorusuyla yeniden dener. Kasıntılı bir özgünlük iddiası yerine, içinden geldiği gibi yan yana dizilen tuşların bileşeniyle ilerler. Başlar, bozar, terk eder, yarım bırakır ya da tamamlanmayı sürekli erteler. Resimler, bitmiş olmaktan çok “şimdilik burada duran” hâller gibidir.
Bu yazıyı bir yere bağlamaya çalışmıyorum. Bu, bir ressamın, ressamlık gömleğini giymiş bir sanatçıya bakışıdır sadece. Sıra resimlerin size bakmasında…”
Kader Genç
Künye: Erdem Çolak, Untitled, 2025, 148 × 92 cm Kağıt üzerine nar ekşisi, soya sosu, guaj ve suluboya // Pomegranate syrup, soy sauce, gouache and watercolor on paper
Merve Erbilgiç’in Rainer Maria Rilke’nin şiirsel evreninden ilhamla resimleyip ardından sözcüklerle yeniden yorumladığı kitabı Güzelin Kıyısında, Shhhbooks’tan çıktı.
Kitap okurlarına on iki sahneden oluşan görsel ve şiirsel bir anlatı sunuyor. Erbilgiç, varoluşun kıyısında beliren duyguları, dönüşümleri ve içsel manzaraları resimle metin arasında kurduğu geçirgen bir dille buluşturuyor.
Her sahne hem bir şiir gibi okunabilen hem de bir tablo gibi seyredilebilen bağımsız bir durak olarak ilerliyor. Sessizlik, boşluk, belirsizlik ve güzellik etrafında dolaşan bu yapı; çağdaş illüstrasyon ile edebiyatın sınırlarında gezinen, okurdan yavaşlamasını isteyen bir atmosfer kuruyor. Edebi etkiler düzleminde eser; Rilke’nin Duino Ağıtları’ndaki kırılganlık-yücelik gerilimi, Saatler Kitabı’ndaki doğa ile kurulan varoluşsal bağ, Panter’deki donukluk ve içsel devinim, Genç Şaire Mektuplar’daki “arayışın cevapsız kalabileceği” fikriyle çağrışım ilişkileri kuruyor. Kitaptaki sahneler, bu sorular ve imgelerle doğrudan alıntıdan çok “edebi etki ve yorum” üzerinden yankılanıyor. Müzikal etkilerde ise Bülent Ortaçgil’in şarkılarındaki dingin kabulleniş kitaba eşlik ediyor; final sahnesinde Ortaçgil’in şarkılarından seçilmiş dizeler doğrudan alıntı olarak bir araya getirilerek anlatıyı bir selam ve saygı duruşuyla tamamlıyor.
Metal müziğin önemli grupların Trivium, Stagepass organizasyonuyla 30 Haziran 2026’da Maximum Uniq Açıkhava sahnesinde müzikseverlerle buluşacak.
1999 yılında Orlando, Florida’da kurulan Trivium, melodik metalin akılda kalıcılığını, extreme metalin öngörülemezliğini, black metalin karanlık ve epik atmosferini ve rock’n’roll ruhunu ustalıkla bir araya getirerek modern metalin sınırlarını sürekli ileri taşımayı başardı.
Metallica ve Iron Maiden gibi devlerle aynı sahneyi paylaşabilen Trivium, aynı zamanda on binlerce kişiyi çevrim içi platformlarda da kendine bağlayabilen nadir gruplardan biri. 22 yılı aşan kariyerleri boyunca 1 milyondan fazla albüm satışı, yüzlerce kapalı gişe konser ve yarım milyarı aşan dinlenme rakamlarına ulaşan ve GRAMMY® ödülüne de aday olan dörtlü, 10. stüdyo albümleri In the Court of the Dragon ile güçlerini bir kez daha kanıtladı.
Matt Heafy (vokal, gitar), Corey Beaulieu (gitar), Paolo Gregoletto (bas) ve Alex Bent’ten (davul) oluşan grup, 2005 yılında yayımlanan ve metal tarihinin modern klasikleri arasında yer alan Ascendancy albümüyle büyük bir çıkış yakaladı. Albüm, Kerrang! tarafından “Yılın Albümü” seçildi, Birleşik Krallık’ta altın plak kazandı ve dünya çapında 500.000’den fazla satışa ulaştı. Metal Hammer ise albümü “Yüzyılın En İyi Metal Albümleri” listesinde Top 15’e dahil etti.
Trivium konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Galeri 77, Gayane Avetissian’ın “Tabula Rasa” başlıklı kişisel sergisini 14 Şubat 2026 tarihine kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Gayane Avetissian, “Tabula Rasa” başlıklı kişisel sergisinde çizimi özerk ve araştırmacı bir ifade alanı olarak öne çıkaran, güncel bir eser seçkisini izleyiciye sunuyor. Dört tuval üzerine çalışma ve yirmi dört kâğıt üzerine eserden oluşan sergi, geleneksel tekniklere dayansa da çağdaş kavramsal bir sorgulamayla şekilleniyor ve “boş levha” fikrini, hafıza, eğitim ve yaşantıyla çoktan işaretlenmiş bir alan olarak ele alıyor.
“Tabula Rasa”, kâğıdı sanatsal araştırmanın temel mecrası olarak ele alan dört tuval ve yirmi dört kâğıt çalışmayı bir araya getiriyor. Kâğıt üzerindeki işlerin ağırlığı, doğrudanlık, indirgeme ve primitif bir görsel dile yönelimi işaret ediyor; burada jest, tekrar ve içgüdü, biçimsel inceliğin önüne geçiyor. Bu eserler hazırlık eskizleri olarak değil, düşünce, hafıza ve algı süreçlerini en dolaysız hâliyle kaydeden, tamamlanmış ve özerk ifadeler olarak konumlanıyor.
Kavramsal olarak sergi, “Tabula Rasa”nın felsefi anlamını sorgulayarak, kimliğin, öğrenmenin ya da sanatsal ifadenin tarafsız bir noktadan başlayıp başlayamayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Avetissian, yüzeyi boş bir zemin olarak değil; kalıtımsal hafıza, duygusal deneyim ve kültürel izlerle biçimlenmiş bir alan olarak ele alıyor. Ham çizgiler, parçalı figürler ve sembolik imgeler aracılığıyla her yazma eyleminin, zaten var olanla kurulan bir müzakere olduğunu ortaya koyuyor. Eğitim, yetişme ve yaşam boyu öğrenme, serginin temel kavramsal çerçevesini oluşturuyor. Kâğıt işlerin seri ve tekrara dayalı yapısı; öğrenme ve unlearning, yazma ve silme süreçlerini çağrıştırarak, kimliğin zaman içinde sürekli olarak kurulduğunu ve yeniden biçimlendiğini yansıtıyor. Avetissian’ın soyutlama, primitivizm, neo-dışavurumculuk ve realizm arasında dolaşan akışkan dili, insan algısının katmanlı ve çoğu zaman çelişkili doğasıyla paralellik kuruyor.
Künye:
1. Gayane Avetissian, Blackboard N2, 2021, Oil and mixed media on canvas 140x140cm
2. Gayane Avetissian, Blackboard N1, 2021, Oil and mixed media on canvas 140x140cm
3. Gayane Avetissian, Blackboard Series-The Bird, 2022, Oil and acrylic on canvas 110x129cm
4. Gayane Avetissian, The Big Elephant, 2020, Mixed media on paper 30x42cm
5. Gayane Avetissian, Dreams in Moscow series N2, 2023 Ink on paper 40x60cm
Jasmine Warga’nın zekâsı yapay ama duyguları gerçek bir robotun uzay yolculuğunu anlattığı kitabı Mars’a Seyahat, Şiirsel Taş’ın çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.
“İnsanlar gibi doğmadım ama hikâyemin bir başlangıcı var. Bip sesleri. Parlak ışıklar. Beyaz tulum giymiş kişilerle dolu beyaz bir oda. İşlenmesi gereken tonlarca bilgi. Ama tüm bunlarla başa çıkabilirim. Tedirgin olmak için üretilmedim. Gözlem yapmak için üretildim. İsmim Metanet. Ben, robot denilen bir şeyim.
Mars’a gönderileceğim ve akılcı kararlar vermek zorundayım. Kodlarımı yazan bilim insanları Xander ve Rania’yla vakit geçirdikçe duyguları öğreniyorum. Duyguları öğrendikçe akılcı kararlar vermek zorlaşıyor.
Mars’a gitmekten korkuyorum. Çakılmaktan. Uzayda kaybolmaktan. Toz fırtınalarından. Ama en çok da Dünya’ya geri dönememekten korkuyorum. Xander ve Rania’yı yeniden görememekten, onları hayal kırıklığına uğratmaktan.
Ancak benim ismim Metanet.
İsmimin hakkını vereceğim.”
Avrupa cazının efsanevi ismi, Norveçli saksafoncu Jan Garbarek, 4 Aralık 2026’da Zorlu PSM’de, Stagepass organizasyonuyla müzikseverlerle buluşacak.
Virtüözlüğü ve benzersiz müzikal anlatımıyla dikkat çeken Jan Garbarek, konserde usta müzisyenler Rainer Brüninghaus (piyano), Yuri Daniel (bass) ve Hint perküsyon sanatçısı Trilok Gurtu ile sahne alacak.
Garbarek, ECM Records etiketiyle yayımladığı; Keith Jarrett’la ortak çalışmaları Belonging, My Song ve klasik hâle gelen Officium gibi albümlerle caz tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Avangart cazı İskandinav ezgileri, modal yapılar, Avrupa folk tınıları ve çağdaş dünya müziğiyle buluşturan kendine özgü yaklaşımıyla Garbarek, caz tarihinde ayrıcalıklı bir konuma sahip. Kristal berraklığındaki saksafon tonu, sadeliğin içindeki derinliği yakalayan anlatımı ve sahnede yarattığı yoğun, meditatif atmosfer, onu sadece caz dinleyicileri için değil, türler arası müzikal keşiflere açık birçok müziksever için de benzersiz bir figür hâline getiriyor.
Hint ve Batı müzik geleneklerini büyülü bir şekilde harmanlayan Trilok Gurtu, eleştirmenler tarafından sık sık “şamanik bir şifacı” olarak tanımlanıyor. Bu dört güçlü müzik kişiliği birlikte, dinleyiciyi zamansız ve büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor.
Jan Garbarek Group feat. Trilok Gurtu konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin ilk tam kapsamlı Dijital Deneyim Merkezi (DDM), “Van Gogh: Işığın İzinde” sergisini 22 Şubat 2026 tarihine kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ bünyesinde faaliyet gösteren Dijital Deneyim Merkezi (DDM), sanatı dijital anlatım olanaklarıyla ele alan sergileriyle İstanbul’da çağdaş ve etkileşimli bir kültür sanat deneyimi sunuyor. “Van Gogh: Işığın İzinde” sergisi, Dijital Deneyim Merkezi’nin sanatı dijital anlatım olanaklarıyla ele alan yaklaşımının dikkat çeken örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. 19. yüzyılın en önemli ressamlarından Vincent Van Gogh’un evrensel mirasını teknoloji destekli bir anlatı içinde ele alan sergi, açıldığı günden bu yana 200 bini aşkın ziyaretçiyi ağırladı.
Dijital Deneyim Merkezi (DDM), sanatı dijital teknolojilerle birlikte ele alan sergicilik anlayışıyla İstanbul’un kültür sanat yaşamında özgün bir konumda yer alıyor. Açıldığı günden bu yana farklı disiplinlerden sergilere ev sahipliği yapan merkez, klasik sergi deneyiminin ötesine geçerek izleyiciyle yeni bir ilişki kurmayı hedefliyor. Şubat 2024’te kapılarını açan Dijital Deneyim Merkezi, bugüne kadar 500 bini aşkın ziyaretçiyi ağırladı. Sergiler; çok duyulu, etkileşimli ve mekâna özgü kurgularıyla çağdaş sergicilik anlayışına odaklanırken, her yaştan ziyaretçiye keşif ve öğrenme imkânı sunuyor.
Yuko Tsuşima’nın yirminci yüzyılın modern klasiklerinden biri olarak görülen romanı Dağlarda Koşan Kadın, Kuzey Baykal’ın Japonca aslından çevirisiyle Jaguar Kitap’tan çıktı.
Çağdaş Japon edebiyatının özgün yazarlarından Tsuşima, dolaysız ve katı bir gerçekçilikle masalvari bir lirizmi iç içe dokuyor romanında. 1970’ler Japonya’sı. Takiko Odaka; alkolik babası, liseye giden erkek kardeşi ve evin geçimini sağlayabilmek için gece gündüz dikiş diken annesiyle birlikte apartmanlarla çevrili, güneş görmeyen bir evde yaşayan yirmi yaşında genç bir kadındır. Takiko gayrimeşru bir çocuğa hamiledir. Toplumun tüm ön yargılarına, mahalle baskısından çekinen annesinin azarlamalarıyla yalvarmalarına, babasının her türlü hakaretine ve hatta dayaklarına göğüs gererek bebeğini doğurmaya, bekâr bir anne olarak çocuğuyla birlikte yaşamak istediği hayatı kendi elleriyle kurmaya kararlıdır. Bu hayat, su mavisi dağların doruklarında, hatta puslu ufuk çizgisinin de ötesinde olsa bile.
İranlı yazar Nassim Soleimanpour’un dünya çapında kült hâline gelmiş oyunu Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan, Ocak ve Şubat 2026’da Paribu Art’ta, Mart ve Nisan da ise DasDas’ta sahnede olacak.
Her gösterimde farklı bir oyuncunun sahnede olacağı ve bir kez sahneleyeceği tek kişilik bir oyun olan Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan’da oyuncu daha önce görmediği oyun metnini kapalı bir zarfın içinde izleyici ile aynı anda görüyor. Ocak ve şubat oyunlarında sahnede olacak isimler arasında; Demet Akbağ, Uraz Kaygılaroğlu, Cem Yiğit Üzümoğlu, Burcu Biricik, Şebnem Bozoklu, Beril Pozam, Enis Arıkan, Zeynep Dinsel, Ceren Karakoç, Devrim Yakut, Onur Ünsal, Ayça Bingöl, Şevval Sam, İdil Sivritepe, Melikşah Altuntaş, Selen Öztürk, Funda Eryiğit, Sezin Akbaşoğulları, Erkan Kolçak Köstendil ve Hazal Türesan yer alıyor. Nassim Soleimanpour’un seyahat yasağı sırasında dünyayı gezsin diye yazdığı Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan 2011’den bugüne 30’dan fazla dile çevrildi, 3.000’in üzerinde kez sahnelendi, her temsilde ülkesinin ve döneminin iddialı oyuncuları tarafından oynandı.
“Hiçbir şeyin tekrarı yok. Her oyuncu kendi yorumuyla yeni bir performans yaratıyor. Oyunun provası ve yönetmen yok. Herhangi bir hazırlık yapmıyor oyuncu. Her şey o anın akışıyla, oyuncunun, izleyicinin, sahnenin ve salonun enerjisiyle şekilleniyor. Tamamen anlık, tamamen gerçek.”
Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan’ın Paribu Art’ta sahnelenecek ocak ve şubat ve temsillerinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Dirimart, Çiğdem Aky’nin “Santosha” başlıklı kişisel sergisini 8 Ocak-22 Şubat 2026 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşuyor.
Çiğdem Aky’nin yeni sergisi “Santosha”, sanatçının resim pratiğini belirleyen biçimsel sınırları ve alışıldık estetik hedefleri geride bırakarak kontrolü resmin kendi akışına teslim ettiği yeni bir dönemi izleyiciye sunuyor. Rengin özerk bir varlık gibi hareket ettiği, yumuşak ve sezgisel bir görsel dilin ortaya çıktığı bu süreç, içsel bir özgürleşme alanı yaratıyor. “Santosha” sanatçının pratiğinde ulaştığı dinginlik ve içsel özgürleşme hâlini izleyiciyle buluşturuyor.
Resmin kendi içsel akışına kontrolü teslim ederek, yerleşik biçimsel sınırlar ve geleneksel estetik hedefler bilinçli olarak bir kenara bırakılmıştır. Bu süreçte renk, özerk bir varlık olarak hareket ederek, sanatçıya içsel bir özgürlük hissi veren yumuşak ve sezgisel bir görsel dil ortaya çıkarır. “Santosha”, Aky’nin pratiği yoluyla ulaştığı sakinliği ve içsel özgürlüğü sergileyerek izleyiciyle paylaşır. Sergi, başlığını Sanskritçe’de “yetinme” ve “memnuniyet” anlamına gelen santosha kavramından alıyor. Yoga felsefesinde, dış koşullardan bağımsız bir dinginlik hâlini tanımlayan bu kavram, Aky’nin kişisel dönüşümüyle paralel gelişen yeni dönem çalışmalarında soyut bir dile bürünüyor. Sergi, sanatçının içsel denge ve kabulleniş arayışının ilk kez bütünlüklü biçimde görünür olduğu bir seçki sunuyor.
Künye:
1. Santosha V, 2025, 200 x 160 cm, Tuval üzerine yağlıboya, Oil on canvas
2. Santosha VI, 2025, 200 x 160 cm, Tuval üzerine yağlıboya Oil on canvas