Hayatının 70 yılını sanata, sahnelere adayan oyuncu, yönetmen ve hoca Haldun Dormen’in yaşam öyküsünden hareketle hayat felsefesini anlattığı nehir söyleşi kitabı Ben Buyum İşte!, Masa Kitap’tan çıktı.
Kültür sanat gazetecisi Uğur Ugan’ın hazırladığı kitap Dormen’in kendi ağzından hem kişisel hayatına hem de tanıklık ettiği döneme dair içeriden bir anlatıyı okurla paylaşıyor. Ben Buyum İşte!’yi okuyanlar hem Haldun Dormen’in hayatıyla hem de Dormen ekolünün bilinmeyenleriyle tanışacaklar.
Haldun Dormen’in 29 yaşındayken kendi tiyatrosunu kurarak başladığı ve bir ömür boyu sürdürdüğü kariyeri anlatılıyor bu kitapla. Başarılar, alkışlar, ödüllerle geçen kariyerinin yanı sıra yaşadığı zorluklar ve üstesinden gelme biçimleri Haldun Dormen’in hayata karşı azmini, tutkusunu bir ilham kaynağı olarak kitapta gözler önüne seriyor. Sahnelere uzun süre hizmet veren usta, Türk tiyatrosunu değiştiren biri aynı zamanda. Batılı anlamda müzikali Türkiye’ye getiren kişi olmasının yanı sıra tiyatronun kurallarını yeni baştan yazarak sufleyi kaldırması, mizansen olarak selamlamayı getirmesi gibi bir dizi yeniliği ilk kez Türkiye’de Haldun Dormen gerçekleştiriyor. Tüm bunların yanı sıra ustanın önemli bir diğer özelliği ise kendisinden sonra gelen birçok ismi mesleğe kazandırması. Haldun Dormen’in fenomen bir hoca olarak yetiştirdiği ve sanat hayatına kazandırdığı isimler daha sonraki yıllarda kültür-sanat hayatımızın önemli figürleri arasına girdiler. Kitapta, ustanın kendinden sonra gelen ve hayatına yön verdiği günümüz yıldızlarının başlangıç öykülerine de tanık olacaksınız.
Can Eskinazi’nin İsviçreli sanatçı Renée Levi’yi konu alan Bir İsim ve Bir Yer filmi, “Biz de Varız!” programı kapsamında 26 Aralık Perşembe günü saat 13.00’de İstanbul Modern’de gösterilecek.
Bir İsim ve Bir Yer, Renée Levi’nin İstanbul’da geçirdiği iki haftaya odaklanıyor. Bu süreç; sergi prodüksiyonları, açılışlar, İstanbul gezintileri ile aile geçmişi, Marcel Schmid ve Janiv Oron ile iş birlikleri gibi olayları barındırıyor. Bu yoğun tanıklık izleyiciye; kadınlık, göçmenlik, İstanbul, Sefarad geçmişi, uluslararası sanat iş birlikleri ve sanat emekçiliği üzerine bir örgü sunuyor. Bir İsim ve Bir Yer prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde, Ulusal Belgesel Yarışması dahilinde gerçekleştirdi.
“Tanınmış İsviçreli sanatçı Renée Levi, 2022’nin Eylül ayında İstanbul’da iki sergi açacak ve büyük ebatta bir kamusal eser yerleştirecektir. 1960 yılında İstanbul’da doğan ve 6 yaşında ailesi ile beraber İsviçre’ye göç eden Levi için bu kent hem kendi çocukluğunu hem de anne babasının yurdunu imler. Son yıllarda özellikle İsviçre’deki kamusal sanat projeleri ve Fransa, Almanya ve İtalya’daki müze sergileri ile gündeme gelen Levi, sergi ve yapıtlarında hem doğduğu kent İstanbul’u hem de Sefarad mirasını vurgular. Renée Levi’nin Paris’te bulunan Palais de Tokyo’daki yerleştirmesi 11 Mayıs 2025’e kadar devam edecek.”
İstanbul Modern’in “Biz de Varız!” programı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Künye: “A Name and A Place / Bir İsim ve Bir Yer”, 2024 ©Can Eskinazi, Öktem Aykut
Ansen’in “HUMAN(in)RACE” başlıklı kişisel sergisi 26 Aralık 2024 - 25 Ocak 2025 tarihleri arasında x-ist’te sanatseverlerle buluşacak.
Sergi, “Güç ve İnsan” teması çerçevesinde bireylerin ve toplumların güç ve hırs ilişkisini sorguluyor. İnsan doğasının sınırlarını, yaratıcılık ve yıkıcılık arasındaki ince çizgiyi ele alan sergi, insanlığın “yarış” içinde yapabileceklerine odaklanıyor. Serginin başlığı olan “HUMAN(in)RACE”, iki anlamı bir araya getiriyor. “İnsan” (human) kavramını ve “yarış” (race) olgusunu harmanlayan bu ifade, insanlığın kendisiyle, doğayla ve tarihle olan bitmeyen mücadelesine vurgu yapıyor. Sergi, geçmişten bugüne, insanlığın hırslarının ve güç arayışının, yaratıcılığı nasıl tetiklediğini ya da nasıl yıkıma dönüştüğünü, farklı dönem ve coğrafyalardan örneklerle gözler önüne seriyor. Ansen, eserlerinde insanın dünya üzerindeki hâkimiyetini, yarattığı medeniyetlerin doğasını ve güce ulaşma çabalarını mizahi bir dille ele alırken, eserlerinde yer yer fantastik öyküleme, yer yer ironik anlatımlar göze çarpıyor. İnsan egosu ve süper egosu arasındaki çatışmaları sahneleyen sanatçı, görünenin ardındaki hikâyelere dair güçlü bir keşif deneyimi sunuyor.
Sergide yer alan eserler, plastik sanatların farklı disiplinlerini bir araya getirerek hem tarihi hem de hayal gücünü bir potada eritiyor. Dünya edebiyatından seçkin metinler ve mitolojik göndermelerle zenginleştirilen yapıtlar, güç ve iktidar ilişkisini izleyicisine yeniden düşünmeye davet ediyor. Ansen, anlatım dilinde öykülemenin yanı sıra malzeme çeşitliliği ve metaforik detaylarla izleyiciyi görsel bir yolculuğa çıkarttığı “HUMAN(in)RACE”, bireyin ve toplumun içsel dinamiklerini anlamaya yönelik bir keşif çağrısı yapıyor ve izleyiciyi bu sorgulamaya aktif olarak katılmaya davet ediyor.
Ansen’in “Gücün ve Hırsın İzinde: HUMAN(in)RACE” başlıklı kişisel sergisini 26 Aralık 2024 - 25 Ocak 2025 tarihleri arasında Beyoğlu’nda yer alan x-ist Galeri’de ziyaret edebilirsiniz.
Künye:
1. The Beast Within 2024 Ansen 77cm x 155cm
2. In The Land Of The Blind The One Eyed Man Is King II 2025 Ansen 113cm x 105cm
3. Agatha and Hercule 2024 Ansen 100cm x 80cm
Nanae Aoyama’nın yalnızlığın farklı yüzlerini, sıradan günlerin içinde saklı duyguları ve şehir yaşamının bireyde bıraktığı izleri ele aldığı kitabı Yalnız Kalmak İçin Mükemmel Bir Gün, Merve Sever’in çevirisiyle Beyaz Baykuş Yayınları’ndan çıktı.
Günümüz dünyasında yalnızlığın anlamını sorgulatan dokunaklı bir hikâye anlatan bu kitap, Japonya’nın prestijli edebiyat ödülü Akutagawa’yı kazandı ve bugüne kadar 15’ten fazla dile çevrildi. Yalnız Kalmak İçin Mükemmel Bir Gün, modern Japon toplumunun bireyler üzerindeki etkisini, yalnızlık, aidiyet ve geçicilik temaları üzerinden etkileyici bir şekilde işlerken, romanın başkahramanı Chizu’nun yaşamına dokunaklı bir pencere açıyor.
Chizu, hayatının yönünü belirlemek için Tokyo’ya göçen genç bir kadındır. Kalacak yeri yoktur, aile dostu bir yaşlı kadının yanında geçici bir yuva bulur. Fakat bu ev, yalnızlığı, geçmişin izlerini ve ilişkilerin karmaşık yanlarını içinde barındıran bir dünya sunar ona. Bir yandan özgürlüğe adım atmak isterken diğer yandan başkalarıyla bir arada yaşamanın getirdiği zorlukları keşfeder.
“Büyükşehirde, yalnızlık bir tercih midir, yoksa, kaçınılmaz bir durum mudur?”
Melbourne çıkışlı Glass Beams, Epifoni ve All Things Live Middle East organizasyonuyla 29 Mayıs 2025 akşamı KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek.
Döngüsel, ritimsel ve hipnotik melodilerle saykodelik müziği bir araya getirdikleri şarkılara imza atan Avustralya’lı esrarengiz üçlü Glass Beams’in biletleri 23 Aralık Pazartesi sabah satışa çıkacak.
Maskeleriyle kimliklerini sır gibi saklayan, mistik ve sakin bir sound’a sahip olan Glass Beams, multi-enstrümantalist ve yapımcı Rajan Silva’nın müzik projesi. Rajan Silva’nın müzikal serüveni ise 1970'lerin sonunda Hindistan’dan Melbourne’a göç eden babasıyla ilgili çocukluk anılarının yeniden canlanmasıyla başladı. Grup, Doğu ve Batı, eski ve yeni arasındaki bu çapraz tozlaşma ruhunu, kendi ürettiği çalışmalarında yakalamaya çalışıyor.
Glass Beams, canlı enstrümantasyon ve DIY elektronika prizması aracılığıyla kültürlerin ve seslerin zamansız bir füzyonunu sunuyor ve tüm bunları kendi yarattıkları büyüleyici ve mistik bir görsel dünyaya sarıyor. Glass Beams, ilk EP’si “Mirage” ve bu yılın başında yayımladığı “Mahal” ile sosyal medyada kulaktan kulağa yayılarak milyonlarca yeni takipçiye ulaştı. Canlı performansları için solo projeden üçlüye dönüşen grup hem Avrupa hem de Kuzey Amerika turnelerinde tüm konserlerinde yok satarak olağanüstü bir başarı elde etti. 2021’deki çıkışlarından bu yana kısa bir süre geçmiş olsa da Glass Beams, Primavera Sound, Best Kept Secret gibi önemli festivallerdeki performanslarıyla dikkat çekti.
Sinop Bienali’nin 9. edisyonu kapsamında Sinop Tarihî Cezaevi Kültür Merkezi’nde sergilenen Yeşim Uzunöz’ün “O Benim Hikayemdi” sergisi, İBB Kültür ve İBB Miras’ın katkılarıyla 9 Mart 2025 tarihine kadar Bebek Sarnıcı’nda sanatseverlerle buluşuyor.
Sinop kökenli sanatçı Yeşim Uzunöz, “O Benim Hikâyemdi” sergisinde, kendi köklerinden yola çıkarak katılımcı sanat pratiklerini ekolojik ilişkilerle bir araya getiriyor. Uzunöz, sergide kendini kum zambağı ile özdeşleştirerek bu endemik bitkinin gözünden anlatılan bir hikâyeyi izleyicilere sunuyor. Toplamda sekiz kitaptan oluşan eserde, birinci kitapta kum zambağının kendi öyküsü anlatılıyor. Diğer yedi kitap ise, ilk kitaptaki kum zambağının hikâyesinden yola çıkarak, Sinop’ta yaşayan yedi kadının bu nesli tükenmekte olan bitkiyle kurduğu ilişkilerden beslenen yeni hikâyeler yaratıyor. Yerleştirmenin önemli bir parçası olan video, Sinop Akliman Sahili’nden alınan kum zambağı görüntülerini içeriyor. Bu video, sahilden gelen kum ile sergilenerek koruma altında olan endemik bir tür olarak bitkinin yok olma tehlikesine dikkat çekiyor. Kum zambağı, ince bir kum içinde, tuzlu suyla süren hayatın eşiğinde, rüzgârda salınarak kırılgan bir iz bırakır. Bu yerleştirme, türdeşlikler ve ekolojik yıkım arasında bir bağ kurarken, aynı zamanda kişisel hikâyelerle çok katmanlı anlatılar sunuyor.
Çağdaş Kore edebiyatının önde gelen yazarlarından Hwang Sok-yong’un modernleşme arzusuyla daima ileri giden bir ülkenin geride bıraktığı insanlara ve maziye son bir bakış niteliğindeki romanı Günbatımında, S. Göksel Türközü’nün çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.
Romanın baş kahramanı Minu Bak zengin ve başarılı bir adamdır. Seul’ün kenar mahallesinde fakir bir aileye doğmuş, hızla modernleşen bir ülkede o da zenginleşmiştir. Büyük bir mimarlık şirketinin başında çalışırken bir zamanlar âşık olduğu ve ihanet ettiği kadından bir mesaj alır. Anılar birden canlanır ve Minu yıllar önce geride bıraktığını düşündüğü dünyayı ziyaret etmek ister. Ancak suç, fakirlik ve şiddetle birlikte aşkın, heyecanın ve fırsatların da ülkesi olan o mahalle artık yoktur.
Piyanist, klavsen sanatçısı ve besteci İklim Tamkan, aralık ayında Türkiye’nin dört bir yanında sahne alarak müzikseverlerle buluşacak.
Avrupa ve ABD’deki performanslarının ardından Tamkan, barok, caz ve halk müziğini harmanladığı eşsiz repertuvarıyla Türkiye’deki dinleyicilerle bir araya gelecek. İklim Tamkan’ın turnesi 7-8 Aralık tarihlerinde Minoa Pera’da gerçekleştirilen konserlerle başladı. Mezzo-soprano Senem Demircioğlu ile sahne alan Tamkan, Fazıl Say prodüktörlüğünde yayımlanan İlk Atlas albümünden eserlerin yanı sıra, barok ve halk müziğinden seçilen parçaları da dinleyicilerle buluşturdu. Aralık ayı boyunca farklı mekânlarda devam edecek turne kapsamında Tamkan, 23 ve 26 Aralık tarihlerinde saat 20.30’da Taksim’deki Saint Antuan Kilisesi’nde konser verecek. Musicandle konserleri kapsamında gerçekleşecek bu performanslarda, kilisenin tarihi orgunda Johann Sebastian Bach’ın dünyaca ünlü eseri “Re Minör Toccata” da icra edilecek.
İklim Tamkan ve Senem Demircioğlu, Van ve Diyarbakır’da da konser verecek. 20 ve 21 Aralık’ta saat 19.30’da Van’daki Tariria Kültür Sanat Merkezi’nde, 22 Aralık saat 20.00’de ise Diyarbakır’daki Çand Amed Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek konserlerde, barok, caz ve halk müziği gibi farklı tarzları bir araya getiren zengin bir repertuvar sunacaklar.
Borusan Contemporary, Doug Aitken’in Türkiye’deki ilk monografik sergisi “İçimdeki Şehir”e eşlik eden Doug Aitken: İçimdeki Şehir kitabını yayımladı.
Amerikalı multidisipliner sanatçı Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” sergisine özel olarak hazırlanan kitap kapsamlı içeriği ile Aitken’in disiplinlerarası üretimleri ve özgün sanatsal yaklaşımına ışık tutuyor. Küratörlüğünü sanat yönetmeni Jérôme Sans’ın üstlendiği sergi, çağdaş toplumun ve güncel insanlık durumunun çarpıcı bir portresini çizerken, Perili Köşk’ün mimarisiyle etkileyici bir diyalog kuruyor. Doug Aitken: İçimdeki Şehir, Aitken’in zengin ve özgün sanat pratiğine derinlemesine bir bakış sunuyor. Kitapta Dr. Kumru Eren, Jérôme Sans ve Prof. Dr. Ali Akay’ın kaleme aldığı makalelerin yanı sıra, Jérôme Sans’ın Doug Aitken ile gerçekleştirdiği bir röportaj da yer alıyor. Bu kapsamlı içerik, Aitken’in sanat pratiğinin düşünsel kaynaklarını, ilham ve bağlantı noktalarını, özgün sanatsal yaklaşımını, okuyuculara derinlikli bir anlatı ile sunuyor.
Doug Aitken: İçimdeki Şehir sergi kitabı Borusan Contemporary içerisinde yer alan Frankeştayn Kitabevi’nden temin edebilirsiniz. Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” sergisini ise 17 Ağustos 2025 tarihine kadar Perili Köşk’te ziyaret edebilirsiniz.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin Atlas Publishing Lab iş birliğiyle düzenlediği “Yazar-Editör Sohbetleri”nde yılın son konukları editör Berrak Göçer ve yazar Yekta Kopan olacak.
26 Aralık akşamı gerçekleşecek etkinlikte, Kopan’ın kasım ayında Can Yayınları etiketiyle yayımlanan yeni öykü kitabı Belki Yaz Erken Gelir odağında gerçekleşecek. Bu kitabın yanı sıra yazarın sanatsal üretim yolculuğu detaylı bir şekilde ele alınacak. Göçer ve Kopan, bu kitap ve öyküler aracılığıyla yazı bekleyenleri, yolun nereye varacağını bilmeyenleri, uzaktan duyulan sesleri ve durmadan yürüyenlere dair derinlikli hikâyeleri konuşurken, katılımcıları hayatın bitmeyen bekleyişine edebiyat aracılığıyla tanık edecekler.
Kopan’ın yeni kitabının yanı sıra yıllara yayılan sanatsal üretiminin de konuşulacağı etkinlik, editörlük ve yazarlık ilişkisini, bir kitabın ortaya çıkış sürecindeki dinamikleri ve yaratıcı süreçleri irdeleyerek edebiyat dünyasının merak edilen yönlerine de ışık tutacak.
“Yazar-Editör Sohbetleri” 26 Aralık Perşembe günü, saat 18.00’de Pera Müzesi Oditoryumu’nda gerçekleşecek ve ücretsiz olacak. Rezervasyon gerekmemektedir.