07 AĞUSTOS, ÇARŞAMBA, 2013

Silinmiş Ögeler

Seda Açıkoğlu, Berin Esen’in portfolyosu üzerine yazdı.  Sabah, tebessüm etmeden, gıdım gıdım göz kapaklarına işliyor. Gün doğumuyla uzlaşamamanın verdiği evhamla tüm ücralara dik açı gölgeler çiziyor. Güneş, nesli tükenmekte bir beden, son çırpınışlarıyla yakıyor nesneleri.

Silinmiş Ögeler

Sabah, tebessüm etmeden, gıdım gıdım göz kapaklarına işliyor. Gün doğumuyla uzlaşamamanın verdiği evhamla tüm ücralara dik açı gölgeler çiziyor. Güneş, nesli tükenmekte bir beden, son çırpınışlarıyla yakıyor nesneleri.

Günaydın… İmdatlar ve parmaklıklar arasında uyanmaya çalışmak dipten kum çıkarmak gibi. Tereddütler arasına kıstırılmış bir şehir, veballerin zaman aşımına uğradıkları ortalık yeri ve hep bir iç savaş halinde. Böbreksiz uyanacağını sanan paranoyalar arasında gezinen, bir çabaya doğmuş canlar, nefese nefese ve bir örnek kuşanmış çokluk. Boşluk, ten rengi duvarlara vidalanmış yüzsüz bir resim.


Saatsiz bir güne başlamanın en güzel yanı uçurumlar… Yatağın hangi tarafında olduğun sadece teferruat. Belli belirsiz görülen rüyaların biricikliğini dillendirdiğinde uçsuz bucaksız bir huzur kaplar ufkunu, çoğu yalandan. Bazen bir köşede kahveden sıcak bir yudum alırken bulursun kendini, bazen zaten istemezsin kendini bulmayı, örtersin perdeyi üzerine.

İyi günler.. Söz konusunda cimri bir günle karşılaşmanın en hoş yanı aniden bastıran sessizlikler… Yersizliğe pabuç bırakmayan kafalar, gördüklerine kulaklarıyla dokunur, renkleri dudaklarıyla işitir, sesleri gözleriyle koklar. Bitimsizliği kucaklayan gök kubbe avuntu

zerrecikleriyle ıslatır ahmakları. Dünya, su kokulu bir çiçeği mideye
indirmiştir çoktan. Toprak, ölümü yaklaştığında karanlığı tekmeler, devrildiğinde ardından hiçlik çıkacağının bilisinde. Biçare bellekler gözlerini plastik saksılara ekerler. Yeşerdiğinde yeşile bakamaz, aynalara sarılmadan uyuyamazlar. Düştüklerinde sesini yitirmiş, ikizini kaybetmiş zar olurlar.

Sonra, zordur artık.

Tahakküm, zührevi bir illet, üstelik bulaşıcı. Ayak izlerinden yayılıyor sokağa. Ilkin yuvalarından kaçışan karıncalar kayboluyor derken birbirlerine mevsimlik hikâyeler fısıldayan yapraklar duyulmaz oluyor ve yeryüzündeki tüm evetler köhnüyor sualsizlikten.

Hoş geldiniz… Gerçeğin kavuran sıcaklığından ılımış, evrenden 

soğumuş bir şimdiyi ağırlamanın en tuhaf anı tıkanmış sohbetler… Tazyikli bir çığlıkla açılacaktır mevzular muhtemelen fakat bir türlüçıkaramaz gövdesini pıhtılanmış damarlardan. Şimdi gündüz sağa sola koşuşturan binalar, geceye bitkinliklerini salıveriyorlar. Defaatle adımlanmış acısına nüfuz edecek bir ecza icat edilmemiş henüz, edileceği de yok. Kahkahalarıyla yakarışları ayırt edilemiyor. Oldukça fiyakalı, gönlü buruk, çehresi dermansız ve çaresizliğine aldırış etmiyor. Oracıkta ölüverse bir kepçe de kendisi atacak mezarına, metanetle.

Vakit, dişlerini henüz çıkaramamış, acı çekmekte.

Hoşça kalın… Lakin unutmayın, sonra, bir zaman dilimi değildir artık. Zamanın hepsidir, ta kendisidir

0
3045
0
Yazar:
Fotoğraf: Berin Esen
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage