29 KASIM, PAZAR, 2015

Sen Benim Hayatımsın

İtalyan basını tarafından "İtalyanlar'ın Almodovar"ı olarak nitelendirilen Ferzan Özpetek'in ikinci kitabı "Sen Benim Hayatımsın", yazarın hayatı üzerine bir anlatı.

Sen Benim Hayatımsın

"Korktuğumuz şeyleri uzaklaştırmak için yapabileceğimiz tek şey, onları anlatmaktır." Bu alıntı ile  başlıyor Ferzan Özpetek'in yeni kitabı. Yönetmenin hayatını konu edinen bir film hissi uyandıran kitap, iki insanın bir araba yolculuğu boyunca süren anlatısından mürekkep. Yolculuk boyunca yönetmenin filmlerinin nasıl doğduğuna, tanıdığı insanların nasıl film kahramanlarına dönüştüğünü anlıyoruz.

Özpetek'in kaleme aldıkları, Roma'ya ilk adımını attığı 1975'te başlıyor ve günümüze uzanıyor. Yönetmenin sevgilisi ile olan ilişkisine, onu tanımadan önceki ve tanıdıktan sonraki hayatına dair göndermelerin yer aldığı kitap Akdeniz insanının sıcaklığı, Özpetek filmlerinden aşina olduğumuz terasa kurulan büyük yemek masaları ve "Cahil Periler"e sahne olan Roma'daki Ostiense Caddesi'ndeki o meşhur evin ekseninde dönüyor. "Ostiense Caddesi, kalabalık ve eski bir semtte, eski bir bina. Asansörsüz beş kat ve meyve sebze haline girip çıkan kamyonlara bakan, tüm dairelere ait ortak bir teras. Biraz ileride demiryolunun artık kullanılmayan rayları ve otlar arasında, kentin unutulmuş bir köşesinde küçük bir havagazı deposu. Dört bir yanda Roma, tozlu büyüsünü yayıyor. Yaşamöyküm işte burada başlıyor" dediği o ev ve semtle ilgili kitapta sonradan öğreneceğimiz ayrıntı ise Özpetek'in o evden ve sokaktan hiç kopmayışı hatta, artık o evin gerçek sahibinin kendisi olması. 

Özpetek, her şeyin başlangıç noktası olan o eve ulaşmak için bindiği 23 numaralı otobüsle ağaçlarla dolu bulvardan geçtiği günü hâlâ ilk günkü gibi hatırlıyor. Roma'nın o yoksul mahallesine işte o gün kök salıyor Özpetek: "Sadece bir yere kök salmayı başardığında gerçekten uzaklara gidersin” diyor.

Yönetmenin tamamını aşka ve kendi hayatına adadığı kitap, bilinen roman kurgularından farklı olarak ilerliyor. Özpetek'in kurgusu bazen filmlerine yazdığı senaryolar gibi ilerlerken bazen de sevgilisine yazdığı mektuplar şeklinde devam ediyor.

Bu kitaptaki şiirsellik, cesaret, azim ve acı, tıpkı "Cahil Periler"de olduğu gibi okuru etkisi altına alıyor. Özpetek, geçmişinin karşısında çırılçıplak dururken "şimdiki zamanı"yla da yüzleşyior.

Ferzan Özpetek

İsmi, onun için her şeyin başladığı ve pek çok şeyin artık olmadığı Roma ile bütünleşmiş olsa da, Özpetek'in bir parçasının hâlâ İstanbul'a ait olduğunu şu cümlerle anlıyoruz: "Roma’ya âşığım: Yüreğimin diğer yarısının attığı İstanbul’un soluğu var onda.”

Ostiense Caddesi, Testaccio Bölgesi ve Circus Maximus hattında, cinsiyet ya da yaş farkı gözetmeksizin yaşanan gerçek aşkların, sinema tutkusunun, sadeliğin ve zarafetin hüküm sürdüğü bir dünya çıkıyor okurun karşısına Özpetek'in kitabında. Karanlık ama aynı zamanda aydınlık bir anlatı bu; ölümle yaşam arasındaki ince çizginin sık sık hatırlatıldığı bir hayat hikayesi...

Özpetek'in korktuğu şeyleri ise kapağı kapattığımızda anlıyoruz: Unutmak ve fark etmemek...  

0
6507
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle