11 ŞUBAT, PERŞEMBE, 2021

“Yazmak Bir Şifa Arayışıydı En Başta”

Şehnaz Erkan ile ölümle yaşam arasında gidip gelen, son çıkışa muzip bir noktadan bakan öykülerinden oluşan ilk kitabı Ölmeden Önce’yi konuştuk.

“Yazmak Bir Şifa Arayışıydı En Başta”

Şehnaz Erkan, ölümlü olmakla başa çıkmanın yolunu öykülerde bulan bir yazar. Geçtiğimiz günlerde Holden Kitap tarafından yayımlanan ilk kitabı Ölmeden Önce ile okuruna kaçınılmaz sona giden yolda gerçek olmayan ama neden olmasın da dedirten öyküler veriyor. Meseleyi türlü türlü ele alışıyla bir sonraki sayfayı merak ettiriyor. Erkan ile söyleşimizde ilk önce tanıştık, ardından yazarlıktan ve yazmaktan konuştuk, öykülerinden ve kitaba giden yoldan bahsettik. İyi okumalar. 

Söyleşimize sizden konuşarak başlayalım isterim. İlk kitabını henüz okura sunan Şehnaz Erkan kimdir? 

Bir eş, bir anne ve bir bankacıyım. Bu yıl doğum günü pastamda kırk tane mum olacak. Çanakkale’de doğup büyüdüm. 2000 yılından beri de Eskişehir’de yaşıyorum. Öyküler yazıyorum.

Yazmaya başlamanız ve ilk kitabınızın yayımlanmasına giden yolculuğunuz nasıldı? Yazmak hayatınızda nerede durur?

Yazmak bir şifa arayışıydı en başta. Aslında, çocukluğumdan bu yana hep içimde vardı. Büyüyünce ne olacaksın dendiğinde yazar olacağım derdim. Kitaplarla sarmaş dolaş büyüdüm. Sevdiğim bir yazarın imza kuyruğunda beklerken gözlerim doldu. Diğer tarafta gündelik hayat, her zaman olduğu gibi muntazaman araya girdi ve yazma hevesim hep arka planda kaldı.

2015 yılından itibaren giderek artan kaygı bozukluğu sorunları yaşamaya başladım. 2018’e kadar tek çözümün terapi ve ilaç olduğunu düşündüm. Hayatımda eksik olanın kendi varlığım olduğunu fark etmem üç yılımı aldı. Bunu anladığımda da yazmaya başladım.

​İlk adım olarak çevrim içi yapılan bir öykü atölyesine katıldım. Sevgili Tuna Yukay’ın bir atölyesiydi, ilk kelimeleri yan yana koyuşum böyledir. Sonrasında Baran Güzel’le çalışmaya devam ettik. Beni yazmaya devam etmem, öykülerimi gün yüzüne çıkarmam için teşvik eden de odur. Ne diyebilirim, şanslı bir başlangıç yaptım ve mutluyum kendi adıma. İyi ki böyle oldu.

Şehnaz Erkan

Ölmeden Önce’yi ortaya çıkaran motivasyonunuz neydi? Seçtiğiniz öykülerin ilk kitabınızda yer almasını sağlayan unsurları nasıl belirlediniz? Nasıl bir hazırlıktan geçti kitabınız?

Ölüm, ölmeden öncesiyle ilgili bir mesele aslında. Öyküleri de bir arada tutan ortak nokta tam olarak bu.

​Hayatın bir gün nihayete erecek olması fikri beni üzüyor. Bir gün yok olacağım düşüncesiyle başa çıkmak en çok zorlandığım şeylerden biri. Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum, yani, pek çok insan var benim gibi eminim. Çocukken, daha ölümü tam olarak anlayamadığım zamanlarda bile, çocuk olduğum ve önümde uzun yıllar olduğu için içten içe sevinirdim. Şimdiyse zamanın çok hızlı geçtiğini görüyor ve korkuyorum. Bu öyküler kendi ölüm korkumu eşelerken ortaya çıktı sanırım. Baş etmemi, üzerine düşünmemi ve kabul etmemi sağladılar. 

“Okurlar İçin Kullanma Kılavuzu”na değinmeden geçmek istemem. Genel olarak okurun eline aldığı kitaptan ve yazarından belli beklentileri olur, en başta da ona iyi bir hikâye/hikâyeler versin ister. Siz de kitabı elinde tutan kişiden okuru olması için belli başlı isteklerde bulunuyorsunuz ya da şartlar koşuyorsunuz desem belki daha doğru olur. Bu kılavuzu sizden dinlemek isterim.

Kitap, içeriğinden bağımsız olarak, okuyan okumayan hepimizin günlük hayatta sürekli temas ettiği bir nesne. Ders kitaplarımızdan kutsal kitaplara kadar hep koltuğumuzun altında, çantamızda, başucumuzda, elimizin altında bir kitap mutlaka bulunuyor. Öte yandan, ona alternatif başka nesneler de var artık ve giderek okuma aracı olarak daha da çok tercih ediliyorlar. Kitabın ilerleyen zaman içinde, şeklen geçireceği dönüşümü düşünürken, şimdiki hâliyle onu snob tavırlı bir aristokrat gibi karakterize etmek bana eğlenceli geldi.

​Öyküde konuşan, kitabın kendisidir. Kendi itibarını fazla abartan karikatürize bir kitap bu. Herhangi bir kitap olabilir. Yazar değil elbette, orası kesin.

Bu yaklaşımınız okuru olarak hoşuma gitti :). Öykülerinizden konuşalım. Her biri gündelik hayatın sıradan akışından adım alırken bir noktada gerçekliği kırılıyor ve başka bir yere evriliyor. Bu anlatıyı kitabın genelinde de görüyoruz. Anlatıcı olarak bu kırılmalar sizin açınızdan ne ifade ediyor?

Gerçeklik aldatıcıdır. Bir kısmını kendimizin, daha büyük bir kısmını da başkalarının bizim için uydurduğu bir gerçeklik içinde yaşıyoruz. Tam olarak neler olduğunu fark edebilmek içinse ondan sıyrılmamız gerekiyor. Öte yandan, gerçek sıkıcıdır da. Hikâye anlatmak için dünyayı olduğu gibi göstermek doğru gelmiyor. Onunla oynamak, kırıp içine bakmak, eğip bükmek daha eğlenceli bana göre. 

Öykülerinize nasıl başlarsınız, nasıl geliştirirsiniz onları? Nedir temel meseleniz?

Henüz öğrenmeye devam ediyorum aslında, yazar olarak ben de kendimi yeni yeni tanıyorum. Dolayısıyla bu soruyu cevaplamak benim için güç. Şu ana kadar, bir öykü fikri önce gözümde canlanan bir imgeyle doğdu ve büyüdü. Yazıya dökmeden önce ne anlatmak istediğini bulmam gerekti. 

Peki o zaman bir yazar olarak sizi neler besler, neler harekete geçirir? 

​Sanırım en çok okuduklarımdan tetikleniyorum. Hikâyeler hikâyeleri daha kolay doğuruyor. Yaşantılarınsa üzerinde daha çok çalışmak gerek ama onlar da bir şekilde yazdıklarımın içinde var. Bir de kendimi hep öğrenci gibi görüyorum. Bu bana sınırsız keşif alanı ve deneme imkânı tanıyor. Sevgili Baran Güzel ile çalışmaya devam ediyoruz. Yeşim Cimcoz’un yazı kabilesinin de bir üyesiyim aynı zamanda. Orada, yazan insanlarla, fiziken olamasa da, yan yana oturup yazmak da besleyici oluyor.

Okumak sizin için ayrı bir yere sahip. Kendinizi okur olarak nasıl değerlendirirsiniz? Neler okursunuz, hangi tür daha çok ilginizi çeker? Çağdaşlarınızdan takip ettiğiniz isimler var mı?

Okurluğumu geliştirmek için hâlâ çaba sarf ediyorum. Eskiden, bütün yazılmış kitapları okumuş olmayı dilerdim, artık okuduklarımı hakkıyla özümseyebilmiş olmayı diliyorum. Kurgudan hoşlanıyorum. Roman da okuyorum, öykü de. Öykülerin dünyası bir parça daha cezbedici ama.

​Etgar Keret’in öykülerini çok seviyorum, romanlarını soluksuz okuduğum Murat Menteş var. Bunlar ilk aklıma gelenler. Aslında sayabileceğim birçok isim var ama burada hepsini dile getirmek imkânsız herhalde.

Sizden bundan sonraki süreçte yeni öyküler okuyacak mıyız? Ölmeden Önce’nin ardından belki yakın belki uzun vadede yeni bir projeniz var mı?  

Artık yazmadığım bir zamanı düşünemiyorum. Sürekli notlar alıp defterlerimi dolduruyorum. Yeni şeyler okumaya, takip etmeye çalışıyorum. Yeni hikâyeler biriktiriyorum. Bir yandan okurluğum gibi yazarlığımı da eğitmeye devam ediyorum.

​Üzerinde çalıştığım, beni heyecanlandıran bir projem var. Umarım lâyıkıyla nihayete erdirebilirim.

Başlık ve tasarımda kullanılan fotoğraflar, sanatçı Ben Zank'e aittir. 

0
5802
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage