
Goethe-Institut'un German Films iş birliğiyle düzenlendiği, Alman sinemasının en güncel örneklerini Türkiye’nin farklı şehirlerinde izleyiciye sunan Kino 2025’in İzmir gösterimleri 25-29 Kasım tarihleri arasında İstinyePark Teras Renk Sineması Salon 6’da gerçekleşecek.
Kino 2025’in İzmir programı Christian Petzold’ün yönettiği Aynalar No:3 Okyanusta Bir Tekne’nin (Miroirs No.3) gösterimiyle başlayacak. Geçirdiği trafik kazası sonucunda erkek arkadaşını kaybeden genç müzik öğrencisi Laura, kazaya tanık olan Betty’nin evinde bir süre dinlenmeye karar verir. Taşrada, şehrin karmaşasından uzaktaki bu hayat önceleri huzurlu gözükse de zamanla Betty ve ailesinin misafirperverliği yerini garip bir tekinsizliğe bırakır. Christian Petzold’ün favori oyuncularından Paula Beer’i başrolde izlediğimiz Aynalar No:3, bu ay Lisbon Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.
İzmir’de Kino 2025 programıyla izleyiciyle buluşacak bir diğer filmler ise şöyle; bu yıl Cannes Film Festivali’nin ana yarışmasından Jüri Ödülü ile dönen Mascha Schilinski’nin yönettiği Düşüşün Tınısı (In die Sonne schauen), usta yönetmen Ulrich Köhler’in imzasını taşıyan Gavagai, Sarah Miro Fischer’in ilk uzun metrajlı filmi Kardeş Yüreği (Schwesterherz), Chiara Fleischhacker’in yönettiği Vena, usta belgeselci Andres Veiel, ilk gösterimi geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde gerçekleşen yeni filmi Riefenstahl ve bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan ve Sanat Sinemaları Birliği’nden mansiyon kazanan Ne Halt Ettiğinizi Biliyorum (Was Marielle weiß).
Kino 2025’in yolculuğu İzmir’den sonra Diyarbakır’da devam edecek. Kino 2025 filmlerinden bir seçki, 7-14 Aralık tarihleri arasında 3. Amed Film Festivali iş birliğiyle Diyarbakır’da sinemaseverlerle buluşacak.
Kino 2025 hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Salt, 1950’lerden günümüze Türkiye’de sanat tarihi araştırmaları kapsamında küratör ve yazar Fulya Erdemci’nin (1962-2022) arşivini sanatseverlerle buluşturuyor.
Fulya Erdemci’nin ailesiyle başlatılan iş birliği sonucu Salt’a devredilen arşiv, küratörün 1990’lardan 2022’deki vefatına kadar gerçekleştirdiği sergilere dair belge ve fotoğraflar ile yazılarını bir araya getiriyor. Erdemci’nin yöneticilik ve danışmanlık yaptığı kurumlarda yürüttüğü çalışmaların yanı sıra yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiği konferanslar, konuşmalar ve projeler üzerinden pratiğine bir bakış sunuyor.
Erdemci üzerine yürütülen uzun soluklu araştırmanın ilk adımı olan bu arşiv projesi, önümüzdeki yıl kapsamlı bir yayın projesiyle devam edecek.
Fulya Erdemci’nin arşivine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
1. Fulya Erdemci, Cappadox Festivali, Kapadokya, 2015 Salt Araştırma, Fulya Erdemci Arşivi
2. Karin Sander, Yıldırım Konseri, Cappadox Festivali, Kapadokya, 2017 Salt Araştırma, Fulya Erdemci Arşivi
3. Aziz Sarıyer ve Derin Sarıyer, Ağaçlar, mekâna özel yerleştirme, Yaya Sergileri I: Kişisel Coğrafyalar, Küresel Haritalar sergisinden görünüm, Nişantaşı (İstanbul), 2002 Salt Araştırma, Fulya Erdemci Arşivi
4. Fulya Erdemci, 2012 Fotoğraf: Manuel Çıtak
Yazar Barış İnce’nin hazırladığı, Feyza Hepçilingirler’in hayatından, yapıtlarından ve düşünce dünyasından kesitler sunan nehir söyleşi kitabı Türkçeyi Savunmak, Delidolu’dan çıktı.
Dilimizin son elli yıldaki değişimine, dönüşümüne ve toplumdaki yansımalarına renkli anekdotlar eşliğinde ayna tutan Türkçeyi Savunmak, Türkçenin hoyratça ve kötü kullanılmasının iletişimi nasıl tehlikeye atabileceğini da gözler önüne seriyor.
Ayvalık'ta doğup büyüyen, mübadil ailesinin köklerinden kopmayarak farklı kültürleri kendisine katmayı başaran Feyza Hepçilingirler’in çocukken tek eğlencesi kitaplardı. İlk gençliğinde nakış yapmaktan kaçıp yine kitaplara sığındı. Üniversitede öğretmenlik bölümünde okurken hocasının, “En güzel eserler yazılmıştır, hiç kimse sizden bir şey yazmanızı beklemiyor.” sözlerine inat “İyi de benim yazacağımı kim yazmış olabilir ki?” diyerek yazma cesareti buldu. Hem çocuk büyüttü, hem çalıştı, hem de ev işi yaparak öykücülüğe yöneldi. Zamanla Türkçenin kirletilmesini dert edinmeye başladı. Dile duyduğu hassasiyet onu bambaşka bir noktaya taşıdı. Çevreyi saran tabela kirliliği ve çeviri-dublaj Türkçesi kaygıları Hepçilingirler’i belki de edebiyatımızın en duyarlı dil savunucusuna dönüştürdü. Feryadı nihayet duyulmuştu. Asırlara meydan okuyan dilimizin kaderine terk edilmesi düşünülemezdi...
Kentteki müzik üretimine, eğitimine ve paylaşımına yön vermeyi hedefleyen İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, Kasım 2025 itibarıyla Müze Gazhane’de faaliyetlerine başlıyor.
İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı (İBB Kültür) Orkestralar Şube Müdürlüğü tarafından hayata geçirildi. Proje; söyleşiler, atölyeler, performanslar, ustalık sınıfları gibi etkinliklerle her yaştan ziyaretçiye müziği yakından deneyimleme, öğrenme ve üretimin bir parçası olma fırsatı sunuyor.
İstanbul’daki müzik üretimine, eğitimine ve paylaşımına yön verecek bir buluşma noktası olarak kurgulanan birim söyleşiler, atölyeler, ustalık dersleri, performanslar ve çeşitli programlarla hem akademik hem de yaratıcı bir öğrenme ortamı sunuyor. Deneyimli sanatçıların rehberliğinde şekillenen İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, müziğin çok yönlü doğasını teoriden pratiğe, sahneden teknolojiye uzanan bir çerçevede ele alarak İstanbul’un kültürel üretimine yeni bir katkı sağlamayı hedefliyor. Konservatuvar öğrencilerinden genç müzisyenlere, profesyonellerden müziğe ilgi duyan İstanbullulara kadar geniş bir katılımcı kitlesine açık olan İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, her yaştan ziyaretçiye müziği yakından deneyimleme, öğrenme ve üretimin bir parçası olma fırsatı sunuyor.
Bilkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Ara Güler Müzesi ve Galeri Siyah Beyaz iş birliğiyle, Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi tarafından düzenlenen Ara Güler sergisi, 8 Aralık’a kadar İhsan ve Ayser Doğramacı Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
Ara Güler’in Ankara fotoğraflarından oluşan özel bir seçki sunan sergi, sanatçının kamerasından kentin toplumsal dokusunu, kent yaşamını ve bireysel hikâyeleri yansıtıyor. Çoğu Ara Güler arşivinden ilk kez sergilenecek bu fotoğraflar farklı yıllar içerisinde Ankara’nın özgün ruhunu ve değişimini yansıtıyor.
Ayrıca açılış resepsiyonunda Ara Güler Müzesi’nin 2023 yılında açtığı “Bir Avuç Güzel İnsan” isimli sergisiyle aynı ismi taşıyan, sanatçının Türkiye ve dünyanın önde gelen edebiyatçılarıyla kurduğu dostluklara yoğunlaşan belgeselin gösterimi izleyiciye sunuldu. Etkinlik, Bilkent’in sanat, kültür ve eğitim vizyonunu bir araya getiren önemli buluşmalardan biri olarak düzenleniyor. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Yasemin Afacan, Bilkent’te sanatsal etkinlikler düzenlemekten mutluluk duyduklarını belirterek “Ara Güler Sergisi’ni fakültemizin desteğiyle Bilkent Üniversitesi’nde ağırlamak bizim için hem ilham hem de gurur verici” dedi.
Fotoğraf: Ara Güler / Copyright: Ara Güler Müzesi
Olcay Mağden’in bir çocuğun gözünden yetişkinlerin dünyasını anlamayı, büyümenin karmaşıklığını ve iyileşmenin gücünü anlattığı kitabı Annemin Kayıp Renkleri, Gül Sarı’nın resimleriyle Doğan Çocuk’tan çıktı.
Kitap hem çocuk okurlara hem de ebeveynlere duygusal bir köprü kuruyor hem de aile içindeki sessiz değişimlerin bir çocuğun kalbinde nasıl yankı bulduğunu incelikle işliyor. Her şeyden sıkıldığını düşünen Leyla’nın annesi artık eskisi gibi gülmüyordur; renkleri sanki birer birer kaybolmuştur. Ta ki gizemli bir yabancının gelişiyle hem evlerinde hem de kalplerinde yepyeni bir hikâye açılana kadar… Sırlar, merak, iyileşme, kahkaha ve renklerin geri dönüşü! Leyla’nın gizemli aile yolculuğuna katılmaya hazır mısın?
“Mahallenin sıradan günlerinden birinde bir karavan belirir…
Ve o karavan, Leyla’nın hem kendi dünyasını hem de annesinin solmuş renklerini baştan aşağı değiştirecek bir yolculuğun başlangıcı olur.”
+1 Sunar: Pozitif Vibrations’ın 19 Aralık’ta Volkswagen Arena’da gerçekleşecek ZHU edisyonuna elektronik müziğin yenilikçi temsilcileri Pavel Petrov ve Gaia Ekho gibi iki güçlü isim daha katıldı.
Grammy adayı Amerikalı prodüktör, vokalist ve DJ ZHU, 2014’te yayımladığı Faded ile dünya çapında büyük çıkış yaptı. Ardından gelen Generationwhy, Ringos Desert ve Dreamland gibi albümleriyle elektronik müzikte duygusal derinliği ve karanlık atmosferi bir araya getiren ZHU, sahnede ise görsel-işitsel bir deneyim sunmasıyla tanınıyor.
EXE AUDIO ve EXE Group’un kurucusu Pavel Petrov, Sofya’nın elektronik müzik sahnesine yeni bir soluk getiren EXE etkinliklerinin küratörü olarak tanınıyor. Dünyaca yükselen genç prodüktörler arasında gösterilen Petrov, enerjiyi hızla yükselten setleriyle gecenin temposunu belirleyen isimlerden biri olacak.
Klasik müzik temelli bir eğitimden gelen Gaia Ekho ise melodik tınıları elektronik müzikle harmanlayan özgün yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Housekeeper Podcast Contest birinciliğiyle güçlü bir çıkış yakalayan sanatçı, sahnede yarattığı atmosfer ve çok katmanlı müzikal anlatımıyla uluslararası arenada hızla yükselmeye devam ediyor.
+1 Sunar: Pozitif Vibrations’ın biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Batıkan Bostancı’nın “Çıkmazda Yön, Açmazda Form” başlıklı ilk kişisel sergisi 4-30 Aralık tarihleri arasında Artopol Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
Batıkan Bostancı’nın son 10 yıla yayılan üretim ve yaratım sürecini kapsayan bu kapsamlı seçki; heykel, rölyef, resim ve dijital üretimlerden oluşuyor. Sergi, bireyin ve toplumsal yapının yön duygusunu yitirdiği bir dönemde, anlamın nerede ve nasıl yeniden kurulabileceğine dair güçlü bir sorgulama sunuyor.
“Çıkmazda Yön, Açmazda Form” sergisi; kıtlık–bolluk, tutsaklık–özgürlük, mutasyon–dönüşüm gibi karşıt kavramların çatışma ve kesişme noktalarına odaklanıyor. Bostancı’nın çizgisel örgülerle kurduğu labirent benzeri yüzeyler, bir portreyi temsil etmekten çok, içsel bir haritanın yapısal izleri gibi okunuyor. Her çizgi bir sınır olmaktan çıkıp yön değiştiren, bölünen ya da yeniden birleşen bir akışa dönüşüyor. Bu akışın içinde ortaya çıkan formlar hem bir açmazın yükünü hem de bir başlangıcın potansiyelini taşıyor.
Sanatçının sıcak tonlarla kurduğu renk alanları duygusal yoğunluğu artırırken, gri ve nötr bölgeler dış dünyanın dalgalı, çoğu zaman kaygan gerçekliğine işaret ediyor. Bostancı’nın kompozisyonlarında mimari düşünce belirgin: Katmanlar üst üste binerken, boşluklar ve geçişler adeta zihinsel bir mekânın planını oluşturuyor. İzleyici, bu yapılarla karşılaştığında yalnızca bir imge değil; çözülmeyi, takip edilmeyi ve yeniden yorumlanmayı bekleyen bir sistem görüyor.
“Çıkmazda Yön, Açmazda Form”, Batıkan Bostancı’nın psikolojik derinliği, geometrik kurguyu ve figüratif soyutlamayı aynı yapıda bir araya getirdiği üretiminin yoğun ve rafine bir kesitini sunuyor. Seçki, çıkmazın yalnızca bir sıkışma değil; aynı zamanda formun yeniden kurulabileceği bir eşik olduğunu hatırlatıyor.
Şükrü Erbaş’ın 1983 yılında yazdığı, ilk kez 1995’te bir kitapta yer bulan şiirlerinden oluşan Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları, müstakil bir kitap olarak Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlandı.
Erbaş’ın kaleme aldığı ve okurların diline, belleğine, kalbine yerleşen şiirler bu özel baskıyla ve Melis Rozental’in desenleri eşliğinde sunuluyor. Erbaş’ın bütün şiirlerinde yankılanan o tanıdık insan sesi, bu kitapta bir kadına, bir yaşama, bir mevsime dönüşüyor: “Ömür Hanım” kimi zaman bir sevgili, kimi zaman bir özlem, kimi zaman da insanın ta kendisi olarak karşımıza çıkıyor.
Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları’ndaki bir güz mevsimi kadar dingin, bir ayrılık kadar derin, bir aşk kadar yakıcı bu şiirler; zamanın, yalnızlığın ve sevmenin anlamına dair içli bir yolculuğu dizelerinde barındırıyor.
Alternatif müziğin iki özgün ismi Barış Demirel ve Can Kazaz, “Söz Etsem İsmine Yazık” isimli yeni şarkısını Avrupa Müzik etiketiyle yayımladı.
Sözü Can Kazaz’a, bestesi ise Barış Demirel’e ait olan şarkı, kırılgan ve dingin bir atmosfer kurarak dinleyiciyi içten bir duygu dünyasına davet ediyor. Sözlerin derinliği ile müziğin yumuşak dokusu bir araya gelerek hem huzur hem de hüzün taşıyan bir bütünlük oluşturuyor. Şarkının prodüktörlüğünü ve aranjesini Barış Demirel üstlenirken, mix ve mastering süreçleri Emre Malikler tarafından tamamlandı. Gitar, synth, bas, vokal ve trompet kayıtlarının tamamında Barış Demirel’in imzası bulunuyor. Parçada Can Kazaz da vokal performansıyla yer alarak eserin duygusal tonunu güçlendiriyor.
Barış Demirel ve Can Kazaz imzalı “Söz Etsem İsmine Yazık” şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.