16 EKİM, CUMA, 2020

Gündüz Düşleri: Evler, Cinler ve Perdeler

Rus edebiyatının yaşayan efsanesi olarak görülen, kaleme aldığı eserlerle fantastik gerçekçilik türüne kendine has örnekler veren Lyudmila Petruşevskaya’nın hayatı ekseninde gelişen edebiyatına ve öykülerinden oluşan Evler, Cinler, Perdeler ​kitabına bir bakış.

Gündüz Düşleri: Evler, Cinler ve Perdeler

Lyudmila Petruşevskaya, Rus edebiyatının yaşayan efsanesi olarak nitelendiriliyor. Bunu da misliyle hak ediyor. O, bazen Anton Çehov’a bazen Edgar Allan Poe’ya benzetilen ama kendi büyülü kalemine sahip bir yazar. O, Rusya sınırını çoktan aşan ünü ve sürekli artan okur kitlesiyle sadece bir yazar olarak değil, şahsiyeti ve yaşamıyla da seksen iki yaşında bir ikon.

Yazarın hayat öyküsü de kitaplarındaki neredeyse mistik, biraz gotik, bir taraftan fantastik, diğer taraftan alabildiğine gerçek hikâyeleriyle yarışır nitelikte. Bu hayata göz atmadan geçtiğimiz günlerde Jaguar Kitap tarafından Türkçede yayımlanan ilk eseri, Evler, Cinler, Perdeler’e geçmek okura da haksızlık olacak. O nedenle buyurun Muhteşem Lyudmila Petruşevskaya’nın hayatına!

Bir Varmış Bir Yokmuş

Lyudmila Petruşevskaya, 1938 yılında Bolşevik bir ailenin çocuğu olarak Moskova’da dünyaya gelir. Ailesiyle birlikte bürokratların ikametgâhı olarak bilinen Moskova Metropol Otel’de yaşar. Memur bir ailenin çocuğu olan yazarın, büyükbabası ise dönemin entelektüelleri tarafından tanınan bir dilbilimci Nikolay Yakovlev’dir. Bir süre sonra devletin tasfiye edilecekler listesine giren aile, Stalin tarafından “halk düşmanı” ilan edilir. Böylece Petruşevskaya, annesi ve kardeşleri şimdiki adıyla Samara olarak bilinen Kuybışev şehrine taşınırlar, belki de sürülürler. Kuybışev’de sosyal konutlar olarak bilinen ortak apartmanlarda kalabalık bir ortamda yaşarlar. Burada tanıdığı insanlar daha sonra Petruşevskaya’nın hikâyelerinin kahramanları olarak ortaya çıkacaktır. Bir süre sonra aile Moskova’ya döner. Ama baba aileyi terk etmiştir; Lyudmila ve annesi dedesinin yanına sığınırlar. Çocukluğunun bu dönemi, büyükbabasının yatak odasındaki bir masanın altında kitaplar okuyarak ve hikâyeler yaratarak geçer. Bu arada, 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşadıkları yokluk, kıtlık yüzünden annesi, Petruşevskaya’yı bir süreliğine yetimhaneye bırakır. Bu da yazarın kaleminin beslendiği bir başka kaynak olarak hikâyelerinde kendini sıkça gösterecektir. Hatta yıllar sonra bir röportajında, yetimhanenin geceleri hikâyeler düşünmesi için bolca olanak yarattığını söyler.

​Bütün bu zorluklardan zihinsel ve bedensel olarak daha da güçlenip çıkan Petruşevskaya, Moskova Devlet Üniversitesi’nde gazetecilik okur. Sonrasında da yazdığı oyunlar ve yazılarla hayatını idame ettirmeye çalışır. Yazar, 1960’larda Rusya halkının günlük yaşamını, dönemin zorluklarını, baskılarını da yazdığı hikâyelerle aktarır. Ama yazdıkları değil basılmak, Petruşevskaya’nın izleme listelerine girmesine neden olur. Telefonları dinlenir, eserleri yasaklanır. Gorbaçov’la başlayan “Glasnot” ve “Perestroyka” rüzgârlarının da etkisiyle olsa gerek nihayet eserleri basılır. 1988 yılında, 50 yaşındayken ilk kitabı Immortal Love’ı raflarda yer alır. Sonrasında yayımlanan kitaplarıyla art arda ödüller alarak çağdaş Rus edebiyatının unutulmaz isimleri arasına girer. 1991’de Puşkin Ödülü, 2002’de Triumph Ödülü, 2004’de Rusya Devlet Ödülü, 2005’de Stanislavski Ödülü bunlardan bazılarıdır. Lyudmila Petruşevskaya kendi kurduğu kabarede şarkıcılık yaparak, çocuklar için kitaplar yazarak ve çizerek, hikâyeler üreterek Moskova’da küçük bir dairede yaşamına devam etmektedir. 

Evvel Zaman İçinde Kalbur Saman İçinde

​Lyudmila Petruşevskaya’nın yurt dışında 30 dile çevrilmiş kitaplarından bazıları şunlardır:  There Once Lived a Mother Who Loved Her Children, Until TheyThere Once Lived A Woman Who Tried To Kill Her Neighbour's BabyThe Girl from the Metropol Hotel: Growing up in Communist RussiaThere Once Lived a Girl Who Seduced Her Sister's Husband and He Hanged Himself. Yazarın gerçekle gerçek ötesi arasında gidip gelen zihni, kitap isimlerinde de kendini gösteriyor.

​Türkçede ilk basılan eseri, Evler, Cinler, Perdeler ise yazarın Rusça aslından çevrilmiş öykülerinden oluşan bir derleme. Kitapta on dokuz öykü var. Her bir öyküyü okurken Lyudmila Petşuşevskaya’nın hayatından izler net olarak görülüyor: Yatılı okulda zorbalığa uğrayan kız, babası tarafından terk edilen çocuk ve anne, savaş yıllarında çekilen kıtlık, yetimhaneye bırakılan kız çocuğu, elinde yazıları kapı kapı yayımlatacak yer arayan genç kadın, bir ortak apartmanda yaşayan kapı komşusu iki kadın… Bu öykülerin temaları yazarın hayatını okuyunca iyice yerine oturuyor. Zaten kitabı okurken gözlemlenen karakterlerdeki derinlik, düşüncelerdeki gerçeklik, karar sürecindeki bulanıklık, ilişkilerin dinamiklerindeki doğruluk bu sadece bir hikâye değil, bu yaşanmış dedirtiyor. Öyküler bir tarafıyla mistik, fantastik, gotik ögeler de içeriyor. Gündüz düşleri gibiler: Bir evde görünmez biri dolaşıyor, bir yerde bir kız ölüyor ve diriliyor, bir hastanede bir baba saykodelik bir anın içinden geçiyor,  görülmeyen bir savaşın hayaletleri bir köyü sarıyor, tekinsiz bir ormanda küçük bir kız kaçıyor…

​Öykülerin ana kahramanları ise kadınlar; yaşlı, genç, şehirli, köylü, işçi, ev kadını ama hep kadınlar. Dünya, onların etrafında dönüyor, onların becerileriyle gelişiyor, onlar sayesinde var oluyor. Erkekler çoğunlukla kaçıyor, siniyor, bırakıyor, ölüyorlar. Kadınlar kendileri, çocukları, kedileri, kocaları, sevgilileri, anaları, babaları, evleri ve köyleri için mücadele ediyorlar. Kadınlar herkese bakıyorlar; kapılarına bırakılan çocuklara, yalnız yaşlı kadınlara, işsiz erkeklere, çaresiz ailelere, delirmiş komşulara, aç hayvanlara, kurumuş topraklara… Kadınlar açlıktan kıvranıyor, terk ediliyor, deliriyor ama vazgeçmiyorlar. Her şeyi tekrar ve tekrar, en baştan kuruyorlar. Gerekirse yıkıyorlar, sonra tekrar var ediyorlar. 

Pireler Berber Develer Tellal İken

Yazarın hayatından öykülere sızmış diğer kahramanlar ise çocuklar. Çocukluğa dair her bir kavram ve durum da öykülerin içinden uzanıp okuru yüreğinden yakalıyor. Çocuk olamayan çocuklar, çabuk büyüyen çocuklar, birbirini itip kakan çocuklar, sevilmeyen çocuklar, çok sevilen çocuklar, taciz edilen çocuklar, ana-baba arasında kalan çocuklar…

Evler, Cinler, Perdeler; sunduğu eşsiz okuma zevki, mizahla harmanlanmış gotik dili, karakterlerle kurdurduğu duygudaşlıkla edebiyat okurunun kitaplığında, Lyudmila Petruşevskaya için bir raf açılmasını sağlıyor.

“Çocuklar hayatı anlarlar ve hayatın basit kurallarını kolayca kabul ederler. Bu mağara yaşamına hazırdılar. Çocuklar korkunç bir hızla bozulurlar, eski yaşam tarzına dönerler, ateşin başında kümeleşip otururlar, ortak yiyecekten yerler: Herkese eşit, liderlere daha fazla, sonunculara ve zayıflara daha az ya da hiçbir şey düşmeyecek biçimde.” s. 36

Başlıktaki çalışma: The New Yorker - Illustration by Mike McQuade / Photograph by Anastasia Kazakova

0
7193
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle