08 HAZİRAN, SALI, 2021

Algı Köprüsünde: Jaguara Dokunmak

Tüm dünyada büyük ses getiren, ülkemizde yıllardır hem çoksatan hem de hepsatan listelerinde olan Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları serisinin yazarı John Perkins, yeni kitabı Jaguara Dokunmak’ta farklı bir perspektiften günümüz dünyasını okuyor, okurları algıların ötesindeki gerçeği bulmak için yeni bir düşünme biçimine davet ediyor.

Algı Köprüsünde: Jaguara Dokunmak

Jaguar, kedigiller (felidae) familyasının kaplan ve aslandan sonra üçüncü en büyük üyesi. Ünlü araba markasının kurucularının bu ismi seçmelerinin sebebini kestirmek zor değil: Amerikan yerlilerine göre o bir “yaguar” yani bir sıçrayışta öldüren. Yaşam alanı olarak genellikle bataklık ve ormanlık bölgeleri tercih ediyor ancak çalılıklarda veya çöllerde de yaşayabiliyor. Kuzey Amerika’da soylarının tükendiği, Orta ve Güney Amerika’da da ücra köşelerde az sayıda oldukları söyleniyor. Jaguarın en yoğun yaşadığı bölge, Amazonlar.

Şöyle bir düşündüğümüzde, jaguarın hız, güç ve tehlikeyi temsil ettiğini söyleyebiliriz. Yazar ve aktivist John Perkins’in hikâyesinin başladığı Amazonlarda da inanış bu yönde: Şifa elçisi şamanlar, bu bölgede jaguarla özdeşleştirilmiş. İstedikleri zaman jaguara dönüştüğüne inanılan şamanların, öldükten sonra da jaguarlaştıklarına inanılıyor. Törenlerde jaguarı çağrıştıran bir kılığa bürünüyor şamanlar; jaguar postları giyiyor, jaguar maskeleri takıyor ve jaguar dişlerinden kolyeler takıyorlar.

​John Perkins’in, geçtiğimiz şubat ayında April Yayıncılık tarafından Türkçeye kazandırılan kitabı Jaguara Dokunmak’ın alametifarikası da bu yırtıcı hayvanlar. Korku salan jaguar, korkularımızla yüzleşmemizi sağlıyor; bu özelliğiyle, Perkins’in hikâyesinin merkezine oturuyor çünkü gece karanlığında da görebilen jaguarlar, insan ruhunun en karanlık yerlerini de görebiliyorlar. Hatta jaguarların geleceği görme yetenekleri de etki alanları arasında

Bildiklerinden Arın!

60’lı yılların sonlarında barış gönüllüsü olarak gittiği Amazonlarda, bir “yaşama dönme” mucizesi yaşıyor Perkins. Bir gün aniden rahatsızlanıyor ve Şaman Entsa yardımına geliyor.

“Rüya gör.”

“Jaguara dokun.”

“Değişmen, iyileşmen için gerekli adımları atabilmen için jaguarın sana yol göstermesine izin ver.”

Perkins, trans esnasında kendi jaguarıyla karşılaşıyor. “Bu yemekler ve içecekler seni öldürecek,” diyen annesi bir jaguara dönüşüyor ve Perkins jaguarına doğru bir adım atarak ona dokunuyor. Sonrasında kendine geldiğinde, Amazonlarda yediği ve içtiklerinin kendisini öldürebileceği algısını kendisinin yaratmış olduğunu anlıyor: “Aslında yiyeceklerden, içeceklerden ve ormandan değil tanımadığım, bilmediğim, değişik şeylerden korktuğumu anlamıştım. Hayatımın büyük bir kısmını değişiklikten korkarak geçirmiştim.”

​Gönüllülüğün ardından, işletme eğitimi almış bir profesyonel olarak uluslararası bir firmada yıllarca baş ekonomist olarak çalışmaya başlayan Perkins, ölüm ekonomisi mimarlığı ve kendi deyimiyle ekonomik tetikçilik yapmış. Dünya Bankası’na, Birleşmiş Milletler’e, IMF’ye danışmanlık vermiş. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları’nda tartıştığı konuları yeni kitabına da taşıyor.

Mağaradan Çıkış

Hayatta herkesin, her şeyin ve dahil oldukları sistemin “iyi niyetli” olduğuna inanmak isteyen pek çok insan gibi Perkins de mesleğiyle ilgili benzer düşünceler içerisinde olmuş. Diğer tarafta; kurdukları stratejilerin dünya halklarına ve doğaya verdiği tahribat ve inşa ettikleri ekonomi modellemelerinin içerdiği manipülasyonu da göz ardı edememiş. Bu iki uç düşünce arasında uzunca bir süre gidip gelmiş. Nihayetinde 80’li yıllarda, Platon’un mağarasından çıkan ve hakikati görmekle kalmayıp ölüm ve yaşam ekonomisi döngülerine kafa yormaya başlamış. Bu farkındalık Perkins’i aynı zamanda, her şeyin başladığı yere, yine Amazonlara çekmiş. 

Onarıcı Yaşamı Kurmak

John Perkins’e göre ölüm ekonomisi doğayı tahrip ediyor, insanları ve diğer canlıları öldürüyor veya öldürmekle tehdit ediyor, bu sistemde hükümetler üstü güce sahip birkaç kişinin kontrol ettiği büyük şirketlerin sürekli büyümesi destekleniyor, milyarlarca insanın yoksulluk sınırı altında yaşamasına sebep oluyor. Perkins’in, kapitalizmin başlıca savunucusu diye tanımladığı ölüm ekonomisi görülüyor ki günümüz insanının farkında olarak veya olmayarak, sevse de sevmese de kabullendiği paradigmaları temsil ediyor. Yaşam ekonomisi ise çevre kirliliğini ortadan kaldırıyor, tekelciliğin önüne geçiyor, vergileri yatırıma çeviriyor; sürdürülebilirlik, onarıcı olmak ve uzun vadeli kazanımlar elde etmek üzerine kuruluyor.

Jaguar ise bu iki uç, yani ölüm ve yaşam ekonomisi arasında gidip gelmemizi sağlayan algı köprüsünün üzerinde duruyor. Perkins’e göre kabullendiğimiz ve içinde yaşadığımız hâliyle ölüm ekonomisinden çıkma korkumuzla baş edemezsek, jaguarın yanından geçip gidiyoruz. Jaguara dokunmayı başarabilirsek, korkularımızla yüzleşiyor, yeni gerçekliğimize, yaşam ekonomisine geçişin ilk adımlarını atıyor, bize öğretilenlerle oluşturduğumuz algıyı bozuyoruz.

Don Miguel Ruiz’in Dört Anlaşma kitabında bahsettiği üzere, “Eski Toltek kehanetleri, içinde bulunduğumuz çağın bu bilgeliğe geri dönmenin gerekli olacağı çağ olduğunu söylüyor.” Kehanet çoktan gerçekleşmeye başladı belki de: Modern dünya, özellikle son 50 yılda kadim şifa yöntemlerine yöneldi, kişisel gelişim endüstrisinin 2019 yılında 38 milyar dolar olan büyüklüğünün, yıllık %5 artışla 2027 yılında 47 milyar doları bulacağı söyleniyor. Görünen o ki insanlar her geçen yıl akıl ve duygu sağlıklarıyla daha fazla ilgileniyor, motivasyon ve ilham kaynaklarına ulaşmayı hedef olarak görüyor, farkındalık ve becerilerini, beden sağlıklarını iyileştirmek, geliştirmek için çaba sarf ediyorlar.

​Hemen hemen herkes kendi jaguarını arıyor. Bu yolda; ekonomik tetikçilikten aktivistliğe evrilen John Perkins, parasız ve teknolojisiz yaşamı seçen Mark Boyle ve Uruguay eski Cumhurbaşkanı José Mujica gibi düzenin tersi simgeler, kurulmakta olan yeni dünyanın habercileri ve ilham kaynaklarımız olarak karşımıza çıkıyor. Artık yeni kahramanların, yeni sözcülerin zamanı.

0
3210
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage