16 MART, PERŞEMBE, 2023

İmgeye Dönüşen İmajlar ya da İnsanlık Dışının Temsili

Jacques Rancière’in imajların anlam, işlev ve yazgılarının felsefe, sinema, edebiyat ve çağdaş sanat disiplinlerinde nasıl göründüğü üzerine düşüncelerinden oluşan kitabı İmajların Yazgısı hakkında bir yazı.

İmgeye Dönüşen İmajlar ya da İnsanlık Dışının Temsili

Politik felsefe, eğitim felsefesi ve estetik disiplinlerinde nitelikli çalışmalar yürüten Fransız filozof Jacques Ranciére’in İmajların Yazgısı kitabı Ketebe Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ranciére, aynı zamanda sanat ve estetik teorileri, edebiyat, sinema ve tarih kuramı gibi farklı disiplinlerdeki çalışmalarıyla da sosyal bilimlere önemli katkılarda bulunmuş bir isim. Ranciére’in yapmış olduğu bu disiplinlerarası yolculuk; eserinde anlam, işlev ve yazgılar üzerinde imaj ve imgenin nasıl göründüğünü karşılaştırma imkânı sağlamış.

Sanatsal imajın ne olduğunu bilmek, zamanla değişen statüsünü düşünmek önemli bir nokta. Ranciére de şu sorulardan hareketle bilmenin, düşünmenin sağlam temelleri olabileceğini söylüyor: “Söylemler bize yalın ve ikirciksiz bir gerçeklikten mi söz ediyorlar? Aslında imaj adı altında birçok işlev yok mu ve sanatın işi tam da bu işlevlerin ilişkilerini sorunsal olarak düzenlemek değil mi?” Zira kendisinin aklında imajların uzun yolculuğunun hikâyesini anlatmaktan çok daha farklı bir şey var. Birbirine düğümlenen belli bir yazgı fikri ile belli bir imaj fikrinin olması ve ancak imgeye yeni bir bakış açısının tartışılabilmesi için bu düğümlerin çözülmesi gerektiği. Kısaca birbirine sıkıca bağlanan yazgı ve imge düşüncesinin reddi.

Ranciére’in üzerinde durduğu bir diğer önemli nokta ise imajın var oluşunun nasıl olduğu, koşulları. “İmajın var oluş koşulu medium’un niteliğinden türemez,” der Ranciére. Çünkü imajlar görülebilir olan ile anlamını ya da söz ile etkisini birbirine bağlayan ve birbirinden koparan, beklentiler üreten ve beklentileri alt üst eden işlemlerdir. Örneğin sinemanın imajı birer işlemdir ve bu işlem neden ile sonuç, önce ile sonra, söylenen ile görünen arasındaki ilişkidir. Ranciére der ki: “Görülebilir biçimler, anlaşılması gereken bir anlamı önümüze koyar veya çekip alırlar. Bir kamera hareketi manzarayı öncelerken bir başkasını keşfeder; bir piyanist siyah ekranın ‘arkasında’ bir müzik cümlesi çalar. Bütün bu ilişkiler bir takım imgeleri tanımlar.” Ranciére bununla iki şey söylemek istiyor: Birincisi, sanatın imgeleri bu nitelikleriyle, birer benzemezliktir. İkincisi, imge görülebilir olanın tekelinde değildir. Öyle bir görülebilir vardır ki görüntü oluşturmaz, öyle imajlar/imgeler vardır ki tümüyle sözcüklerden oluşmuştur. Görülebilir olan imleme niteliğinde değişlerde kullanılabilir, söz ise kör edici olabilen bir görülebilirliği etkin kılabilir.

​Kitap beş bölüm ve bu bölümlerin alt başlıklarından oluşuyor. İmajların Yazgısı’nda Ranciére; imajların anlam, işlev ve yazgılarının felsefe, sinema, edebiyat ve çağdaş sanat disiplinlerinde nasıl göründüğü üzerine düşünüyor. Ayrıca Ranciére kitapta, tanınmış film, tablo, edebi kitap, sanat yapıtı, sergi başlıkları gibi çok sayıda yapıtın ismini zikrediyor. Bu nokta da kitabın Türkçe çevirisini yapan Aziz Ufuk Kılıç, bir not iliştirmiş ve birkaç tablo başlığı dışında, yapıt adlarını özgün dilinde vererek çevirisini parantez içinde verdiğini belirtiyor. Keyifli okumalar dilerim.

0
7386
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage