19 KASIM, CUMA, 2021

Kara Kedilerin Getirdiği Şans ile “The Black Cat Agency”

Nazlı Gürkaş ve Göksun Bayraktar ile geçtiğimiz yıl hayata geçirdikleri çocuk kitaplarını ve illüstratörleri temsil ettikleri telif hakları ajansı The Black Cat Agency’yi, Türkiye’den ve dünyadan çocuk kitaplarını konuştuk.

Kara Kedilerin Getirdiği Şans ile “The Black Cat Agency”

Nazlı Gürkaş ve Göksun Bayraktar çocuk edebiyatı için çalışma tutkularında buluşup geçtiğimiz yılın ilk aylarında The Black Cat Agency’yi kurdular. Yola çıktıklarında koronavirüs salgınına denk geleceklerinden habersiz olan Nazlı ve Göksun, ilk telif satışlarını “Sonrası çorap söküğü gibi gelmedi ama bize iğneyle kuyu kazdıracak motivasyonu verdi” diye anlatıyorlar. Henüz ikinci seneleri olmasına rağmen bugün kataloglarında Türkiye’den ve dünyadan çocuk kitapları sektöründe önemli yeri olan yayıncılar ve illüstratörler yer alıyor. Bir araya geldiğimiz Nazlı ve Göksun ile The Black Cat Agency’nin hikâyesine, Türkiye’de ve dünyada çocuk kitapları yayıncılarına ve durumlarına, telif haklarına ve kitaplara dair pek çok konuyu konuştuk.

The Black Cat Agency’den önce söyleşiyi sizden bahsederek başlatalım mı? Sizinle daha önce tanışmayanlar için kimdir Göksun ve Nazlı? Sizi bir araya getirip sonra da ortak bir hayalde, çocuk kitapları dünyasında buluşturan hikâyenizi bizimle paylaşır mısınız?

Nazlı Gürkaş: İkimiz de kariyerimize aynı yıl aynı telif hakları ajansında başladık, edebiyat konusundaki heyecanımızı paylaşıp çoğaltabildiğimiz bir ortamda buluşmuş olmak en büyük şanslarımızdan biriydi. Göksun, çocuk kitapları alanında telif hakkı satışı yaparak çocuk edebiyatında ilerlerken ben yetişkin kitapları için çalışıyor, bir yandan da çok sevdiğim çocuk kitaplarını Türkçeye çeviriyordum. İkimizin de çocuk edebiyatı için aktif çalışma tutkusu yıldan yıla serpilip geliştikçe çok sevdiğimiz kitapları dünyanın çeşitli ülkelerindeki çocuklarla tanıştırma hayalimiz iyice şekillenmeye başladı. Bu şekilde 2020’nin ilk ayında tüm kara kedilerin hepimize bolca şans getireceği inancıyla The Black Cat Agency’yi kurduk ve seçtiğimiz kitapların dünya haklarını temsil etmeye başladık.

Kara kedilerin getirdiği şansla birlikte bir hayali büyüttünüz diyebiliriz o zaman :). The Black Cat Agency için yola çıkmaya nasıl karar verdiniz? Nedir hareket noktası, yol haritası ve edindiği misyon?

Göksun Bayraktar: Ajansı kurmadan önceki dönem kendi adıma öğrenme, anlama ve ilişkileri profesyonelce yönetebilme konusunda deneyim biriktirmekle geçti. Bu öğrenme süreci kendi doğrularını, kendi yöntemlerini oluşturmanı da sağlıyor. 2020 yılına yaklaşırken artık ben de Nazlı da neyi, nasıl yapmak istediğimizi çok daha iyi biliyorduk ve ortaklaşmıştık. Motivasyonumuz elbette seçtiğimiz alanda başarılı olabilme potansiyelini görmekti. Çocuk kitapları yurt dışı haklar temsiliyetini işimizin bel kemiği olarak belirlemek duygusal olduğu kadar rasyonel de bir karardı aslında. Çocuk kitapları dünyanın her yerinde satış grafiği değişmeyen, hatta sosyal ve ekonomik gelişmelerle birlikte giderek yükselen bir ivmeye sahip. Türkiye'deki gelişimi de öyle. Bu elimizdeki en önemli veriydi. Aldığımız karara güvenerek sakince yola çıktık. Kendimize ülke sınırı koymadık. Sevdiğimiz çocuk kitaplarını temsil edeceğiz dedik ama elbette Türkçe çocuk kitaplarına ağırlık verdik. Konsantre bir şekilde kitaplar seçtik, bir katalog oluşturduk ve buradaki kitapların ulaşabildiğimiz tüm dillere çevrilmesi için çalışmayı amaçladık. Bu iki senelik süreçte Türkiye’de çocuk kitapları alanında çalışan, yazan, çizen ve yayımlayanlar arasında bir heyecan yarattığımızı görüyorum ve bunun da kısa ve uzun vadede Türkçe çocuk edebiyatına değişik şekillerde katkısı olacağına inanıyorum.

Nazlı Gürkaş ve Göksun Bayraktar

Aslında bunun duygusal ve rasyonel bir karar olduğunu söyledi Göksun ama biraz daha ayrıntıya inelim. Neden çocuk kitapları ve illüstrasyon özelinde bir ajans kurmayı tercih ettiniz? Bu size temsil etme, telif hakkı satışı noktasında nasıl bir alan açıyor?

N. G.: Türkiye’den yetişkin kitapları azimli adımlarla dünya edebiyatında kendine bir yer açmaya çalışırken çocuk kitapları bu anlamda geride kalmış durumdaydı. Biz bu boşluğu görerek tutkumuzu ve azmimizi bu alana yönlendirmeye karar verdik. Henüz üzerinde pek bir çalışma yapılmamış bir alan olması heyecanlı keşiflerin önünü açıyor. Dünyayı da bu henüz keşfedilen çocuk kitapları pazarıyla tanıştırmak motivasyonumuzu arttırıyor.

Neredeyse ikinci yılınıza varmak üzeresiniz, nasıl geçti sizin için zaman? Neler yaptınız bu süreçte? Şu an kataloğunuzu kimler oluşturuyor?

G. B.: İlk yılımızı hiç unutamayacağız galiba. Pandemi başlangıcı ve devamındaki süreç her kurumu, kişiyi değişik yönlerden etkiledi ve bizi de es geçmedi. Kuruluş heyecanımızı paylaşmayı planladığımız partimizi iptal etmek zorunda kaldığımızda, Uluslararası Bologna Çocuk Kitapları Fuarı iptal edildiğinde ve artık tüm yayıncılar ofislerini kapatmaya başladıklarında sağlı sollu yumruk yemiş gibiydik. Buna rağmen ilk hak satışımızı İstanbul Fellowship Programı’nda tanıştığımız (kapanmadan iki hafta önce gerçekleşti) Lübnanlı yayıncı Dar Al Maaref ile gerçekleştirdiğimizde şeytanın bacağını kırmış olduk. Sonrası çorap söküğü gibi gelmedi ama bize iğneyle kuyu kazdıracak motivasyonu verdi. Zira 2020 yılında hak alışı yapmaya devam eden yayıncı bulmak, özellikle yeni kurulmuş bir ajans olarak hiç de kolay değildi. Her şeye rağmen çok çalıştık. Şu anda 18 farklı dile hak satışı yapmış durumdayız. Seneyi bitirmeye hâlâ iki ay var, bu listeye potansiyeli olduğunu düşündüğümüz yeni diller ekleyebiliriz. Sürprizler olabilir.

Kuruluş sürecinde en sorunsuz ilerleyen şey, temsil etmeyi istediğimiz kitaplara ve yayıncılara ulaşmak oldu. İyi ki! Bu anlamda bize güvenen, yolumuzu açan, kolaylaştıran yayıncılara çok minnettarız, her biri Türkiye’nin çocuk kitapları sektöründe çok önemli, özgün yerleri olan yayıncılar. Şu an Tudem, ABM, Timaş, Final, Paraşüt Kitap, Tekir Kitap, Dinozor Çocuk, Hippo, KVA Çocuk, İthaki Çocuk, Taze Kitap, Meav, Fom Kitap ve Arjantin’den Editorial Limonero ile çalışıyoruz. Her birinden ön plana çıkarmak istediğimiz kitaplar oldu. Çiğdem Gündeş'in yazdığı, Mavisu Demirağ’ın resimlediği Kırmızı Ayakkabı, Ezgi Berk’in yazıp Rukiye Ulusan’ın resimlediği Yogayı Seviyorum, Gülşen Arslan Akça’nin yazıp resimlediği Ne Zaman Büyüyeceğim, Ezgi Berk’in Ece Zeber ile hazırladığı Kitap Tamircisi Toprak, Nisa İnci’nin yazdığı, Büşra Çakmak’ın resimlediği +9 yaş grubuna kodlama dünyasının kapılarını açan Oz Yazılımcısı hak satışı anlamında ön plana çıktı.

​Çocuk kitapları hak satışı çalışmalarının yanı sıra illüstrasyon ajansı olarak da çalışıyoruz. Temsil ettiğimiz çizerlere yayıncılardan illüstrasyon projeleri getirmeyi amaçlıyoruz. Örneğin çizerlerimizden Burak Akbay şu an Yeni Zelandalı yayıncı Oratia Media’nın 2022 yılında yayımlamayı planladığı bir resimli çocuk kitabını çiziyor ve hatta bugünlerde son dokunuşlarını yapıyor. Bu ortak çalışmaya aracılık etmek bizim ayaklarımızı yerden kesen bir mutluluktu açıkçası.

Katalog şimdiden oldukça kalabalık. Temsil ettiğiniz kitaplarda neler önemli oluyor sizin için? Nasıl bir seçki oluşturmayı amaçlıyorsunuz, neleri önceliyorsunuz? 

N. G.: Şimdiye kadarki deneyimlerimiz uluslararası pazarda aranan kriterlere dair belirli bir öngörü ve hatta içgüdü geliştirmemizi sağladı. Bir kitabı elimize alıp göz atmaya başladığımız anda onun illüstrasyon ve içerikleriyle hangi ülkelere, ne tür yayıncılara uygun olabileceğini anlıyoruz. Bu nedenle yeni kitapları seçerken de dünyanın çeşitli pazarlarına, farklı yaş gruplarına hitap edecek kitaplar seçmeye çalışıyoruz. Ne kadar geniş bir pazara hitap edebilirlerse o kadar iyi bizim için. Herhangi bir kültürün etkisinden arınmış, dünyanın her yerindeki çocuklara hitap edebilecek, “zamansız ve mekânsız” kitaplar arayışımız her daim var ancak yerel öğeleri de bünyesinde barındırıp dünyanın bambaşka köşelerinden çocukların o dünyanın kapısını aralamasını sağlayacak başlıklara da hep açığız. Türkiye’den çocuk kitapları alanında kararlı adımlarla ilerliyoruz ve Latin Amerika’dan da çok sevdiğimiz çocuk kitaplarının temsiliyle yol almaya başladık. O coğrafyadan listemize dahil etmeyi istediğimiz, hayallerimizi süsleyen çok sayıda kitap var.

Dünyada ve Türkiye’de çocuk kitapları yayıncılık faaliyetlerini nasıl buluyorsunuz? 

G. B.: Dünyada çocuk kitabı yayıncılığı içerik ve illüstrasyon bakımından yeniyi takip eden, birbirinden etkilenen ve dolayısıyla hak alışverişi yoğun bir sektör. Çocuk edebiyatında konular sınırlı olsa da bunu hikâyeleştirme yöntemi uçsuz bucaksız. Özellikle resimli kitaplarda illüstrasyonun etki gücü de devreye girince oldukça farklı kitaplar ortaya çıkabiliyor. Her yıl uluslararası düzeyde ön plana çıkan kitaplar parmak ısırtacak cinsten oluyor; bazen basitliği bazen mizahı, bazense bir çocuğa karmaşık bir konuyu kavratabilme, merak ettirebilme gücü ile. Dolayısıyla her ülkeden her an heyecan verici bir kitap çıkabilir diye bakıyoruz katalogları incelerken. 

​Türkiye'deki çocuk kitabı yayıncıları dünyadaki trendleri yakından takip ediyor. İnceliyor ve hızlıca yayın programlarına alıyorlar. Hiç kapalı değiller. “Ama biz bu konuyu bu şekilde ele alamayız” ya da “Bu kitap Türkiye’ye uygun olmaz” gibi ifadeleri çok nadiren duyuyoruz ki bu altı yıl önce böyle değildi, hâlâ direnç vardı. Ancak artık önceden “farklı” görülüp ötelenen kitaplar mutlaka bir yayınevi tarafından beğeniliyor, yayımlanıyor. Bu bizi çok mutlu eden bir değişim. Çünkü hak alışverişi bir ülkede ne kadar yoğunsa ülkenin kendi yazar ve çizerleri de entelektüel anlamda bu etkileşimden besleniyor. Türkiye'deki gelişim çizgisi de böyle oldu. Şimdiye dek yayımlanan yüksek nitelikli çeviri çocuk kitapları Türkiye'deki çocuk kitabı yazar ve çizerlerini de yeni şeyler söylemeye, daha özenli ve özgün çalışmalara yönlendirdi ve geldiğimiz noktada bizim gibi bir ajans ortaya çıktı. Bizim varlık nedenimiz böyle bir gelişimin sonucu. Ama tabi hâlâ gidilecek çok yol, öğrenilecek çok şey, kırılması gereken çok kalıp var.

Uzun süredir kitapların temsili için çalışan iki edebiyat ajanısınız. Kitapların ülkeler arası iletişiminde, erişiminde sizlerin rolü nasıl bir öneme sahip? Bundan birkaç yıl öncesine göre bugünkü durum nasıl?

G. B.: Edebiyat ajanları, ajanslar olmasa hiç hak satışı olmaz, kitaplar başka dillere çevrilemez diyecek kadar rolümüzü abartmayacağım ama sistematik çalışan bir ajans, yabancı hak satışı amaçlayan bir yayıncı ya da yazar için en büyük kolaylaştırıcı. Devamlılık, takip ve her yayıncının karakterini anlama, ona uygun öneriler sunma ve eğer ona uygun olduğunu düşündüğü bir kitap yoksa doğru zamanı beklemek gibi konular, bir ajansın kafa yorduğu şeyler. Hak alışı yapan yayıncılarla görüştüğümüz zaman onların en kıymetli vaktini, dikkatini optimize bir şekilde yönlendirmemiz gerekiyor. Bu süreçte harcadığımız zamana ben dikkat-zaman emeği diyorum. Dikkat ettiğimiz, kolaylaştırdığımız, takip ettiğimiz, bilgi verdiğimiz her konu ajansı ajans yapan şeyler. ABD’de, İngiltere'de ve Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde edebiyat ajansı denildiğinde sektör dışındaki insanlara işin içeriğini uzun uzun anlatmak gerekmiyor ancak Türkiye’de hâlâ pek fazla tanınan bir iş kolu değil, mutlaka açıklamak gerekiyor.

Çocuk ve gençlik kitaplarına karşı ülkemizde zaman zaman hortlayan bir muzır neşriyat etiketlemesi meselesi var. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Globalde bu durumla hiç karşılaştınız mı?

G.B.: Bu konuda hiç olmadığımız kadar umutluyuz. Türkiye’de hâlâ yayımlanması teklif dahi edilemez denilen birçok konu mevcut olsa da bazen öyle kitaplar çıkıyor ki bazı cesur yayıncılar onları artık elemek değil, yayımlamak istiyorlar. Çünkü artık değişen nesil kendini belirgin bir şekilde hissettiriyor. Zira yayıncılar muzır neşriyat diyerek etiketleneceğini bilse bile bunu göze alıp bu tür kitapları yayımlıyor, aileler sahipleniyor ve içerikte yer alan muzır konu daha açık bir şekilde konuşulabilir oluyor. Belki televizyonda değil ama sosyal medyada ebeveynler, influencer’lar bu engellere karşı daha net bir tavır koyuyor ve kaçınılan konu tartışmaya açılabiliyor. Engellemeler, yasaklar elbette can sıkıcı ancak bizi çözüme yaklaştıran katalizör görevini de görüyorlar diye düşünüyorum. Burada yine yayıncıların, editörlerin cesur ve dik duran tavrını kutlamak ve kendi yöntemlerimizle onların yanında olmak gerekiyor. Dünyada da bu tarz örneklerle karşılaşıyoruz elbette. Demokratik kültürün gelişmişliği ile bağlantılı olarak birçok ülkede engellemeler, kısıtlamalar ya da sansür yaşanıyor. Yetişkinlerin önyargıları maalesef çocuk edebiyatına da nüfuz ediyor.

Her ne kadar bu konular can sıkıcı olsa da umutlu bakış açınız, yapıcı açıklamanız için teşekkür ederim. Yeniden The Black Cat Agency’ye dönersek, tam da pandeminin patlak verdiği bir zamanda başladınız onunla birlikte devam eden de bir süreçteyiz. Bu genç bir ajansa sahip olan sizin için daha mı zor oldu sizce? Aniden değişen kurlar, fiziksel buluşmaların olmaması, fuarların çevrim içi olması işinizi nasıl etkiledi?

N. G.: Biz ajansı 2020’nin başında kurup listemizi oluşturmaya başladığımızda Bologna ilk fuarımız olacaktı, çok büyük bir heyecanla onun hazırlıkları içerisindeydik. Ne kadar da iyimsermişiz! Mart ayında koronavirüs önlemleriyle birlikte dünya tamamen kapanmaya başladıkça moralimizin bozulduğu bir dönemden geçtik elbette; ancak kısa süre içerisinde toparladık. Bu süreçlerde de çalışmayı hiç bırakmadık. Çevrim içi düzene hemen adapte olup online toplantılarla arayı kapatarak 2020 yazının başında aktif olarak satış yapmaya başladık. Bu ivme sonbahar aylarına doğru giderek arttı ve bulunduğumuz noktaya doğru ilerledik. Böyle bir zamanda başlamış olmanın şöyle bir getirisi oldu, “Biz koronavirüs döneminde bile neler başardık” düşüncesi. Bu bizi her daim ileriye götürüyor.

Bu dönemin bazı anlarda böyle motive edici yanları var :). Siz iki merkezli – İstanbul ve Londra – bir ajanssınız bir yandan da. Bunun sizin için avantajları ve dezavantajları var mı?

N. G.: İstanbul ve Londra gibi dünyanın iki önemli şehrinden çalışıyor olmak coğrafi anlamda büyük kolaylık sağlıyor. Kitap fuarlarına, iş gezilerine giderken her ikisinin de farklı avantajları var, iş bölümümüzü de kolaylaştıran bir yönü bulunuyor. Öte yandan, elbette ki aynı şehirde olmayı, bir arada çalışmayı da özlüyoruz.

Geriye dönük bir değerlendirme yapsanız neler söylersiniz? The Black Cat Agency’nin sizler özelinde karşılığı ne oldu?

N. G.: Geriye dönüp baktığımızda bu kadar zorlu bir dönemde 18 farklı dile satış yaptığımızı fark ettik. Temsil ettiğimiz kitaplar bu kadar geniş bir dil coğrafyasına ulaştıkça yaptığımız şeyin gücünden emin oluyoruz. İşlerimizle ilgili hepimizin ana motivasyonu para kazanmak, hayatını sürdürmesini sağlayacak geliri yaratmaktır ancak bunu bir de keyif aldığınız şeyle yaptığınızda hayat size güzel yönünü göstermeye devam ediyor. Dünyayı değiştirmek dediğimiz şey o kadar da büyük hedeflerle ilerlemiyor olabilir aslında. Bizim bu anlamdaki amacımız, hayatı güzelleştiren, daha anlamlı kılan kitapları, dünyayı değiştirme potansiyeli olan çocuklara ulaştırmak, içlerindeki kıvılcımı yakmak, kendilerini tanımalarını sağlamak.

Gelecek süreç için nasıl bir programınız var, neler yapmak istiyorsunuz?

N. G.: Önümüzdeki dönem bize öncelikle sağlık endişesi taşımayacağımız günler getirsin. Böyle olursa her şeyi geride bırakıp bugünleri unutmaya hazırız. Daha çok kitap fuarına ve iş gezisine gitmeyi, özlediğimiz dostlarımızla bir araya gelip heyecan duyduğumuz kitapları gözlerimiz parlayarak konuşmayı istiyoruz. Şimdiye dek ulaştığımız dilleri ve hak satışlarını ikiye katlamayı, temsil ettiğimiz illüstratörleri yeni projelerle buluşturmayı arzu ediyoruz.

The Black Cat Agency hakkında ayrıntılı bilgiye buradan erişebilirsiniz. 

0
7810
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage