24. sezonunu seyirciyle buluşturmaya hazırlanan South Park’ın, yeni sezon öncesi 30 Eylül’de yayımlanan “Pandemi Özel” bölümü son yedi yılın en iyi derecelendirmesine ulaşarak kendi rekorunu kırdı.
Dizinin “The Pandemic Special” bölümü kısa sürede çok sayıda izleyicisinin dikkatini çekerek oy topladı. Comedy Central’ın yaptığı açıklamada ağda aynı gün içinde toplam 2,3 milyon izleyiciye ulaşan dizinin 18-49 yaş arası aldığı puan ise 2,1 oldu. Bu dizinin 23. sezon ortalamasına göre %168’lik artışla dizinin yedi yıldaki en yüksek puanı oldu. Dizi ayrıca 2020’de kablolu yayında en yüksek puan alan televizyon yayını olarak da yer aldı.
South Park sakinlerinin yaşadığı, Colorado’nun küçük kasabasında pandeminin etkilerini izlediğimiz bu bölümde Kyle’ı fiziksel mesafelenmeye ilişkin endişeler basarken, Cartman okula dönmemek için elinden geleni yapıyor ve Randy Marsh ise pandemi krizinden faydalanmaya çalışarak krizi fırsata çevirmenin yollarını arıyor. Bu bölümde Stan, Cartman, Kyle ve Kenny’nin yeni öğretmenleri ile de tanışıyoruz.
Dizinin yaratıcıları Trey Parker ve Matt Stone’un yazdığı yeni bölüm “The Pandemic Special” ismini taşıyor ve bir saatlik bölümü Comedy Central kanalında izleyicilerle buluşturuyor.
Kaynak: Deadline
https://www.youtube.com/watch?v=u6bEaBeOVkg
İngiliz indie pop müzik grubu The xx ile tanıdığımız Romy Madley Croft, ilk solo teklisini dinleyicilerle paylaştı. Romy’nin pandemi sırasında kaydettiği "Lifetime" isimli parçanın prodüksiyonunu Jamie xx, Fred Again, Jay Anonymous ve Marta Salogni üstlendi.
Romy, Instagram hesabından yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: "Bu şarkıdaki niyetim hayatı ve beraberliği kutlamak, gitmeden önceki anı takdir etmek. Sanırım bilinçaltımda şarkının yüksek tempolu enerjisi, karantinadaki hâlimde hissettiğim dinginliğe ve endişeye bir tepki. Dış dünyanın hızını, spontane anları, dans pistlerinin coşkusunu, sevgiyi ve arkadaşlarım ve ailemle olan bağları özlüyordum. Her şeyden sıyrıldığında, basit beraberlik anlarının benim için en önemli şey olduğunu anladım."
Bu yılın başlarında, karantina sırasında gerçekleştirdiği bir Instagram canlı yayınında Romy, ilk solo albümünü yakında yayımlayacağını duyurmuştu ve bu albümün aynı zamanda yayımlanmamış solo parçası “Weightless”ı da içereceğini belirtmişti. The xx’in son albümü I See You ise 2017 yılında yayımlanmıştı.
Kaynak: Dazed
https://www.youtube.com/watch?v=iZRnk971u4M
South West Devon’da çalışmalarını sürdüren sanatçı Victoria Rose Richards, son çalışmasıyla doğa manzaralarını farklı doku ile desenlerle birleştirerek farklı bir üretim gerçekleştiriyor. Sanatçı, orman ve kırlık arazi manzaralarını Fransız düğümleriyle çeşitli bez parçaları üzerinde tasvir ederken ana malzeme olarak saten ve çeşitli tohum öğelerini kullanıyor.
Richards, son dönem çalışmalarıyla ilgili olarak Colossal'a verdiği demeçte bir süredir ağrılıklı olarak renkli alan çalışmaları üzerinde durduğunu ve onları fantastik öğelerle birleştirdiğini söylüyor ve “Kapılar, koyunlar, kuşlar ve insanlar gibi daha fazla hikâye inşa etmek için küçük ayrıntılar” üzerinden hareket ettiğini belirtiyor. Sanatçının çalışmaları hem açık alanları ön plana çıkarıyor hem de sonbahar patikalarını ve yağmurda ıslanmış sahilleri farklı bir gözle vurguluyor; sanatçı, bu özel işlerinde manzaranın derinliğine farklı açılardan yaklaşmayı deniyor.
Richards'ın fiber tabanlı gözlemlerine göz atmak ve çalışmalarını yakından takip etmek için Instagram hesabını ziyaret edebilirsiniz.
Kaynak: Colossal
David Bowie’nin daha önce hiç görülmemiş fotoğraflarından oluşan “Rock ‘n’ Roll With Me Bowie/MacCormack 1973-76” adlı sergi Ekim ayında Brighton Museum and Art Gallery’de ziyaretçiyle buluşacak.
Sergide, Bowie’nin yaratıcılığının zirvesi olarak kabul edilen 70’li yılların başında bir turnede çocukluk arkadaşı Geoff MacCormack tarafından çekilmiş 60 fotoğrafı yer alacak. MacCormack, bu fotoğrafları Londra’da bir inşaat firmasının reklam satın alma departmanında çalışırken Bowie ve müzik grubu The Spiders From Mars’ın üç yıl süren turnesine davet edilerek aralarına katıldığından çekti.
Seçkide Bowie’nin The Man Who Fell to Earth'den ve Trans-Siberian Express’ten kareleriyle daha önce görülmemiş fotoğrafları yer alacak. “Rock ‘n’ Roll With Me Bowie/MacCormack 1973-76”, 17 Ekim 2020 – 6 Haziran 2021 tarihleri arasında Brighton Museum and Art Gallery’de görülebilir.
Kaynak: Somewhere
Studio Ghibli’nin en bilinen filmlerinden Spirited Away, son LEGO IDEAS teklifi için Instagram kullanıcısı Legotruman tarafından bir lego seti olarak yeniden tasarlandı.
Studio Ghibli’nin ikonik animasyon filmi Spirited Away’in banyosunu merkezine alan lego tasarımı No-Face, Chihiro, insan ve ejderha Haku, Yubaba, Kamajī ve Radish Spirit gibi çeşitli karakterleri de tekrardan yaratıyor. Prototip tasarım, yapının ön cephesinde ve arkasında filmden unutulamayan sekiz sahnenin Lego ile yeniden yaratımını içeriyor. Chihiro ve No-Face’in trendeki ikonik sahnesi, Kamajī ve kazan dairesindeki Sootball'ları, Chihiro'nun Radish Spirit ile ilk etkileşimi ve Chihiro’nun bir iş istemek için Yubaba'nın ofisine girdiği sahne Lego versiyonunda yeniden hayat buluyor.
Proje tasarımının Lego tarafından gözden geçirilmesi ve potansiyel olarak seri üretimde piyasaya sürülmesi için toplam 10.000 destekçiye ulaşması gerekiyor. Projenin şu anda 2.544 destekçisi var, bu projenin hayata geçirebilmesi için kalan süre ise 596 gün.
Projeyi buradan görüntüleyebilir ve destek verebilirsiniz.
Kaynak: Somewhere Magazine
Sanatçı Gil Bruvel, zihnin herhangi bir yargılama olmaksızın bağımsız olarak olayları gözlemlemesi sağlayan introspektif uygulama “vipassanā meditasyonu” üzerinde 40 yıldan fazla bir süre çalıştı. Bu çalışmalar sırasında düşüncenin derinliklerinden kendisine bir dizi yüz oluştururken, on yıllardır süren bu ilginç ritüel felsefesinden öğrendiklerini de heykellerine taşıdı. Ağzı ve gözleri kapalı olan heykeller, izleyicilere sakinlik ve dinginliği yakından hissettiriyor ve Gruvel’in ifadesiyle onları, merkezinde huzurun olduğu başka bir dünyanın içerisine sürüklüyor.
Şekil ve boyut olarak farklı ölçeklerde olan çubuklar, önce yakılıp ardından gradyanlarla boyanıyor ve ahşap tutkalı kullanılarak farklı biçimlerde birbirlerine bağlanıyor. Bu da bir yandan figürlerin pikselli görünmesini sağlarken öte taraftan ona yakından bakanların kare ve dikdörtgenleri farklı bir şekilde algılamasını sağlıyor. Gruvel, konuyla ilgili olarak Colossal’a yaptığı değerlendirmede çalışmaya uzaktan bakıldığında ortaya “tutarlı bir bütün çıktığını ve mevcut kaostan kendisine bir yüz elde ettiğini,” ifade ediyor. Çalışma, farklı formlar aracılığıyla izleyicilere asamblajlar, insanın doğasında olan karmaşıklık ve çelişkiler bağlamında görsel bir metafor sunuyor.
Bruvel, zihnin soyut işleyişine odaklanmak için heykellerin ön cephesindeki figüratif tasvirlere dikkat çekiyor. Sanatçı ayrıca, “Pikselleşme benzeri çubuk uçlarının bir araya getirilmesi, duygu, duyum ve düşüncenin gizli alanını, yani iç evrenimizi işaret ediyor. Parçalar arası renk geçişleri, göldeki dalgalanmalar gibi aklımızdan geçen ve bizde iz bırakan duygu ve bilinç akışını temsil ediyor,” açıklamasında da bulunuyor.
Bruvel tarafından ortaya çıkarılan bu ilginç heykel serisinin görsellerine ve sanatçı hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Colossal
“Tunus Devrimi’nin Sesi” olarak tanınan Arap sanatçı Emel, kısa bir süre içerisinde oldukça özel bir projeyle dinleyicilerle buluşacak. Sanatçı, 18 şarkılık yeni albümü The Tunis Diaries’i 23 Ekim 2020’de Türkiye’de GRGDN Music’in temsil ettiği Partisan etiketiyle dinleyicilerin beğenisine sunacak.
Geleneksel Arap tınılarından rock’a; elektrodan trip-hop’a uzanan geniş yelpazesi ile protest müziğin yaşayan en önemli temsilcilerinden bir tanesi olan Emel, “Day” ve “Night” olarak iki bölüm şeklinde kurguladığı The Tunis Diaries’te birbirinden önemli sanatçıların çalışmalarına yer verecek. 18 şarkılık albümde; Nirvana, Black Sabbath, David Bowie, Placebo, The Cranberries, System of a Down, Jeff Buckley, Rammstein ve Leonard Cohen şarkılarının Emel tarafından yorumlanan yeni hâlleri dinleyicilerin beğenisine sunulacak. Usta isimlerden ilham alarak yola çıkan sanatçı, bu kapsamda bizzat kendisine ait şarkıları da müzikseverlerle buluşturacak.
Yeni albümünü karantina koşullarında yalnızca bir bilgisayar, kayıt cihazı ve klasik gitarla kaydeden şarkıcı, bu süreçte zamanını memleketi Tunus’ta geçirdi. Karantina altında da üretkenliğini sürdüren sanatçı, şimdi herkesi bu zor şartlar altında meydana getirilen şarkıları dinlemeye davet ediyor.
Emel, yeni albümü ve Tunus’ta geçen günleri hakkında ise şu ifadeleri kullanıyor:
“COVID-19 geldiğinde, Tunus’taki ailemi ziyaret ediyordum ve sonunda kızımla babamın 85. doğum gününü kutlamak için gittiğimiz çocukluk evimde kaldım. Kocamdan, grubumdan, işbirlikçilerimden ve tüm ekipmanımdan ayrılmıştım. Ama memleketimde açan kır çiçekleri, cıvıldayan kuşlar ve mavi gökyüzü ile çevrili bir nostalji ve hatıra duygusuna kapılmıştım. Ayrıca, şükürler olsun ki dünyadaki en sevdiğim iki kişiyle birlikteydim. Birlikte, aynı çatı altında üç kuşak olduk – okuldan, işten ve dış dünyanın dikkat dağıtıcı unsurlarından uzak. Bu duygular beni, bir sanatçı olarak ilk yıllarımda musallat olan eski ruh hallerini yeniden keşfetme ve yaratma isteği uyandırdı. Benim için bu, hapsedilmemin büyük bir bölümünü nasıl geçirdiğimi gösteren samimi bir proje. Hayal edebileceğimden çok daha derin ve babam ve kızımla bana kendim, ailem ve bağışlamak hakkında çok şey öğreten eşsiz bir yolculuk oldu. Bana çok şey katan, aynı zamanda memleketim Tunus’a bir övgü. Bu, şehrim ve hayranlarıma o kafa karıştırıcı ve ürkütücü zamanlarda benimle paylaştıkları birliktelik duygusunu yaşatma çabası.”
Geçtiğimiz günlerde yeni albümden “Holm (A Dream)” adlı yeni şarkısını paylaşan Emel, son olarak David Bowie’nin “The Man Who Sold the World” yorumunu içeren şarkının videosunu da yayımladı.
https://www.youtube.com/watch?v=llKV-ylZtp4
Birçok fotoğrafçı ve kameraman, pandemi sürecinde dünyadaki mevcut kısıtlamaları fotoğrafladı. Ai Weiwei tarafından çekilen CoroNation başlıklı belgeselden Tom Hegen’in Aerial Look at Grounded Airplanes’ine kadar sanatçılar, göz önünde olup biten olayları kişisel ve sanatsal yollarla kayıt altına aldı. Avustralyalı sanatçı Lisa Sorgini ise oldukça farklı bir şey yaptı ve evlerinde tecrit hâlinde yaşayan anne ve çocukları merkezine aldı. Sonuç ne mi oldu dersiniz? Behind Glass isimli zamansız bir seri meydana geldi.
Lisa Sorgini Behind Glass serisi kapsamında tecritte bulunan 25 anne ve onların çocuklarını fotoğrafladı. Sanatçı, bu özel seriyle ilgili olarak, “Anne-çocuk ilişkilerini araştıran bir proje meydana getirdim ve bu dizi için belirli bir konu etrafında şekillenen, bu özel ilişkiyi pencerelerden ekranlara yansıtan bir dizi oluşturdum. Şimdiye kadar hiç hissetmediğim bu ânlar, benim için şimdi her zamankinden daha dokunaklı,” ifadelerini kullandı.
Güney Galler’de çekilen fotoğraflar, bu sorunlu zamanlarda ebeveynliğin zor yanlarını açıkça gözler önüne seriyor. Behind Glass’taki unsurlar yaşayan ve nefes alan şahaeserler gibi görünüyor. –Aile hayatının ilahi komedisi.- Lisa Sorgini konuyla ilgili olarak, "Bu çalışma sayesinde, ebeveynliğin göz ardı edilen rollerini görünür kılmayı umuyorum: Hassasiyet, sıkıcılık, sessizlik, aşk, hayal kırıklığı, korku ve çaresizliklerimizi.” açıklamasında bulunuyor.
Solomon R. Guggenheim Museum yardımcı küratörü Susan Thompson ise çalışmayla ilgili şu açıklamaları yaptı:
“Koronavirüs kaynaklı karantina döneminde çok sayıda katılımcı fotoğrafçılıkla uğraşsa da Sorgini'nin dokunaklı çalışması içlerinde en başarılı olanıydı. İnsanların evlerine açılan pencerelerden bakıldığında, anne ve çocukların portreleri, hem sosyal mesafenin yabancılaştırıcı izolasyonunu hem de ailevi yakınlığın kaçınılmaz yoğunluğunu bize açıkça hissettiriyor. Yumuşak bir ışık altında sessiz tonlarda işlenen bu fiziksel yakınlık anları ayrıca hassasiyet, klostrofobi ve can sıkıntısının bir kombinasyonunu da işaret ediyor.”
Kaynak: Designboom
Nicolas Lichtle’ın à la fin… başlıklı kısa filmi, 2020'de hâlâ içerisinde bulunduğumuz krizleri alışılmadık derecede ruhani bir biçimde tasvir eden özel bir çalışma. Bu oldukça değerli animasyon, tüm gezegeni kasıp kavuran orman yangınlarından teknolojinin sonsuz dikkat dağıtıcı yanlarına kadar birçok meseleyi gündeme getiriyor. Lichtle ise kısa filmiyle ilgili olarak “Tüm yaşananlar şiirsel, absürt ve bazen gerçeküstücü sahnelerle dolu anlardan meydana geliyor ve samimi, içten ve şaşırtıcı küçük bir diziye dönüşüyor,” açıklamasında bulunuyor.
Kısa filmdeki isimsiz karakterlerin birçoğunun yüzleri bir bitki, dijital cihaz veya kumaş maske tarafından gizleniyor ve bu karakterler eleştirdikleri sistemin kendilerine verdikleri görevleri üstleniyor: Biri dezenfektanla etrafı ıslatırken yakınlardaki mütevazı bir adam koşu bandında yürüyor, bovling topu kafalı bir figür bir megafonun içinden etrafa bağırıyor ve iki kadın, alevler içindeki uzak bir noktaya mutlu bir şekilde el sallıyor.
Paris’te çalışmalarını sürdüren Lichtle’in koleksiyonunda yer alan çalışmalar sanatçının internet sitesi üzerinden görülebilir.
Kaynak: Colossal
https://vimeo.com/430002571
Elton John, The Farewell Yellow Brick Road Tour için Kuzey Amerika tur tarihlerinin yeniden düzenlendiğini duyurdu. Yeni tur, 19 Ocak 2022 tarihinde New Orleans'ta başlayacak. John daha önce pandemi ile ilgili endişeleri nedeniyle Kuzey Amerika turu tarihlerini ertelemiş, yeni açıklamanın daha sonra yapılacağını ifade etmişti.
Elton John’ın ekibi tarafından yapılan açıklamada daha önceki konserler için satılan tüm orijinal biletlerin yeniden planlanan performanslarda geçerliliklerini koruyacakları belirtildi.
Elton John, The Farewell Yellow Brick Road Tour'a 2018 yılında başladı. Sanatçı, geçtiğimiz Temmuz ayında, İngiltere’de bir madalyayla onurlandırıldı. John son olarak yıl içerisinde gelirlerinin hayır kurumlarına bağışlanması koşuluyla the iHeart Living Room Concert for America ve One World: Together at Home’da canlı birer gösteri gerçekleştirdi.
Elton John tarafından Twitter üzerinden yapılan açıklamaya buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Pitchfork