25 EYLÜL, CUMA, 2020

Zihne Giriş Portalları

Banu Taşkent ile 15 Eylül - 5 Ekim tarihleri arasında, Galeri Kambur'da gerçekleştirdiği “Portal” isimli kişisel sergisi vesilesiyle, manzara resmi sanatını geometrik soyutlama ile birleştirerek izleyiciye fantastik bir zihin gezintisi yapma şansı veren güncel serisini konuştuk.

Zihne Giriş Portalları

Sevgili Taşkent, birkaç aydır Türkiye'nin her yerinden insanlara resimlerinizi hediye olarak gönderiyorsunuz. Bana da eserlerinizden birini göndermeyi teklif ettiğinizde hem şaşırdım hem de sevindim. Bu nedenle, işinizi paylaşmanın ve iletişim kurmanın bu alternatif yolu hakkında daha fazlasını duymak isterim. Fakat, mevcut resimleri tartışmadan önce, bu projenin arkasındaki ana fikirden bahsedelim.

Projemin amacı, hediye edilen ve satın alınan eserlerin, alıcısıyla kurduğu bağ ve verilen değeri ölçmektir. Deneysel olan bu projenin, ilk 30 eserini göndermiş ve tepkileri ölçmüş bulunmaktayım. Toplam 250 adet hediye resim göndereceğim. Daha yeni başlayan bu projede, her meslekten sanatsever bulunmakta. Sonraki 30 resim için daha çok gençlere, sanat öğrencilerine ve işlerimi satın almak isteyip maddi durumlardan dolayı edinemeyen sanatsever ve genç arkadaşlara hediye edeceğim. Böylelikle her yaştan ve meslekten kişilerle iletişime geçip tepkilerine sahip olacağım.

Dolayısıyla, aslında projenin amacı çalışmalarınızı daha geniş bir kitleyle paylaşmak. Alıcılara nasıl karar verdiniz? Sizinle tanışmamamıza karşın yine de güzel bir resim aldım.

Projem için ne kadar resim gönderirsem o kadar tepki alabilirim. Alıcıları, sosyal medya kanallarında arkadaşım olan fakat hiç tanımadığım insanlar arasından seçtim. Sanat ile ilgilenmesini göz önünde bulundurmadan, sadece kendi tercihim olarak, enerjisi yüksek, mutlu görünen insanlardan bir liste düzenledim. Sizi de sosyal medya kanallarından takip ettiğim, ama tanımadığım için uygun gördüm. 

Halkla İlişkiler (PR) değeri sizin için ne kadar önemli? Bu proje bir anlamda akıllı bir pazarlama aracınız olarak da değerlendirilebilir.

Bu projede hiçbir PR amacı gütmedim. Zaten, değerini anlayabileceğini düşündüğüm arkadaşlarıma küçük işlerimden hediye ettiğim çok olmuştur. Bu projeyi bir pazarlama aracı olarak değerlendirmek yanlış olur. Ben sadece gönderilen eserin alıcısının tepkilerini ölçmek istedim. Kesinlikle başka bir beklentim yoktu. Fakat tepkiler o kadar samimi ve içtendi ki insanlar, resimleri çok beğendiklerini ve karşılık vermek istediklerini dile getirdiler. Alıcılardan bazıları, “ben de size bir resim göndereceğim” ya da “karşılıksız olmasın ücretini göndereyim” gibi dönüşler sağladı. Fakat benim tek amacım, resimlere tepki vermeleriydi. 

Bu projenin, sanat piyasanız ve çalışmalarınızın ekonomik değeri üzerindeki etkisini nasıl görüyorsunuz?

Tabii ki olumlu sonuçlar doğuracaktır. Çünkü, artık kimse kimseye karşılıksız hiçbir şey vermiyor. Hâl böyle olunca, insanların ilgilerini daha fazla çekti. Bu proje çalışmalarımın ekonomik değerini hiçbir şekilde etkilemeyecektir. Çünkü amacım, sadece deneysel olan bu projeyi tamamlamak. 

İnsanlarla paylaştığınız bu seriden bahsedelim. Görünüşe göre insanlara gönderdiğiniz küçük işler, sergilerde sergilediğiniz daha büyük eserlerinize benziyor. Çalışmalarınızın biçimsel karakterini nasıl tanımlarsınız? Görünüşe göre geometrik soyutlamayı manzara resmi üslubuyla birleştiriyorsunuz.

Küçük işlerim de büyüklerle aynı karakteri taşır.Op art, geometrik soyutlama ve evren tasarımı akımları ile manzara resmini birleştiriyorum. Aslında yaptığım işler, bu sanat anlayışlarının harmanlanmasıyla oluşan, bir nevi çağdaş ve geleneksel olanın birleşmesi diyebiliriz. Çoğunlukla yıldızlar ve samanyolunu işlediğim resimlerimin bir sonraki serisi, yine manzara fakat daha çok ışık oyunlarını kullanarak, o an gitmek istediğim yerlere açtığım kapılar olacaktır.

Resimleri nasıl oluşturuyor ve tasarlıyorsunuz? Manzara mı yoksa geometrik şekillerle mi başlıyorsunuz?

Kamp yapmak ve doğada olmak, sanki hep orada yaşamışım gibi sonsuzluk hissi verir. Resimlerim gitmek istediğim yerlere açılan kapılarımdır. Bu yüzden, resimlerime, ilk olarak geometrize edilen kapılarımla başlarım. Kapıyı açıp doğaya yani o an orada bulunmak istediğim yeri belirlemek en son iştir. Resimlerimin isimleri bu nedenden dolayı, eserin bittiği saat ve dakikadır. Çünkü o an açtığım portaldan girip, hayal ettiğim mekândayımdır. 

Öyleyse, aslında manzaralarınız daha çok zihin manzaraları ve gerçek dağlar dikkate alınarak resmedilmiyorlar?

Ne gerçek, ne de soyut diyebiliriz. Kolaj gibi görünen dağların ışıklarını, aynı resimde  sürekli değiştirmeyi seviyorum. İzleyicide gerçeklik hissinden kopmayı sağlıyor. Bazen güneşli havada her yer kar oluyor. Bazen de gün ortasında ay görünüyor. 

Manzara resimlerinde model olarak fotografik görüntüleri kullanıyor musunuz?

Kullanmıyorum. Doğada kaldığım zamanlarda, çok etkilendiğim mekânların, bende kaldığı kadarını kullanıyorum. Fakat bir yıldız fotoğrafçısı olan Muhsin Doğan ile bir projemiz mevcut. Fotoğraflarda samanyolunun, resimlerde ise mum ışığının etkisinin birleştirilmesiyle alakalı geliştirilecek bir proje. 

Geometrik şekiller, manzaraları çerçeveliyor ve görüntünün perspektifi ve derinliğini destekliyor gibi görünüyor. 

Amacım geometrik şekilleri, renk geçişleriyle birlikte kullanarak bir kapı oluşturmaktır. Bu da manzaranın derinliğini kuvvetlendiriyor. Dıştan içe doğru ya da içten dışa doğru açılan renk tonları, izleyiciyi içine çekerek üç boyutlu bir kapıdan, manzaramı izlemelerini sağlıyor. 

Çalışmalarınızda rengin rolünü nasıl tanımlarsınız? Görünüşe göre, parlak-pop renklerin yanı sıra güçlü kontrastlar kullanmayı da seviyorsunuz.

Daha çok yeşil, mavi ve turuncu tonları ana rengimdir. Bunun nedeni doğadan aldığım ilhamdır. Kontrast ve parlak renkler biraz da kişiliğimden kaynaklıdır. En karanlık doğa resmime en güçlü kontrast renkleri seçerim ki, bu da benim en zor koşullarda bile mutlu olabilen kişiliğimi anlatır. Bir yandan da resmime enerji ve hayat katar. Böylelikle tuvalde açtığım kapı, hem daha derin, etkileyici ve izleyiciyi dünyama girmeyi cezbeden bir görüntü oluşturur. 

Dolayısıyla, temsil yerine doğanın psikolojik boyutu ve onun hayal gücü önemli bir rol oynuyor gibi görünüyor. Bunun hakkında ne diyebilirsiniz?

Yaptığım tüm resimlere hayal gücümü de eklerim. Bir doğa ressamı olmadığım için, samanyolunu stilize etmek ya da dağların kolaj görüntüsünü daha da bozarak soyutlaştırmak, resimlerime gerçek üstü bir anlayış katar. Eğer hayal gücünü bir kenara bırakıp, kapılarımı ve hafızamda yer edinen gökyüzümü soyutlaştırmasaydım, sıradan bir kapının ardında görünen, sıradan bir gökyüzü yapan ressam olmaktan ileri gidemezdim. Bence her ressamın kendi hayal gücünden bir şeyler olmalı eserlerinde. Aksi takdirde bir fotoğraf karesi olmaktan kurtulamaz. 

Resimlerinizi nasıl yapıyorsunuz? Çalışma sürecinizi anlatabilir misiniz? Eskiz yapıyor musunuz? Ne tür bir boya kullanıyorsunuz? Geometrik şekiller gibi unsurları nasıl tasarlıyor ve uyguluyorsunuz?

Evimin tümünde duvarlara astığım boş tuvaller var. Farklı boyutlarda ve boş olan bu tuvallere her baktığımda, zihnimde kompozisyonlar, renkler ve şekiller canlanıyor. Mesela; koridordan geçerken 70x 150cm olan tuvale, daha önce zihnimde oluşan kompozisyonu oturtuyor ve "bu resim bu tuvale uygun" diyorum. Duvarlara boş ve beyaz tuvaller asmak, zihnimi canlı tutuyor. Oluşturduğum kompozisyonu tuvalime aktarıp, geometrik şekilleri akrilik boya, manzarada ise yağlı boya tercih ediyorum. Şekillerin boyutuna kompozisyonlara uygun olacak şekilde karar verip, bant yardımı ile boyuyorum. 

Röportajımızın sonunda, Galeri Kambur'daki “Portal” isimli mevcut kişisel serginizden bahsedelim. İzleyicelere ne sunuyorsunuz ve serginin bağlamında başlık ne anlama geliyor?

Sergide, tuval üzerine açtığım portallardan, izleyicinin başka dünyalara seyhat edeceklerini düşünüyorum. Bu kapılardan girip, sakinleşecekleri, huzur bulacakları ve kimi zaman kendi mekânlarını yaratarak, o an orada hissetmelerini sağlayacağım. Başlık olarak "Portal" zaten bu serimin ismiydi. Yalın, açıklayıcı ve resimlere bakıp portal dendiğinde, izleyicinin soru sormadan anlayabileceği bir bağlantı kurmak istedim. Farklı üslupların birleştirilerek, tuvale dünyamın kapıları olarak yansıyan bu sergi, 15 Eylül - 5 Ekim tarihleri arasında, pandemi dolayısıyla sadece rezervasyon ile gezilebilir. 

Bugünlerde barışa her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Bu yüzden çalışmalarınız, sergi ve bu röportaj için teşekkür ederim.

0
7495
2
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage