16 HAZİRAN, PERŞEMBE, 2016

Sherlock Holmes'un Ev Adresini Biliyor Musunuz?

Türkiye'nin ilk polisiye dergisi 221B editörü Özlem Özdemir'le Türkiye ve dünya edebiyatında polisiye yayıncılık ve 221B'nin yayın hayatı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sherlock Holmes'un Ev Adresini Biliyor Musunuz?

Sadece polisiye eserler yayınlayan bir yayıneviniz ve şimdi de yine edebiyat, sinema, televizyon polisiyesine vakfedilmiş derginiz 221B var. Bu türe tutkunuz nereden geliyor?

Mylos Yayın Grubu'nun beş alt markası var: Aylık kültür sanat hayat dergisi Pulbiber; polisiye dergi 221B; sadece polisiye kitaplar yayımlayan Labirent Yayınları; roman, çizgi roman, araştırma inceleme, şiir, öykü, seyahat, gastronomi kitaplarını listesinde barındıran Mylos Kitap; yayınevlerine ve yazarlara danışmanlık ve editörlük hizmeti veren Yayıncılık Laboratuvarı. Labirent Yayınları, 2012'de Hüseyin Çukur tarafından kuruldu, 2015'ten itibaren Mylos Yayın Grubu'nun alt markası olarak yoluna devam ediyor. Hüseyin'in de benim de polisiyeye tutkun olduğumuz doğru. O Labirent'te, ben de Esen Kitap'ta ve şimdi Mylos Kitap'ta polisiye romanlar yayımlıyoruz.

Polisiyeyle tanışmam nispeten daha geç bir yaşta oldu. Üniversite son sınıfa kadar polisiye okuru değildim, Ernest Mandel'in Hoş Cinayet isimli kitabını okuduktan sonra türü, yazarları araştırmaya ve okumaya başladım. İlk yazarlarım, Agatha Christie ve Arthur Conan Doyle oldu elbette, pek çok polisiyesever gibi. Sonra devamı geldi, yerli ve çeviri polisiye romanlar, kütüphanemde daha fazla yer kaplamaya başladı.

Sizce iyi bir polisiye nasıl olmalı?

En genel ifadeyle okuru aldatmayan polisiye, iyi polisiyedir. Yani roman boyunca katil ya da katilleri saklayıp hiçbir ipucu paylaşmadan son 10 sayfada katilin kim olduğunu açıklarsanız ya da roman boyunca izi olmayan bir karakteri romanın sonunda katil olarak çıkarırsanız okuru aldatmış olursunuz. Her türde olduğu gibi polisiyede de metnin iyi bir çatısı, bir ritmi olmak zorunda. Ve tüm bunlar iyi bir matematikle bir araya gelmeli. Bunun dışında bence olayın kendisi kadar, karakterlerin iyi çizilmesi, neden-sonuç bağlamının iyi kurulması iyi polisiye olması için önemli faktörlerden. Kendi çıkmazları, artıları ve eksileri olan yani gerçekten nefes alan karakterlerle yazılan polisiyelerin her zaman bir adım önde başladığını söyleyebilirim. Polisiyede işlenen ya da işlenecek olan bir suçtan yola çıkılır, dolayısıyla suça götüren bireysel ya da toplumsal nedenlerin de -elbette tamamı olmayabilir ama doyurucu bir bölümünün- okura sunulması gerektiğini düşünüyorum.

Siz kimleri okuyorsunuz? Neleri izliyorsunuz? 

Yerli yazarları yakından takip ettiğimi söyleyebilirim, eskiden de böyleydi ancak 221B'yi yayımlamanın da sorumluluğuyla artık hiçbir yazarı gözden kaçırmamaya çalışıyorum. Algan Sezgintüredi, Çağatay Yaşmut, Suphi Varım, Armağan Tunaboylu, Cenk Çalışır, Celil Oker, Esmahan Aykol, Esra Türkekul, Suat Duman sevdiğim ve yeni kitaplarını merakla beklediğim yazarlar arasında.

Çeviri eserlerde tarihi ya da politik arka planı başarıyla çizilmiş, kurgusu da bunun altında kalmayan yazarların kitapları benim için öncelikli oluyor. Ray Celestin, John le Carre, Glenn Meade, Erik Larson, Michael Dibdin, Marc Pastor, Vassilis Danellis'in kitaplarını önerebilirim bu başlıkta.

