Didier Levy’nin okurunu dansın ve müziğin büyüsüyle sarmaladığı, önyargılar ve kalıplaşmış fikirler üzerine düşündürdüğü, Magali Le Huche’nin resimleriyle hayat bulan öyküsü Yaşasın Dans üzerine bir yazı.
Yaşamın anlamı nedir? Son günlerde içinde bulunduğumuz süreçlere bakınca hepimizin kaybettiği bir neşe durumu var ister istemez. Sanat ile olan bağımızın daha çok koptuğunu hissettiğimizde içimizde o bizi hayata sıkı bağlarla bağlayan neşeyi hissedemediğimizi görüyoruz. Aslında yaşama dair çok anlam yüklemeden sanatın tüm hâlleri ile mutlu olmayı seven insanların dört duvar aralarına sıkışmış yaşamlarda nefes almaya çalışması ile günümüz gerçeği ile yüzleşiyoruz.
Kitap tabii ki böyle bir düşünceyi okutmuyor çocuklara. Benim, ailenin sonradan kaybettikleri şeyi bulmuş olmalarından dolayı yorumum bu şekilde oldu. Bir aile düşünün çok uzağa bakmanıza gerek yok ülkemizde yeteri kadar bu düşüncede olan var. “Başkaları ne der!” düşüncesi ile kendilerini görünmez ellerle durduran, engelleyen ve içlerinde yeşerecek her neşeyi bastıran. Hikâyemizin kahramanları böyle bir aileden oluşuyor. Çocukları da yerinde duramayan oldukça hareketli bir oğlan çocuğu. Aile bu enerji çokluğu ile başa çıkamadığından evlerine yakın olan bir dans kursuna başlatıyor çocuklarını. Kursun tek oğlan öğrencisi. Diğer kızlar şaşkın bakışlarla yeni öğrenciyi karşılıyor. Çocuğumuz ilk dersten kaçmak istiyor ta ki müziğin sesini duyana kadar. Ve o günden sonra kahramanımız ne yapıyorsa dans ile yapıyor. Hatta köpeklerini bile dans ederek gezdiriyor…
Tabii ki ailesi bu duruma çok bozuluyor. Kolay mı? “Başkaları ne der!” düşüncesi onları saran tek düşünce. Hikâyenin iki şahane ana fikri olduğunu düşünüyorum. Birincisi kendimiz dışındaki seslerin gerçekten bizi biz yapan şeylere engel olmaması ikinci olarak sanatın sadece zaman geçirmek, enerji boşaltımı için bir araç olmadığı. Sanatın insanın içinde kendisini var eden tüm durumlara davet eden bir yapısı olduğunu yeniden hatırlatan bir kitap. Babanın eskiden müziği hisseden tüm hücreleri bir noktada kapanmış. Anne, kahkaha atmayı unutmuş. Ne çok insan vardır değil mi bu durumda olan…
İçimizde yankılanan müziği, neşeyi, dansı, üretimi ne zaman yitiriyoruz? Okul sıralarında mı? Meslek seçimlerinde mi? Hayat telaşında mı? Durup çok geç olmadan yeniden içimize bakıp o kaybolan neşeyi bulmanın yollarını aramalıyız. Belki yetmişinde bale ile tanışma fikri çok da anlamsız olmaz. Belki çok geç olmadan kitabımızın kahramanı aile gibi yeniden dans ile müzik ile dolup başkalarının ne düşündükleri ile vaktimizi harcamayız. Ne demişti şair: “ Hayat kısa, kuşlar uçuyor…” Hikâyemizin kahramanları da bu dönüşüm yolculuklarında dansın ve müziğin büyüsü ile uçuyor olabilir demedi demeyin sonra… İçimizdeki neşe hiç kaybolmasın… Dansın ve müziğin büyüsü sarsın dört bir yanımızı… Keyifli okumalar olsun…
Yazar: Didier Levy Çizer: Magali Le Huche Çeviri: Sumru Ağıryürüyen Yayınevi: Meav Yayıncılık