22 HAZİRAN, PERŞEMBE, 2023

Ölümlerin Ortasında Masalsı Aşklar: Tibor Déry Öyküleri

Yazar ve şair Tibor Déry’nin İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda yazdığı ve suçlulukla masumiyet arasındaki çizgide yürüyen karakterlerden oluşan üç öyküsünden oluşan Dev adlı kitabı üzerine bir yazı.

Ölümlerin Ortasında Masalsı Aşklar: Tibor Déry Öyküleri

Macar edebiyatının önde gelen simalarından Tibor Déry, 1920’lerin başında adını duyurmaya başlamış bir romancı, öykücü ve şair. Yazarlık yaşamı, Avrupa’nın içinden geçtiği çalkantılı zamanlara, iki savaş arasına denk düşüyor. Bir dönem gerçeküstücü ve dışavurumcu metinler kaleme alsa da sonrasında -yaşadığı dönemin aydın duyarlılığıyla- Alman faşizmine karşı mücadele edenlere ve onların hikâyelerine ilgi duymaya başlıyor. Aslında zengin bir fabrikatörün oğlu, ancak roman ve öykülerinde babasının fabrikasında çalışan yoksul işçilerin yaşamlarını işliyor.

Bilhassa Macar toplumunun yüzü aydınlanmaya dönük gayretlerini sergiliyor metinlerinde; yarattığı karakterlerin psikolojik derinliklerini es geçemden usta işi öyküler ortaya çıkarmayı başarıyor. Fikrî yaşantısı da tıpkı ele aldığı meseleler gibi değişken. Yazarlığının sonlarına doğru işlediği konularını duygusal ve sevecen bir tonla, ama gerçeklere bağlı kalmaya özen gösteren bir üslupla ele alan Déry, 1960’lara doğru ise Sosyalist Gerçekçilik akımının kar­şısında konumlanmayı tercih ediyor.

Déry’nin en önemli öykülerinden üçünü barındıran Dev adlı öykü kitabı, haziran ayının ilk günlerinde yeniden basıldı. Ketebe Modern etiketiyle yayımlanan kitap, Ülkü Tamer çevirisi olması bakımından da ayrıca dikkat çekiyor. Öykülerin atmosferi, İkinci Dünya Savaşı sonrası Orta Avrupa’sını merkezine alıyor. Kıtlığın ve yoksulluğun ortasında, yaşama güdüsünün peşi sıra savrulan “insancıklar”ın kederli dünyalarına buyur ediyor okurunu Macar yazar.

Kitaba ismini de veren Dev isimli öykü, Steinbeck’in 1937 tarihli kült romanı Fareler ve İnsanlar’ı hatırlatırcasına, Istvan Kovacs adlı iri yarı fakat saf kalpli bir adamı merkeze alıyor. Istvan da tıpkı Fareler ve İnsanlar’ın Lennie’si gibi, cüssesinden beklenmeyecek derecede nahif, içli, şaşırtıcı derecede insancıl ve duyarlı. Öykü de aslında Istvan’ın genç, güzel ve cüretkâr bir kadın olan ve tesadüfen tanışıp gönlünü kaptırdığı Juli ile ilişkisini konu ediyor. Tabii fonda viran bir kentin hüzünlü atmosferi. Yıkık binaların ve insan ölümlerinin ortasında, sevginin yeryüzünde vuku bulan en saf hâli var. Nabzın ölesiye durduğu bir dünyada “Dev” ile genç kadının masalsı hikâyesi, okurda derin izler bırakıyor: “Herkes korkuyor benden Bayan Juli. Söyleyin, bu kadar korkunçsam suç benim mi? Küfretmem, kavgaya karışmam, bir tek kötü söz bile çıkmaz ağzımdan…”

Kitabın ikinci öyküsü “Aşk”, yine 50’lerin yoksul Budapeşte’sini atmosferine alıyor. Cezaevinden tahliye olan bir siyasi mahkûmun hikâyesi. Onca zamanlık dört duvar esaretin ardından özgürlüğe inanmak güç elbet: “Tramvaya bir binersem, kimse omzumdan tutmazsa, bir gardiyan beni çağırmazsa ardımdan, özgür bir adamım…” Son öykü “Tuğla Duvarın Arkasında” ise, kısacık fakat incelikle örülmüş hikâyesiyle, Déry’nin edebî yetkinliğini bir kere daha gözler önüne seriyor.

​Neticede aşk, geçici anların tekrarlanmasını gerektiriyor bazen. Böyle anlarda hayal gücü de geriye doğru işlemeye başlıyor. Bir sevgili, tüm yoksulluğa rağmen, cömert bir tanrıçaya dönüşebiliyor. O ilk ve unutulmaz öpüş yeniden canlanıyor. Bir öykü karakteri, tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi, bunca suçun ortasında bile masumiyetin saf timsaline dönüşebiliyor. Geçmiş, hem dramatik hem masalsı havasıyla Tibor Déry’nin öykülerinde yeniden can buluyor. Keyifli okumalar…

0
4126
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage