14 TEMMUZ, PAZARTESİ, 2014

Hayli Dürüst Bir Mektup

Serap Paşalı, Virginia Woolf anısına  yazdı…

Hayli Dürüst Bir Mektup

Kendimi ayıplardan ayırıp bir türlü sana yazamadım.
Sanıyorlar ki bunca zaman onları eli kolu bağlı bir sadakatle bekledik. Ne gam!

Hayat hakkında birkaç kesinlikten biri, kesinliklerin olmadığıdır deyip duruyordun korkularının içinde boğulurken. Sırılsıklam sitem etmişsin, peki ya ıslanmadan okuyabilecek misin? Onun benim için aslında rüyalarıyla yurda dönüş çağrısı yapan ve sadece duyan kulaklar için yakılmış bir türkü olduğunu, hatta duygularımızın biraz daha esmerleşmiş olabileceğini bilmez misin Adeline?

Merakların eskimesin diye yazıyorum: Mülklerin en tehlikelisi olan dil, ne için verildi sana? Kendinin ne olduğuna tanıklık edebil diye. Peki yazı? İnanna’nın bile bir fikrinin olduğunu sanmıyorum. Kendinden ve varlıktan başka hiçbir talebe kulak asmaması, öğretici, eğitici, iç ferahlatıcı ya da aktarıcı olmayı hesaba katmaması, sadece bir kalp yoluyla görünür olmayı istemesiyle masumdu o. Dalgalarının tarlalar ile bir ilgisi olmalı. Talihsiz küçük balık bilir mi?

Bilmese de yönsüz kalacağımı sanmanı istemem; çünkü insan öz olarak dilde korundu, dilde unutuldu. İnsan kendini bilen ve bildiren ise; tarih, dünyanın ağır bastığı yerdi. Biz bir söyleşiyiz diyenin “tinler birbirini işitebilir” deyişini anlamak zor olabilir mi? Yüz yıllar sonra, bir süreliğine Keynes ile nişanlanmışlardı diye yazmamaları için koca bir altın madeni bağışlayabilirim!

İçimizdeki uyumsuzluk istencini hatırlatmaz mıydı bize lüzumsuz adamlar? Çağının iki arada bir derede kalmış gayrımeşru çocukları değiller miydi onlar? Yaşamı seyretmekten eyleme geçemeyen sözde öfkeli kahramanlar… Turgi son mektubunda öyle yazdı, haksız mı? Özden gelen sözü konuşanlar olarak, “var” olanda özü temiz olanı görelim. Victoria’ya yenilenlerin perde arasına asıldığını görmeyen kalmasın böylece. Ve bilinsin ki, güzel kızların hayatı kendi annelerine verilmiş en iyi cevaptı! Gidip tanrılara ve nesnelere ad bulmalıyım…

Crayencour ve Borges’ye neler anlattın öyle? Kendine ait bir odada onurlandırılmaktan kaçmanın hazzını mı? Vita duydu mu yoksa? Albert’in nazik teklifini kabul etmiş. Haberin olsun. Feminanın Orlando’ya gitmeden önce yuvadaki meleği öldürmek zorunda olduğunu biliyorum. Sonunda olacağı bu olsa da, seninle aynı fikirde değilim. Ailesindeki sahte değerlerle saygı göreceğini bekler onlar. Bunun yarattığı ikiyüzlülüğün sembolü olanlarla eşit olmayı nasıl savunursun? Tanrım! Onlar birer erkek. İkinci sınıf yurttaş. Sana inanamıyorum.

Toplumsal durumlarından ve bireysel koşullarından aptalcasına memnunluk duyarlar. Halbuki bir kadından istediklerinin “gerçekte ne anlama geldiğini”

asla bilmezler. Yapay çekingenlikleriyle sevgisiz evliliklerinin kutsal bulunmasını beklerler. Adalet yoksunu düzenlerine haksızca taparlar. Gece gündüz ahlâk gösterişine kapılıp ilk fırsatta kesif tutuculuklarından vazgeçerler. Şövalye bile olsalar dışa yolculuk yapamazlar. Çelişkili çatışmalardan kim korkmaz? Gerçeğimizdeki benciller, hayalimizdeki hikâyelerden mutlaka geçer, biliyorum bunu. Elbette Aragon’u onlardan biri olarak görmedim. Onun şiirine güveniyorum.

Gerçeğe karşı söz söylemeye kim cesaret edebildi V?
Leo mu? Hayır! Sadece C19H28O2. Düşün.

Kimin hüznü daha sahici?
İnsanın mı, kitabın mı?

Bıçakların bağrından gelmiştir kitaplar. Kimden, neden korksunlar? Daha önce hiç ölmemiş olan biri, barışın ve sevginin kıymetini bilemez. Ocağın lâneti ile parladığını sen de biliyorsun, değil mi? İnsan bunu en çok kendi kürsüsünde fark eder. Reddettiğimiz herşeyin tek sahibi olmamız da bu yüzdendir. Benet ve Wells’in canı cehenneme! Yunanca öten martını da alıp gitmişsin Burley Park’a? Öyle olsun.

Demek sonunda öpüşlerinin heyecanlandırmadığını ve onu sevmediğini söyledin. Hem de üç hafta sonra. Virgi Virgi Virgi… Leonard gerçek bir hemşire! Belki de en önemlisi, onun çocuk doğuracak ve aile kuracak kadar sağlıklı olmayan bir kâhya oluşu! Evet. Susmayı istemek haktır bazen. Peki, Julia’ya ne demeli? Onu anlamakta zorluk çekiyorum. Sırf bu yüzden Mrs. Ramsay için bir davet düşünüyorum. Onu çaya çağırmayı ve onunla biraz daha zaman geçirmeyi arzuluyorum. Dr. Holmes ile Dr. Bradshaw, dinlenmeye değer öykülere sahip. Onları tanımalıyım. Belki gerçekten tedaviye hiç ihtiyaçları yoktur. Leslie’nin kanserine sorar mısın: Okumaya değerse, iki kere okumaya da değer mi? O hep geç kalır çünkü.

Söyler misin: Hernández’i, Rachmaninoff’u, Chagall’ı, Ionesco’yu, Ustinov’u neden çağırdın? Yeni grubunu merak edecekler.

Kimi kitap, kimi dost, kimi ise ölüm biriktirdi. Halbuki şapkasını iğneleyen yaşlı bir kadın, savaşın bütün gürültü patırtısından daha gerçekti. Ve sonunda ona şöyle dedim: İnsanları köleleştiren nikâhlarınız! Nikâhlarınızdan ne anladığınız…

Para kazandım, kendime ait ayrı bir oda ve boş zaman yarattım. Ve yazdım, erkekler ne der diye düşünmeden yazdım. Yine de sana bir sorum var Virgi: Gitmeden önce son cümleni yazacak olsan, yine de yalan söyler miydin?

0
5385
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle