İnsan, bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar“mış”...
Sanatçı, hangi coğrafyada bulunursa bulunsun, diğerleriyle benzer yaşanmış bir belleğe sahip olsa da, diğerlerinden bariz fark edilebilir, farklı bir formu vardır. Bu form, onun kendi ürettiği diliyle, hep ortada var olan görünmeyeni ya da fark edilemeyeni çoğu zaman farkında olmadan, bazen çok naif bazen de çok sert bir şekilde izleyiciye görünür kılabilme yeteneğidir. Sanatçı, bazen de yarattığımış gibi görünen gerçeklikler vasıtasıyla, izleyicide bambaşka, belki de daha önce hiç keşfedemediklerini keşfedebilme ve kendi “biricik” öz varlığıyla asla ulaşamayacaklarına ulaşabilme olanağı sağlamaktadır. Bu mevcut durum, her zaman izleyicide varolagelen algı kapılarıyla oynayabilmeyi mümkün hale getirmekte ve aynı zamanda da farklı uzamsal gerçeklikler keşfedilebilmesine yardım ederek bir şekilde içgüdülerinin dışavurumunu görsel bir şekilde imgelemesine olanak sağlamaktadır.
O’Art’taki disiplinlerarası bu sergide yer alan sanatçıların herhangi bir malzeme ya da konu kısıtlaması yok. Genç sanatçılar taştan mermere, zımpara kâğıdından sprey boyaya, gazeteden ahşaba, yağlıboyadan fotoğrafa kadar farklı malzeme ve konu bütünlükleri kurarak üretimlerini tamamlamışlar ve somutlaştırmışlar. İzleyici sergiyi gezerken içinde birdenbire oyun oynama isteği uyanabilecekken, aynı zamanda bazı işlerde de ciddi bir gündem eleştirisi yapabilme fırsatı bulabilecek.
O’Art’taki bu sergide, 22 farklı sanatçının eserlerini üretme sancıları süresince hayal ettikleri ya da etkilendikleri esinlerden ortaya çıkardıklarının bizde çok farklı hisler uyandıracağı ve de bir o kadar görmezden gelmeye çalıştığımız gerçekliği ortaya çıkartacağı, bize tekrar anımsatacağı kesin gibi görünüyor.
Özlem Alıcı