En son Night Manager dizisini izledim, başarılı buldum. How to Get Away with Murder'ı keyifle takip ediyorum, polisiye kurgusu, oyunculukları ve hukukun kapitalizmdeki işleyişini göstermesi açısından etkileyici bir örnek olduğunu düşünüyorum. Bron/Broen ve Trapped dizilerinin de son dönem kuzey polisiyelerinin iyi örnekleri olduğunu söyleyebilirim.

©Nazlı Erdemirel

Dergide her sayıda bir  dosyaya  yer verip polisiye  ile  ilgili bir konuyu derinlemesine araştırıyorsunuz. İlk sayıda  Altın Çağ - Kara Roman karşılaştırması yaptınız. Sizce Altın Çağ mı, Kara Roman mı?

Bir okur olarak ikisinden birini seçmek benim açımdan oldukça zor. Bu önemli iki akımın doğuşları, gelişimleri ve farklarını tarihsel ve politik nedenleriyle değerlendirerek işledik ilk sayımızda. Bugün Kara Roman bana daha yakın olsa da Altın Çağ yazarlarının kitapları hâlâ kütüphanemin başköşesinde duruyor. Polisiyesever olarak bazen sadece olaya/suça odaklanmak ve çok zeki, entelektüel bir dedektif görmek isterseniz Altın Çağ; cinayetlerin toplumsal nedenlerini daha net görebilmek, kusurlu, biraz da sert yani gerçek dedektifler okumak isterseniz Kara Roman diyerek cevaplayabilirim sanırım. İkisinin de okur için başka kapılar açacağından, iyi okuma deneyimi sunacağından eminim çünkü.

Siz de polisiye yazıyor musunuz?

Polisiye, popüler bilim, edebiyat, müzik üzerine eleştiri, araştırma-inceleme yazıları yazıyorum ama kurgu metin yazmadım henüz. 

İsim olarak neden  221B'yi seçtiniz?

Sherlock Holmes'ün ev adresinin, tüm polisiyeseverler için iyi bir başlangıç noktası olduğunu düşündük. Herhalde başka yazarları ya da akımları seçsek de tüm polisiyeseverlerin buluşabileceği ilk adres 221B.

Sherlock Holmes'ün polisiye edebiyatı için öneminden söz eder misiniz biraz? Hem derginin ismi  S.Holmes ile  alakalı hem de  dedektifin silueti olan bir logonuz var.

Holmes karakteri yazıldığı dönemden bugüne polisiyeye sürekli katkı sunan bir karakter, bu açıdan heyecan verici buluyorum. Yazıldığı/yayımlandığı dönemden bugüne aklın, bilginin üstünlüğünü göstermesi ve hâlâ dünyanın en ilgi çekici dedektifi olmasıyla, türün daha çok okunmasını ve daha fazla yazarın türe ilgi duyup polisiye romanlar yazmasını sağladı. Son 10 yıl içinde Holmes karakterinin polisiyeyi geniş kitlelere ulaştırmak açısından çok önemli bir katkısı olduğunu da söylemek gerekiyor. İngiltere, ABD yapımı farklı dizi ve filmlerle Arthur Conan Doyle'u henüz okumayan pek çok insan Holmes ile tanıştı. Bu dizi ve filmleri izleyen milyonlarca insan polisiyeyi sevmeye, kitapları okumaya başladı. Türkiye için de geçerli bu, Holmes maceraları farklı yayınevleri tarafından üstü üste baskı yaptı son yıllar içinde. Neredeyse 130 yıldır, Sherlock Holmes dünyanın en meşhur hayali dedektifi, en çok filme uyarlanan karakteri. Biz de polisiye kültür dergisi için en doğru isim ve logonun Sherlock’tan yola çıkılarak yaratılabileceğini düşündük

Derginin yapısını şekillendirirken nelerden faydalandınız? 221B ekibi nasıl bir araya  geldi?

221B, farklı yayınevlerinde çalışan üç editör olarak birkaç yıldır hayalimizdi aslında, 2015 yazında Mylos Yayın Grubu'nu kurmaya karar verince hızlandırdık süreci. Ağustos ayında, polisiyenin usta yazarlarıyla görüştük, düşündüklerimizi anlattık, hepsi büyük bir heyecanla dergiye katkı sunmak istediklerini söylediler. Eylül-ekim aylarında sosyal medya üzerinden 221B'nin ocak ayında çıkacağını ilan ettik, böylece hem okurlarımızın heyecanlı bekleyişi başladı, hem de ulaşamadığımız yazarlar haberdar oldu dergiden. Şu anda Türkiye'deki polisiye yazarların evi gibi 221B. Her sayımızda da aramıza katılan yazar sayısı artıyor, ne mutlu bize.

Derginin yapısını en baştan beri sadece polisiye edebiyat değil polisiye kültür dergisi olarak kurmuştuk. Yani öykü, çizgi öykü, çizgi roman incelemeleri, akademik araştırmalar, dizi ve film eleştirileri, kitap incelemeleri, yazar/senarist/oyuncu söyleşileri… Baştan beri önem verdiğimiz bir diğer konu da gençlerden gelen öykülerin her sayıda yayımlanmasıydı; bu öyküler Algan Sezgintüredi’nin, genç yazarlarla birlikte öyküler üzerine çalışması sonucunda yer buluyor 221B’de. Bunun da genç yazarlar için önemli bir deneyim olduğunu düşünüyorum ve elbette 221B’nin yıllar içinde desteklediği, keşfettiği, teşvik ettiği yazarların olacağına inanıyorum.

Türk okurlar nasıl polisiyeden hoşlanıyor?

Türkiye'de en çok okunan polisiye yazarlar Ahmet Ümit ve Emrah Serbes, çeviri romanlarda ise Jean-Christophe Grange, Stephen King, Stieg Larsson sayılabilir. Bu veriler, bize Türk okurların önemli bir bölümünün yerli romanlarda dedektif karakterle bağ kurmayı önemsediğini gösteriyor bence. Başkomser Nevzat ve Behzat Ç. gerçek karakterler ve olağanüstü cinayetleri değil gerçek cinayetleri çözüyorlar, hayatlarında iniş çıkışlar var.

Çeviri eserlerde ise gerilim dozu oldukça yüksek, politik ya da dini tartışmaların, kavramların yoğun olduğu romanlar tercih ediliyor gördüğüm kadarıyla.

Polisiye eserlerin sinemaya hatta son dönemde televizyona uyarlanmasının  etkileri neler oldu?

Özellikle son 5 yıldır BBC, NBC, FOX gibi büyük kanallar yüksek bütçeli polisiye diziler yayınlıyorlar. Sinema için de aynı şey söylenebilir. Bir taraftan iyi edebiyat uyarlamaları yapılırken diğer taraftan çok iyi özgün senaryolar yazılıyor. Tüm bu diziler, filmler polisiye okuru olmayan milyonlarca insan tarafından izleniyor dünyanın her yerinde. Ve bu, bir aşamadan sonra, izleyici olanın okur olmasını da sağlıyor bence. Elbette tüm izleyiciler, okur olmuyor ancak azımsanmayacak bir bölümü türü önce izliyor, sonra okumaya başlıyor, böylece okurların sayısı da her geçen gün artıyor. 

©Nazlı Erdemirel

Dünyada polisiye nasıl algılanıyor?

Dünyada en çok okunan türler arasında polisiye ve en çok izlenen türlerden tabii. Bir de ilginç bir ortaklık gelişiyor polisiyeseverlerde, birbirlerine dizi, film ya da kitap önermeyi seven bir kitle var karşımızda. Farklı dillerde yüzlerce site, blog, sosyal medya sayfası var polisiyeye dair ve burada türle ilgili önerileri paylaşıyorlar birbirleriyle.

221B Türkiye'de çıkan  ilk polisiye dergisi mi?

Evet, ilk polisiye kültür dergisi. Türkiye'de daha önce polis haberlerinin, tefrika öykülerin, çeviri öykülerin yayımlandığı birkaç dergi çıkmış, birkaç sayı devam etmiş yayımlanmaya... Ama hem akademik dosyalarıyla, hem dizi-film eleştirileriyle, hem kitap önerileri ve edebiyat incelemeleriyle, öykü ve çizgi öykülerle çıkan ilk polisiye dergi 221B.

Her sayı polisiye ile  ilgili bir  tartışma  konusunu inceliyorsunuz demiştik.  İlerleyen sayılarda başka  hangi dosyalar olacak?

Dosya hazırlamayı, bir konuyu derinlemesine incelemeyi önemsiyoruz, “Altın Çağ-Kara Roman”, “Kadın Dedektifler” ve “Dünyanın Polisiyesi” ilk üç sayımızın dosyalarıydı. Casuslar, polisiyede antikahramanlar, çizgi roman kahramanları gibi pek çok konu var listemizde. Tüm dosya konularını doyurucu ve nitelikli bir biçimde işlemek istediğimiz için bu başlıkta çok titizlendiğimizi söyleyebilirim.

Bir de ilk iki sayınıza yönelik ilgiyi sormak istiyorum. Nasıl karşılandı, bildiğim kadarıyla 2. sayı biraz daha hacimli oldu, eleştiriler ne yönde?

İlk sayımız, ilk haftada ikinci baskıya girdi, 64 sayfa yayımlamıştık dergiyi. İki aylık bir dergi olduğu için okurlarımız sosyal medya üzerinden daha hacimli çıkmasını istediklerini ilettiler. Biz de 2. sayıdan itibaren 96 sayfa çıkarmaya karar verdik.

221B, pek çok okuru farklı noktalardan yakalayabilen bir dergi. Bazı okurlarımız önce öyküleri okuyor, bazıları önce dosya konusunu bitiriyor, bazı okurlarımız derginin o sayıda öne çıkardığı dizi ya da filmleri incelediğini söylüyor. Bazı okurlarımız dergide incelenen, önerilen kitapları hemen ediniyor, okuyor, kitaba dair yorumlarını iletiyor bize. 221B'ye dair çalışmalara başladığımız ilk gün hedefimiz de hayalimiz de buydu. Sadece polisiye edebiyat ya da dizi/film için değil, polisiye kültürü bir bütün olarak incelesin, okurlarına başka kapılar açsın, yeni yazarlarla, kitaplarla, yapımlarla buluştursun istemiştik. Bunu başarabildiğimizi görüyoruz ve her sayımızda daha iyisini yapmaya çalışıyoruz.

Polisiye eskiden pek de ciddiye  alınmayan bir edebiyat türüydü. Günümüzde bu bakış değişiyor gibi görünüyor. Sizin düşünceniz  nedir?

Dünyadaki gelişimine bakarsak, edebiyat çevreleri tarafından uzun süre yok sayıldı, “kaçış türü” olarak görüldü, bu doğru. Ama uzun süredir ciddiye alınan, kabul edilen bir edebi tür artık. Sonuçta suç, tüm toplumların en önemli gerçeği ve suçun toplumsal-bireysel nedenlerini ortaya koyması açısından polisiye özellikle incelenmeli, okunmalı. Ayrıca polisiye derken de bir romandan, bir öyküden yani kurgu bir eserden söz ediyoruz. Her kurgu eser gibi iyi örnekleri de kötü örnekleri de var ve olacak.

Türkiye'deyse hâlâ polisiye edebiyat mıdır tartışması yapılıyor, maalesef. Hâlâ yılın en iyi kitapları listelerinde polisiye romanlarla karşılaşmanız zor, yılın en iyi çeviri kitapları listelerinde dünyanın en saygın edebiyat ödüllerini almalarına ve Türkçede yayımlanmalarına rağmen eleştirmenler tarafından görülmeyen/fark edilmeyen/dikkate alınmayan kitaplar var. Türkiye'de dinamik-gerçek yani okuyarak, tartışarak, ezber bozarak yapılan bir eleştiri kültüründen uzak olduğumuzu düşünüyorum. Bunun sonuçlarından biri de bazı edebi türlerin ciddiye alınmaması oluyor maalesef; üstelik sadece polisiye değil, çizgi roman, fantastik edebiyat, bilimkurgu da yok sayıldı ve bazılarınca yok sayılmaya devam ediliyor. Yine de bu yok sayılma, bunların önemli edebi türler olduğu gerçeğini değiştirmiyor elbette.

©Nazlı Erdemirel

  • Son sayınızda iki tane  ödüllü yarışmanın duyurusunu yapıyorsunuz. Biraz bundan bahseder misiniz?

221B Yılın Polisiye Roman Ödülü: 2016 yılı içinde yayımlanan romanlar arasından seçilecek, bu ödüle yayınevleri ya da yazarlar yayımladıkları/yazdıkları romanlar için başvurabiliyor. Ödül jürisinde; Ömer Türkeş, Ceyhan Usanmaz, Yankı Enki, Sevin Okyay ve Hüseyin Çukur var.

221B Polisiye Yılın İlk Roman Ödülü ise yayımlanmamış dosyalar arasından seçilecek. Henüz yayımlanmamış polisiye roman yazarları başvurabilirler dosyalarıyla. Ödül jürisinde; Esmahan Aykol, Derviş Şentekin, Algan Sezgintüredi, Gülce Başer, Ece Özbaş ve ben varız. Seçilen dosya, 2017 yılı içinde Mylos Kitap ya da Labirent Yayınları tarafından yayımlanacak.

İki ödül yarışması hakkında detaylı bilgi ve başvuru formlarına www.221bdergi.com adresinden ulaşılabilir. 

0
16582
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle