Bildiğim kadarıyla sık sık Türkiye’yi ziyaret ediyorsunuz. İstanbul ve Budapeşte’deki güncel sanat hakkında düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?
İstanbul’a daha önceki yıllarda geldim fakat en çok İstanbul Bienali ve geçtiğimiz yıl Contemporary Istanbul sırasındaki gezilerimde, burası hakkında fikir edinme şansım oldu. Fuarda, hem klasik ve modern hem de çok yeni ve çarpıcı işleri aynı anda gördüm. Bu arada, fuar dışındaki galerilerde de cesur bir dille oluşturulmuş birçok işe rastladım.
Geçtiğimiz yıl, Ani Molnar Galeri’nin davetlisi olarak İstanbul’a geldim. Galeri yöneticisi Annamária Molnár, aynı zamanda Macaristan’daki Galericiler Birliği’nin de başkanı. Galeri olarak, son altı yıldır bir alışveriş merkezinde mekana özgü işler yapıyorlar, çok başarılı.
Budapeşte’de benzer başarıyı yakalayan başka galeriler var mı? Kentin sanat ortamı nasıl?
Ani Molnar, Budapeşte’de galeri açanlara iyi bir örnek. İşi yönetmesini iyi biliyorlar, genellikle orada da sistem şöyle yürüyor; iş dünyasından kişiler galeri açıyor, yöneticiliğini üstleniyor ve dışarıdan bir küratörle çalıştıkları da oluyor. Sergilerin küratörlüğünü galeriler de üstlenebiliyor.
Galerilerde gerçekleşen küratörlü sergiler Türkiye’de oldukça yeni diyebiliriz aslında.
Macaristan’da da öyle…
Siz solo sergileri mi yoksa daha bir tema altındaki küratörlü
sergileri mi tercih ediyorsunuz?
Bir sergi tek bir tema üzerine odaklanılıyorsa bunu da tercih edebiliyorum. O zaman, farklı sanatçıların bakış açılarını görebiliyorsunuz. Belli bir okulu ya da tarzı değil, sanatçının kendi söylemini ifade etmesini tercih ediyorum.
Budapeşte ve İstanbul arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
İstanbul’daki sergiler ve işler, buranın bölgede bir merkez olduğunu gösteriyor bana. Buradaki 10 – 15 galeriyi ziyaret ettim. İşler çok taze ve yeniydi. Çok iyi fikirler vardı. Aynı zamanda Ortadoğu’dan, politik ve sosyal gerilimlerin olduğu yerlerden işler de sergileniyordu. İstanbul bu bölge sanatını birleştiren bir yer ve gerçekten başarılı gidiyor. Budapeşte, diğer ülkelerin sanatlarından örnek görmek açısından daha kapalı. Son yıllarda bu tarafa doğru bir çalışma var, müzeler var. Bazı müzeler, uluslararası sanatçılarla sergilerle çalışıyor, örneğin.
Macaristan’da ise köklü bir gelenek var.
Art Nouveau ve Modernizm döneminden çok sanatçı var, evet. Modern dönemde Moholgy Nagy örneğin, ya da Robert Cappa ya da János Szász.
Bu isimler aynı zamanda Macaristan’da fotoğrafın da öne çıkmasının sebepleri…
Fotoğraf alanında ilk beş isim Macaristan’dan çıktı. 60’larda soyut fotoğraf vardı. Son zamanlarda yeniden keşfedildi. Bunu keşfedenlerden biri de İstanbul Bienali’dir. Dora Maurer örneğinde olduğu gibi. Fotoğrafları ve fotogramlarını 70’lerde yapmıştı. Bugün, soyut resim yapıyor Dora Maurer.
Peki siz koleksiyonunuzda neye odaklanıyorsunuz?
Koleksiyonerlik uzun bir süreç. Benim için de böyle oldu. Ben daha da uzun bir yol çizdim çünkü yirmi yıl kadar bir bankanın koleksiyonu için çalıştım. Dört yüz eserlik klasik ve modernist yaklaşıma sahip bir koleksiyondu. Sonra kendim sanat eseri edinmeye başladım ve zaman içinde daha da ciddiye aldım. Modernist resimler alıyordum, piyasa ise biraz dengesizdi o zaman. Sonra kendi kendime, neden güncel sanat almıyorum, diye düşündüm. Daha taze ve genç işleri merak etmeye başladım, fiyatları daha düşük ve sanatçılarla tanışma imkanı buluyorsun. Sanatçının, o işi yaparken ne düşündüğünü konuşabiliyorsun kendisiyle.
Bunun diğer iyi tarafı da şu değil mi? Yaşayan bir sanatçıyı desteklemiş oluyorsunuz, kariyerinin yönünü takip ediyorsunuz.
Ben, soyut sanatla ilgileniyorum. Örneğin fotorealizm sevmiyorum. Figüratifse bile daha soyut olmasını tercih ediyorum. Dora Maurer’le konuşuyorum, mekanda farklı katmanlar açtığını görüyorum örneğin. Ben farklı bakıyorum, o başka anlatıyor. Kişinin kendi hayatını bildiğinizde, işi daha iyi anlıyorsunuz. Başka bir örnek vermek istiyorum çünkü benim keşfim bu. Otuzlarında genç bir sanatçı, Eva Mayer. Macaristan’da her yıl bir bir güncel sanat almanağı çıkıyor. Geçtiğimiz yıl, küratörlerle, sanatçılarla, koleksiyonerle röportaj yaptılar. Soru şuydu, geçtiğimiz on yılda sizin için en önemli sanatçı kimdi? Ben de bu sanatçıyı seçtim, çünkü gerçekten önemli sanatçılardan söz ediyorsanız, geriye değil geleceğe bakmanız gerekiyor. Risk aldım aslında. Sanatçının kariyerini takip edebiliyorsunuz.
Böylece başkalarının da farklı düşünmesini veya bu sanatçıyı ya da başka birini keşfetmesini sağlayabilirsiniz.
Ne oldu biliyor musun? Bu sanatçı Macaristan’daki en prestijli ödüllerden
birini aldı. Bu ödül çoğunlukla, daha yaşlı sanatçılara veriliyor.
Başka hangi sanatçıları takip ediyorsunuz?
Klasik ve modern resimler alırken şimdi 2005 yıllarında güncel sanat almaya başladım. İlk önce birkaç yağlıboya almıştım. Daha sonra gerçekten koleksiyoner olmaya başladım ve zamanla çizimlere, heykellere, lightbox’lara ve videolara ilgi duydum. Fotoğraf çok yok, sadece Dora Maurer var koleksiyonumda. Bu aralar Orta ve Doğu Avrupalı sanatçılara da ilgi duymaya başladım.
Türkiye’den sanatçılarla ilgileniyor musunuz?
Daha iyi bilmem gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda koleksiyonuma uyması çok önemli. İçerik önemli. Örneğin, geleneksel motifleri kullanıp güncel sanata adapte eden sanatçılar var. Belki koleksiyonumda yeni bir bölüm açarım, o zaman bu işleri buraya adapte edebilirim.
“Koleksiyoner olmaya başladım” dediniz. Bu bir anda olmuyor, ne zaman oluyor?
Gerçekten bir yere koyamayacak kadar iş aldığımı fark ettiğimde koleksiyoner olduğumu anladım.
Kriteri bu mu?
Bazıları için böyle, benim için de böyle oldu biraz çünkü kendinizi tutamıyorsunuz. Bence, sanat eserleri hep paylaşılmalı, hiçbiri depoda bekletilmek için değil. Bundan dolayı, mekandaki yerleştirme, işin diğer işlerle nasıl durduğu benim için önemli. Bir iş ancak, doğru yerdeyse ve diğerleriyle doğru ilişki içindeyse anlamı olur.