30 NİSAN, ÇARŞAMBA, 2014

Anne Sexton "Böyle Birisi" -2-

Anne Sexton “Böyle Birisi” yazı dizimize, Nurduran Duman’ın Anne Sexton’a yazdığı mektup ile devam ediyoruz…

Tanışmamızın, tanışır tanışmaz da birbirimize kanımızın kaynamasının üstünden yıllar geçmiş. Hatırlıyorum da nasıl heyecanlanmıştım ‘Her Kind’ adlı şiirini okuduğumda. Çevirmeye karar verdiğimde ise yeni tanıştıkları halde aniden uzun bir yolculuğa çıkmaya karar veren heyecanlı yabancılar gibi ama ömür boyu yakın arkadaş olacağını bilen iki kişiydik.

Anne Sexton

Sevgili Anne

Sevgili Anne,

Tanışmamızın, tanışır tanışmaz da birbirimize kanımızın kaynamasının üstünden yıllar geçmiş. Hatırlıyorum da nasıl heyecanlanmıştım ‘Her Kind’ adlı şiirini okuduğumda. Çevirmeye karar verdiğimde ise yeni tanıştıkları halde aniden uzun bir yolculuğa çıkmaya karar veren heyecanlı yabancılar gibi ama ömür boyu yakın arkadaş olacağını bilen iki kişiydik. İki buçuk ay… ilk şiirini çevirmek için geçmesine izin verdiğim süre. Seni anlamak, tanımak için bu süre boyunca neredeyse yirmi dört saat seninle yattım seninle kalktım. Ne zaman sesini yakaladığıma inandım o zaman tamamladım çevirisini “Böyle Birisi’nin. Diğer şiirlerini Türkçeleştirmeye de ancak öyle başladım. Her şiirinin çeviri süreci, çıktığımız bu uzun yolculuğun içinde saptığımız yan yollar gibiydi, öyle hâlâ: bir süre ilerleyip yine ana yola çıkıyoruz. 

Keşke şimdi buralarda ne kadar sevildiğini görebilseydin. Yıllar önce araştırmama başladığımda ne genel ağda ne de basılı olarak kaynak bulabilmiştim hakkında. Bir iki yer dışında. Gün oldu devran döndü. Şimdi kendi dilimde seninle ilgili ne çok sayfa geliyor adını arama motoruna yazdığımda. Kıvanç duyuyorum. Şiirlerinin bazılarının elinden tutup Türkçeye getirdiğim ve seni 2004’te Yasakmeyve’de yazdığım için. Her geçen gün şuna daha çok inanıyorum ki daha fazla yazı yazılmalı, kitaplar basılmalı, bitirme tezleri hazırlanmalı şiirin üstüne, dersler açılmalı. Sadece benim ülkemdeki değil dünya şiir çevresi ve iletişim ortamı da en az Slyvia Plath’e gösterdiği ilgiyi senin için de göstermeli. Plath kendisi söylemiyor mu güncesinde,  “Electra” şiirini kitabına almaktan vazgeçiş nedeninin senin şiirin olduğunu. Senin herhangi bir şiirinin Electra’nın yerinde çok güzel durabileceğini, çünkü asla kendisi gibi zorlayarak yazmadığını, çok dürüst ve rahat bir tarzın olduğu için sana gıpta ettiğini.

Her şairin şiir ırmağı kendi yatağını oluşturur ve kendi yönünde ilerler; bazen durur göl olur bazen okyanus olana dek yürür gider. Ama mutlaka kendi yatağında, kendi pınarı, çağlayanı, mağarası, toplayıp getirdiği madeni, kendi suyuyla. Şairlerin şairliği ve şiirleri birbirine üstün tutulamaz. Her şairin ne yazarsa yazsın, isterse bana hiç değemesin ya da ben o yazılanlara ulaşamayabilirim, kendine has bir sesi olduğunu düşünüyor ve her sese yürekten saygı duyuyorum. Her ses, seçilen sözcükleri, ritmi, dünya görüşü, poetik düşüncesi vb. öğelerle kendine has bir saygıya değerdir. Hiçbir şiir ve şairi diğeriyle yarıştırılamaz. Yine de tüm bu görüşlerimin yanında, bu mektuba sen ve Plath’le ilgili şu notumu düşmem şart.  İyi arkadaştınız, şiir ve ölüm üstüne ve intiharın nasılı hakkında konuşurdunuz. Hatta sen onun için arkasından ‘Slyvia’s Death’ ve ‘Wanting to Die’ adlı şiirleri yazdın. Birincisinde ona “hırsız” bile dedin ölüme senden önce gittiği için. İşte burada düşüncelerim ve hislerim, kadar’lı tümceyi kurmam için beni zorluyor: Sen de onun kadar tanınmalıydın, onun şiirine gösterildiği kadar önem gösterilmeliydi şiirine, hiç değilse. Neden mi bu ‘kadar’ ısrar ediyorum? Çünkü ne zaman seninle ilgili bir şey daha öğrensem, bir şiirini daha okusam, bir sesini daha yakalasam hakkında bildiklerim azalıyor, öğreneceklerim artıyor. Bitiş çizgisi belli olmayan bir yarışa koşulan kısrak gibi mahmuzlanıyor merakım. Merakım öğrendiğim şeyle giderileceğine çoğalıyor. Şöyle de diyebilirim verdiğin her his, anlattığın deneyim, seslediğin söylem parçasında bütüne doğru büyüyorsun. Bazen merak ediyorum anadilimiz aynı olsaydı seni anlayıp dairenin çemberini sonlamam daha mı kolay olurdu diye. Belki de daha zor olurdu. Çapı giderek artan bir daire gibisin. Öğrendikçe ben, kapsadığın alan genişliyor. Öyle çok şey söylemişsin ki. Farklı şekilde üstelik. Aşk, din, cinsellik, kadınlık, kadın sorunları, insan halleri, tüm insanlığı ilgilendiren sorunlar… Öylesine bilinen ama senin şiirlerinde önemli olduğu anlaşılan ayrıntılar, basit görünen ama kaleminle büyüyen konular. Sıradan sözcüklerle yazdığın büyük dizeler. Daha saymayacağım.

“Evet! Evet! Yaşayacağız!” diye imzalamışsın “Live or Die” adlı kitabını Erica Jong için. Dostun Maxime’le yediğin öğle yemeğinden sonra eve gidip kendi hayatına son verdiğin 4 Ekim 1974 tarihinden sadece dört ay önce… Yorum yapmayacağım.

İşte şiirin benim dilimde şöyle oldu:

Böyle Birisi

Dışarı çıktım cin çarpmış büyücü gibi,
uğursuzluk tutkunu, gece daha yürekli;

şeytanı düşleyerek, yaptım tersliğimi
kır evlerinin üstünden, ışıktan ışığa:
kimsesiz şey, on iki parmaklı, akıl fukarası.
Böyle bir kadın tam kadın değildir.
Ben böyle birisi oldum .

Sıcak mağaralar buldum ağaçlar arasında,
tavalar, oymalar, raflarla doldurdum
gömme dolaplar, ipekler, bir sürü öte beriyle;
akşam çorbası pişirdim kurtlar için ve periler:
yola getirdim yoldan çıkmışı.
Böyle bir kadın yanlış anlaşılır.
Ben böyle birisi oldum

Arabana bindim, arabacı,
çıplak kollarımı salladım geçtiğimiz köylerde,
son ışıklı yolları keşfederek, hayatta kaldım
ateşinin hâlâ kalçalarımı ısırdığı yerde
ve tekerlerin döndükçe kaburgalarımın kırıldığı.
Böyle bir kadın ölmekten utanmaz.
Ben böyle birisi oldum.

(Anne Sexton; Türkçesi: Nurduran Duman)

***

‘Böyle Birisi’, hem toplumsal düzendeki rolünü hem de yetişkin biri olarak kadınlık durumunu ele aldığın, hayal gücünü, iç dünyanı ve o parlak zekânı ortaya koyduğun şair kimliğini söylediğin şiir… Giyindiğin bu üç kimliğin harmanlanması mıydın, yoksa her birini ayrı ayrı mı yaşıyordun? Bu sorulara yanıt aramak mıydı, üniversite öğrencilerine verdiğin derslere, söyleşilerine hep ‘Böyle Birisi’ni okuyarak başlama nedenin? Vücuduna yapışan kırmızı elbisenin içinde bir film yıldızı gibi... Yaşadığın sürece gördüğün ilginin hakkını vermeliyim. Benim derdim sonrasında görmediğin.

Mektubuma yukarıda sözünü ettiğim şu yazımdan (Şiir Öngörür, Yasakmeyve Sayı 10, 2004) bir alıntıyla son vereceğim:

“Şiir unutmaz, karşılaştırır, kutsar: Başka bir ülkede, başka bir zaman diliminde, bambaşka bir kültürde yol kesişir. Geçmiştekiler gelir; insan olmanın paydasında -anne, evlat, sevgili, eş, deli, kadın, şair vb. insanlık durumlarında- şimdikilerle buluşur, tanışır, sevişir. Şiir sevdirir. Hem dizelerini hem de yazanı sevdirir de, üzerinde aylarca, gece gündüz düşündürür, okutur ve söyletir...”

Yıllarca…

Sevgilerimle,
Nurduran

0
8813
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle