GÜNDEM
  • 25-11-2025

    Fazıl Say, 27 Aralık’ta Volkswagen Arena’da iki büyük eseri “Mother Earth” ve “Mozart ve Mevlana”yı ilk kez Türkiye’de sanatseverlerle buluşturacak.

    Fazıl Say, gelenekselleşen yıl sonu buluşmasını bu yıl 27 Aralık Cumartesi günü Volkswagen Arena’da gerçekleştirecek. Konserin ilk bölümünde, Fazıl Say’ın gezegenimizin geleceğine dair güçlü bir çağrı niteliğinde kaleme aldığı ve Japonya’da ilk seslendirilişi gerçekleşen “Mother Earth” başlıklı piyano konçertosu, Türkiye prömiyerini yapacak. İklim krizine dair dramatik ve duygu yoğunluğu yüksek bir anlatım taşıyan eser, piyanoda Fazıl Say ve Şef Nil Venditti yönetimindeki Fazıl Say Festival Orkestrası eşliğinde yorumlanacak. Programın ikinci yarısında, Say’ın uzun yıllara yayılan düşünsel ve müzikal katmanlar içeren büyük yapıtı “Mozart ve Mevlana” Türkiye’de ilk kez; Şef Nil Venditti ve Koro Şefi Volkan Akkoç yönetiminde, soprano Görkem Ezgi Yıldırım, mezzosoprano Ezgi Karakaya, tenor Mert Süngü, bas Burak Bilgili, ney sanatçısı Burcu Karadağ, kudüm sanatçısı Aykut Köselerli ve Fazıl Say Festival Orkestrası & Korosu eşliğinde sahnelenecek.

    ​ACM Prodüksiyon organizasyonuyla gerçekleşen ve gelenekselleşen Fazıl Say’ın yıl sonu konserleri, sanatseverleri hem müzikal açıdan yenilikçi hem de düşünsel olarak derinlikli bir deneyime davet ediyor.

    0
    0
    196
  • 25-11-2025

    Arter, Hera Büyüktaşcıyan’ın “Hayalet Kuartet” başlıklı kişisel sergisi ile Arter Koleksiyonu’ndan ve koleksiyon dışından güncel video yapıtlarını bir araya getiren “Hah!” sergisini 27 Kasım’dan itibaren sanatseverlerle buluşturuyor.

    Hera Büyüktaşcıyan’ın Nilüfer Şaşmazer küratörlüğünde düzenlenen “Hayalet Kuartet” başlıklı kişisel sergisi, sanatçının kimlik, bellek ve doğa kavramlarını merkezine alan sanatsal pratiğine kapsamlı bir bakış sunuyor. Arter Koleksiyonu’ndan ve koleksiyon dışından güncel video yapıtlarını Delfin Öğütoğulları’nın küratörlüğünde bir araya getiren grup sergisi “Hah!” ise, hicvin iktidar mekanizmalarını eleştirme ve çağdaş koşulları sorgulamadaki rolünü ele alıyor.

    “Hayalet Kuartet”, Hera Büyüktaşcıyan’ın bu sergi bağlamında ürettiği yeni yapıtlar ile bir bölümü Arter Koleksiyonu’nda yer alan yakın tarihli eserlerini bir araya getiriyor. Arter’in 3. kat galerisinde düzenlenen sergi, Büyüktaşcıyan’ın kimlik, bellek ve doğa gibi kavramların mekân ve zamanla ilişkilerini “yüzey gerilimi” düşüncesi bağlamında irdeleyen sanatsal pratiğine kapsamlı bir bakış sunuyor. Sergideki eserler, sanatçının Arter’in aralarında konumlandığı iki semtte, Kurtuluş ve Tarlabaşı’nda köklenen kişisel tarihi üzerinden kent tarihindeki kırılmalara işaret ediyor. Ateş, su, hava ve toprak elementleri yapıtlara farklı şekillerde sızarken, yaşam ve ölüm, beden ve ruh, görünürlük ve görünmezlik, silinme ve yeniden inşa gibi ikilikler serginin dört ayrı bölümünde ele alınıyor. 

    Arter Koleksiyonu’ndan ve koleksiyon dışından güncel video yapıtlarını bir araya getiren bu grup sergisinde; Özgür Atlagan, Pauline Boudry ve Renate Lorenz, Anetta Mona Chişa ve Lucia Tkáčová, Selin Davasse, Burak Delier, Braco Dimitrijevic, Cem Örgen, Serra Tansel, Berkay Tuncay, Sinan Tuncay, Kubilay Mert Ural’ın eserleri yer alıyor. Sergi, hicvin iktidar mekanizmalarını eleştirme ve çağdaş koşulları sorgulamadaki rolünü ele alıyor. Sanatçıların ekonomik ve kurumsal iktidar yapıları içinde verdikleri maddi ve içsel mücadelelere ışık tutan sergi, aynı zamanda güç eşitsizliklerine, otoriter yönetim biçimlerine ve cinsiyet normlarına odaklanıyor. Sergideki eserler, izleyiciyi ele alınan meselelerin absürtlüklerine ve çelişkilerine dair düşünsel –bazen de sessiz– bir farkındalığa davet ediyor. Kimi zaman hicvin imkân tanıdığı beklenmedik empati yoluyla güçlü bir duyarlılık uyandıran bu yapıtlar, kimi zaman da nüktenin yapıbozumcu potansiyelini vurgulayan, katmanlı ve oyuncul bir yaklaşım benimsiyor. Türkiye’den ve farklı coğrafyalardan sanatçıların eserlerinden oluşan sergi, içinde yaşadığımız sistemlerin aksaklıklarını ve başarısızlıklarını hicvin biçimsel öğeleriyle ifşa eden çok yönlü bir bakış sunmayı amaçlıyor.

    Künye:
    1. Hera Büyüktaşcıyan Dendrologia (detay) 2023 Ağaç kabukları, stereo ses Değişken boyutlar Centre International d'Art et du Paysage, Vassivière desteğiyle üretilmiştir Green Art Gallery Dubai ve sanatçının izniyle
    2. Hera Büyüktaşcıyan Takımada Fügü (detay) 2019–devam ediyor Porselen, tuğla, beton, seramik, bronz Değişken boyutlar Green Art Gallery Dubai, GALERIST İstanbul ve sanatçının izniyle
    3. Braco Dimitrijevic Simyacıların Dirilişi, 2006 Video karesi 2′18′′ Arter Koleksiyonu

    0
    0
    251
  • 25-11-2025

    Peter Wohlleben’in doğayı sadece korumamız gereken bir kaynak olarak değil, birlikte yaşadığımız bir dost olarak görmemizi sağladığı kitabı Ormanın Kalbi – İnsan ile Doğa Arasındaki Görünmez Bağ, Aslı Candaş Shaeferdiek’in Almanca aslından çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.

    Ormanın Kalbi, Ağaçların kalp atışları, köklerinin zekâsı ve bitkilerin bilinç düzeyleri üzerine yapılan araştırmalarla, doğayla olan ilişkimize yeni bir boyut kazandırıyor. İnsan ve doğa arasındaki ilişki, düşündüğümüzden çok daha derin. Orman, sadece bir ekosistem değil, aynı zamanda bir öğretmen; bize nasıl dinleyeceğimizi, hissedeceğimizi ve var olacağımızı gösterir…

    ​“Ormanda yürümek, sadece bir doğa gezisi değil; duyularımızı yeniden keşfetme ve içsel dengemizi bulma yolculuğudur. Yeşilin huzuru, kuş seslerinin ritmi, toprağın kokusu… Tüm bunlar bedenimizi ve ruhumuzu iyileştirir. Doğa bizi daha dikkatli, daha duyarlı bir hâle getirir.”

    0
    0
    192
  • 25-11-2025

    Sinematek/Sinema Evi, Kurukahveci Mehmet Efendi desteği ile gerçekleştirdiği film restorasyon projesi kapsamında Mehmet Muhtar’ın 1953 yapımı Drakula İstanbul’da filmini restore ettirerek yeniden sinemaseverlerle buluşturacak.

    Sinematek/Sinema Evi, 35mm kopyaları oldukça hasar almış 72 yıllık Drakula İstanbul’da filmini restore ettirerek yeniden izleyicilere sunuyor. Drakula İstanbul’da restore kopyasıyla, 12 Aralık (Gala), 25 Aralık ve 14 Ocak tarihlerinde Sinematek/Sinema Evi’nin güncel programı kapsamında gösterilecek. Kurukahveci Mehmet Efendi tarafından hazırlanan, küratörlüğünü Suna Altan’ın, tasarımını ise Kerem Yaman’ın üstlendiği filme ve restorasyona dair sergi 12 Aralık’ta açılacak.

    Bugüne ulaşmış en eski korku filmimiz olan Drakula İstanbul’da filmi, Nosferatu (1922, F.W. Murnau)’nun da uyarlandığı Bram Stoker’ın Dracula isimli romanının 1928 senesinde Ali Rıza Seyfi tarafından Türkçe’ye özgün çevrilmiş Kazıklı Voyvoda (1997 basımındaki ismiyle Drakula İstanbul’da) adlı romandan uyarlandı. Romanı, 1950’ler Türkiye’sinin sosyo-kültürel kodlarına uygun bir şekilde ve kendine özgü mizahıyla filme adapte eden senarist Ümit Deniz, Film Dostları Derneği’nin “En Başarılı Senaryo” ödülünü kazandı. Gösterime girdiği sene büyük bir ilgi ile karşılanan film; sahne tasarımı, görüntü yönetmenliği, gerilimi sürekli canlı tutan kurgusu ve ses tasarımı ile kültleşti.

    Filmin yönetmeni Mehmet Muhtar ve görüntü yönetmeni Özen Sermet, sonraki yıllarda çalışmalarını ABD’de sürdürdü. Başarılı dans koreografilerinin yanında titiz bir dekor ve kostüm çalışması sergilenen filmde; dönemin teknik imkanlarıyla gerçekleştirilmesi oldukça zor görsel efektler, sanat yönetmeni Sohban Koloğlu sayesinde başarılı bir şekilde uygulanabildi. Filmin başrollerinde ise aynı zamanda bir senarist olan Bülent Oran, Drakula’ya hayat veren Atıf Kaptan ve Güzin rolü ile gazinodaki akılda kalıcı dans sahnelerine imza atan ve gerçekten de İstanbul’da bir dansçı olan Annie Ball yer alıyor.

    ​Filmin nitrat tabanlı orijinal negatifi hâlen Mimar Sinan Üniversitesi Prof. Dr. Sami Şekeroğlu Araştırma ve Uygulama Merkezi arşivinde bulunan filmin yüksek çözünürlükte (4K) tarama işlemi de burada gerçekleştirildi. Atlas Post Production’da Dr. Şenol Er tarafından yapılan fiziksel restorasyon sonrasında, filmin dijital restorasyonu ve tüm post prodüksiyon işleri Caner Çevikkaya tarafından gerçekleştirildi. Restorasyon süreci Ahmet Hızarcı süpervizörlüğünde, uzun ve titiz bir çalışma sonucu tamamlandı. Fiziksel restorasyon; film üzerindeki eğilme, büzülme, kırılma ve perforasyon hasarı gibi deformasyonların düzeltilmesi; küf lekelerinin, toz, kir ve emülsiyon yüzeyindeki pudralanmanın temizlenmesi ve gerektiğinde geçici yumuşatma uygulanmasını içeriyor. Dijital restorasyon süreci ise görüntü sabitleme; toz, kir, çizik ve lekelerin kare kare temizlenmesi; sirkelenme sendromu sonucu oluşan hasarın mümkün olduğunca onarılması ve ses haritalaması, sinyal düzeltme, filtreleme işlemleri sonrası filmin orijinal ışık dengesi ve kontrastının geri kazanılmasını içeriyor.

    0
    0
    265
  • 25-11-2025

    Alfred Hitchcock’un yıllar içinde derlediği, sunduğu, kimini filmlere ve dizilere dönüştürdüğü, kimini de yalnızca kitaplığında sakladığı korku dolu öykülerden oluşan Annemin Bana Asla Anlatmadığı Hikâyeler, Algan Sezgintüredi’nin çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.

    Alfred Hitchcock Sunar: Annemin Bana Asla Anlatmadığı Hikâyeler - Gerilim Ustasının En Sevdiği Öyküler adlı kitapta Daphne du Maurier, Ray Bradbury, Robert Bloch, Patricia Highsmith William Hope Hodgson, Richard Matheson, D. H. Lawrence, Saki, Ambrose Bierce, Irvin S. Cobb, Leonid Andreyev, M. R. James ve Davis Grubb’ın öykülerinden bir derleme okurları bekliyor.

    ​Alfred Hitchcock: “Sizi temin ederim ki bu kitabın adı, içeriğini eksiksiz tarif ediyor. Annem bu hikâyelerden herhangi birini bilse bile bana anlatmazdı. Bunlar, ince zevklere hitap eden, kafaya indirilen sert cisimlerin, gece yarısı çığlıklarının, şarap sürahisine atılmış zehirlerin ötesine uzanan hikâyeler. Ancak bu hikâyelerin sizde hangi duyguları tetikleyeceğini bildiğime dair varsayımlarda bulunmayacağım. Ne de içimden çok gelmesine rağmen herhangi birine dikkatinizi çekeceğim. Bu hikâyeler uyarısız ve önyargısız okunmalı. Hassas sinir sistemlerinizde tam etkileri ancak bu şekilde ortaya çıkabilir. Size geniş bir duygu yelpazesi vadedebilirim; hiç ilgilenmediğim şu narin duygular hariç elbette...”

    0
    0
    247
  • 24-11-2025

    Goethe-Institut'un German Films iş birliğiyle düzenlendiği, Alman sinemasının en güncel örneklerini Türkiye’nin farklı şehirlerinde izleyiciye sunan Kino 2025’in İzmir gösterimleri 25-29 Kasım tarihleri arasında İstinyePark Teras Renk Sineması Salon 6’da gerçekleşecek.

    Kino 2025’in İzmir programı Christian Petzold’ün yönettiği Aynalar No:3 Okyanusta Bir Tekne’nin (Miroirs No.3) gösterimiyle başlayacak. Geçirdiği trafik kazası sonucunda erkek arkadaşını kaybeden genç müzik öğrencisi Laura, kazaya tanık olan Betty’nin evinde bir süre dinlenmeye karar verir. Taşrada, şehrin karmaşasından uzaktaki bu hayat önceleri huzurlu gözükse de zamanla Betty ve ailesinin misafirperverliği yerini garip bir tekinsizliğe bırakır. Christian Petzold’ün favori oyuncularından Paula Beer’i başrolde izlediğimiz Aynalar No:3, bu ay Lisbon Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.

    İzmir’de Kino 2025 programıyla izleyiciyle buluşacak bir diğer filmler ise şöyle; bu yıl Cannes Film Festivali’nin ana yarışmasından Jüri Ödülü ile dönen Mascha Schilinski’nin yönettiği Düşüşün Tınısı (In die Sonne schauen), usta yönetmen Ulrich Köhler’in imzasını taşıyan Gavagai, Sarah Miro Fischer’in ilk uzun metrajlı filmi Kardeş Yüreği (Schwesterherz), Chiara Fleischhacker’in yönettiği Vena, usta belgeselci Andres Veiel, ilk gösterimi geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde gerçekleşen yeni filmi Riefenstahl ve bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan ve Sanat Sinemaları Birliği’nden mansiyon kazanan Ne Halt Ettiğinizi Biliyorum (Was Marielle weiß).

    Kino 2025’in yolculuğu İzmir’den sonra Diyarbakır’da devam edecek. Kino 2025 filmlerinden bir seçki, 7-14 Aralık tarihleri arasında 3. Amed Film Festivali iş birliğiyle Diyarbakır’da sinemaseverlerle buluşacak.

    ​Kino 2025 hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    319
  • 24-11-2025

    Salt, 1950’lerden günümüze Türkiye’de sanat tarihi araştırmaları kapsamında küratör ve yazar Fulya Erdemci’nin (1962-2022) arşivini sanatseverlerle buluşturuyor.

    Fulya Erdemci’nin ailesiyle başlatılan iş birliği sonucu Salt’a devredilen arşiv, küratörün 1990’lardan 2022’deki vefatına kadar gerçekleştirdiği sergilere dair belge ve fotoğraflar ile yazılarını bir araya getiriyor. Erdemci’nin yöneticilik ve danışmanlık yaptığı kurumlarda yürüttüğü çalışmaların yanı sıra yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiği konferanslar, konuşmalar ve projeler üzerinden pratiğine bir bakış sunuyor.

    Erdemci üzerine yürütülen uzun soluklu araştırmanın ilk adımı olan bu arşiv projesi, önümüzdeki yıl kapsamlı bir yayın projesiyle devam edecek.

    ​Fulya Erdemci’nin arşivine buradan ulaşabilirsiniz.

    Künye:
    1. Fulya Erdemci, Cappadox Festivali, Kapadokya, 2015 Salt Araştırma, Fulya Erdemci Arşivi
    2. Karin Sander, Yıldırım Konseri, Cappadox Festivali, Kapadokya, 2017 Salt Araştırma, Fulya Erdemci Arşivi
    3. Aziz Sarıyer ve Derin Sarıyer, Ağaçlar, mekâna özel yerleştirme, Yaya Sergileri I: Kişisel Coğrafyalar, Küresel Haritalar sergisinden görünüm, Nişantaşı (İstanbul),  2002 Salt Araştırma, Fulya Erdemci Arşivi
    4. Fulya Erdemci, 2012 Fotoğraf: Manuel Çıtak

    0
    0
    369
  • 24-11-2025

    Yazar Barış İnce’nin hazırladığı, Feyza Hepçilingirler’in hayatından, yapıtlarından ve düşünce dünyasından kesitler sunan nehir söyleşi kitabı Türkçeyi Savunmak, Delidolu’dan çıktı.

    Dilimizin son elli yıldaki değişimine, dönüşümüne ve toplumdaki yansımalarına renkli anekdotlar eşliğinde ayna tutan Türkçeyi Savunmak, Türkçenin hoyratça ve kötü kullanılmasının iletişimi nasıl tehlikeye atabileceğini da gözler önüne seriyor.

    ​Ayvalık'ta doğup büyüyen, mübadil ailesinin köklerinden kopmayarak farklı kültürleri kendisine katmayı başaran Feyza Hepçilingirler’in çocukken tek eğlencesi kitaplardı. İlk gençliğinde nakış yapmaktan kaçıp yine kitaplara sığındı. Üniversitede öğretmenlik bölümünde okurken hocasının, “En güzel eserler yazılmıştır, hiç kimse sizden bir şey yazmanızı beklemiyor.” sözlerine inat “İyi de benim yazacağımı kim yazmış olabilir ki?” diyerek yazma cesareti buldu. Hem çocuk büyüttü, hem çalıştı, hem de ev işi yaparak öykücülüğe yöneldi. Zamanla Türkçenin kirletilmesini dert edinmeye başladı. Dile duyduğu hassasiyet onu bambaşka bir noktaya taşıdı. Çevreyi saran tabela kirliliği ve çeviri-dublaj Türkçesi kaygıları Hepçilingirler’i belki de edebiyatımızın en duyarlı dil savunucusuna dönüştürdü. Feryadı nihayet duyulmuştu. Asırlara meydan okuyan dilimizin kaderine terk edilmesi düşünülemezdi...

    0
    0
    257
  • 24-11-2025

    Kentteki müzik üretimine, eğitimine ve paylaşımına yön vermeyi hedefleyen İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, Kasım 2025 itibarıyla Müze Gazhane’de faaliyetlerine başlıyor.

    İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı (İBB Kültür) Orkestralar Şube Müdürlüğü tarafından hayata geçirildi. Proje; söyleşiler, atölyeler, performanslar, ustalık sınıfları gibi etkinliklerle her yaştan ziyaretçiye müziği yakından deneyimleme, öğrenme ve üretimin bir parçası olma fırsatı sunuyor.

    ​İstanbul’daki müzik üretimine, eğitimine ve paylaşımına yön verecek bir buluşma noktası olarak kurgulanan birim söyleşiler, atölyeler, ustalık dersleri, performanslar ve çeşitli programlarla hem akademik hem de yaratıcı bir öğrenme ortamı sunuyor. Deneyimli sanatçıların rehberliğinde şekillenen İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, müziğin çok yönlü doğasını teoriden pratiğe, sahneden teknolojiye uzanan bir çerçevede ele alarak İstanbul’un kültürel üretimine yeni bir katkı sağlamayı hedefliyor. Konservatuvar öğrencilerinden genç müzisyenlere, profesyonellerden müziğe ilgi duyan İstanbullulara kadar geniş bir katılımcı kitlesine açık olan İstanbul Müzik Çalışmaları Birimi, her yaştan ziyaretçiye müziği yakından deneyimleme, öğrenme ve üretimin bir parçası olma fırsatı sunuyor.

    0
    0
    345
  • 24-11-2025

    Bilkent Üniversitesi ev sahipliğinde, Ara Güler Müzesi ve Galeri Siyah Beyaz iş birliğiyle, Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi tarafından düzenlenen Ara Güler sergisi, 8 Aralık’a kadar İhsan ve Ayser Doğramacı Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşuyor.

    Ara Güler’in Ankara fotoğraflarından oluşan özel bir seçki sunan sergi, sanatçının kamerasından kentin toplumsal dokusunu, kent yaşamını ve bireysel hikâyeleri yansıtıyor. Çoğu Ara Güler arşivinden ilk kez sergilenecek bu fotoğraflar farklı yıllar içerisinde Ankara’nın özgün ruhunu ve değişimini yansıtıyor.

    Ayrıca açılış resepsiyonunda Ara Güler Müzesi’nin 2023 yılında açtığı “Bir Avuç Güzel İnsan” isimli sergisiyle aynı ismi taşıyan, sanatçının Türkiye ve dünyanın önde gelen edebiyatçılarıyla kurduğu dostluklara yoğunlaşan belgeselin gösterimi izleyiciye sunuldu. Etkinlik, Bilkent’in sanat, kültür ve eğitim vizyonunu bir araya getiren önemli buluşmalardan biri olarak düzenleniyor. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Yasemin Afacan, Bilkent’te sanatsal etkinlikler düzenlemekten mutluluk duyduklarını belirterek “Ara Güler Sergisi’ni fakültemizin desteğiyle Bilkent Üniversitesi’nde ağırlamak bizim için hem ilham hem de gurur verici” dedi.

    ​Fotoğraf: Ara Güler / Copyright: Ara Güler Müzesi

    0
    0
    490
DAHA FAZLA
Geldanlage